Hokand Muhtar Hükümeti'nin sabık başbakanı Mustafa Çokay da Türkiye'nin uluslarası alandaki politikalarına destek veren çalışmalar yapmıştır. Çokay bilhassa Ermeni meselesinde Türkiye'nin haklarının savunulmasında büyük gayretler göstermiştir. Şubat 1918'de Hokand hükümetinin Kızıl Ordu tarafından yıkılmasından sonra, 1919-1921 seneleri arasında Gürcistan'da bulunduğu sırada, Ermeni meselesine vakıf olan Çokay, ayrıca Tiflis'te Kuvayi Milliye temsilcisi olan Kâzım Bey (sonradan İzmir valisi, Trakya umumi müfettişi Kâzım Dirik) ile temasta bulunarak Ermeni meselesi hususunde devamlı surette makaleler neşretti [37] .
Mustafa Çokay 1919-1921 yıllarında Tiflis'te bulunduğu yıllarda Vol'nıy Gorets, Gortsı Kavkaza gibi rusça dergilerde ve kendi yönetiminde Türkçe çıkan Şafak gazetesinde Kazım Bey'den temin ettiği malumatları “Anadolu Mektupları” namı altında yayınladı [38] . Çokay bu işlerle meşgul olduğu sıralarda, Ermenistan'daki Amerika misyon başkanı ve Türkiye aleyhtarı General şiddetli bir beyanatta bulunur. Bu beyanata Mustafa Çokay, o kadar vazıh ve şiddetli cevap vermiştir ki, şahsi dostları bundan doğabilecek akibetlerden endişe ederek, bir takım koruyucu tedbirler almışlardır [39] . Çokay, Ermeni meselesi konusundaki makalelerini Gürcistan'dan Fransa'ya geçtikten sonra da yazmaya devam ederek, bunları fransızca ORIENT et OCCIDENT dergisinde yayınladı [40] .
Mustafa Çokay Şubat 1921'de Gürcistan'dan Türkiye'ye geçer. İstanbul'a varır varmaz müttefik makamlar vasıtasıyla İtilaf Devletleri nezdinde Türkistan meselesinde teşebbüslerde bulunur. Ancak Türkiye'yi de unutmaz. İstanbul'da gördükleri, Türkiye hakkındaki müttefik tasarıları ve Türkiye'nin geleceği hakkında Türkistan Türklerinin görüş ve dileklerini belirten bir memorandum hazırlayarak, müttefik kuvvetler komutanlığına verir [41] .
Mustafa Çokay Berlin'de 1933 yılında yayınladığı "Yaş Türkistan" dergisinde Ermenilerin Türkiye aleyhindeki oyunlarından birisini nasıl bozduğunu da teferruatıyla anlatmaktadır. Çokay'ın belirttiğine göre, Lozan konferansı yıllarında (1922-1923) Ermeni Cumhuriyeti Heyeti Reisi A. Aharonyan düzmece bir iddia hazırlayarak, Hindistan, Kafkas ve Türkistan müslümanlarının dahi Türkiye'yi Sevr anlaşmasına uymadığı için eleştirdiklerini ve Ermenileri haklı gördüklerini söylüyordu. Mustafa Çokay ve Ayaz Kafkasyalılar, İdil-Urallılar, Kırımlılar ve Türkistanlıları temsilen bu iddianın asılsızlığı konusunda bir memorandum hazırlayarak, Fransız dışişleri bakanlığına ve Lozan konferansına gönderirler [42] . Çokay yazısında şöyle demektedir: "Ahoranyan'ın Hindistan müslümanları hususunda söyledikleri ne kadar doğrudur, bilemem. Fakat biz, Kafkasyalılar, İdil-Urallılar, Kırımlılar ve Türkistanlılar adına 22 Mart 1922 günü Sevr anlaşması ile alakalı memorandumu teslim ettik. Onu Fransız Dışişleri Bakanlığına Ayaz İshaki ile beraber götürüp verdik" [43] Çokay bununla da yetinmez. Kendisi maddi sıkıntılar içinde olmasına rağmen, yol parasını borçla tedarik ederek Lozan'a da gider. [44] .
