Gönderen Konu: Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusunda Kürtler ne arıyordu?  (Okunma sayısı 8522 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Kaynak : http://www.turania.net/genel-turk-tarihi/651-malazgirttealparslanin-ordusunda-kurtler-ne-ariyordu.html

Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusunda Kürtler ne arıyordu?

Türk'ün Türk'ten başka dostu vardır. Malazgirt'ten bu yana Kürtler Türklerle dosttur." Yazar Yaşar Kemal, Ocak 2007'de yapılan Türkiye Barışını Arıyor" toplantısında böyle konuşmuştu.

Geçtiğimiz 26 Ağustos'ta Malazgirt'te yapılan ve davetli olduğum halde uçak kaçırma rekoruma bir yenisini ekleyerek gidemediğim törende, basına yansıyan haberlere bakılırsa, Belediye Başkanı Mehmet Nuri Balcı konuşturulmamış. Konuşsaymış, Alparslan'ın 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım sözüne yer verecek, ardından bir genel affın ilanı ile sivil bir anayasa isteyecekmiş.

Böylece Yaşar Kemal'in öncülüğünde başlayan Malazgirt Zaferi'nin Türk-Kürt kardeşliğinin bir sembolü olarak yeniden okunması çabası şimdilik devlet katında akamete uğramış görünüyor.

Ancak tırnaklarımla kazımaya çalışacağım nokta bu değil. İki soruya cevap arayacağım yazımda: 1) Malazgirt'te Türkler ile Kürtlerin birlikte savaştıkları doğru mu? 2) Eğer doğruysa bu birliktelik gönüllü mü oldu yoksa zoraki mi?
Baştan söyleyeyim ki, ben meseleye ırk ve milliyetçilik penceresinden bakmadım, bakmam da. Ancak tarih niyetlerimizin kuyruğuna takıldığında değil, adam gibi okunan bilgi ve belgelere dayandığı zaman anlamlıdır. Güncellik elbette tarihin kullanımı için uygun fırsatlar sunar ama ihtiyatı elden bırakmamak şarttır. İşte yukarıdaki çifte sorunun bizi götürdüğü nokta, tarih ile efsanenin nasıl kolayca nikâh kıyabileceğidir.

İlk sorudan başlayalım. Malazgirt Meydan Savaşı'nı yapan Alparslan'ın ordusunda Kürtler var mıydı? En azından iki Arap kaynağına, Sıbt İbnu'l-Cevzî'nin "Mir'atu'z-Zamân"ı ile İbnu'd-Devâdârî'nin "Kenzü'l-Durer"ine dayanarak var olduklarını söyleyebiliriz. Ancak birincisi Alparslan'ın ordusuna "10 bin Kürt'ün", ikincisiyse "Kürtlerden ve diğer kavimlerden 10 bin kadar insan"ın katıldığını açıklamaktadır.

Yani elimizde ikisi de en az 1-1,5 asır sonra kaleme alınmış iki Arapça kaynak var; birisi "10 bin Kürt" derken, öbürü bu rakamı "Kürtler ve diğerleri"nin paylaştığını yazmaktadır. (Bkz. F. Sümer-A. Sevim, "İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı", TTK, 1971, s. 34 ve 57.) Dolayısıyla Malazgirt Savaşı'na 10 bin Kürt askerin katıldığı malumatını sorgu odasına almamız şarttır. Hele Malazgirt belediye başkanının açıklamalarında olduğu gibi "20 bin Kürt süvarisi", tam bir hayaldir. Hatta hızını alamayıp Alparslan'a "Eğer 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım" bile dedirtiyor başkan. Alın size yeni bir efsane daha!

Dolayısıyla kaynaklar 10 bin kişinin tamamının Kürt olduğunu söylemediği gibi, tamamının asker olduğunu da söylemiyor. Hele hele 'süvari' diyen hiç kimse yok. Bunların hepsi profesyonel savaşçı olmadığı gibi, iki kaynakta da "Kürtler" ve "insan" denilmesinden yola çıkarak bir kısmı asker olsa bile içlerinde asker olmayanların da mevcut bulunduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi ikinci soruya geçiyorum. Diyelim ki, Malazgirt Savaşı öncesinde Selçuklu ordusunda 10 bin Kürt askeri vardı, peki bunlar Yaşar Kemal'in dediği gibi Türklere dostluk ve yardım amacıyla mı yoksa mecburiyetten ve şartların zorlamasıyla mı katıldılar?


