Bu şerefsizler Uyguristan'ın etnik yapısını kendi lehlerine çevirdiler. Tren yolu inşa etmişler; trenler hergün han çinlisi getirip boşaltıyormuş... Urumçi ve Kaşgar gibi kentlerde Uygurların artık azınlık oldukları söyleniyor.
Türkiye ileride Japonya ile ortaklık ve ittifak kuracak (kurmalı) diye düşünüyorum.
Düşünceleriniz nelerdir arkadaşlar?
Çin; Amerika ve Rusya'dan hiç farklı olmayan, emperyalist bir güçtür ve de Türklere düşmandır. Doğu Türkistan sizinde belirttiğinz gibi işgal altındadır. Urumçi şehrinde Türk nüfus ancak %10-12 civarındadır. Doğu Türkistan'ın yanında Çin; Türkmenistanla imzaladığı petrol ve doğalgaz artı bunların kendisine aktarılmasını sağlayacak boru hattının inşası anlaşmasını da çoktan imzaladı. Yani hedefleri artık Sibirya ve Batı Türkistan gibi gözüküyor. Eğer orada Rusya olmasaydı, çoktan buralar Çin'in işgali altına girerdi. Çünkü Türk Cumhuriyetlerinin hepsini toplasak Çin'in askeri, ekonomik gücünün %10'u etmiyor.
Kaşgar, Hoten gibi şehirlerde Uygur soydaşlarımız çoğunluktadır. Ancak buralarada Çinli yerleştirmeye başlamışlar.
II.Dünya savaşı'nda yenilen ve savaş sonrası imzaladığı teslim anlaşmasının biri olarak konan madde sonucu; Japonya'nın ordusu dağıtılmıştır. Şu an Çin Tehdidi'nin çoğalmasıyla bir minyatür ordu kurmaya başladılar. Ancak Japonya'yı bugün Çin tehdidinden koruyan Okinawa adasındaki Amerikan Üsleridir. Yani Japonlarla askeri bir ittifakın Çin'i durdurması oldukça zor gözükmektedir. Lakin siyasi, ekonomik, teknolojik işbirliği bağlamında; Çin'e karşı ortak stratejiler izlenmesi ve ittifak yapılması, hem kısa hem uzun vadede faydalı olabilir.
Çin tehdidinden rahatsız olan salt Japonya'da değildir. Güney Kore, Rusya, Hindistan, Endonezya, Malezya ve Vietnam'da Çin'in saldırgan, yayılmacı politikalarından oldukça rahatsızdırlar. Bu ülkelerden Rusya ve Hindistan Çin'i dengeleyebilecek yegane güç olarak gözükmektedirler.
Hem Rusya'nın hem de Hindistan'ın Çin'e karşı olumsuz bakışları mevcuttur.
Çinliler, Mao döneminde Sovyet Rusya'dan Nükleer Silah planlarını çaldılar ve derhal Ruslara karşı tavır aldılar. Ayrıca iki devlet, Sosyalist Devrim süreçlerini farklı yorumlayarak birbirilerine en ağır şekilde saldırıyorlardı. Örneğin Moskova, devrimde kendi modelinin uygulanması gerektiğinde ısrarcıydı. Çin tarafı ise bunun kendi ve dünyadaki başka ülklerdeki devriminlerin dinamikleriyle uyuşmadığını belirterek Sovyet Rusya'ya "Sosyal Emperyalist" suçlamasında bulundu. Bu süreçte sık sık sınır anlaşmazlıkları ve bazı ufak çatışmalar oldu. Ancak konvansiyonel çapta herhangi bir savaş yaşanmadı. Dünyadaki Sol hareketlere de bu yansıdı. Moskova ve Pekin yanlısı gruplar birbirleriyle şiddetli mücadelelere girdiler.
O günden bugüne her ne kadar ideolojik, sosyal değişimler(Sovyetlerin Dağılması, Çin'in Mao'dan sonra Ekonomide katı Komünist yaklaşıma son vermesi vs.); meydana geldi.
Hindistan ise bağımsızlık sonrasında durmadan Pakistan ile savaştı. Pakistan'a Çin silah ve ekonomik yardımda bulunması iki ülkenin arasını bozdu. Bugünde Çin-Pakistan ev Sri Lanka; Hintlilere karşı müttefiktirler. 3 kez Hint-Çin sınır savaşları yaşandı. Çin hala şu an Hindistan'da çok güçlenmekte olan Maoist terörist gruplara da sürekli destek sağlamaktadır. Hindistan'ın hemen kuzeyindeki Nepal'de de monarşi birkaç yıl önce yıkılarak Çin yanlısı Maocu bir iktidar geldi.
Sonuç olarak bana göre Çin'in askeri bir güç kullanılarak yıkılması imkansız gözükmektedir. Çünkü Amerika, Çin'e bağımlı olarak yaşamaktadır. Amerikan Merkez Bankası'ndaki nakit tahvillerinin çoğu Çin'e aittir. Çin hem Amerika'nın savaş masraflarının hem de iç borcunun büyük kısmını finanse etmektedir. Yani Amerika'nın en iyi ihtimalle olası bir krizde tarafsız kalacağını tahmin etmek hiçte güç değildir.
İşe Türk dünyası açısından bakarsak Türkiye'nin bölgede ciddi askeri bir kuvvetinin olmadığını görürüz. Bunların yavaşta olsa Kırgızistan ve Kazakistan'a konuşlandırılması gereklidir. Çünkü Çin'in olası bir işgali esnasında; ilk saldıracağı ülkeler bunlardır. Bu noktada Rusya'nın sessiz klamayacağı aşikardır. Ne de olsa bu cumhuriyetleri hala kendi çöplüğü olarak görmektedir. Hindistan'ın yapacağı askeri hareketlerde Çin'i, Tibet faktörünü de gözetmesini sağlayacaktır.
Siyasi olarak Çin'de gelişen ekonominin arttırdığı lüks tüketim ve daha iyi yaşam standartlarına paralel olarak Çin Halkı'nın önemli bir kesimi dış dünya ile içli dışlı olmuştur. Yönetimdeki ÇKP(Çin Komünist Partisi), etkisi gün geçtikçe artan bu grubun baskılarını üzerinde daha da fazla hissedecektir. Çin'in Doğu Türkistan ve Tibet meselelerinde gelecekteki yaklaşımının anahtarı da bu insanların yönetimde daha fazla yar almalarıyla yakından alakalıdır. Çin'in tek partili rejiminin yıkılması ve Demokrasiye geçişi; Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın geleceği ile ilgili kendi kararlarını almalarına olanak tanıyacaktır.
Tabii bu süreçte; Türkiye'nin sadece kendisi olarak değil, Rusya, Hindistan ve Türk Cumhuriyetleri'ni de katarak hem yoğun diplomasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirmesi gerekmektedir. Lakin bunu yapabilecek çapta ve vizyonda siyasilerimiz olmadığı için bütün bunlar maalesef kızgın kumlarla dolu çölde ufukta bir serap görmek gibi bir şeydir.