Diğer yandan Türkistan'dan Anadolu'daki mücadeleyi yakından takip etmeye çalışan aydınlar, bilhassa halkın duygu ve düşüncelerini dile getirmekte mahir şairler Kurtuluş Savaşı hakkında şiirler yazmışlardır. Bunlar, böylece şiir diliyle Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'na destek vermek istiyorlardı. İşin enteresan yanı böyle şiirleri Türkistan'daki hemen her Türk boyunun önde gelen şairleri kaleme almışlardır. Mesela Kazak Türklerinin milli şairlerinden Mağcan Cumabay bunlardan biridir. Osmanlı mağlup edilerek işgaline karar verildiği sıralarda, Sovyet Rusya'sında iç karışıklıklar ve savaş sebebiyle açlık felaketi yaşanıyor ve halk sıkıntı içinde yaşıyordu. Buna rağmen Türkiye'nin işgale uğramak felaketi Türkistan halkı için çok derin bir yeis ve heyecanla karşılanmıştı. Kazak Türklerinin milli şairlerinden Mağcan Cumabay, ilk baskısı 1923 yılında Taşkent'te yayınlanan eserinde yer alan "Alıstağı bavrıma" yani "Uzaktaki kardeşime" isimli şiirinde bu duyguları açıkça ortaya koymaktadır [45] . Magcan 12 dörtlükten oluşan uzun şiirine
şöyle başlıyor:
Alısda azap çekken bavrım,
Quvarğan bayşeşektey kepken bavrım.
Qamağan qalın cavdın ortasında,
Köl qılıp közdin casın tökken bavrım.
Anadolu Türkçesiyle ifade edersek:
Uzakta azap çeken kardeşim,
Kurumuş lale gibi solan kardeşim.
Kuşatmış kalabalık düşmanın ortasında,
Göl gibi göz yaşı döken kardeşim.
Magcan şiirini şu mısralar ile bitiriyor:
Bavrım! Sen o cakda, men bu cakda
Qaygıdan kan cutamız, bizdin atka.
Layıq pa qul bop turuv,
Kel ketelik Altayğa ata miras altın taqqa.
Anadolu Türkçesiyle ifade edersek:
Kardeşim! Sen orada, ben burada
Kaygıdan kan yutuyoruz.
Bizim adımıza layık mıdır köle olmak,
Gel gidelim Altay'a ata yadigarı altın tahta [46] .
Kırgız şairi İsmail Sarıbayoğlu da, 1921 yılında Kurtuluş Savaşı için bir şiir yazmıştır. Hayatı hakkında fazla bir malumatımızın olmadığı bu Kırgız şairi, "İngilizler Türklere saldırırken yazılan şiir" ismini taşıyan şiirinde, Anadolu Türklüğünün ölüm-kalım savaşına Kırgız Türklerinin dikkatini çekmek ve gerekirse yardımına koşmak gerektiğini ifade etmekte ve şöyle demektedir:
Ekçeme içip kölösün,
Bar önörün ordo atmak.
Musulmandın işi emes,
Kılıç çappay cön catmak.
Koldon kelse kayrat kıl.
Oygon Kırgız uykudan.
Stambul türktön ayrıldın.
Bolup aldı ar bölök,
Ak cinister bölök.
Amerika, sarı orus
Aydap cürdü Türkündü.
Aylan kelse, sen boluş.
Anadolu Türkçesiyle ifade edersek:
Ayran içerek eğleniyorsun,
Bütün hünerin eğlenmek.
Müslümanın işi değildir,
Kılıç sallamadan boş yatmak.
Elinden geliyorsa çaba göster.
Uyan Kırgız uykudan.
İstanbul Türk'ten ayrılıyorsun.
Oldular grup grup,
Beyazlar bir grup.
Amerika, Sarı Rus
Önüne kattı Türk'ünü.
İmkanın varsa, koş yardım et [47] .
Türkistan'ın önde gelen şairlerinden Abdülhamid Çolpan da (1897-1938) bir taraftan Türkistan'ın hürriyeti için halkta mücadele ruhu uyandırmaya çalışırken, diğer taraftan Türkiye'yi ihmal etmiyor ve Türk istiklal harbi için şiir yazıyordu. Onun Tufan adlı şiiri Anadolu'da milli mücadeleyi yürüten Türk ordusuna ithaf edilmiştir. Şiirde Türk ordusu "mazlumlar tufanının öç alıcı sellerine", işgalci kuvvetler ise "medeniyet beşiğinde oturan cellatlara" benzetilir. 1920'lerde yazılan şiirin başında ve sonunda Türk ordusuna hitap eden iki mısralık şu bölüm:
Ey İnönü, Ey Sakarya, ey İstiklal Erleri
Milli Misak alıngança totalmasdan ilgeri,
heyecan ve çoşkunluk yaratmaktadır. Şiir,
Ey istiklal, ey Sakarya, ey İnönü Erleri
Yür, mazlumlar tufanının öç alguçı selleri!
mısralarıyla sona ererken Çolpan, Türk İstiklal harbini batılı sömürücü ve işgalci güçlere karşı mazlum milletlerin öç alması olarak görmektedir [48] .
