Bugün içinde yaşadığımız dünyada, en muhtaç olduğumuz şeye, birliğe davet ediyoruz sizleri. Türk gibi hissetmeye, Türk gibi yaşamaya ve Türk gibi çalışmaya... Birbirimizin hakkını aramaya, birbirimiz için ölmeye, tek bir kalp gibi atmaya. Hayal değil bu, yalnız senin ya da benim için değil. Adını taşıyanlar için, anan, baban, atan için.
Yarın için, birliğe davet ediyoruz sizleri.
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu
Türklüğün Yarınları İçin; El Ele, Gönül Gönüle Bir ve Beraber Yürümek Gerek!
Dikkatimi çeken bir hususu yazayım dedim. Şöyle ki:
Türkçü yayın yapan Otağlarda binlerce konu başlığı var ve bu konuların her birisi Türkçülerin bilgi donanımları için, eşsiz kıymette, bilgilerle dolu.
Kelimenin tam anlamıyla Türkçü Otağlar birer akademi ve bilgi kaynağıdır.
Nedense bize lazım olan ilmi ve akademik değerdeki konulara, kandaşlarımızın rağbeti daha az olurken, gündelik olaylar, birilerine sövüp saymalar söz konusu olduğunda başlıklar, iletiyle dolup taşıyor.
Bu noktada sorgulamak istediğim şey şu:
Her şeyden önce Türkçü; kendisini iyi yetirmiş, sokak ağızlarından ve argodan uzak, ifadelerini itina ile seçip, gerek konuşurken ve gerekse yazarken etrafındakilerin kendisine saygı duyma gereğini hissettiği, topluma yön ve şekil veren örnek ve lider vasıflı bir kişidir.
Yani, demek istediğim o ki, Türkçünün kanı gibi huyu, düşüncesi, yaşayışı, ahlakı ve karakteri de asil ve diğerlerinden üstündür.
Yaradılıştan var olan üstünlüklerimiz, kendi kişisel kazanımlarımızla, en üst düzeye çıkmalı ki talip olduğumuz ülküleri gerçekleştirebilmeli, Türk Irkını yeniden, Dünyanın efendisi kılabilmeliyiz.
Büyük davaları; büyük düşünen, büyük ruhlu ve yüksek ülkülere sahip, üstün vasıflı insanlar gerçekleştirebilir.
Sıradan insanlar; olaylar ve kişilerle, ortalama insanlar; nedenler ve niçinlerle, yüksek ülkülerin davacısı ve temsilcisi olan yüce ruhlu kişiler de; kaynak, cevher ve özle uğraşır, ilgilenir ve irdeler...
Her biriniz birbirinden değerli ve alnından öpülesi Türk yiğitleri, siz Gökbörülerin, yaradılıştan gelen cevher-i aslilerinizle talibi olduğunuz büyük Türklük Ülküsüne, Türk Birliği ve Turan'a, uygun menzil ve tavırlarla, yine bu yüce ideale uygun akıl ve zekâyla, olayların özüyle ilgilenmeniz; kişilerle, sonuçlarla değil, sebeplerle ve hatta özlerle uğraşmanız ve irdelemeniz gerekmektedir.
Başbuğ Ata'mızın " Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur." sözleri Türk ırkının büyük ruh ve ülkülerin adamı olduğunun ifadesidir.
Elbette ki içinde yaşadığımız günlerin, bizlere yaşattığı acılar ve bu acıların müsebbipleri sabrımızı taşırmış, öfkemizi kabartmış ve işi artık, ne olacaksa olsun, noktasına getirmiştir.
Evet, ben de diyorum ki, ne olacaksa olsun ve inceldiği yerden kopsun..!
Kopsun, kopmasına ama kiminle ve nasıl olacak bu koparma?
İşte bütün incelik bu sorunun cevabında yatmaktadır.
Biz hesabımızı maşalarla değil, o maşaları tutan ellerle göreceğiz.
Biz hem Türk’e sövenin ve hem de sövdürenin dilini kopartacağız.
Biz içimizdeki hain ve kahpe sürüsünün defterini dürdüğümüz gibi, bu kahpe ruhlu alçakları üzerimize musallat eden, asıl şer başlarıyla vuruşup, tepeleyeceğiz.
