AKP PKK'ya, Başbakan Erdoğan ise bebek katiline teslim olmuş, bu kesimlerden gelen görüşler çerçevesinde ülkeyi yönetmeye çalışan zavallı bir halde siyasi hayatına devam etmektedir. Terörist başı ile neyi görüştüklerini, neyi konuştuklarını, çözüm denilen konuda nasıl bir sonun Türk Milleti'ni beklediğini hala AKP kanadından bir tek kişi bile açıklayabilmiş değildir.
AKP'deki teslimiyetin getirdiği acizliğin göstergesi ile birlikte var olan suskunluğun karşısında BDP'lilerin, terörist başı ile neyi konuştuklarını, aynı caninin aklında bulunan ve AKP tarafından kabul edilen konuların neler olduğunu açıklamaları, Türkiye'nin geleceğinin ne denli karanlık olduğunun göstergesi olmaktadır.
Milliyet Gazetesi'nde çıkan terörist başı ve BDP'li milletvekilleri arasındaki görüşmenin tutanakları ardından, geride bıraktığımız gün İmralı'ya giden son BDP'li heyet içerisinde bulunan Selahattin Demirtaş'ın, PKK'ya yakınlığı ile bilinen bir gazeteye vermiş olduğu röportajda söyledikleri, terörist başının nasıl bir hedefi benimsediğini ve AKP ile nasıl bir sonuç için anlaştığını aktarması bakımından dikkatlerden kesinlikle kaçırılmaması gereken konulardandır.
AKP'nin Hedefi, Bebek Katilinin Hedefleridir
İmralı'daki izlenimlerini paylaşan Selahattin Demirtaş, terörist başının nasıl bir sonu hedeflediğini, aklında ne olduğunu, nihai amacında hangi konuların gerçekleşeceğini ifade ederken "...Yani tekleştirilmiş millet tanımının Ortadoğu gibi bir coğrafyada hiçbir devlete uymayacağını, devletlerin bundan vazgeçtikçe ancak toplumun özgürleşebileceğini, fakat bunun yerine ikame edilecek şeyin de yine ulus devlet olmaması gerektiğini ısrarla belirtiyor. Ve bütün farklı kimlikler, farklı inançlar bir Ortadoğu konfederal sistemi içerisinde bir arada yaşayabilirler diyor. Öyle sınırların değiştiği resmi sınırların farklı şekilde çizildiği bir modeli kastetmiyor. Örneğin AB'yi örnek verirken, kömür ve çelik birliğiyle başladı bu diyor ve bugünlere kadar geldi. Avrupa için kömür-çelik ne idiyse o dönem, bizim coğrafyamızda da, Dicle-Fırat'ın suyu böyledir diyor. Dolayısıyla bu su etrafında bir birlik, bir dayanışma başlar ve giderek bu Ortadoğu'yu da kapsayan bir demokratik Ortadoğu konfederasyonuna dönüşebilir." cümlelerini kullanmıştır.
Bu ifadelerin her biri Türkiye'nin iflası, çökmesi, yıkılması demektir. AKP'nin medet umduğu, fikirlerine sığındığı terörist başı açık açık Türkiye'yi, üniter devlet yapısını yıkmaktan ve konfederal bir yapıya kavuşulacağından dem vurmaktadır.
Daha öncede yaptığımız bir çok değerlendirmede olduğu gibi AKP'nin bu anlayışıyla hareket etmesi neticesinde Türkiye "büyüyoruz" yalanıyla, köklerinden uzaklaştırılacak, değerlerinden ayrılacak, yapısı yerle bir edilecektir. Genel bir ifadeyle ise bölünecek, ayrışacak, birliği ve bütünlüğü parçalanmış olacaktır.
Bebek Katilinin Beklentileri Anayasa İle Karşılanmak İsteniyor
AKP, terörist başı tarafından BDP'lilere sunulan bu fikirleri hayata geçirebilmenin yolunu yeni anayasada aramaktadır. Anayasa'dan Türklüğün çıkarılması, devletin üniter yapısına atıfta bulunan tüm konulara yer verilmemesi, millet yapısının tümüyle yok edilip etnisiteye ağırlık verilmesi konuları AKP'nin hedefinde bulunan konular olarak, bu gelişmeler ışığında karşımıza çıkmaktadır.
