Öncelikle otağımıza hoş geldiniz Aybala-Kün. İyi ki geldiniz. Babanızın durumu yazdığınız gibi ise gayet vahim bir durum. Çünkü Tükçülüğü anlayamadığından eminim. Dayanağım ise bir ideoloji gibi düşünmüş olması. Bakınız ideolojinin anlamı nedir. Kopyala yapıştır yapıyorum bu tanımı. 'Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü.' Bu tanıma göre Türkçülük düşüncesi ile ideolojinin uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı gibi bu tanımdaki bir ideolojik yaşamın da bir toplumun bütün kesimlerini mutlu etmesi mümkün değildir. Çünkü işin içinde siyasallaşma, partileşme, sınıflaşma ve politika var.
Toplumda bütün bireyler aynı parti, aynı siyasi düşünce, aynı sosyal sınıf içinde olamayacaklarına göre hiç bir ideolojide bütün fertlerin mutlu olması mümkün değildir.
Bırakalım dünyayı Türkiye'de bulunan ve Türk kökenli olmayan krtlerin, çerkezlerin veya diğer etniklerin sitelerine girip baktığımız zaman her birinin kendi ırkları ile ilgili bir yeniden doğuşu veya şöyle diyelim, yeniden aşırı bir şekilde milliyetlerine sarılma, kendi benliklerine dönme durumunu hayata geçirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Özellikle sön yıllarda sanalında verdiği rahatlıkla bunu açık açık görmek mümkün. Bizi yönetenlerin bile sindire sindire uyguladıkları uygulattıkları aynı şeydir.
Bütün etnikler kendi milliyetlerine sarılırken bizim de kendi kökümüze sarılmamız gerekir ki işte kısaca buna Türkçülük diyoruz.
Kaldı ki bütün etnikler uykuda bile olsalar biz Türkler kanımızın gereğini yapmak zorundayız ki başka etniklerin güdümünde kalmayalım.
Diğer taraftan, bir küreselleşme yalanı uydurulmuş ve bu yalan üzerinden toplumdan kendi benliklerinden soğutulmaya çalışılıyor. Etnik anlamda bir küreselleşme çok dünya üzerinde, ekonomi, ticaret sanayi gibi maddiyete dayalı bir küreselleşme söz konusu olabilir. Aslında bunun Türkçesi sömürüyü kolaylaştırmaktan başka bir şey değildir. Dünyaya dönüp baktığımız zaman o küreselleşme yalanını uyduranlar dahi kendi köklerine veya inançlarına sarıldıklarını görüyoruz.
Alman Almanlığını, Rus Rusluğunu, Çin Çinliğini açık ve net olarak bize gösteriyor aslında. Hatta Hıristiyan Hıristiyanlığını , YahUdi Yahudiliğini. Ve bu soğuk savaş döneminde her ülke kendi menfaatleri üzerine iş yapıyor. Dünyayı karıştıranlar bunları yaparken karıştırdıkları Afganistan, Irak, Suriye gibi ülkelerde de insanların yani dini ya da ırki nedenlerden dolayı kutuplaştıklarını görüyoruz. Bu bize şunu anlatıyor ki fertler bulundukları toplumlar içerisinde kendi aidiyetlerini mutlaka öyle yada böyle belirliyor.
Dünya üzerinde kanının veya inancının gereğini yapmayan bir topluluk yoktur. Yapmayan var ise birilerine boyun bükmüş durumdadır da ondan.
Geçelim bunları tekrar yurda dönersek, halkların kardeşliği safsatasıyla ortaya çıkanların sadece ama sadece Türk düşmanlığı yaptıklarını görüyoruz. Bunların da Türk kanı taşımadıkları biliniyor. Kürtlerin ne yapmak istediği ortada, yukarıda değindiğim gibi çerkezlerin ne yapmak istediği ortada, Diğer etnikler de aynı.
Türkçülük ne bir ideoloji ne bir siyasi çıkıştır. Taşıdığımız kanın gereği bir yaşam arzulama savaşıdır, töremizle, tarihimizle, adetlerimizle, dilimizle, düşüncemizle kısacası kültürümüz ve kutsal değerlerimizle. Geçmişten esinlenerek, Başbuğumuz Atatürk'ün izinde, yolbaşçımız Atsız Ata'nın ve diğer Türkçü büyüklerimizin aydınlığında, uygar bir dünyada geleceği bağımsız olarak Türkçe yaşama uğraşısından başka bir şey değildir Türkçülük. Ayrıca savaşını verdiğimiz bu duruşun bütün Türk dünyasını kapsaması Türkçülüğün olmazsa olmazlarındandır.
Türkçülük asla anonim değil kesinkes Türk kanı taşıyanların birlikteliğini ve mutluluğunu savunan bir yaşamı savunma anlayışıdır. Dolayısıyla bir dünya görüşü de değildir. Türk görüşüdür.
Bir nebze de olsa faydalı olabildiysem ne mutlu bana.