Bilindigi gibi 2010 Refeandumun da AKP hükümeti 12 Eylül'le hesaplasma adi altinda sandiga gitti ve darbeden magdur olan bir cok Ülkücünün de destegini aldi. Refarandum 12 Eylül'le hesaplasma, darbe ile hesaplasma olarak kamuoyunu sunuldu peki AKP hesaplasma adi altinda refaranduma giderken en büyük destegi kimden aldi ? Gülen cemaatinden !..
Cemaat bu Referandumda evet oylari icin yogun destek verdi. Peki Fetullah gülen 12 Eylül günü de böyle darbeye yigitce karsimi cikti ? Hayir darbeyi destekledi, desteklemek bir tarafa darbecileri cennetlik ve Cenab-i Allah'in yüce Türk milletini kurtarmak icin gönderdigi yigit Türk ordusunun neferleri olarak telaffuz etti, Kenan Evren'i de cennetllik ilan etti. Hep beraber okuyalim
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
O günlerde Gülen cemaati tarafından çıkartılan ve başyazarlığını Fethullah Gülen'in yaptığı "SIZINTI" adlı derginin Ekim 1980 tarihli, yani 12 Eylül İhtilali'nden bir ay sonra yayınlanan 21 Sayısında aynen şu cümleler yer alıyordu.
Yazıyı kaleme alan, adı geçen derginin başyazarı Fethullah Gülen'den başkası değildi..
İşte, o satırlar:
"Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık.. Evet.. Bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiçbir şey anlamadık.
Sahnenin bu rengarenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün göz bağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızla yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi temin etti.
Bu düşman kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimaî bünyenin harici bir kısım yalandan temizlenme, arındırılma düşüncesiyle onu aslına irca zaferidir. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en müstesna yeri işgal edecektir. Böyle bir girişime bir evvelki sene selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçik’e teşekkürler sunulmuştu."
YILLAR YILI BİNBİR SALDIRI İLE HARAP OLMUŞ HASTALIKLI BÜNYEYİ İYİLEŞTİRMEK İÇİN DAHA KÖKLÜ ve GÖNÜLDEN BİR HAREKET GEREKLİYDİ..
"Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile harap olmuş bir bünye, böyle hemen bir ilaç vermekle iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren yıllanmış kanserli hücreler berteraf edilebilsin."
ŞİMDİ, BİNBİR ÜMİT ve SEVİNÇ İÇİNDE, TAM DA ÜMİTLERİMİZİN TÜKENDİĞİ YERDE HIZIR GİBİ İMDADIMIZA YETİŞEN MEHMETÇİĞE BİR KERE DAHA SELAM DURUYORUZ..
"Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin ümit ışığı saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz."(1)
***
Bununla birlikte "her musibette bir hayır vardır" prensibine göre 12 eylül'ünde müspet tarafları yanları olmuştur. Hocaefendi bunu şöyle ifade etmektedir:
BU SON HAREKETİN(DARBENİN) MİMARLARI TOPLUMUN DİRİLMESİ İÇİN BİR KERE DAHA SİLKELEYEREK OLUMLU BİR CRAATTA BULUNDULAR..
"Kimsenin kimseyi kabullenmediği, bir kesimin diğeri ile beraber yaşamaya tahammül edemediği ve en küçük farklılıkların kavga vesilesi yapıldığı böyle bir ortamda, müdahele için her şey tamamdı.....Ancak, Allah bu haince düşüncelerin hiçbirine fırsat vermedi. O rahmetle tecelli edip sebepler yarattı ve milleti kurtardı........
Bu arada şunu da vurgulamakta yarar var: Bu son hareketin mimarları bazı müspet icraatta da bulundular. Toplumu, dirilmesi için bir kere daha silkelediler. Sovyet imparatorluğu yıkılma sath-ı mâiline girdiği bir dönemde maceracı gençlerin Türkiye'yi Sovyetler'in peyki haline getirme oyununu bozdu ve ülkemizin içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenmesini bilerek veya bilmeyerek önlediler.. bazı kıymetli vatan evlatlarına millete hizmet etme yollarını açtılar.. imam-hatiplerin açılmasına göz yumdu ve mekteplere ahlak, din dersi koymak suretiyle bir tarihi yanılgıyı düzelttiler.."(2)
***
EVREN CENNETE GİDEBİLİR..
"Evren Paşa, seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir.."(3)
KAYNAKLAR:
(1) Son Karakol
http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html Bu yazının başlığı olan "SON KARAKOL" ile darbeyi gerçekleştiren o dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri işaret edilmiştir.