SONUÇ
Üç ana başlık altında incelediğimiz Türkistan Türklerinin Türkiye'ye yaptığı bu yardım ve desteklerin maddi boyutları, belki milli mücadelenin başarısına büyük etkiler yapacak ölçüde görülmeyebilir. Ancak onların o devirde içinde bulunduğu şart ve durumlar göz önüne alındığında büyük fedakarlıklar içinde ifa edilmiş olduğu muhakkaktır. Bu fedakarlıklar ve Türkiye'ye karşı beslenen sevgi ve muhabbet Balkan Savaşından itibaren artarak devam etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında had safhaya ulaşan bu sevgi ve muhabbet Ankara'nın da dikkatlerinden kaçmamıştır. Mesela bu yakın alakayı farkedenlerden biri Ankara Hükümeti'nin Maliye Bakanı Yusuf Kemal Tengirşek'tir. 1920 yılında Moskova'da bulunan ve Buhara, Hive, Türkistan, Tataristan ve Azerbaycan temsilcileriyle görüşmeler yapan Yusuf Kemal Bey 16 Ekim 1920'de TBMM'de yaptığı konuşmada bu konuda şunları söylemektedir: “Onların bizlere itimadları var... Bizleri muhterem ve mukaddes yerlerden gelmiş insanlar addediyorlar... Bizim milletin mukadderatına bizden ziyade alakadar oluyorlar... Türkiye köktür, burada bulunan onun dallarıdır, diyorlar” [49] .
Netice olarak Türkistan Türklerinin 1920'lerdeki Türkiye'ye bakış açısı, ona yardım etme ve destek olma gayretlerini büyük idealist İsmail Gaspıralı'nın “dilde, fikirde, işte birlik” şiarının bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu da Gaspıralı'nın XIX. yüzyılın son çeyreğinden XX. yüzyılın başlarına kadar yayın hayatını sürdüren ve Balkanlardan Doğu Türkistan'a kadar bütün Türkçe konuşan halklar tarafından okunan "Tercüman" gazetesindeki fikirlerini Türk Dünyasına yaymada belli ölçüde başarıya ulaştığını göstermektedir. Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti ile Türkistan'daki Türk Cumhuriyetleri arasında sağlıklı ilişkiler için kardeş ülkeler arasında hızlı ve tarafsız iletişimi sağlayıcı ortak televizyon ve diğer basın araçlarının varlığının çok önemli görevler ifa edebileceğini söyleyebiliriz.
* M. S. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi
[1] Akdes. N. Kurat, Türkiye ve Rusya XVII Yüzyıl Sonundan Kurtuluş Savaşı'na Kadar Türk-Rus İlişkileri (1789-1919) , Ankara 1970, s. 415-416
[2] Bu konuda geniş malumat için bkz. Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917) , Ankara 1985, s. 151-163; A. E. Oba, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu , İstanbul 1995, 141-174.
[3] Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hatt-ı Hümayun no: 56210, 56129, 56206, 56118. Bu konuda bkz. S. Aynuralp, “Belgelerle Türk Birliği”, Türk Dünyası Tarih Dergisi , sayı 12, İstanbul, Aralık 1987, sayfa 5-7.
[4] Kurat, s. 416
[5] Ç. Koçar, “Çukurova'nın Kurtuluşuna İştirak Eden Türkistanlılar”, XI. Tarih Kongresi, Ankara 5-9 Eylül 1990, Kongreye Sunulan Bildiriler , c. VI, Ankara 1994, s. 2382.
[6] a.g.e., s. 2385
[7] Kurat, s. 505
[8] Koçar, s. 2377-2383.
[9] V. Arzumanlı, “Azerbaycan Halg Çumhuriyeti İçtimai-Siyasi Fikir Tarihimizde Yeni Merhale Kimi”, Azerbaycan Halg Çumhuriyetinin Milli Siyaseti , Bakü, 1998, s. 12.
[10] TBMM Gizli Celse Zabıtları , cilt I, Ankara 1985, s. 172 ; T. Swietochowski, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycanı 1905-1920 , İstanbul 1988, s. 241.
[11] Kurat, s. 440; Esin Güven, I. Dünya Savaşı'nda Rusya'daki Türk Esirleri ve Rusya Türkleri , İstanbul 1996, (Marmara Üniversitesi, Türkiyat Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisan Tezi), s. 21.
[12] E. Güven, s. 25-26.
[13] TBMM Gizli Celse Zabıtları , s. 169; Oğuz Karakartal, “I. Dünya Savaşı Sonunda Sibirya'daki Esir Türk Askerleri Sorunu ve Türk Dünyası Gazetesi”, Sibirya Araştırmaları (Haz. Emine Gürsoy-Naskali), İstanbul, 1997, s. 317-322; E. Güven, s. 116.
[14] Kurat, s. 416.
[15] Kurat, s. 447.
[16] Bütün Rusya Müslümanlarının 1917. Yılda 1-11 Mayda Meskevde Bolgan Umumu Seyzdinin Protokolları , Petrograd 1917, s. 326-329; Devlet, s. 282.