Tarih, belgeleri kör gözüm parmağına der gibi okumak değildir. Onların içindeki hareketi cıvıltıya kulak vermek de tarihçinin görevi değil midir? İşte 12. yüzyılda İbnü'l-Ezrâk tarafından yazılıp dilimize "Mervanî Kürtleri Tarihi" adıyla tercüme edilen eserde Kürtlerin Selçuklu ordusuna hangi şartlarda katıldıklarına dair başka kaynaklarda geçmeyen ayrıntıları yakalıyoruz.
Mervânîler, Diyarbakır ve çevresinde hüküm süren bir Kürt devletidir. Malazgirt Savaşı öncesinde Mervanîler, Nizamüddin Nasr ile kardeşi Said arasındaki iç savaşa sahne oluyordu. İbnü'l-Ezrâk'a göre Said, Alparslan'a sığındı. 1071'de Romen Diyojen İstanbul'dan hareket edince Alparslan Said'i yanına alarak da Diyarbakır'a geldi. Vezir Nizamülmülk Silvan'a giderek kardeşi Nizamüddin'le görüştü ve onu kardeşinin de yanında bulunduğu Alparslan'ın huzuruna gitmeye razı etti. Heybelere çok sayıda hediye ve para doldurarak yola çıkarken, karısı ve bacıları Nizamülmülk'ün eteğine sarılarak muhtemelen Alparslan'ın onu bir cezaya çarptırmasına mani olmaya çalıştılar. Vezir de onlara Nizamüddin'in evden emir olarak gideceği ve sultan olarak döneceği sözünü verdi.

Gelin görün ki, Alparslan da Said'e Sultanlık vaadinde bulunmuştur. Sözünden geri dönmek istemeyen Alparslan'ı ava çıkaran Vezir, Said'i yakalayıp hapseder ve Nizamüddin'i "Sultanü'l-Ümerâ" (Emirlerin Sultanı) ilan ettirir.
Böylece bütün varlığını Selçuklulara borçlu hale gelen Mervanî Sultanı Nizamüddin, Alparslan Musul seferinden Malazgirt'e yeniden dönünce hem topraklarından geçmesine izin verdi, hem de kendisine, Mükrimin Halil Yınanç'ın dediği gibi bütün kuvvetlerini teslim etti. Yeter ki, kendisine dokunmasındı.



İşte Alparslan'ın Malazgirt'teki ordusundaki o 10 bin Kürt'ün varlık sebebi. Görüldüğü gibi Nizamüddin'in asker vermekteki maksadı Selçuklu'ya iyilik etmek değil, taht ve tacını korumak için uğruna çırpınış ve yaranma peşindeydi. Nitekim halktan zorla topladığı paraları önüne yığdığında, Alparslan kendisine bu paranın kime ait olduğunu sormuş, halktan cebren topladığını öğrenince de kimden ne kadar aldıysa aynen geri vermesini emretmişti.


Malazgirt Zaferi'nde Kürtlerin de payının bulunması, onun değerini asla küçültmez. Lakin Kürtler, Alparslan'ın ordusuna zaten Selçuklu Devleti olmadan ayakta duramayacak Mervanî emirliğinin iyilikseverliğinden değil, mecburiyetten katılmışlardı. Unutmayalım ki, Bizans galip gelseydi ortadan kalkacak olan ilk devletlerden biri, Selçuklular değil, Mervâniler olacaktı.

Kaynak: Mustafa ARMAĞAN - Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusunda Kürtler ne arıyordu?

Tibaren


Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Alıntı
NİHAL  Alıntı 
Bu konuyu duymuştum.
Ben de hiç yorum katmadan Türk Resmii Tarih kayıtlarında geçen bir iki eki ilave etmek istiyorum konu açılmışiken.
Peçenekler devlet kuramadan yaşayan bir Türk boyudur .
1071 yılında Malazgirt savaşında Bizans Ordusunda paralı asker olarak görev almışlardır.
Karşılarında savaştıkları milletin Türk olduğunu bilmiyorlardı.
Daha sonra savaş sırasında karşı cephenin Türk olduğunu öğrenince hemen saf değiştirdiler ve Alparsla'nın ordusuna geçtiler .Savaşı kazanmamıza katkıda bulundular.

Bir diğer not ise:Ermeniler Bizansa olan düşmanlıkları nedeniyle Malazgirt savaşında Türlerle birlik oldular.

Ermeniler Türklerin yanına yer aldılar evet,yalnız Bizans'ın Ermenilere uyguladığı büyük din baskısından dolayı Türklerin yanında yer aldılar.Andamında dediği gibi Peçenekler de dahil birçok küçük-büyük Türk boyu savaş esnasında Bizans saflarındayken karşı safta ok-yay,kartal başı ve kurt gibi sancakları görünce Selçuklular tarafına geçmiştir..