(2) 12 Eylül
http://tr.fgulen.com/content/view/3178/132/ (3) Evren Cennete Girebilirhttp://www.milliyet.com.tr/content/fethullah/html/fet09.html
HABERPRESS'İN NOTU:
Bütün bunları yazarken, yazıların kaynaklarını da ekledik.. Bu arada, 12 Eylül darbesinin hemen akabinde Fethullah Gülen'in eli kanlı, cunta şefi Kenan Evren'le görüşmek için kendisine altın bir kol saatini hediye olarak gönderdiği de bilinenler arasında...
Ne gariptir ki, yollanan bu hediye kabul ediliyor.. Gülen-Evren görüşmesi gerçekleşiyor.. Kravat takmayı sevmeyen Fethullah Gülen, ne gariptir ki, sırf Kenan Evren'e şirin görünmek maksadıyla o günkü görüşmeye kravatlı gidiyor..
____________________o0o_____________________
KENAN EVREN GÜLEN’İN VAAZLARINI NASIL DİNLEDİ?
Fethullah Gülen, 12 Eylül’de ölülerin bile “evet” oyu kullanmasını istedi. Cemaat de 12 Eylül darbesinde yaşanan acılar üzerinden uzun süredir referandumda “evet” kampanyası yürütüyor. “Hayır” oyu kullanacakları “12 Eylül yandaşı” olmakla suçluyor. Peki, 12 Eylül Fethullah Gülen için nasıl geçti?
İsterseniz “ölülerin dirilmesi” dışında darbenin Gülen için kerametlerine bakalım…
İKBAL DÖNEMİ GELİYOR
10 Ağustos 1980…
Fethullah Gülen Bursa’da verdiği vaazda şunları söylüyordu:
“Aziz Müslüman, muhteşem şafak çoktan açmıştır. O şafağın horozları çoktan ötmeye başlamıştır. Filizler çoktan çıkmıştır. Burcu burcu Hazreti Muhammed kokusu bir baştan bir başa Anadolu’yu, İslam aleminin son karakolunu, Mehmetçik’in canını dişine takıp beklediği karakolu çoktan almıştır. Ben ve emsallerim belki bunu göremeyeceğiz, fakat içinizde binlerce insan göklerin nur akar olduğunu görecek.”
Gülen’in darbeye bir ay kala yaptığı bu konuşma ilginç değil mi?
5 Eylül 1980…
Darbenin sadece bir hafta öncesi. Fethullah Gülen, 1976’dan beri bulunduğu Bornova’da son vaazını o gün verdi. Gülen’i camide dinleyen 24 Ocak kararlarının mimarı, dönemin en yüksek bürokratı Turgut Özal idi. Fethullah Gülen, Özal’a o gün Türkiye’de yaşanan çatışmalara rağmen güzel günlerin yakın olduğunu söylüyordu.
Darbeden kısa bir süre önce…
Gazeteci Faruk Mercan’a anlattığına göre Fethullah Gülen bir binanın terasında oturuyor. Yıldız, hilal şeklindeki ayın önünde durmuş durumdaydı. Gülen bu durumu şu şekilde yorumluyordu: “Ay ve yıldız ne zaman bu şekle bürünse Türk dünyası için ikbal dönemi başlıyordu. Gökyüzünde bu manzara, ihtilal karanlığına sürüklenen Türkiye için büyük bir ümit ışığıydı”.
11 Eylül 1980…
Darbenin bir gün öncesi. O gün Fethullah Gülen’in 2 ziyaretçisi vardı. Biri cemaatin dinlerarası diyalog çalışmalarının önemli isimlerinden Suat Yıldırım. Yıldırım, Kur’an mealine Tevrat ve İncil’den bölümler ekleyerek tartışma yaratmıştı. Diğer ziyaretçi Sızıntı dergisi yazarı ve cemaatin sonraki yıllarda açacağı Erkul Kolejleri’nin sahibi Dr. İbrahim Erkul’du. Gülen’in anlattığına göre konukları o gün darbe olacağını haber verdiler. Gülen 20 günlük rapor aldı.
CEMAAT SİLAHLANACAK MIYDI
12 Eylül 1980…
Darbenin ardından Sıkıyönetim Komutanlığı, Fethullah Gülen’i gözaltına almaya geldi ancak Gülen evde bulunamadı. Bunun üzerine hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Darbenin ilk günlerinde Gülen önce Isparta’ya geçti. Sızıntı Dergisi için yazdığı artık herkesçe bilinen “Son Karakol” yazısını burada yazdı: “Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.”
