Gönderen Konu: TÜRKİYE VE TÜRKLER NEDEN BU KONUMDALAR, NASIL BU HALE GETİRİLDİK?  (Okunma sayısı 3201 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Afsar Beyi

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 146
….”Şimdi Türk’ler hızla borçlanmaktadırlar.Ancak 25 yıl sonra(1914)Türkler,borçlanmaya karşı muhalif unsurlar çıkaracaklardır.İşte o zaman,gerek alacaklarımız ve gerekse faizlerimiz tehlikeye düşecektir.Bu sebeble Türkiye Devleti’nin maliyesi,ekonomisi,hazinesi ve tüm servetleri üzerindeki çıkarlarımızı koruyacak “Türk Yöneticilere” ihtiyacımız olacaktır.Ben bu”yerli misyoner”lerin;davamıza,bizden ve yapacağımız siyasi baskılardan çok daha faydalı olacakları inancındaydım.Bunlar,Türk halkına kendi dilleri,kendi ikna yöntemleriyle yaklaşacaklardır.Bu,”yerli misyonerlerimiz” alacaklarımızın,hayati menfaatlerimizin tüm Anadolu ve Ortadoğu topraklarında;bir yada,bir kaç yüzyıl,teminatımızın en önemli unsurları olacaklardır.”
Daniel Ducaste-1889 Fransa Maliye Bakanlığı müşaviri ve Avrupa Devletlerinin Osmanlı Başkentindeki(Duyun-i Umumiye-dış borçlar)hesap komisyonu Başkanı.

Türk düşmanları asırlardır aynı kirli oyunu yeni baştan, yeni baştan, yeni baştan ama bıkmadan usanmadan sahneye koyuyorlar. Her seferinde ayıklanan içimizdeki hainlerini yeniden harekete geçiriyorlar. Şu anda tekrar bu yazıları yazmaya başladıklarına ve yukarıda bahsettikleri 1914 yılı senaryosuna geldiklerine emin olun.

Bu rapor ile Birinci Dünya Savaşı arasındaki 25 yıllık süre içerisinde yüzlerce yabancı kaynaklı okul açıldı. Adları Notre Dome de Sion vs. vs. olan bu okullar iyi eğitim alma,yabancı dil öğrenme yada kolay iş bulma gibi vaatlerle 1900 lerde  %15,1910 larda  %60,1920lerde  %75 gibi çok yüksek Türk öğrenci sayılarına ulaştı.

Osmanlı İmparatorluğunda :
Amerikalılara ait 45 konsolosluk,17 dini kuruluş bunlara bağlı 200 şube ve 435 okul, Fransızlara ait 94 okul 22425 öğrenci,
İngilizlerin özellikle Irak ve Ege bölgesinde 30 okul 2996 öğrenci,
Almanların 10 okul 1600 öğrenci,
İtalyanların 4,Rusların 3 okulu vardı.

Bu dönemde imzalanan anlaşmalar gereği Fener Rum patrikhanesi de çok sayıda okul ve hastane açmıştı. Hıristiyan devletleri Patrikhane okullarına maddi yardım ve personel yardımı yaptı. Bu okulları ilkokuldan liseye kendi okullarına denk okullar saydılar. Böylece buradan mezun olanlar Avrupa’daki ve ABD içindeki olanaklardan faydalandırılarak  cazibeleri çok yüksek hale getirildi ve binlerle ifade edilen yandaşlar yarattılar.

Amerika’nın Osmanlı topraklarında bulunan 435 Okulundan biri olan Merzifon Amerikan Koleji Müdürü Whit 1918 yılında ABD Senatosuna gönderdiği mektupta şunları söylüyordu:
“Hıristiyanlığın en büyük düşmanı Müslümanlıktır. Müslümanların da en güçlüsü Türklerdir. Osmanlı Türk Devleti’ni yıkmak için, Ermeni ve Rum dostlarımıza sahip çıkmalıyız. Hıristiyanlık için çok kan feda ettiler ve Islama karşı mücadelede öldüler. Unutmayalım ki, kutsal görevimiz sona erinceye kadar,daha pek çok kan akıtılacaktır.”

Türk Milleti ne karşı 1800 lü yıllarca başlatılan planlı yokediş projeleri; Kurtuluş Savaşımız ve ATATÜRK ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile en büyük darbeyi almıştır.O günün küresel güçleri ilk ve tek yenilgilerini Türk Milleti ve Başbuğumuz ATATÜRK den almıştır.

Ancak;11 kasım 1938 günü , bu okullarda yetiştirilen “Truva atları” vakit kaybetmeden harekete geçmişlerdir. Başbuğumuzun uçmağa varışından sadece 6 ay sonra 12.mayıs 1939 İngiltere,23 haziran 1939 Fransa ile ticari anlaşmalar yapıldı.Bu anlaşmalar için İngiltere Büyükelçisine bilgi veren dönemin Dışişleri Bakanı “Türkiye Cumhuriyetinin bütün nufuzunu(yetkisini)Batı Devletlerinin hizmetine verdiğini” söylüyordu.

