SAHTE KÜRT TARİHİ ÜZERİNE TEZLER
Tarihin oluşmasında milletlerin rolü büyüktür. Türk milleti tarih yapan bir millet olarak bilinir. Bugün Dış güçlerin de desteğiyle Tarihte hiçbir zaman bir varlık gösterememiş Kürtler ortaya sürülüyor.
Kürtler üzerinde ilk araştırmayı V. Minorsky yapmıştır. V. MİNORSKY, "KÜRTLERİN İRANÎ SAYILMASI, IRKÎ OLMAKTAN ZİYADE; DİL VE TARİH MÜTALÂALARINA DAYANMAKTADIR. Kürtlerin merkezi sahaya yerleşmeden evvel, oralarda isimleri kendilerininkine benzeyen, fakat başka menşeli KARDU adlı bir kavim yaşamış olduğu ve bunların SONRADAN İran menşelilerle KARIŞMIŞ olduğunu ileri sürmek mümkündür," der.
Kürtler halen bir aşiret halktırlar. Aşiretten millet olmayacağı gibi, millet olmadan da devlet olmaz. Millet olamayan toplulukların da bir dili vardır. Ama kullandıkları kelime sayısı üç yüzü geçmez. Kürtlerin de dili böyledir. İçinde %70 oranında Farsça, %20 oranında Türkçe ve %5 oranında da Arapça kelime vardır. Yani yapay bir dildir. Kendilerine has orijinal bir dilleri yoktur ve Kürtçe birden ona kadar sayamazlar.
Tarihleri yoktur, efsaneleri, mitolojileri yoktur. Dolayısıyla ana yurt diyebilecekleri bir yurtları da yoktur. Bugün Anadolu, Irak, İran ve Suriye içerisinde dağınık halde yaşamaktadırlar. Ve üzerinde yaşadıkları her karış toprak parçasının sahibi ve devleti vardır.
Bugün Özellikle Kürtler üzerinde araştırma yapan batılı bilim adamları ve Kürtçü Sözde Yazar ve Araştırmacı Izady’e göre “Kürtlerin yaşadığı bölgeler ana yurtlarıdır.” Böyle afaki bir tanımlama asla yapılamaz. O zaman bugün Kürtlerin yaşadığı her yer ana vatanları olur da, bugün burada doğup burada yaşayan Ermenilerin, Rumların da ana vatanı buraları olmaz mı? Bu tanım, açıkça “Kürtlerin ana vatanı yoktur” demektir. Ana yurdu olmayan bir topluluk ulus olamaz.
Izady’nin açıklaması üzerinde şunları da söyleyebiliriz: Kürtler bir kabiledirler, oradan oraya, bilhassa dağları gezerler ve gezdikleri yerlerde bir devlet kuramadıkları için de ana yurtları yoktur. Olmayan ana yurda bir yurt uydurmak mümkün olmadığına göre, onların gezdikleri ve yaşadıkları her yer ana yurtlarıdır. Bu tanımlama ile Izady bugün Kürtlerin yaşadıkları bilhassa Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni, Kürtlerin ana yurdu olarak göstermenin peşindedir. Bunun gerçek olabilmesi, tarih boyunca orada Kürtlerin yaşadığının ispatı ile mümkündür. Böyle bir tarih olmadığı için Izady, bugün Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı her bölgeyi Kürtlerin ana yurdu saymaktadır
Izady’nin Kürtlerin ana yurdu dediği toprakların gerçekte Türklerin ana yurdu olduğu ise bir çok bilim adamı tarafından ispatlanmıştır. İslam’a Kadar Türk Tarihi gibi muazzam bir eser yazmış bulunan Prof. Dr. Firudun Ağasıoğlu (Celilov) “İslam’dan önce, Anadolu’nun hiçbir yerinde Kürtlerin izi yoktur. Anadolu’ya ve Kafkas lar’a son 2-3. yüzyılda gelmişlerdir. Kabile olarak yaşadıkları esas yer Zağros dağlarıdır.” diye yazar. (Islama Kadar Türk Tarihi, Cilt. 2, sayfa 342)
Herodot “Türk dilli İskit kabileleri”nin Asya’da yaşadıklarını yazar. Ve Asya sözü ile kastettiği yeri “Hazar’ın batısı, Kafkasya ve Anadolu” olarak belirtir. Yani Anadolu’da Heredot’un tanıklığına göre MÖ 3000-4000 yıllarından beri Türkler yaşamaktadır.