Fethullah Gülen 12 Eylül darbesini açıkça destekledi. Gülen ile görüşerek yakın zamanda hayatını yazan Faruk Mercan bunu şöyle anlattı: “Gülen, Türk gençliğini ‘soysuzlaştırma’ ve ona ‘canavarlık aşılama’ girişimleri karşısında millet olarak sessiz kalındığını hatırlattı. Gülen’e göre oynanan oyunun gerçek yüzünü ve vahşetini ilk sezen, ‘Son Karakol’un kahraman bekçileri olarak askerler oldu. Demokratik sistem pahasına da olsa, emir komuta zinciri içinde bir ihtilalle duruma el koyarak komünist bir ihtilale ‘dur’ demişlerdi.”
Ne kadar ilginç değil mi? Oysa bugün cemaat, açıkça destek verdiği 12 Eylül’ün edebiyatını yayın organlarında ne kadar sık yapıyor. Üstelik “canavarlık” “soysuzlaşma” diye söz ettiği eski solcularla beraber…
Peki, Fethullah Gülen silaha sarılmayı düşündü mü?
Cevabı yine Mercan’ın kitabından Gülen’in kendi ifadeleriyle verelim: “Eğer Silahlı Kuvvetler halletmeseydi, durum kendiliğinden milletin silaha karşı silah kullanması noktasına gelecekti. Çünkü Türk halkı böyle komünist bir ihtilale karşı direnmese, o takdirde ortada ‘Müslüman Türkiye’ diye bir şey kalmayacaktı.”
DARBECİLER CENNETLİK
Fethullah Gülen, 12 Eylül’ü desteklemekle kalmıyor, eğer gerçekleşmese Müslüman Türkiye’yi kurtarmak için silaha sarılmaktan söz ediyor. Yoksa cemaat, darbe ortamı oluşturmak için silahlı eylemler mi yapacaktı? Senaryo biraz tanıdık gelmiyor mu?
Fethullah Gülen’in 12 Eylül’e bakışını yine aynı kitapla okuyalım: “Demokratik sistemi tahrip etmek gibi bir dezavantajına rağmen, 12 Eylül’ün Türk toplumunu silkelediğini vurguluyor. Çünkü 12 Eylül Türkiye’nin tamamen komünist bir blokun bir uydusu haline gelmesi oyununu bozdu. Öte yandan imam hatip okullarının yaygınlaşması ve okullara mecburi din dersleri konulmasıyla Türk gençliği, içine sürüklenmiş olduğu inanç boşluğundan bir ölçüde de olsa kurtuldu. Gülen, din derslerinin anayasaya öylesine önem veriyordu ki, ‘ihtilalciler, cumhuriyet hükümetlerinin yapamadığı bir işi yaptı’ diyordu. Bu tarihi bir yanılgıyı düzeltme çabasıydı ve bir insanı tek başına cennete götürecek kadar önemli bir olaydı.”
Fethullah Gülen, 12 Eylül darbesinin Türk toplumunu silkelediğini, sosyalizmden dinselliğe başvurarak uzaklaştırdığını söylüyor. Gülen’e göre sadece bu nedenlerle bile darbeciler cennete gidecek.
DARBENİN BAKANI CEMAATÇİ
İlginçtir darbe yönetiminin başında bulunan Kenan Evren’in bacanağı Yakup Hacıhabiboğlu cemaate yakın bir isimdi. Habiboğlu, 12 Eylül’ün hemen ardından Fethullah Gülen’in vaaz kasetlerini Evren’e götürüyor, ona dinletiyordu.
Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreter Yardımcı Tuğgeneral Hasan Sağlam da Fethullah Gülen’e yakındı. Gülen’in anlatımına göre Sağlam, o yıllarda Fethullah Gülen’i koruyordu. Şaşırtıcı bir başka gelişme ise Gülen’e yakın Hasan Sağlam’ın darbeden bir hafta sonra darbe hükümetinin Milli Eğitim Bakanı olmasıydı. Fethullah Gülen kolej açma atılımını Korgeneral Hasan Sağlam’ın bakanlığı döneminde yaptı. 1983 yılına kadar Milli Eğitim Bakanlığı görevini yapan Sağlam 1986 yılından itibaren tam 16 yıl boyunca, ölünceye kadar İlim Yayma Cemiyeti’nin başkanlığını yaptı. Gülen’in de üyesi olduğu Komünizmle Mücadele Dernekleri’nden gelen kadroların kurduğu İlim Yayma Cemiyeti ile İmam Hatipler’in yaygınlaşması, eğitimin dinselleşmesi için çalıştı.