Tibaren

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Tunga Selçuk

Bunlar reklam kokan hareketler.Yok orda vardı yok burada vardı,gençlerin vede bazı hemen gaza geleceklerin zihinleri ile oynayarak Çanakkale,Kurtluluş Savaşı gibi ve en önemlisi Malazgirt'de de olduğu sanılan maym***** yoktular.Biz Malazgirt'de şehit olurken,onlar;

Fars,ermeni gibi düşük insanların arasında ordan buraya,daldan dala hoplayıp zıplıyorlardı.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Tonyukuk

Değerli arkadaşlar, Malazgirt Savaşından 1-1.5 asır sonra yazılmış iki kitaptaki doğruluğu çok şüpheli bir bilgi kırıntısından yola çıkarak, bu kadar uzun bir yazı döktürmek az iş değildir. Bu bakımdan (F) efendinin maaşlı maşalarından, Zaman gazetesi yazarı Mustafa Armağan'ı kutlamak lazım. Ki, Mustafa Armağan kaynak olarak verdiği her iki müelifin eserlerini okumamış bile, bu eserlerle tek ilişkisi ''İslâm Kaynaklarında Malazgirt Savaşı'' adlı kitapta bu iki Arap müellifin adına rastlamasıdır. Böyle incir çekirdeğini doldurmayacak sözde delilden bu tür sonuçlar çıkarabilmek için tarihçi değil yalancı olmak gerekir. Hülasa Bay Armağan amatörlüğünde içine edip bırakmış.

Yaşar Kemâl'den girip sözde Mervani kürt devleti(!)n den çıkan bu yazının gerçek amacını tahlil etmek için yazara ve bağlı bulunduğu gruba iyi bakmanız gereklidir. Mustafa Armağan kim? Zaman yazarı, Zaman Gazetesi bölücü kürtten, ermeniye, şeriatçı araba, kaypak Türk'e kadar her ahırdan bir parça tezeği bünyesinde toplamış bir yayın organı değil mi? Armağan'ın kitaplarını yayınlayan TİMAŞ, milletin kafasını karıştırmak amacıyla kurulmuş sinsi amaçları olan bir yayınevidir. Bu yazı hükümetin kürt açılımına destek amacıyla yazılmış ve bu vatanda toprak talebinde bulunan uğruları millete şirin göstermek için yazılmıştır.

Mustafa Armağan'ın bütün kitapları Cumhuriyete, TSK'ne, Atatürk'e karşı ''anneni umumhanede görmüşler ama aslında öyle değil'' kurnazlığıyla kaleme alınmış yalan yanlış karalamalardır. Zaman, TİMAŞ yayınları gibi gruplar, saidi kürdinin nurculuk dini ve onun kardinali (F) efendi etrafında toplanmış emperyalist maşaların yayın organlarıdır.

Yazıya itirazımın teknik yönlerine gelirsek, kürtler ve Türkleri ayıran en önemli unsurlardan birisi Türkler'deki vatan, yurt ülküsünün kürtlerde aşiret ülküsünden öteye geçmemesidir. Bu nedenle kürtlere has bir devlet tarihin hiç bir döneminde var olmamıştır. Bölücü kürt sitelerinden ve onlara destek veren bazı yobaz forumlarından başka hiç bir yerde mervani kürt devleti safsatasına rastlayamazsınız.

Anılan tarihlerde kürt adına bir kaç yerde denk geliyoruz, bunlardan ilki Fadlun'un oğlu Abu-al Savar idaresindeki Şeddad oğulları adında Azerbaycan sahasında yaşayan devlet denilemeyecek bir topluluk. 1036 yılında Sırderya Türkmenleri tarafından buradan çıkarılan Balkhan Türkmenlerinden bir gurup bu topluluğa katılır ve birlikte Ani ve Kars'a saldırılar düzenlerler.

Yine bu Türkmenler'den bir kısmının daha güneye inip çevredeki kürtlerle işbirliği yaparak Selçuklular'a isyan ettikleri ve etrafta yağma hareketlerinde bulunduklarını, 1063 tarihinde halife Al-kaim bi-Amrillah'ın Toğrul Beğ'e şikâyetlerinden öğreniyoruz. Alp-Arslan 1071 seferinden dönerken Azerbaycan'ı idare eden ''kürtleşmiş arap'' sülalesi Revadiler'i ortadan kaldırıp bütün idareyi Türkler'e verdi. Madem kürtler Malazgirt'te müttefik olmuşlar, mertliği ve cesareti ortada olan Alp-Arslan neden böyle bir işe girişmiştir. Görülüyor ki, 40.000 kişilik Türk ordusuna 20.000 süvari veya 10.000 yaya kürt katılımı şöyle dursun, adı tarih boyunca isyan, fırsatçılık ve ihanetle anılan malum topluluk buna bile bizden unsurlar sayesinde cüret edebilmişlerdir.

