“İNSAN HAYAL ETTİĞİ MÜDDETÇE YAŞAR”
Yahya Kemal
Önce aile içinde daha sonra yaşadığımız şehrin ve toplumun içinde rüzgara kapılmış sonbahar yaprağı gibi sürüklenip gidiyoruz.Yalnız kişiler değil,dikkat edilirse devletlerin ve milletlerin büyük bölümü de bu şekilde sürüklenip gidiyor. Bu sürüklenişe karşı yine de bazı milletler (daha doğrusu bazı milletlerin yöneticileri) kendilerini sürüklemekte olan rüzgarın dışına çıkıp şöyle çevresini kontrol edebilmekte, “Biz nereye gidiyoruz ? Bu gidişin sonu nereye ? “ diye sorabilmekte ve düşünebilmektedir. İşte bu sorabilmek ve düşünebilmenin sonucudur ki, bu gibi uyanan liderler çevrelerindeki öteki liderlerin kollarından tutup kendisini dinlemelerini söyleyebiliyor. Bu bir anlık duraklama ve uyanma sonucudur ki,bu liderlerden bazıları silkinme ve kendine gelme dönemine girebiliyorlar. Bu gibi liderlere sahip olan toplumlara mutludurlar. Çünkü,artık bundan sonra o toplum daha sağlıklı bir yolda ilerlemek çabası ile yeni yollar,yeni ilkeler üzerinde düşünmeye başlamış oluyorlar.Bunun sonucu da o toplum kendine özgü milli yolu bulmuş oluyor…Ah,ah !.. Biz bu değişim ve gelişimi gösteren liderleri de toplumları da artık geçmiş tarihlerde görüyoruz,günümüzde pek rastlayamıyoruz !..
Bu günkü ortamda Amerika, bütün dünyadaki öteki milletler akılsız ve bilgisizmiş de dünyaya yön verme görevini Tanrı ,Amerika’ya vermiş gibi bütün milletlerin işlerine karışması,milletler arasında kendisini emir verme durumunda görmesi,daha sonra da çeşitli politik oyunlarla öteki ülkelerin siyasi,sosyal ve ekonomik hayatları ile oynayarak dünyayı kendi menfaatine çalışmaya mecbur topluluklar olarak görmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız…Amerika’nın gerçek yüzünü gören,toplumlarını Amerika hegemonyası altına sokmak istemeyen bazı liderler yok değil ama,bunlar birer cılız yıldız gibi İran’da,Uzakdoğu’da ve Güney Amerika’da parlayıp sönüyorlar,olumlu bir sonuca ulaşamıyorlar. Amerikan hegemonyasına karşı direnmek amacı ile Avrupa’da kurulan Avrupa Birliği’ne gelince…Akıllıca bir birliktelik.. Ama adı üstünde Avrupa toplumları için…Avrupalıların yaptığı gibi Arapların da bir birlik meydana getirmeleri şarttır ki,üzerinde oturdukların petrol yataklarını başkalarına peşkeş çekmemiş olsunlar. Ne varki Arap ırkı dünyaya sanki sömürülmek için gelmiştir. Hala şeyh ve kabile yönetiminden kurtulamamışlar,milli devletler kuramamışlardır. Bu yüzden Türklerden sonra en büyük topluluk olan Araplardan bir şeyler beklemek doğru değildir.
Türkiye çok önemli bir dönemeçtedir. Avrupa Birliği’ne katılmak istemekle en akılsızca bir istekte bulunmaktadır.Avrupa Birliği topluluğu ile ne dil,ne din,ne örf ve gelenekler.ne yaşayış biçimi ile hiçbir ortak yönümüz yoktur. Ne zaman ki biz,milli düşünce tarzımızı değiştirirsek,Türklük şuurumuzu hiçe sayarsak,dinimizi ve inançlarımızı bir kenara atarsak o zaman belki bizi o birliğe alırlar. Belki diyorum. Çünkü,her Avrupa toplumunun suratında Türk’ün şamar izi vardır.Hepsi de bu şamarın kinini yüreklerinde canlı tutarlar. İlk fırsatta bunun intikamını almaya çalışacakları tabiidir. Ayrıca,Türklerin güçlenip başlarına dert olmasından da çekinirler ve korkarlar. Biz geçmişi ve tarihi çabuk unutan bir milletiz ama,Avrupalı öyle değildir,hala o tarihteki Türk korkusunu yüreğinden söküp atamaz…İşte Avrupa bir de bu sebeple bizi arasına,birliğe almak istemez.
Peki ne olacak ?..Biz tek başımıza kuru yaprak misali savrulup duracak mıyız,Amerika’nın oyunlarına kurban mı olacağız ?..Hayır,binlerce hayır !.. Biz tamamiyle yalnızlık çukuruna yuvarlanmış bir millet değiliz!..Yanı başımızda,gözlerimizin gördüğü,elimizin yetişebileceği uzaklıkta,bize ellerini uzatmış : GEL..GEL..Haydi silkin artık,kendine ve özüne dön de bizleri gör,bizlere elini ve yüreğini uzat !.. diye gözlerimizin içine bakan Türk toplulukları var…Beş tane kardeş Türk Devletleri var…Türkiye ile Kıbrıs da saydın mı tam yedi tane,kanı,dili,dini,düşüncesi,ülküsü bir olan kardeş devletler bunlar !..Ki,bunların nüfusu da 250 milyonu aşan,doğa kaynakları alabildiğince zengin büyük bir GÜÇ !..Bu öyle bir güç ki,Avrupa Birliği de,Amerikası da,daha başka ortaya çıkabilecek yeni süper güçlerin de korkacağı bir DEV !..
Belki de gülümsüyorsunuz…Bu birliği kim kuracak,kim önayak olacak diyorsunuz ve bana elinizi uzatarak : “Şunlardan mı,şu Araplardan başka kardeş tanımayanlardan mı bahsediyorsun ?..” diye soracaksınız. Tabii ki,böyle kutsal bir görevi onlardan bekleyecek kadar ahmak değilim… Fakat merak etmeyin,hele bir elbirliği edelim,birlik olma yollarını bulalım,işte o zaman toplumların önüne geçecek,herkesi birlik bayrağı altında toplayacak lider bir anda ortaya çıkıverir…Zira,geçmişte hep böyle olmadı mı ?..Onun için yazımın başlığına merhum Yahya Kemal’in bir cümlesi koydum ya…
Hayrani ILGAR