Muta nikahı ne demektir hiç duymamıştım.
Burada okuyunca şöyle internette bir araştırma yaptım ve kelimenin tam anlamıyla şok oldum.
Böylesine bir rezalet ve alçaklığa İslam asla izin vermez.
İslam düşmanları bile, bu dinci geçinen sahtekarlar kadar, kutsal İslam dinini lekeleyemez.
Muta nikahı konusunda bilgisi olan anda ve ağabeylerimden bizleri bilgilendirmelerini diliyorum.
TTKvY
Arapça kökenli olan mut’a ve bu kökten türetilen kelimeler bakın ne anlamlara gelmektedir.
Mut’a: 1- Yararlanılacak şey
2- Hoşa giden, zevk alınan, lezzetli bulunan
3- Boşanan kadına tazminat olarak verilen elbise, örtü
4- Kadından cinsel olarak yararlanmak için yapılan geçici evlilik
Mute’un: Yararlanılacak, hoşa gidecek, zevk alınacak şeyler, (Muta’nın çoğulu)
Met’a: Mal, eşya, kullanılacak şey
Emti’a: Mallar, eşyalar, kullanılacak şeyler ( Meta’ın çoğulu)
Temettü: Bir şeyden uzunca süre yararlanmak, kar payı almak.
İstimta: Bir şeyden uzunca süre zevk almak, zevk duymak.
Mutmi: Zevkli, ilginç, enteresan
Muta nikâhı, cinsiyet olarak kadına yapılabilecek en büyük hakaret olup bundan daha feci ve çirkin olanı da bu rezaletin dini kılıfla uygulanmasıdır.
Muta nikâhı, zinanın meşrulaştırılmaya çalışılmasından başka bir şey değildir.İslam hukukuna göre evlilik tarafların sadece birbirlerinden cinsel olarak faydalanmasını içermez.
Nikâh belirli bir süre sonra bitmek üzere tesis edilen bir akit de(sözleşme) değildir. Yani kıyılan nikâh tarafların toplumun temel taşı olan aile kurumunu oluşturmaları için ölünceye kadar devam etmek üzere yaptıkları bir sözleşmedir. Bu sözleşme, çocuk edinmek suretiyle, neslin devamını da sağlayan bir işleyiştir.
Nikâhta, evlilik tesis eden kadın ve erkeğin diğer insanlarca zina yaptığı varsayımı oluşmasın diye, aleniyet (açıklık, herkese ilan etme, duyurma) esastır.
Muta nikâhı: Vahşet ve zorbalığın cirit attığı, insan onurunun ayaklar altında süründüğü, kadının; değersiz, sadece erkeğin cinsel azgınlığını söndürme vasıtası sayıldığı, utanılacak ve hatta bu utancın gereği diri diri toprağa gömülecek bir melanet olarak görüldüğü, insanlık tarihinin kaydettiği en utanç verici dönem olan ve vaktiyle bütün bu uygulamaları sistematik olarak icra eden aşağılık Arap topluluğunun bizzat kendilerinin bile “
cahilliye dönemi” diye adlandırdıkları döneme ait bir uygulamadır.
Arapların bu iğrenç uygulaması genel anlamıyla; varlıklı erkeklerin, gözlerine kestirdikleri, kadınlardan cinsel olarak yararlanmak, kadınlar üzerinden hayvani şehvetlerini tatmin etmek şeklinde işleyen bir sosyal kurumdur.
Ayrıca, ticaret veya seyahat amacıyla başka şehirlere giden varlıklı erkeklerin o şehirde kalacakları süre zarfında; konaklama, yemek, çamaşır ve temizlik ihtiyaçlarının karşılanması gibi hizmetler almak ve aynı zamanda da cinsel gereksinimlerini gidermek üzere, o şehirde, başka şehirlerden gelen tüccar veya seyyahlara bu amaçlar doğrultusunda hizmet veren kadınlarla(bu günkü ifadesi fahişe evleri olmalı) süresi belli olacak şekilde mal veya para karşılığı yapılan sözleşmeyi ihtiva eden kurum da mut’a olarak adlandırılmaktadır.
Yani gözüken o ki mut’a denilen bu iğrençlik neresinden bakılırsa bakılsın özünde güçlü olanın zayıf olanı mal ve eşya gibi kullandığı, kadının yalnızca hizmetçi ve cinsel köle olarak görüldüğü aşağılığın da aşağılı bir Arap haysiyetsizliğidir.
Bu haysiyetsizliğin bir takım
hile-yi şer’iye (Allah’ı kandırmaya çalışma, dine yalan söyletme, yalanına dini kılıf hazırlama vb.) yollarıyla dini bir cevaz(izin, müsaade) gibi sürdürülmesi bizzat İslam peygamberine ve İslam Peygamberinin “
cenneti ayakları altına serdiği” kadına hakarettir.
Çünkü kadın; annedir, kız kardeştir, namustur, iffettir, haysiyettir, toplumun temel taşı ve doğurganlığıyla neslin devamını sağlayan yegâne varlıktır.
Kadına bu haysiyetsizliği reva görenleri de elbette ki bir anne doğurduğuna göre, bu haysiyetsizliği icra edenler bizzat annelerine de aynı nazardan muamele etmiş olmaktadırlar.
Mut’a nikâhı denilen ve insanın vicdanını kanatan bu haysiyetsizliğin dini kılıflarla uygulanması;
Tanrı’ya, Tanrı elçisine ve kutsal değerlere başkaldırma, toplumu ayakta tutan değerleri tahrip etmekten başka bir şey değildir.
İşin daha kötüsü mut’a nikâhı yapan ve bunu dini kılıflara büründürmeye çalışan soysuzların dilinden; fuhuş, zina gibi kelimeler hiç eksik olmamakta ve bunları din adına büyük günahlar olarak sayıp dökmekle kalmayıp fahişe ve zinakarları en şiddetli şekilde cezalandırmayı dillendirmektedirler. Oysaki kendi yaptıkları, genelevde veya şurada, burada açık veya gizli yapılan zinadan daha katmerli bir günah değil mi? Elbette ki
günahın daha katmerlisini mut’a nikâhı yapmayı meşru gören soysuzlar işlemektedir. Çünkü her ne kadar toplum vicdanını rahatsız eden ve dinin büyük günahlar olarak nitelediği zina ve zinakarlar hiçbir şekilde kendisini meşrulaştırmak için dini, kitabı, peygamberi ve Tanrı’yı yaptığına alet etmiyor.
Kadın Türk Milletinin nazarında en kutsal varlıktır.
Çünkü kadın annemizdir, kız kardeşimizdir, eşimizdir.
Şayet kadına bir ayrımcılık yapılacaksa bu ayrımcılık pozitif bir ayrımcılık olmalıdır.
Kadına cinsel obje muamelesi yaparak onu aşağılamak ne denli büyük bir haysiyetsizlikse, feminizm adıyla yapılanlarda kadını asli kimlik ve kişiliğinden uzaklaştırdığı için o denli büyük haysiyetsizliktir.
Bizlere gür sütleriyle erlik aşılayan, başımızın tacı; o cefakâr, fedakâr ve kutsal Türk analarını en derin saygıyla selamlayarak, mübarek ellerinden öperim…
TTK.