Malazgirt Savaşı'nda Alp-Arslan'ın ordusuna tek ciddi katılım Bizans ordusunun sağ kolunda yer alan Uz(Oğuz), sol kolunda yer alan Peçenekler'den gelmiştir. ''Arap müverrihlerinden İbnül Cevzi'ye göre bu Oğuzlar'ın sayısı 15.000 civarındadır.'' Tırnak içindeki bu cümle bakar kör yazarın kürt açılımına destek gayesiyle çarpıttığı ''İslâm Kaynaklarına göre Malazgirt Savaşı'' adlı eserden alınmıştır. Bizanslı Attalites'e göre Bizans ordusundaki Uz ve Peçenekler'in bir kısmı başbuğları Tamış ile birlikte savaştan önce Selçuklular'ın tarafına geçmiştir. Urfalı Mateos ise Oğuz ve Peçenekler'in savaşın kızıştığı bir sırada hep birlikte Türkler'in tarafına geçtiklerini yazar.

Ayrıca Malazgirt Savaşına katılan Bizans kumandanı Tarhaniatl'ın bir Oğuz başbuğu olan olan Tarhan olduğu Dulaurien tarafından belirtilmiştir.

Farklı dine mensup olmalarına, eşleri ve çocukları Bizans hakimiyetindeki Balkanlar'da kalmalarına rağmen kanlarının gereğini yerine getiren Oğuz ve Peçeneklerin bu fedakârlığı milliyetçi duygularla yaptıklarına şüphe yoktur.

Tarihimize olumlu ya da olumsuz anlamda dini çerçeveden bakmak bizleri yanıltır, Osmanlı adını kullanarak emperyalist uşaklığına soyunanların yolunu açar. Din her zaman ait olduğu yerde kişi vicdanında kalmalıdır. Esenlikler

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Tibaren

Bilgilendirdiğiniz için sağol Tonyukuk anda.. Bu zat'ın sadece tarih kitaplarını okudum güncel tarih kitaplarını değil ve okuduğum o kitaplarda rahatsız edici sözcüklere rastlamadım,ince ipe bağlı konulardaki yazılarından birtek bunu okudum.Şimdi senin yazdıklarını okuduktan sonra birkez daha bu yazıyı okudum,bu zat Mervani Emirliği ''zorunlu'' olarak Selçuklu Devletine asker göndermiştir diyor,eğer böyle birşey yalan ise bu zat gerçekten çok usta bir sahtekar,inandırıcılık açısından ''zorunluluk'' kelimesini kullanarak gayet başarılı bir iş başarmış.Bir kütüphaneye yada kitap satın almaya gittiğimde yazarına bakarak kitap almıyorum konunun ismine bakarak,kendimce merak ettiğim konularda kitap alıyorum.Belki bu davranışı değiştirmem gerekir ama bazı konularda az kitap yazıldığı için pekte seçici davranamıyorsun.Andalarıma yanlış izlenim vermek hiç istemem,Verdiğin bilgiler için teşekkürlerimi sunarım Bilge Tonyukuk anda,bilmemek ayıp değildir öğrenmemek ayıptır..

Not:
Biraz ansiklopedileri karıştırdım;Ermenilerin Malazgirt Meydan Muharebesinde Bizans saflarında savaşa girdiklerini Bizanslıların din ve toprak konusunda uyguladıkları baskılardan dolayı savaşın ortasında meydanı terkettiklerini yazıyor..

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Tonyukuk

Alıntı
harezm
Oğuz kürt boyu diye bi yazı okudum.Liderleri Alp Urungu imiş yanılmıyorsam kürt adı Orhun yazıtlarında o değilse başka bir Türk yazıtında varmış sormak istediğim şu Alp Urungunun kürtleri ile Türkiyedeki kürtler aynımı?

Kürtler arasında erimiş bir çok Türkmen, Arap, Fars toplulukları vardır. Ancak asıl kürtler Türk değildir, konu edilen Elegeş yazıtlarındaki ''Körtle kan'' sözcükleri Merhum Namık Orkun tarafından hatalı okunmuş ''Kürt el kan'' diye okunarak ''Kürt eli hanı'' şeklinde çevrilmiştir. Doğrusu ''Körtle Kan''; ''kudretli kaan'' dır. Kürtlerle ilişkisi yoktur.