GÜLEN YAKALANAMIYOR!
Fethullah Gülen, Isparta’dan Kemal Erimez’in İstanbul’da ayarladığı bir eve geçmek için yola çıktı. İstanbul’da ünlü bir işadamının Boğaz’daki evinde üç gün kaldı. Ardından İzmir’e doğru yola çıktı.
7 Ekim 1980…
Darbenin 25 gün sonrası. Gülen, İzmir’e giderken Bursa Nilüfer’de Mehmet Ali Şengül’le beraber gecelemeye karar verdi.
Bugün Şengül, Fethullah Gülen adına dinlerarası diyalog çalışmalarını yürüten isimlerden biriydi.
Sağda Mehmet Ali Şengül, dinlerarası diyalog çalışmaları için Avustralya’da…
O gün kaldıkları evin kapısı çaldı. Gelen Jandarma Yüzbaşı Cengiz Basmaz ve sıkıyönetim emrindeki Bursa Emniyeti Siyasi Şube Müdürü idi. Hakkında arama kararı olmasına rağmen Yüzbaşı Basmaz, Fethullah Gülen’i serbest bıraktı. Basmaz, Gülen’e “güle güle gidin hocam” dedi.
Gülen İzmir’de birkaç gün kaldıktan sonra Ankara’ya geçti. Ankara’daki evi Kemal Erimez ayarlamıştı. Erimez, cemaatin Orta Asya’da okullarını kuran önemli isimlerinden biriydi.
Fethullah Gülen, Ankara’da Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç ile görüştü. İlginç bir ayrıntı ise Altıkulaç’ın AKP’nin kurucu ve ilk dönem milletvekili olmasıydı. Yeniçağ yazarı Sabahattin Önkibar’ın ifadesine göre Başbakan Erdoğan’ın parti kurma isteğini Altıkulaç, yakın olduğu Kenan Evren’e aktarmış, ondan askerlerle aralarının düzelmesi için aracı olmalarını istemişti.
Altıkulaç ile görüşmesinin ardından “aranan” Gülen’in tayini Çanakkale merkeze çıktı. 20 Mart 1981 günü Gülen devlet memurluğundan istifa etti. Tekrar İstanbul’a geldi.
Fethullah Gülen, Kenan Evren’in dershane yerine özel okulların açılması tavsiyesine uyarak kolej açmaya başladı. İzmir Bozyaka Öğrenci Yurdu, 1982 yılında Yamanlar Koleji’ne dönüşürken, İstanbul’da Fatih Koleji, Bursa’da Nilüfer Koleji açıldı. 1983 yılında ise Ankara’da Samanyolu Koleji açıldı. Hala “aranan” Fethullah Gülen, buna rağmen kolejleri ardı ardına açmaya devam etti.
Gülen o yıllarda “aranmasına rağmen” Tüm Türkiye’de rahatça dolaşıyordu. Birgün İzmir’den İstanbul’a gelirken İstanbul girişinde aramaya takılan Gülen’e aramayı yapan subay kimliğini geri vererek “buyurun gidebilirsiniz” diyordu.
İstanbul’da 1983’te Gülen’in kaldığı eve yeni bir baskın oldu. Ancak eve gelen ekip Gülen evde olduğu halde bulamadı!
Gülen o yıllarda sık sık asker ziyareti de yapıyordu. Ancak buna rağmen 1986 yılına kadar yakalanamıyordu!
Ta ki 1986 yılının 12 Ocak günü Burdur’da bir asker ziyaretine gidene kadar. O gün Fethullah Gülen, hakkında İzmir emniyeti tarafından verilen arama kararı nedeniyle Burdur Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Turgut Özal’ın devreye girmesiyle bir gün içinde serbest bırakıldı. İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Karakurt, Gülen hakkında arama kararı olmadığını söylüyordu.
12 Eylül’de büyük acıların hikayesini referandum sürecinde günlerce dinlediğimiz cemaatin en önemli ismi için 12 Eylül darbesi, o gece Burdur Emniyeti’nde geçen birkaç saatten ibaretti. Belki de bu nedenledir ki cemaatin her gün yayınlarına çıkardığı 12 Eylül mağdurlarının içinde Gülen cemaatinden kimse yoktu