Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, mahkemede tüm suçlamaları reddederek şu savunmayı yaptı:“Bu suçu reddediyorum. Bu suçla itham edilen kişi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı’dır. Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum. Ben Genelkurmay Başkanı olarak TSK’nın komutanıyım ki bu Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın sayılı en güçlü ordularından bir tanesidir. Böyle bir orduya komuta eden birisinin silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ile suçlanması gerçekten trajikomik diyebiliriz.
Ben 2002 yılı 30 Ağustos’unda orgeneralliğe terfi ettim. Ve 2003 yılı Ağustos itibariyle Genelkurmay 2’nci Başkanlığı görevine atandım, şu andaki siyasi iktidar tarafından. Bu görevi yaptığım 2003-2005 yılları arasında çeşitli vesilelerle Sayın Cumhurbaşkanı ve gerekse Sayın Başbakan ile çalışmalarımız oldu. Yine bu siyasi iktidar tarafından 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atandım. Yine şu anki hükümetimiz tarafından 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevine atandım.
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu üyesi olarak bu hükümetin bakanlarıyla birlikte çalıştık. Şimdi elbette devletimizin istihbarat olanak ve imkânları var. Bu kadar sene beraber çalışıyoruz ki siyasi otoritenin en büyük makamlarıyla o dönemlerde benim bir silahlı terör örgütü kurmam ve yönetmem tespit edilememiştir ki bu üzerinde durulması gereken bir nokta. Tespit edilmiş ve bu görevde tutulmuşsa bu da ayrı bir nokta.
Ben 30 Ağustos 2010 yılında emekli olduktan 1.5 yıl sonra ben böyle bir suçlamayla karşı karşıya kaldım. Çok üzücü, anlaşılması zor. Netice olarak böyle bir iddiayı duymak, işitmek silahlı kuvvetlere, ülkeye, şerefiyle, onuruyla görev vermiş birisi için çok ağır bir iddia. Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır. Bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha fazla üzmez. Bu kanaate nasıl ulaşılmıştır. Savcılık sorgum esnasında ciddi bir soru ile muhatap olmadım. Eğer bunlarla bu sonuca varılarak suçlanıyorsam bu gerçekten çok acıdır.
Bir iki basın açıklaması, ve bir iki internet sitesi haberiyle hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları da olabilirdi. Ben görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum. Ancak bugün iddia edilen suçlar ve bu suçlamaya giden değerlendirmeler dosyadan vakıf olduğunuz üzere benim dönemimle ilgili internet siteleriyle bir ilgim olmadığı da savunmalarımda mevcuttur.”
Nöbetçi hakim tarafından sorulan soru üzerine Başbuğ, “2008 yılı 30 Ağustos tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevime başladım. 4 Şubat 2009’da bu internet siteleriyle ilgili olarak bir haber yayımlandı. Bu haber üzerine konunun derhal incelenmesini istedik ve o haberde sadece site adresleri vardı. Herhangi bir içerik yoktu. İlk inceleme sonucunda şekil ve teknik açıdan bu sitelerin kanuna uygun olmadığı bilgisi bana verildiğinde bu siteleri kapattırdım.
Aslında bana teşekkür edilmesi gerekir ki ben bu siteleri kapattıran kişiyim. Ayrıca 30 Ağustos 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında da bu sitelerde hiçbir işlem yoktur. Bu sitelerin son güncelleme tarihlerine bakıldığında benim görev süremden öncesidir. Şubat 2009 tarihinden sonra 4 sitenin kurulması konusu bu andıcın temel konusudur. Bu andıç bana arzedilmedi. Arzedilmiş olsa muhakkak üzerinde imzam ya da parafem olurdu. Bir kişi çıkıp bu andıcın üzerinde komutanın imzasını ya da parafını gördüm diyen bir kişi dahi yoktur. Hazırlık aşamasında olan bu siteler de 19 Haziran 2009 tarihinde kapatıldı.