“M.Ö. üç bin yıllarından itibaren Karadeniz’in kuzey sahillerinde ortaya çıkan, oradan Sakaların sıkıştırması üzerine Güney Kafkasya’ya, oradan da Anadolu’ya geçen Kimmerler (Gamerler/Gamirler) ile İskitler Anadolu’da yerleşmiş ve yaşamış Türk dilli halklardır.” (Prof. Dr. Gıyaseddin Geybullayev, Ermenistan ve Eski Türkler, s. 73)
Güney Kafkasya’da kurulan ve bugünkü Doğu Anadolu bölgemizi de içine alan Gut Devleti yıkıldıktan sonra toprakları üzerinde birçok beylik kuruldu. Bu beyliklerden biri Urmiye Gölü’nün güneyinde ve sonradan Mana Devleti’nin kurulduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu toprakları üzerinde kurulan Türk beyliğidir. Çivi yazılarında Turuk/Turk/Türk şeklinde geçen Türk adlı boylar tarafından kurulan bu beylik, Sümer devleti ile komşu idi. Asur kaynaklarında ismi sık geçen ve Asurlular ile savaşan bu beyliğin Gazi ve İlday adlı iki hükümdarının adı da kaynaklarda verilmiştir.
Asur tabletlerinde bu beyliğe ait oldukça geniş bilgi vardır: “Turuk semtinden (bölgesinden) buraya (Ninova’ya) bir elçi geldi” (Nu: 83). Bir başka Asur tabletinde ise “…düşman Turuk çıktı, onlar Kakkületini işgal ettiler ve gelmeye devam ediyorlar” ( Nu: 21). “Hükümdar bana her şeyden önce Turukların hücum ederek İntşimi yakıp yıktıklarını yazdı.” (Nu. 63). “Turuklar başçıları İlday ile birlikte savaşa girerek iki şehri yıktılar.” (Nu. 87)
Görüldüğü gibi Izady’in “Kürt Ana yurdu” saydığı topraklarda, tarih içinde Kürt adı bile geçmemektedir. Ama Turuk/Turk/Türk isimli devletlerden söz ediliyor, hükümdarlarının adı bile veriliyor.
Prof. Dr. Ekrem Memiş, “Eski Çağ Türkiye Tarihi” isimli eserinin 34. sayfasında “M.Ö. 3500’lerde Sümerler Mezopotamya’ya yerleşirken muhtemelen aynı tarihlerde Kafkaslar üzerinden gelen başka bir Türk kitlesi de Doğu Anadolu’ya yerleşerek burada bir şehir devleti kurmuşlardı ki, bu Türki krallığı idi. O halde şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Anadolu 26 Ağustos 1071’de kazanılan Malazgirt zaferinden sonra Türk ana yurdu olmuş değildir. Türkler günümüzden yaklaşık 4200 yıl evvel Anadolu’ya yerleşerek bu torakları kendilerine ana yurt edinmişlerdir.” diye yazar ve bize göre tartışmaya da son noktayı koyar: ANADOLU KÜRTLERİN DEĞİL, TÜRKLERİN ANA YURDUDUR!
Anadolu’nun kapılarını Türklere Kürtler mi açtı?
