Haydi yine iyisiniz. Ekonomik bunalım, insanlar sıkıntıda derken yine satacak bir parça buldunuz. Evde zaten satacak da başka bir şey kalmamıştı hani. Satın satın satın...
Bu sözlerim ne Türk hükümetine ne KKTC hükümetine ne de dışişleri yetkililerine...
Bu sözlerim sadece ama sadece Türkiye'de ve KKTC'de sokakta yürüyen insanlara.
Onlara diyorum ki, satın evinizi, barkınızı, yurdunuzu...
Satın, çünkü ondan başka satılacak şey kalmadı.
Onu da satın da bittiğinizin resmi ortaya çıksın.
* * *
Ülkelerin uluslararası alanlarda ortaya koyduğu politikalar 'dostane' değil sadece çıkarlar üzerine kuruludur. Hal böyleyken Türkiye'nin de tıpkı Yunanistan gibi uluslararası politikalar takip ederken bu ilişkileri çıkarlar üzerine kurması en doğal gerçektir.
Ancak Kıbrıs konusunda devletlerin gerekçeleri ne olursa olsun toplumlardan daha sağduyulu tavırlar ve dirayetli sesler beklenirdi, gelmedi.
Çok garip, Türk basınının önde gelen kalemleri de hep bir ağızdan Kıbrıs'ı satmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
Yazık... Çok yazık...
Onlara aydın diyenlere de yuh olsun...
Toplumun önde gelen kesimlerini öyle maniple ediyorlar ki, milli bir haysiyet ve hürriyet davası olan Kıbrıs'ı canları pahasına koruyanların kemiklerini sızlatıyorlar.
* * *
Denktaş'ın moralini bozuk gördüm.
Rahatsızdı, rahatsızlığı yüzüne yansımıştı.
Sıkıntılıydı, sıkıntısı yüz hatlarını daha da gergin yapıyordu.
'Moralimizi bozmamaya gayret ediyoruz' diyordu ancak sözleri çok da fazla inandırıcı değildi. Açıktı ki, Türk hükümetinden beklediği desteği alamıyordu.
* * *
Şimdi sormak zamanıdır;
Türkiye, cephede kazandığı Kıbrıs'ı masada mı kaybedecektir?
Eğer cevabınız 'maalesef evet' ise o topraklarda hayatını kaybedenler niyazi mi olmuştur!
* * *
Zaman, utanmak zamanıdır... Oldu olacak mezat salonlarına gidelim, Kıbrıs'ı masaya yatıralım ve açık artırmaya sunalım. Oradan da Makaryos kılıklı birisi çıkıp 'Kıbrıs'ı aaaldım' diye bağırsın!
Yazıklar olsun...