Barbarların İstilası
Hiç dikkat ettiniz mi uzun zamandır tüm tv kanallarında yerli dizi kahramanları hep kirli sakallı, siyah ceketli, elbette ki kravatsız, külhanbeyi, Diyarbakırlıların Kırık denilen tipleri gibi tipler.
Ortak özellikleri, mahalle delikanlısı, okul yüzü görmemiş, özellikle sokaktan gelme, halk adamı ayağında tipler. Konularda genellikle mafya içerikli, çek senet mafyası, otomobil galericisinden tutunda tekstilci tiplere kadar. Rant olan her konuda haraçcı dediğimiz mafyavari tipler türemiş, adlarına da koruma parası demişler. Çevrede de bir sürü doğu şivesiyle konuşan avane. Neredeyse normal konuşan kalmamış. Seyreden de zanneder ki bu memlekette herkesin elinde bir silah kafasına göre hak hukuk peşinde. İstisnasız hepsi Doğulu.
Eğlence programlarına bakıyorsunuz, normalde Türkçe konuşabildiği halde şiveli konuşmaya çalışan bir sürü sanatçı! bozuntusu. Besbelli ki böyle konuşunca bir yerlerden nemalanıyor. Hatta öyle bir salgın oldu ki Türk kökenlisi bile dizilerde ve canlı gösterilerde aksan yapmaya çalışıyor. Çıkmış bir kırmızı ceketli anlı şanlı sanatçı! olanca maço tavırlarıyla her konuda ahkam kesiyor, yatıp kalkmadığı kişi kalmamış, her birinden ayrı bir çocuk peydahlamış millete ahlak dersi veriyor. Almış karşısına çıtır bir şarkıcıyı, kızın kıçına bakarak “kız sen ne güzel olmuşun” diyebiliyor. Birgün salya sümük ağlıyor öbürgün aslanlar gibi kükrüyor. Nasılsa meydan boş. Millet de bunları sempatik buluyor. Şarkıların hepsini belden aşağı ve kro ağzıyla söylemek marifet olmuş, terbiyesizliğin adı da medeni cesaret. Harbi adam diyorlar, herkesin önünde göt bacak süzene. Öteki kanalda eğlence programı diye sübyancının biri çıkar başka birinin donunu indirecek kadar densizleşir, ses çıkaran yok. Öte yandan benzer bir vakada anımsıyorum da Güner Ümit, yılların spikeri yaptığı bir hatayla hayatı kararmıştı, binlerce özür dilemesine rağmen. Demek ki duyarlılıklar da ciddi düşüşler var.
Bu maço ahlaksızların, bu her hafta bir başkasının kucağında arzı-endam eden motor sanatçıların! hepsi gençliğe model teşkil ediyormuş, kimin umrunda, vur patlasın çal oynasın.
Cahil cesareti desen değil, beyinlerimizi iğfal ediyor bu yoz kalabalık.
Nedir bunların ortak özellikleri denilince etnik kökenleri diyeceğim, ırkçılık yapıyorsun diyecekler.
“Oğlum oku da adam ol, baban gibi eşek olma deyimi” çoktan tarih olmuş. Okudukta ne oldu diyor herkes. Okumuş kültürlü insanların hepsi depresyonda yada yaşama kırgın. Parasının kaynağı bilinmeyen bir kro gelmiş fabrikayı satın almış, işçisinede, mühendisinede tüm kompleksliliğiyle köpek muamelesi çekiyor, insanlarda üç kuruşluk ekmek derdinde hakaretleri sineye çekmekte. Kroyum ama para bende edebiyatını dinlemekteler.
Devlet daireleri ise başlı başına bir rant kapısı, para musluklarının her birinin başına bu krolardan üç beş tane yerleştirilmiş ve elbette ki tepe bürokratların çoğu bunlardan. Aç bir müdürün kapısını bir kelime sor ,şivesinden nereli olduğunu hemen anlarsın. Nerede çalışmadan etmeden milleti süründürecek bir ortam var bunlardan bir tanesi muhakkak oradadır. Sanki özellikle seçilmişler. Bir okulda bakıyorsun yüzlerce öğretmen var ama seçmece doğuludur müdür. Neden böyledir bilen yok.
En pislik avukatlar bunlardan çıkar, her türlü taciz yöntemini alabildiğine uygularlar. Güç uygulamak yaşam biçimleridir çünkü. Okumuşunun da okumamışının da anladığı tek dil güç ve paranın dilidir.
Sokakların tamamı istila edilmiştir. Büfecisi, dilencisi, otoparkçısı, simitçisi, seyyar satıcısı, minibüsçüsü, uyuşturucu satıcısı, pezevengi, pornocusu ne istersen nerede kanunsuz iş var bunlar orada. Başkasını yaşatmazlar da. Öyle ki deniz görmemiş adam midye satıcısı olmuş. Yerli esnaf sürekli şantaj, haraç, taciz baskısı altında. Rant getiren yerler bir bir bunların eline geçiyor. Bakıyorsun adam kalkmış gelmiş, fabrikaları ucuza kapatıyor, hanlar alıyor, otobüsler, yüzlerce daire alıyor. Belediyelerle dirsek temasına geçmişler, siyasi baskılarla olmadı kaba güçle Karadenizli müteahhitlerin yolunu kesmeye çalışıyorlar. Buraları da ele geçirmek yeni hedefleri. Birbirlerini her ortamda kollarlar, zorunda kalmadıkça kendilerinden olmayanla alışveriş yapmazlar. Yapsalar da ödeme almak neredeyse imkansızdır. Parayı ya peşin peşin aldın, ki onu da fitil fitil burnundan getirirler ya da git gel, bu gün yok yarın gel, senin sattığın mal şöyle hatalı böyle hatalı dinle dur.
Nereden buldun yasası yürürlüğe konup uygulanmaya kalkılsa bir tanesi bile ayakta kalamaz.
Şimdi yeni amaçları da burjuvazilerini yaratmak, medya, eğitim kurumları, belediyeler, bankalar, bürokrasinin tepeleri hedefleri. TBMM yi ele geçirmiş durumdalar ve bu gücü tüm bu saydığım yerlere adamlarını yerleştirmek için alabildiğine kullanıyorlar.
Hele bir bunlara arkanı dönmeye gör, hele hele senin zayıf olduğunu bir anlasınlar....
Avrupa Parlementolarına koşturup GAP bize verilsin petroller bize verilsin diye toprak dahi talep ederler.
Tüm bunları söyleyenlere de sen ırkçısın, ayrılıkçısın diyorlar.
Kardeşlik ayakları, biz hepimiz bu vatanın evlatlarıyız ile seni psikolojik baskı ile sürekli eylemsizlik durumunda tutuyorlar. Bölünürüz tehditleri falan. Hodri Meydan! bölün de görelim.
Vatandaşlarmış!
Oysa ne Atatürk’e ne Cumhuriyet’e ne de Bayrağımıza hiç samimi saygıları yok.
Çünkü kuyruk acıları çok.
Yavaş atın çiftesi sert olur derler, Türk Milleti de böyle bir milletdir.
Öğrenecekler!
Alın size işte bir Kürt Realitesi.
Bu realiteyi tanıyoruz, biliyoruz, görüyor ve yaşıyoruz.
( alıntıdır)