Izady tutarsa diye bir şey atmış, ama tutmamış. Çünkü olmayan bir şeyi yaratmaya çalışmak, sadece abesle iştigal etmektir. Kürtlerin bir devlet geleneği yoktur. Etnik değil, etnografik adı olan Kürtlerin, tarihin hiçbir döneminde devletleri olmamıştır. Yani tarihte bir Kürt devleti adı hiç yoktur. Devleti olmayan bir toplumun ana yurdu olamaz. Ana yurt denilen topraklar, ancak bir devlet ile korunur ve gelecek nesillere bırakılır.
Osmanlı arşivlerinde ve İslam kaynaklarında Ekrati-Yörükan, Ekrati-Türkmen gibi verilen adların Kürtlükle ilgisi yoktur. Bu adların altında Türk ulusu durmaktadır. Bu bakımdan Güneydoğu Anadolu’da Kürtçe bilmeyen ve Azer Türkçesi ile konuşanlara Kürt denmesi bir yanlışlıktır, tarihi gerçeklikten uzak olan bir hatadır. Bunun dışında öz be öz Türk aşiretleri olan aşiret halklarının asimile edilerek Kürtleştirildiği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Yani Kürt denilen Türklerin sayısı oldukça yüksektir.
“Türkler 1071’den sonra Anadolu’ya geldikleri zaman bizler (Kürtler) Türkleri dostça karşıladık, onlara evimizi açtık, yerleşmelerine yardımcı olduk” gibi saçma sapan iddialara gülüp geçmek doğru değildir. Çünkü Türkler geldiği zaman onlar burada ise, burası onların ana vatanı olur. Bu yüzden, bu iddianın tarihen yanlış olduğunu göstermek gerekir. Yukarıda verdiğimiz tarihi belgeler, bu iddianın aksini ispat etmektedir.
Bu iddianın bir kısmının, “Türkler geldiği zaman onları dostça karşılamak, evlerini açmak” doğru olduğunu var sayalım. Gelenlerin kimseye ihtiyacı yoktur. Onlar, çiğnedikleri topraklara hükmeden Bizans İmparatorluğu ordularını darmadağınık ederek Anadolu içlerine giren muzaffer bir ordunun askerleridir. Kapılarını açmayanların, kapısını zorla açarlardı. Kürtlerin, doğal olarak doğru olmayan bu iddialarında dahi “güçlünün önünde eğilme” karakterli oldukları da ortaya çıkmaktadır.
Kürtlerin bir ana yurdu yoktur. Çünkü ulus olamayan ve devleti olmayan toplulukların ana yurdu olamaz. Onların sadece üzerinde doğdukları topraklar vardır. Bugün, onların üzerinde doğdukları ve ana yurt dedikleri topraklar Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisindedir ve Türk toprağıdır. Bu toprakların tarih içinde ve günümüzde Kürt toprağı olduğunu söyleyen bir bilim adamı ve bir bilimsel kanıt yoktur.
Birçok Kürtçünün iddia ettiği gibi Kürtlerin istiklal savaşına hiçbir katkıları yoktur. İstiklal savaşı Türk ırkının bir zaferidir.
''Bu vatanı düşmanlardan sadece Türkler değil, kürtlerle Türkler beraber kurtarmışlardır. Ancak Atatürk ortaya bir Türklük dehşeti saçıp, kürtleri sindirmiş ve kürtlerin haklarını vermemiştir. Yani devletin kurucu unsuruna Kürt halkını eklememiştir.''
İşte Kürtçü BDP takımı bu fikri savunarak her alanda Kürt propagandası yapar. Devletin resmi organları ve bizim milliyetçi camia ne hikmetse Kürtçü BDP tezlerine karşı çıkacağı yerde ''Kürtleri kazanalım'' parolasıyla bu tezleri savunmuşlardır. ''bu devleti Kürdüyle Türküyle birlikte kurduk, Çanakkale savaşında beraber savaştık'' söylemleri son 20 yılda adeta resmi politika haline geldi. Devlet ve bazı milliyetçi ağabeylerimiz kürt tezlerinin aynıları savunarak bir anlamda Kürtçülere hizmet ettiklerini anlayamıyorlardı. Bu tezler o kadar taraftar topladı ki yalnızca kürtler değil bazı Türkler bile devleti beraber kurduğumuza ve Çanakkale’de birlikte savaştığımıza inanmışlardı. Bu tezlere inanan Türk ırkının evlatları tepkisiz, tavizkar bir insan haline geliyorlardı.