Bu siteler aktif dahi edilmemiş, bir haber dahi yapılmamıştır. Bu sitelerde ifade ettiğim gibi 19 Haziran 2009’da kapatıldı, internet andıcıyla ilgili bilgim 4 Kasım 2009 tarihinde oldu. Haberin yayımlanmasına müteakip Şubat 2009’da kapattığımız sitelerin içerikleri nedir, burada ne yapılmıştır konusunun cevabını veya bu konuyla ilgili bilgileri de ancak internet andıcıyla ilgili iddianamenin 2011 yılının ağustos ayında iddianame çıktığı zaman kısmen öğrendim. Bu durumda devletin aslında bana teşekkür etmesi gerekirken bugün bu konuyla suçlanmam tarihin acı bir cilvesidir. Yani şunu demek istiyorum; benim dönemimde bu internet sitelerinde suç teşkil eden bir tane olay ortaya konulmuşsa ki yoktur, bunu da açıklamış olmak isterim.
İkinci başkan tarafından sayın komutana arz diye sunulan bir belge normal şartlarda bana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmedi. Arz edilmiş olsa bir imza, bir paraf mutlaka konulurdu. Bu andıç 2’nci başkan tarafından 1 Nisan 2009 tarihinde paraflanmıştır. İddialara göre bu andıcın bana 14 Nisan 2009 tarihinde arz edildiği iddia ediliyor. Ancak bu andıcın 2 Nisan 2009 tarihinde karargah içinde işleme girdiğini de görüyoruz.
Bu bana okumuş olduğunuz İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarındaki komutanın imzasını gördüm. Komutan imzaladı yönündeki beyanlar sadece değerlendirmedir. Hatta aynı kişilerin daha sonraki beyanlarında bu kez de imzayı görmedim şeklinde savcıya beyanları vardır. Yüzbaşı Murat Uslukılıç (Andıç Davası sanığı) ve Mehmet Eröz’ün 29 Aralık 2011 tarihli duruşmadaki beyanları komutandan veya Genelkurmay Başkanı’ndan evrakın geldiğinin söylendiği, ancak söz konusu internet andıcı üzerinde komutanın imzasını gördünüz mü sorusuna ikisinin de verdiği net cevap ‘görmedim’ şeklindedir.
Hatta daha sonra Yüzbaşı Murat Uslukılıç ifadesinde şöyle devam etmiştir; 2 evrak geldi, evraklardan birisi Ermenistan ile ilgili bir evrak ve internet andıcı evrakı. Ermenistan evrakında komutanın imzası vardı, diğerinde yoktu. Bu Yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadesidir. Diğerleri sadece değerlendirmedir. 2’nci başkan sayın komutana arz yazdığı zaman o evrakın komutana arz edilmesi gerekir, ancak kesinlikle arz edilmemiştir. Şunu da ekleyebiliriz ki andıç bir karargahtaki faaliyetleri başlatan bir eylemdir. Bu andıç ile 4 sitenin kurulması işlemi başlatılmıştır. Ancak bu sitelerin aktif hale gelmesi için andıç yeterli olmaz. Bunun olması için uygulama emri yayımlanması gerekir. Ancak bu konuda öyle bir şey de söz konusu olmamıştır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, serbest bırakılmamı talep ediyorum.
Mahkeme hakimi Vedat Dalda, tutuklama kararında şunlara yer verdi:Şüpheli Mehmet İlker Başbuğ’un üzerine atılı
silahlı terör örgütü kurmak veya yönetme ve
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engellemeye teşebbüs etme suçlarının vasıf ve mahiyeti şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması suçların ceza muhakemesi kanununun 103/3 sayılı katalog suçlardan olması nedeniyle şüphelinin üzerine atılı bu suçlardan ayrı ayrı tutuklanmasına karar verildi.
İlk defa Sarı Öküzü kurban eden e-muhtıracı Dolmabahçe Paşası'da tutuklanırsa belki itirafçı olur olay çözülür...