27.aralık 1949 yılında ABD ile yapılan Eğitim ile ilgili anlaşma gereği; Türk Gençlerinin ABD de tahsil görmeleri için 22.eylül.1955 günü 19 kişilik öğrenci kafilesi ABD ye gönderildi.

1975 yılında ise ABD li Uzman Richart Podol; AİD(Amerikan Yardım Teşkilatı)nın Türkiye’deki çalışmalarının verimini saptamak için geldiği Türkiye’den Washington’a gönderdiği rapor:
-Türkiye,önemli mevkilerde Amerikan Eğitimi görmemiş bir Türk’ün bulunduğu Bakanlık yada İktisadi Devlet Kuruluşu(KİT)hemen hemen kalmamıştır. Müsteşarlık ve Genel Müdürlük mevkilerinden de daha yüksek görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenmektedir. AİD bütün çalışmalarını bu gruplara yöneltmelidir.”

SONUÇ: Birleşeceğiz, birlikten güç doğuracağız, sivil toplum örgütleri olacağız, baskı yapacak seviyelere ulaşacağız veya;

Bu seçeneği düşünmek istemiyorum.

Çünkü BAŞARACAĞIZ.


Esenlikler Dilerim

Afşar Beyi
sü:kä tılıkang bugukgu tuktang (savaşa çıkın, Buguk'u tutun!)

Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
Afşar Beyi kandaşım;

Yine çok güzel bir konuya parmak basmışsınız. Sanırım bu konuda otağımızda yine güzel ve seviyeli bir tartışma doğacaktır.

Biz bu noktaya nasıl geldik?

Aslında söylenecek çok şey var. Ancak bana kalırsa, Türkler'in bu noktaya gerilemesi, sanırım eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Şimdi bakınız; İttihat ve Terakki Hükümeti zamanında, imparatorluğun mali durumu, kelimenin tam anlamıyla 'Berbattı'... Ancak o İttihatçılar, Birinci Dünya Savaşı sırasında olmamıza karşın, zavallı bütçelerinin yüzde 11'ini eğitime harcamışlardı. Bu rakam yıpratıcı savaş boyunca düşmemiş, tam tersine 1918 yılında yüzde 17 - 18 seviyesine kadar yükselmişti.

Bu durum Başbuğumuzun döneminde de devam etti. Eğitim seferberliği, genç Cumhuriyetin sloganlarından biri hâline geldi. Hatta o kadar ki, ulu önderimiz bizzat 'Başöğretmen' payesini üzerine alarak, konuya verdiği önemi gösterdi. O yıllarda yetişen Türk çocukları, inanılmayacak kadar berbat şartlarda, Cumhuriyetimizi yüceltme başarısının altına imza attılar.

SAKARYA ve BÜYÜK TARRUZ'DAN NE ANLAR ONLAR?

Fakat daha sonra işler değişti. Şimdi bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle:

1960 ihtilaliyle ilgili bir yazı dizisi hazırlıyorduk. Yaşadığım kent olan Eskişehir'de emekli bir generalimizi bulduk. Değerli bir söyleşi yaptık. Kendisiyle konuşurken, konuyla doğrudan bir ilgisi olmayan bir noktaya geldik; Türkiye'nin NATO üyeliği...

Söz konusu paşamız, Yarbay rütbesindeyken Amerikalılarla yürütülen NATO müzakerelerine tercüman olarak katılmış bir zat idi. Tabii askerler bir araya gelince teknik konular ele alınmış. Kafkas Dağlarından ve Rumeli'nden gelebilecek bir Rus saldırısı karşısında ne gibi savunma önlemlerinin alınacağı askerce tartışılıyor, bizimkiler Amerikalılardan bazı silahları talep ediyor, Amerikalılar verebilecekleri miktarları ortaya atıyor, bir orta yol bulunmaya çalışılıyormuş. Ancak Amerikalılar ikide birde, "Şu Harp okulunuzu 4 yıldan 2 yıla indirin" diyorlarmış.

İlk başta bizimkiler bu konuyu çok önemsememişler, fakat Amerikalılar tekrar tekrar konuyu gündeme getirice toplantıdaki paşalarımızdan birisi, bu ısrarlarının sebebini sormuş, Amerikalılar şöyle cevap vermişler: "Ruslar saldırdığı vakit, sizin ordunuz nasıl olsa dağılacak. Biz gelip sizi kurtarana kadar tasur seviyesinde muharebe ederek düşmanı oyalayın yeter. dolayısıyla sizin tabur komutanından daha büyük askerlere ihtiyacınız yoktur. Harp okulunuz 2 yıllık olsa da olur..."