[17] K. Karabekir, İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı , İstanbul 1967, s. 313.
[18] Tahsin İybar, Sibirya'dan Serendib'e , Ankara, 1950, s. 85.
[19] E. Güven, s. 102.
[20] Kurat, s. 416.
[21] H. Oraltay, “Mustafa Çokay”, Türk Dünyası Tarih Dergisi , Ocak 1997, sayı 121, s. 15-16; Y. T., Türkistan'da Türkçülük ve Halkçılık , İkinci Bölüm, İstanbul, 1954, s. 61-62.
[22] Ayqap Gazetesi 1914'den naklen Ayqap , (Haz. Ü. Subhanberdina-S. Davitov), Almatı 1995, s. 288.
[23] Voprosı İstorii , 1953, sayı 3, s. 33-49'dan naklen A. İnan, “Türkistan'da 1916 Yılındaki Ayaklanma”, Türk Kültürü , sayı 12, Ekim 1963, s. 29-30.
[24] Y. T.s. 69-70.
[25] Stephane A. Dudoignon, “Orta Asya'da Siyasal Değişmeler ve Tarihyazımı, Tacikistan ve Özibekistan 1987-1993”, Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan , (Haz. Semih Vaner), İstanbul 1997, s. 115.
[26] Kurat, s. 425.
[27] Buhara Halk Cumhuriyeti 19 Eylül 1924'te Moskova'ya muhalif güçler temizlenerek Buhara Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilinceye kadar, milli güçler tarafından Moskova'dan bağımsız bir şekilde idare edildi. Bu konuda bkz. İ. Yarkın, “Buhara Hanlığı'nın Sovyet Rusya Tarafından Ortadan Kaldırılması ve Buhara Halk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu”, Türk Kültürü , sayı 76, Ankara, Şubat 1969, s. 297-303; B. Hayit, Türkistan Rusya ile Çin arasında , s. 264.
[28] Yakın Tarihimiz , 3 Mayıs 1962, Cilt I, sayı 10, s. 292-293; N. Öktem, “Osman Kocaoğlu'nun Ardından”, Türk Kültürü , Eylül 1968, sayı 71, s. 878; M. Saray, Milli Mücadele Yıllarında Atatürk'ün Sovyet Politikası , İstanbul, 1984, s. 55-57.
[29] Z. V. Togan, Hatıralar , İstanbul, 1969, s. 363.
[30] T. Kocaoğlu, “Türkistan'da Türk Subayları (1914-1923)”, Türk Dünyası Tarih Dergisi , Ağustos 1987, sayı 8, s. 47.
[31] Saray, s. 57.
[32] Kurat, s. 416.
[33] Y. T., s. 62-63.
[34] a.g.e., s. 63
[35] Mir Yakup Duvlat, “Qaytsek Curt bolamız”, Qazaq , 10 Eylül 1918'dan naklen Qazaq (Haz. Ü. Subhanberdina-S. Davitov-Q. Sahov), Almatı, 1988, s. 440.
[36] “Günlük Notlarından Önemli Parçalar”, Muhammed Ayaz İshaki Hayatı ve Faaliyeti , Ankara, 1979, s. 216-223; T. Çağatay, “Büyük Türklük Mücahidi Ayaz İshaki”, a.g.e., s. 94.
[37] Y. T. , s. 66.
[38] aynı yer; Yaş Türkistan , 1933, sayı 40'dan naklen Yaş Türkistan , sayı 3, Almatı, 1998, s. 27.
[39] Y. T., s. 65-66.
[40] Yaş Türkistan , aynı yer.
[41] Y. T., s. 66-67
[42] Yaş Türkistan , Berlin, 1933, sayı 41'den naklen Yaş Türkistan , sayı 3, Almatı, 1998, s. 30; Y. T., s. 67-68; Çağatay, s. 94.
[43] Yaş Türkistan , sayı 3, Almatı, 1998, s. 30.
[44] Y. T., s. 67-68;
[45] a. g. e., s. 78-79; Yaş Türkistan, Berlin, 1930, sayı 3-4, s. 38-42; G. Kayhan, Magcan Jumabayulu'nun Hayatı ve Eserleri (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi, Türkistan, 1998, s. 45-48.
[46] M. Cumabayev, Şığarmalar , c. I, Almatı 1995, s. 72.
[47] M. Şen, “Milli Mücadelemizi Anlatan Bir Kırgız Şiiri”, Bağımsız Kırgızistan, Düğümler ve Çözümler (Haz. Prof. Dr. Emine Gürsoy), Ankara, baskıda, s. 119-126.
[48] Hüseyin Özbay, Çolpan'ın şiirleri, Metin, Aktarma, İnceleme, Ankara 1994, s. 141-142, 329-331.
[49] TBMM Gizli Celse Zabıtları , c. II, s. 171-1