Bununla birlikte terörist başı ile birlikte diğer PKK'lı teröristlere af getirilmesi konusu da, anlaşıldığı kadarıyla AKP'nin masasında bulunmaktadır. Turan Coğrafyası'nın ortak bayramı olan Nevruz Bayramı'nda BDP'lilerin düzenlediği sözde kutlamaların tümünde "Öcalan'a Özgürlük, Kürtlere Statü" sloganının kullanılması ve hafızalara işlenmek istemesi bunun işareti olmaktadır.
Türkiye gündemini artık terörist başı ele almış durumdadır. Gündemi istediği gibi yönlendirmekte, AKP ise buna dünden razı olmuş durumdadır. Dünden bu yana televizyon kanallarında ve gazetelerde terörist başının Diyarbakır'da, BDP'nin düzenlediği programa yönelik verdiği mesaj her yeri işgal etmiş durumdadır. Terörist başı açıkça "isyan ettim, eylem yaptım, insanları katlettim" diyor, buna da Türk Milleti'nin razı gelmesini bekliyorlar.
Öyle bir hale Türkiye sokulmuştur ki, devleti yönetenin AKP mi yoksa terörist başımı, inanın belli değildir. Terörist başı ne diyecek, neyi söyleyecek, Türkiye bu kahpenin sözlerini dinlemeye mahkum hale getirilmiştir. AKP, Türkiye'yi bu hale sokmuştur.
Şehit aileleri, gaziler ne diyor, terörle mücadeleye yıllarını vermiş isimlerin görüşü nedir, Türk Milleti'nin beklentisi nedir, buna bakılmaksızın sözde silahlar sussun sözü arkasına sığınıp Türk Milleti'ne bölünmeyi kabullendirme arayışları bütün hızıyla devam etmektedir.
Nihai Hedef Nedir?
Yıllar önce CIA Eski Türkiye Masası Şefi Graham Fuller'ın "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" adını vererek yayınladığı kitabında yer alan ne varsa bugünlere baktığımızda Türkiye'nin önüne koyulmak istenilen gelecek planında da o vardır.
Ortadoğu'yu BOP kapsamında etnik ve mezhepsel ayrımcılıkla param parça etmeye mahkum eden ABD, kirli elini AKP-PKK ortaklığı ile bu kez Türk Milleti'nin üzerine uzatmış durumdadır.
Ortadoğu Bölgesi'ndeki petrol yataklarını üç aşağı beş yukarı kontrol altına alan ABD, şimdi İsrail'i güvenlik altına almayı ve yine Ortadoğu'nun en büyük ve en önemli su kaynaklarını da kontrolü altında tutacak bir sözde Kürt devletini kurmayı amaçlamaktadır. Bunun için dört parçalı yapının Türkiye'deki ayağını harekete geçirme vakti birilerine göre gelmiştir. Selahattin Demirtaş'ın, terörist başının düşünceleri olarak ifade ettiği konudan temel esasın bu olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
MHP, Türk Milleti'ne Gidiyor
Varsın AKP yolunu terörist başı ile bir eylesin, teröristlerin yol haritasını kendi kaderleri olarak belirleye dursun. Artık herşey tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. AKP'nin Türk Milleti'ni götüreceği yer felaketten başka bir alan olmayacaktır.
Türk Milleti'nin bu garabet yüklü gelişmelere ve ihanetler karşısındaki görüşüne MHP'den başka kimse kulak vermemektedir.
Büyük buluşmayı gerçekleştirip, çareyi ne ABD, ne AB, ne terörist başı, nede bir başka Türk Milleti'ne karşı düşmanlık besleyen yerlerde değil, doğrudan Türk Milleti'nin kendisinde arayan ve ona gidecek olan MHP'nin Bursa'dan başlatacağı mitingler ile büyük uyanış gerçekleşecek, direniş ruhu milyonlara ulaşacak ve Türkiye'nin AKP gibi hainlerle işbirliği yapan bir zihniyete mahkum olmadığı anlaşılacaktır.
İsmail ÖZDEMİR