Türk heyeti şaşkınlıktan birbirine bakmış, birisi çıkıp Sakarya'dan Çanakkale'den, Büyük Tarruz'dan bahsedecek olmuş. Fakat heyet başkanı o generalin koluna dokunarak söze girmiş. "Şimdi onlar ne anlayacaklar Büyük Taarruz'dan" demiş ve Amerikalılara dönerek, "Savaş çıktığı zaman kimin, hangi orduyu dağıtacağını sonra konuşuruz. Hem harp okullarımızı 2 seneye indirmemizden size ne? Harp okullarımızın 4 yıl olmasının ne gibi bir zararı olabilir ki?" demiş.

Amerikalılar, "Canım işte biz sizi düşünüyoruz, okulunuzu gereksiz yere uzatıp da para harcamayın" anlamında bir şeyler gevelemişler ağızlarında. İşte size, emperyalistlerin Türk eğitimini batırmayı, birinci önceliklerine aldıklarının açık bir delili...

Bugün, askerlerimiz aldığı eğitimle dünyanın en iyi kurmayları arasındadırlar. Ancak aynı şeyi, diğer eğitim kurumlarımız hakkında söylemek çok zor. Eğitimin bir ticarete dönüştüğü, "Şu okullar olmasa, Milli Eğitim Bakanlığı ne kadar kolay olurdu" zihniyetindeki şeriatçıların iktidarda olduğu bir dönemde, cehalet dört bir yanımızı sarmıştır.

Türkçü iktidarın ilk ve en önemli görevi, çocuklarımıza dünyanın en kaliteli eğitimine vermek olacaktır.

Yoksa...



Bu seçeneği düşünmek istemiyorum.




Tanrı Türk'ü korusun!..
Kızıl Elmada Buluşalım!..

Çevrimdışı Irkci10ur

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 118
  • Yabanellerden esenlikler
Naıl bu hala geldik ama bundan sonra neler yapmalıyız, bu önemli herkes sanalda bir şeyler yapma gayretinde gibi görünüyor ama bir kaç senedir Türkçü siteleri takip ederim ortada somut bir şey yok.
Tanri Türk'ü Korusun

Çevrimdışı ULUTÜRK

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 87
Şimdi önce bunlar önce bizzat kendi yetiştirdikleri yada gelecek vadeden ve iktidar hırsıyla tutuşan tercihen dini kökenli çünkü türkiyede  kitleleri etkilemenin en kolay yolu din tüccarlığıdır neyse iktidar olmak için yapmayacağı şey olmayan kişileri tespit eder ve ona oynarlar destek vaadiyle yanlarına çekip oyuncak ederler basından satılık kişiler ve kurumlarla halkın önce kafası karıştırılır sonra yönlendirilir ve bunlar tek kurtarıcılar gibi gösterilir yetmez basın ve sivil toplum örgütü gibi truva atlarıyla gündelik hayatımıza nufuz eder ve hassasiyetlerle oynarlar yavaş yavaş alıştırırlar yetmez misyonerleri harekete geçirirler hristiyanlık propagandası yapılır yetmez tüm stratejik kurumlarınız bankacılık sektörünüz finans kurumlarınız birer birer ele geçirilir beceriksiz yöneticilerle iktidar zihniyetine göre müfredatlarlar ve öğretmenlerle eğitiminiz mahvedilir yetmez uluslar arası tefecilerin kapısına bağlanırsınız inek gibi sağilırsınız yetmez bir bakarsınızki inandığınız her şey değişmiş her şey birbirine karışmış  anlamadan her şey kaybedilmiş kimin ne olduğu belli değil ayaklar baş olmuş taşlar bağlanmış itler serbest yani bugünkü halimiz ama tüm suç gene bizim ATATAÜRK ün hiç bir ikazına uymadık kendi özümüzü terkedip başlalarına özendik koskoca kurtuluş şavaşından hiç ders almadık o zorlukları unuttuk ATATÜRK ten sonra gelen yöneticiler kolaycılığa kaçınca ve kendi çıkarlarına düşünce onlara uyduk hatta bu topluma iyi birşeymiş gibi sunuldu alıştırıldı NATO BM IMF AB gibi boklara üye olarak bizi kontrol etmelerini kolaylaştırdık eğitimimizi kurumlarımızı onlara özenerek istedikleri gibi yaptık yani suç gene bizim özümüze kültürümüze köklerimize sırt çevirdik batı fırsatı kaçırmadıçünkü batı istiklal şavaşını hiç unutmadı rövanş için sabırla bekledi suçlular 1950 lerden gelen batı hayranı ve hatta bizzat onların adamı olan yönetimler iktidariçin vatanını feda edenler olsada onları biz seçtiğimiz için suçluyuz aynı oyuna defalarca kandığımız için suçluyuz özümüze sırt çevirdiğimiz için suçluyuz bunları farkedemediğimiz için suçluyuz kurtuluş nedir diyorsanız önce özümüze dönerek iyi bir temizlik yaparak kılçıkları ayıklamak sonra her işimizi bize yaraşır şekilde yapmak yani TÜRK OLMAK TÜRK GİBİ YAŞAMAK