Tıpkı, Başbuğ Ata'mızın, yaptığı gibi...
Değerli Gökbörüler!
Durum görüldüğünden, sanıldığından çok daha elim ve vahimdir.
Başbuğumuzun “Gençliğe Hitabe” sinde büyük bir önseziyle ifade ettiği hususlar birer birer cereyan etmekte, zaman, mekân ve hadiseler Türklüğün aleyhine işlemektedir.
Hakkâri’de, Şırnak’ta, Gabar’da, Cudi’de Mehmetçiğe kurşun sıkan, şehirlerimizde otomobilleri yakıp, Türk kızlarını taciz eden, Türkün malına ve canına kasteden el, her ne kadar, kürt soysuzunun olsa da; Türklüğe bu belaları musallat eden akıl, tezgâh, plan ve proje başkalarına aittir.
Artık neyin ne, kimin kim olduğu, gün gibi, ortadadır.
Türk’ün canına, malına, milli mukaddesatına ve vatanına kasteden irade Türk’e sadece bölücü kürt azgınlığıyla saldırmamaktadır. Türk’ü inancıyla vuran irticaının beslendiği kaynak da Türk’ün canına ve vatanına kastedenleri beseleyen kaynak ve odağın ta kendisidir.
Türk’e saldıran kuduz kürt; piyondur, maşadır, bataklığın beslediği haşarattır. Zaten kürtten de, bundan öteye, bir şey olmaz.
Cumhuriyetin ilk yıllarından bu zaman dek, daha Başbuğ Atatürk uçmağa varmamışken de, Türklüğe karşı yapılan saldırılarda, irtica ve bölücülük at başı gitmektedir.
İşin perde arkasında ki gerçek şudur:
Bölücü terörü var eden, besleyen ve Türk’ün üzerine salan irade irticacı zihniyetten başkası değildir. İrticanın “ılımlı İslam”, “dinler arası diyalog” “medeniyetler buluşması” vb. adlarla kimlerin kullanılarak, kimlerce tezgâhlandığı hepimizin malumudur.
Söz konusu Türk Milletine ve devletine düşmanlık olduğunda, harici zamanlarda, asla bir ve beraber olmaları imkân dışı olan kişi, kuruluş ve zihniyetler anında birlik ve beraberlik tabloları sergilemektedir. Türklüğün düşmanı bu uzantıların tamamı aynı odaklarca beslenip organize edildiğinden; perde arkasındaki gerçek Türk düşmanı odağın isteği ve yönlendirmesiyle bu piyonlar kendi aralarındaki ayrılık ve gayrilikleri ve hatta kan davalarını bir kenara bırakıp “Türklüğe düşmanlık etme ve saldırma” ortak paydasında, orkestra uyumuyla, bir ve beraber olabilmektedir.
Buna dün da tanık olduk, bu günde olmaktayız, şayet gereken tedbirleri almazsak, yarınlarda da tanık olacağız.
Bu nedenle; sadece öfkelerimizi yatıştırmak, gazlarımızı boşaltmak türünden uğraşlarla, fazlaca vakit kaybetmeyeceğiz.
Bizim acilen yapmamız gereken asli görevimiz; birlik ve beraberlik içinde, aynı yürek ve aynı duygularla kenetlenerek, Türklüğün dünya dolusu, henüz karşımıza açıkça çıkmayan, gerçek düşmanlarıyla vuruşmak üzere hazır hale gelmektir.
Bu hazırlığın esası ileri derecede bilgi sahibi olmak, gündelik şeylerin avare ediciliğinden sıyrılıp, sanal tatminleri terk etmek ve en önemlisi de diri, canlı ve dimdik olarak, Türklüğün yıkılmaz bir kalesi gibi, dâhili ve harici düşmanlarımızın karşısına dikilmektir.
Biz bunu gerçekleştirmeye muktedir olduğumuz vakit, şimdiki yakınma ve üzüntülerimizin topundan birden kurtulabileceğiz.
İşte sır budur..!
Bu sırra sarılmak gerek…
Aksi ise, “leyleğin ömrü lak lakla geçer” hesabından, başka bir şey değildir…
Sanırım beni ve ne demek istediğimi, herkes anladı!?
Saygılarımla…
Esenlik Türkün, hakkıdır…
Esen olsun…
TTK.