Gönderen Konu: GAZNELİ MAHMUT  (Okunma sayısı 3896 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OnTurk209

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 138
  • Ayak bastığmız en küçük taş parçasına kadar...
GAZNELİ MAHMUT
« : 22 Haziran 2011 »
Nizameddin, Ebu-l Kasım Gazi diye anılır Babası KAra hasan oğlu Sebük Tigin dir

Gazneli Mahmud Gazneliler Devletinin en büyük hükümdarı, Hindistan Fatihi ve büyük İslam kahramanı. 2 Kasım 971 (H.361) tarihinde doğdu. Babası Gazneliler Devletinin kurucusu Sebük Tegin, annesi ise Zabulistan bölgesinden asil bir ailenin kızıydı.

Daha gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başladı ve babasının yanısıra katıldığı savaşlarda cesaret ve zekasıyla kendini gösterdi. Babası Sebük Tegin’in vefatı üzerine, orada bulunan küçük kardeşi İsmail, yerine geçti ise de, Sultan Mahmud hemen Gazne’ye giderek, mülkünü kardeşinin elinden aldı ve saltanatını ilan etti (997). Samanilerin elinde kalmış olan Buhara, Horasan, Herat, Belh, Bust ve Kabil’i zaptetti. İran ve Irak taraflarında hüküm süren Şii Büveyhiler (932-1062) ile önce savaş ve sonra sulh ederek saltanatını tanıttırdı. Şafii alimi Ebu Hamid İsfahani’yi Bağdat’taki Abbasi halifesine gönderdi. Halife el-Kadir (991-1030), Gazneli Mahmud’un elçisini memnuniyetle karşıladı. Yeni hükümdara saltanat alametlerinden hil’at, taç, bayrakla birlikte, sahib olduğu ülkelerin “Ahid”ini gönderip, “Yeminü’d-Devle”, “Veli Emirü’l-Mü’minin” ve “Emirü’l-Mille” lakablarını verdi. Sultan, gönderilenleri kabulden sonra İslam dinini yaymak ve İslam düşmanlarıyla mücadele etmek için her yıl Hindistan’a sefer yapmayı vadetti. Bundan sonra başşehir Gazne’de büyük bir merasimle hil’ati ve tacı giyen Mahmud, Abbasi Halifesi El-Kadir adına hutbe okuttu.

Sultan Mahmud sırasıyla Horasan ile bugünkü Afganistan ve Belucistan denilen ülkeleri tamamen hükmü altına aldı. Maveraünnehr Hanı İlikHan ve sonra Kadir Hanla savaşarak, Ceyhun’un ötesine ve Harezm’e kadar sınırlarını genişletti. Şii Büveyhilerden İran ve Irak taraflarında Rey, İsfehan, Kazvin, Save, Zencan, Ebher şehir ve kalelerini alıp, sapık akımlara kapılanları şiddetle cezalandırdı. Rafiziliği ve felsefi ideolojilere ait kitapları imha ettirip, yıkıcı faaliyetlere katılanları sıkıca takib ettirdi.

Gazneli Mahmud böylece ülkesinin kuzey cephesini emniyete aldıktan sonra, tahta çıkarken yaptığı yemine ve verdiği söze sadık kalarak Hint seferlerine başlamaya karar verdi. Eylül 1000 tarihinde ilk Hind Seferine çıkan Sultan Mahmud, bu tarihten 1027 yılına kadar Hindistan’a on yedi büyük sefer düzenledi.

Birinci seferine Eylül 1000 tarihinde çıktı. Kabil’in doğusunda Lamgan bölgesinde Hintlilerin elinde bulunan birkaç kaleyi zabtederek geri döndü. Sultan Mahmud’un İkinci Hind Seferi, Vayhand Racası Caypal’e karşı oldu. 27 Kasım 1001 tarihinde Peşaver yakınlarında yapılan savaşı Gazneli ordusu kazandı. Caypal on beş kadar oğlu, torunu ve büyük kumandanlarıyla esir düştü. Sultan Mahmud’un eline bu zaferden sonra muazzam bir ganimet geçti. 1004 yılında Bhatiya bölgesi racası Beci Ray üzerine yürüdü. Bu seferde Bhatiya Racalığının bütün bölgelerini ele geçirdi. Bölgede mescitler ve minberler inşa ettiren Sultan, İslamiyetin esaslarını öğretmeleri için alimler de tayin etti.