Peki, gerçek neydi? Hakikaten kürtlerle beraber mi kurulmuştu bu vatan?
İstiklal savaşımız yıllarında kürtlerin nüfusu sadece 300,000 kadardı. Bu nüfusun büyük çoğunluğu Güney doğuda 'sarp dağ köylerinde' yaşıyordu. Sadece azlık bir kısmı birkaç şehirde bulunuyordu. Kurtuluş savaşımıza hiç bir katkıda bulunmadıkları gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle Kuvayı Milliye ordularına ve Ankara Hükümetine ayak bağı olmuşlardır. Seferberlik emri çıktığında kürtlerin istisnasız tamamı askere katılmamak için dağlara kaçmıştır. Fakat bir kısmı inzibatlar tarafından yakalanarak kısa bir süre hapiste yatırıldıktan sonra silah altına alınmıştır. Savaşa zoraki katılan bu kürtler en ufak bir işe yaramamış, bir kısmı tek kurşun bile sıkmadan karşılarına çıkan ilk düşman birliğine teslim olurken, diğer bir kısmı da cepheden firar etmiştir. Düşmana teslim olmaya veya cepheden firar etmeye fırsat bulamadan bir kaza kurşununa denk gelenlerin ise adı "şehit" olmuştur. Bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
İstiklal savaşımızda Türk ırkının evlatları yaşlı - genç, kadın - erkek demeden cepheye koşarken kürtlerin bir kısmı Kuvay-ı Milliye ordularına karşı isyan ediyor, bir kısmı savaşmamak için dağların doruklarına saklanıyor, okuması yazması olan kısmı’da İngiliz parasıyla kurdukları cemiyetlerle Türk milletine zarar veriyorlardı.
Kürtlerin KURTULUŞ SAVAŞIMIZ sırasında çıkardıkları önemli isyanlar:
1- ALİ BATI İSYANI: (11 Mayıs-18 Ağustos 1919) Ali Batı isimli kürt, Midyat'ın güneyinde hayatlarını sürdüren bir aşiretin başına geçer ve İngilizlerden yardım alarak isyan eder. Amacı burada bir Kürdistan devleti kurmaktır. Yaklaşık bir ay süren ve çevre yerleşimlere de yayılan bu kürt isyanı Yüzbaşı Yusuf Ziya ve emrindeki askerler tarafından bitirilir ve Ali Batı öldürülür.
2- CEMİL ÇETO İSYANI: (7 Haziran 1920) Bahtiyar aşireti reisi Cemil Çeto tarafından Fransız ve İngiliz yardımıyla çıkarılmıştır. Kürt Teali Cemiyeti'nin vasıtasıyla Doğuda bir Kürdistan kurulması amaçlanmıştır. Cemil Çeto denen kürt, kısa sürede yakalanmış ve öldürülmüştür.
3- KOÇGİRİ İSYANI: (6 mart-17 nisan 1921) Türkler İstiklal savaşı verirken, kürt eşkıyalar 1920 sonlarında Erzincan, Tunceli, Sivas ve çevresinde pislik saçıyorlardı. Koçgiri aşireti reisi Haydar Bey Kürt Teali Cemiyeti'nin bir şubesini İmranlı'ya açmış ve merkezi yönetime karşı geliyordu. Biraz palazlandıklarında bölgede asker kaçaklarını arayan Türk ordusuna savaş açtılar ve bölgenin Kürdistan olmasını istediler. Görüşmeler ile bir sonuç alınamayacağını anlayan Ankara hükümeti bu isyanı bastırdı ve isyancılar teslim oldu.