Sultan Mahmud dördüncü seferini Multan üzerine yaptı. Multan Hakimi Ebü’l-Feth Davud, Karmati bozuk inanışına sahib olup, Ehl-i sünnet düşmanıydı. Gazne ordusunun üzerine geldiğini haber alan Ebü’l-Feth şehri terk ederek İndus Nehri üzerindeki bir adaya kaçtı. Multan’ı zabteden Sultan, buradaki Karmatileri cezalandırdı. 1008 yılında Multan’ın yeni valisi Suhpal’ın Müslümanlığı terk ederek Moğol dinine dönmesi üzerine, Sultan Mahmud çetin kış şartlarına rağmen Beşinci Hint Seferine çıktı. Multan önünde yapılan savaşı kazanarak, Suhpal’ı tutuklatıp Multan ve çevresinin idaresini komutanlarından Tegin Hazin’e bırakarak Gazne’ye döndü. Aynı yıl Kuzeybatı Hindistan ve Pencab bölgesi racalarının İslamiyetin yayılmasını önlemek üzere faaliyete girişmeleri üzerine tekrar harekete geçen Sultan Mahmud, müttefik kuvvetlere karşı Vayhand şehri ovasında yapılan muharebeyi ağır kayıplar vererek kazandı. Ancak bu savaş ile Kuzey Hindistan racalarının kuvvetleri ezilmiş ve Pencab yolu Müslüman-Türk orduları için güvenli bir hale getirilmiş oldu.

Sultan Mahmud, Ekim 1009 tarihinde büyük bir ticaret merkezi olan Narayyanpur’u zabtetti. 1010 tarihinde çıktığı seferde Multan’ı bütünüyle fethetti. Müslümanlara eziyet eden Karmatilere ağır bir darbe daha indirildi. 1014 tarihinde çıkılan Dokuzuncu Hint Seferinde Nandana Kalesinin fethinden sonra Keşmir üzerine yüründü. Keşmir kuvvetleri iki defa bozguna uğratıldı. Bu zaferin Hindistan’daki yankıları pek büyük oldu ve İslamiyet en uzak yerlere kadar yayıldı.

Sultan Mahmud, onuncu seferini, Hintlilerce mukaddes bilinen pekçok tapınak ve putun bulunduğu Thanesar şehrine yaptı. Hiçbir mukavemetle karşılaşmadan şehre giren Sultan, bütün putları kırdırdı. “Çakrasvami” adındaki en Ünlü putu Gazne’ye götürerek halka gösterdi. Bu zafer Hinduların Müslümanları tanımalarına sebeb oldu. Bunun neticesinde pekçok kimse İslamiyetle şereflendi. 1015 yılında Keşmir yolu üzerine Lokhot Kalesini kuşattı ise de şiddetli kış yüzünden bir netice elde edemeyerek geri döndü.

Hint dünyası Sultan Mahmud’dan o derece yılmıştı ki, herhangi bir yere sefere çıksa şöhreti ondan önce varıyor ve şehirler korkudan teslim oluyordu. On ikinci seferini zengin ve bayındır bir ülke olan Kanave’a karşı yaptı. Sirsava Kalesini zaptetti. Baran (Bulendşehr) Kalesi önüne geldiğinde Raca Hardat, Sultanı karşılayarak Müslüman olduğunu bildirdi ve şehri teslim etti. Onunla birlikte 10.000 taraftarı da İslamiyeti kabul etti. Mahmud Han, sefere devamla Cumne ile Ganj nehirleri arasında bütün şehirleri aldı. 20 Aralık 1018’de de asıl hedefi olan Kanave’i fethetti. Bu seferden tahminen üç milyon dirhem para, altmış bin esir ve beş yüz fil ganimet ile dönüldü.

1020 yılında Kalincar, 1021’de Keşmir ve 1022’de tekrar Kalincar racaları üzerine seferler düzenleyen Sultan, bunları itaat altına aldı. On altıncı ve en Ünlü seferleri Somnat üzerine yaptı. Bu şehirde bulunan kutsal bir tapınaktaki put her yıl yüzbinlerce Hindu tarafından ziyaret edilir ve en kıymetli mücevherlerle süslenirdi. Sultan Mahmud bunu işitince bu sapık inançla birlikte o putu da yıkmaya karar verdi. Bu sayede Hintliler arasında İslam dininin yayılması da çabuklaşmış olacaktı. 18 Ekim 1025 tarihinde otuz bin atlı ve yüzlerce gönüllüden meydana gelen orduyla harekete geçen Sultan, 8 Ocak’ta Somnat’ı zabtetti. Tapınağa girdikten sonra müezzine, tapınağın üzerine çıkarak ezan okumasını emretti. Tapınaktaki putların tamamını kırdırdı. Rivayete göre tapınaktaki ganimetten Sultan’ın payına düşen beşte bir malın değeri yirmi milyon dinar idi. On yedinci seferinde ise Karmati olan Mansura hakimi Hafif’i cezalandırdı.

Yeminüddevle Mahmud Gaznevi, cihangirane fetihleri yanında, alim bir zat olup, ilme ve sanata büyük önem verirdi. Sultan’ın sarayında her gün alim ve şairlerle devamlı ilmi müzakereler yapılırdı. Sultan bu toplantıların birçoğuna kendisi de iştirak ederdi. Sultan Mahmud’un adına birçok eserler yazılmış olup, kendisine takdim edilmiştir. Firdevsi’nin Şehname’si bunlardan biridir. Ehl-i sünnet alimlerinin yetiştirilmesine büyük gayret sarf eden Gazneli Mahmud, Rafizi ve bid’at ehline karşı sert, hak mezhep ve ehline karşı pek yumuşaktı. Dine, medeniyete hizmetleri pek büyük oldu. Parlak bir devir açtı. Ebü’l-Hasan-ı Harkani hazretleri onun zamanında yaşamış en büyük İslam alimlerinden biridir. Otuz üç sene adalet ve muvaffakiyetle saltanat sürüp, 1030’da Gazne’de vefat etti. Gazne’deki türbesi pek mükemmel ve müzeyyendi. Yerine oğlu Celalüddevle Muhammed geçti.

Sultan Mahmud, ömrünün kırk beş senesini savaş meydanlarında daima hareket halinde geçirdi. O, Türk-İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan biridir. Son derece cesur ve o derece de ihtiyatlıydı. alimleri toplayıp çok hürmet ve ikramda bulunurdu. Onların kalplere feyz veren sohbetlerinden faydalanırdı. İslamiyeti yaymak gayesiyle, iki cephede faaliyette bulundu. Hindistan’daki putperest Berehmenler ve Mısır Fatımi Devleti (909-1171)nin yoğun propagandası ile İslam ülkelerinde yayılan ve yıkıcı Rafizi-Batıni hareketleriyle mücadele etti. Berehmenleri her yerde mağlubiyete uğrattı. Buna karşılık Rafiziliği sıkı takib edip, ideolojilerini yasaklayıp, yıkıcı ve bölücü eserlerini imha etmesine rağmen, faaliyetlerini bütünüyle ortadan kaldıramadı. Lakin yayılmasını büyük ölçüde önledi.

Devletin menfaatlerinin gerektirdiği her çareye başvuran bir hükümdardı. Hadiseleri isabetlice değerlendirmekte pek mahirdi. Ordusu özel talim ve terbiye ile yetiştirilen ve sultanın şahsi birliklerini meydana getiren “Hassa Ordusu” ile ganimetten hisse alan “Gönüllüler”den meydana gelirdi. Gaznelilerin savaş gücünün büyük bir kısmını gönüllüler meydana getirirdi. Sultan Mahmud, İslam ülkelerinden, vazifeli adamları aracılığıyle gaziler toplattığı gibi, sefer zamanlarında her taraftan gelerek kendiliklerinden orduya katılanlar da kalabalık bir mikdara ulaşırdı. Sultan Mahmud, bu sistem sayesinde, Orta Doğuda cihad yapmak arzusunda olan gayretli Müslümanlar ile zararlı faaliyetlerde bulunarak sosyal bünyeyi sarsabilecek işsiz güçsüzleri başka bölgelere seferber ederek, onlara yeni imkanlar temin ediyordu. Böylece, zalim olmayan, bir disiplin altında toplanabilen bu insan gücünü, ülkelerine problem olmaktan çıkarıyordu. Hindistan seferleri neticesinde Gazneli Devleti, sınırlarını genişletip, çok zenginleşti. Gazne şehri parklar, bahçeler, zafer abideleri, camiler ve Ulu Cami gibi mimari eserlerle süslenmişti. Ayrıca Belh, Nişabur gibi büyük şehirler de, o devrin en güzel ve bakımlı beldeleri haline gelmişti.

Gazneli Mahmud, kalabalık orduları sevk ve idarede muktedir, üstün bir kumandanlık kabiliyetine sahipti. Her türlü iklim ve tabiat şartlarına göre savaş usulü tatbik etmek, malzeme temin etmek, askeri birlikler yetiştirmekte de askeri bir dehası vardı. Hindlilere karşı iyi talimli okçu tümenleri kullanmış, Maveraünnehr, Harezm ve Büveyhiler seferlerinde, bu ülkeler ordularının savaşmağa cesaret edemedikleri filleri ileri sürmüştü.

Gazneli Mahmud gerek iyi idaresi, gerekse hak severliği ve adaletiyle yüzyıllarca sevilmiş örnek devlet adamlarından biridir.
GEÇMİŞLERİN GECESİNDEN IŞIK ALIRIZ...