4- MİLLİ AŞİRET İSYANI: (24 ağustos-8 eylül 1920) Urfa'da Milli Aşiret tarafından çıkarılan ayaklanmadır. Milli Aşiret'in reisi İsmail ile birlikte Halil, Bahur, Abdurrahman ve Mahmut adlı elebaşıları, Doğu'da bir Kürdistan Devleti kurmak düşüncesi ile ayaklanmışlardır. Büyük bir kuvvetle harekete geçen asiler, Viranşehir'i aldıktan sonra Karakeçi Aşireti'ne mensup olanları öldürmüşler, fakat daha sonra yapılan çatışmada, büyük çoğunluğu ortadan kaldırılmıştır.
Bunlar yalnızca kürtlerin Kurtuluş Savaşımızda ki isyanlarıdır. Kürtler son 150 yılda otoriteye karşı 38 defa isyan ederek adeta bir rekor kırmışlardır. Bu gün Musul, Kerkük sınırlarımız dâhilinde değilse bunun sorumlusu 1925 yılında devlete karşı ayaklanan Şeyh Said ve çevresidir.
Görülüyor ki kürtlerin Kurtuluş savaşımızda Türk ırkına en ufak bir yardımı olmadığı gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle (Kürt teali cemiyeti, Teali İslam cemiyeti vs.) bizi sırtımızdan vurmuşlardır.
Hala Kurtuluş Savaşımızda kürtlerin yardımı var diye iddia eden varsa onlara yarım milyona yakın can kaybımızın olduğu Kurtuluş savaşımızda bazı şehirlerimizin şehit sayısını yazmak istiyorum.
Van 36
Tunceli 30
Muş 8
Mardin 7
Kars 2
Adıyaman 12
Bitlis 63
Bingöl 8
Siirt 40
Diyarbakır 49
Bu şehirlerimizin o yıllarda nüfusunun büyük bölümünün Türk olduğunu da unutmayalım.
Türkiye'de yaşayan kürtlerin PKK propagandasının etkisinde kalarak isyan etmelerini istemeyen Devlet'in ilgili birimleri, 1980'li yılların sonlarında Çanakkale Şehitliği'ne kürt isimleri ilave etmiştir. Amaç kürtlerin beynine "Türk ile kürt kardeştir, bakın biz beraberce savaşarak bu vatanı kurtarıp cumhuriyeti kurduk, bu ülke hepimizindir" fikrini sokarak uslu durmalarını sağlamaktı. Fakat uğraş ters tepmiş, hiç bir işe yaramaması bir yana Kürtçülerin tezlerine de kaynak olmuştur.
Kurtuluş savaşımızda diğer zaferlerimiz gibi Türk milletinin zaferidir. Bu savaş Kürtlerle birlikte değil, Kürtlere rağmen kazanılmıştır. Kürtler cumhuriyet Dönemi’nde de dış güçlerin teşvikiyle Şeyh Sait ve Dersim Vb. isyanlarla gerçek yüzlerini ortaya çıkarmışlardır.
Bugün Irak’ta Kürt kimliğinin oluşması Amerikalı efendileri sayesinde çok iyi bilirler. Gelecekte biraz daha talan ve istila şansı bulacaklarsa bunu gene aynı efendi sayesinde yapabileceklerinin de farkındadırlar. Kürtler belki de özledikleri hamilerini, babalarını Amerikalı efendilerinde buldular.
Irakta Amerika’yla yaptıkları işbirliği sayesinde Köyünde muhtar bile olamayan Celal Talabani Irak cumhurbaşkanı oldu Amerikan desteğiyle ve korumasıyla Kuzeyde Bir Kürt Özerk bölgesi oluşturdular. Aşiret düzeyini aşamayan topluluklar ulus yapılmaya çalışılıyor.
Alintidir Yücel Tanay .