Güzel bir yazı olduğu için paylaşmak istedim
Yirminci yüzyılda Osmanlı-İran Türkleri
On dokuzuncu yüzyılın başlarında Ortadoǧu-Batı Asyadakı Türk kitlesi (kendini Türk tanımlayan kitleler) iki siyasi oluşumda yer almaktaydılar: Osmanlı İmparatorluǧu (Batı Türk kitlesi) ve Kacar Şahlıǧı (veya Doǧu Türk kitlesi). Bu devletlerin her ikisi de Türk devletlerdi. Osmanlı İmparatorluǧundakı Türk kitlesi esasen Anadolu ve Güney Doǧu Balkanlar ve Kacar Şahlıǧındakı Türk kitlesi İranın kuzeybatısı ile Güney Kafkasyada yer almaktaydı. Ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısı biterken bu kitlenin Kafkasya bölümü Çar Rusiyasının Kacar Şahlǧı topraklarını adım adım işgal etmesiyle Rusyanın denetimine girmişti.
Yirminci yüzyıla girerken ve birinci dünya savaşı yıllarına doǧru ilerlerken, ve Osmanlı İmparatorluǧunda İttihad-i İslam ve İttihad ve Terakki akım ve fırkasının ortaya çıkışıyla, Osmanlı İmparatorluǧu eliti Doǧu Türk kitlesinin kurtarılmasının kendi güvenlik ve istiratejik çıkarları doǧrultusunda ve onun gereǧi olduǧuna inandı. Bu kurtarmanın adı ve niteliǧi ise belirsizdi ve zamanla iki senaryo olarak belirginleşti. İlk senaryo Kuzeybatı İran ve Güney Kafkasyadakı Türk bölgelerini Osmanlıya ilhak etmek ve böylece Hazar Denizinin batısından başlayarak Balkanlara dek uzanan büyük Türk kitlesini birleştirerek tek ve bütün bir Türk milletini oluşturmaktı. İkinci senaryo, Doǧu Türk kitlesini İran ile Rusiyadan kopartıp Kafkazyada Derbent`ten Orta İranda Erak`a dek uzanan büyük bir Türk devleti –adının Azerbaycan olması daha sonralar benimsendi- kurmaktı.
Doǧu Türk kitlesini kurtarmakta kararlı olan Osmanlı İmparatorluǧu bu doǧrultuda Güney Kafkasya ve Kuzeybatı İrana girdi. Ardınan hızla gelişen olaylar Güney Kafkasyada Mehmetemin Resulzade ve arkadaşlarının önderliǧinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ve İranın Kuzeybatısında Cemşithan Afşar Urmulu ve arkadaşları önderliyinde İttihad Yönetimini yarattı. Artık ortam Büyük Azerbaycan`ı kurmaya veya Doǧu Türk kitlesini topyekun Osmanlıya ilhak etmeǧe elverişli hale gelmekteydi. Ancak Guney Kafkasyada Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Rusiyanın, bu sefer Kızıl Ordu adıyla ve yerli Komunist işbirlikçilerin yardımıyla işgale uǧrayıp ortadan kaldırıldı. Kuzeybatı İranda İttihad Yönetimi de Osmanlını geri çekilmesiyle çöküp yeniden İran devletinin denetimi altına girdi. Bununla da Hazarın batısından Balkanlara dek uzanan tek bir Türk milletini yaratma ülküsü de tarihe karışmış oldu.
Osmanlının yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla Osmanlı topraklarındaki Batı Türk kitlesi de, Türkiyeye ve Balkan devletleri ile Kıbrıs ve Ortadoǧu devletleri olan Irak ve Suriye arasında parçalanmış oldu.
Yirminci yüzyılın ilk yarısı biterken Batı Asya-Ortadoǧudakı Türk kitlesi artık çok sayıda ayrı etnik varlıklara ayrışmış ve farklı kimlikleri benimsemişti:
1-Güney Kafkasyayı işgal eden Komunist Rusiya orada kanlı ancak başarılı bir millet yaratma süreci başlatmış ve Guney Kafkasyada yaşayan Türk halkını dili Azerbaycanca ve milli adı Azerbaycanlı olan yeni bir millete dönüştürü vermişti. Hem halk hem de aydınlar ve seçkinler artık kendilerini Türk deyil Azerbaycanlı sanmaya başlamışlardı.
2-İranda Pehlevi Şahlıǧı Türk halkını yeni yaratmakta olan İran milletinde eritmek için çok yönlü bir hamleye girişmişti. Türk aydınlar ve seçkinlerde belli başarıya ulaşsa da Türk kitlesini İran milli kimliyinde eritmekde başarılı olamamamıştı.
3-Irak ve Suriyede İngilizlerin baskısıyla buralarda yaşayan Türk halkına yeni etnik kimlik olan Türkmen kimliyi benimsetilmişti.
Kemalist Türkiye-İran Türkleri
Kemalist Türkiyenin İran Türklerine olan tutumunu oluşturan etmenlerin bazisini şöyle sıralayabiliriz:
1-Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve Misak-i millinin –yeni sınırlarının temel alınmasıyla, Doǧu Türk kitlesi Osmanlının tersine artık yeni devletin ilgi alanı içinde deǧildi. Dolayısıyla Ortadoǧu İran, Irak ve Suriye ile Sovyet denetiminde olan Guney Kafkasyada yaşamakta olan Türk kitleleri kendi halleri ve onlara hakim olan devletlerin merhametine bırakıldı. Bu dönemde Yurtta sulh, cihanda sulh şuarının Ortadoǧu konusunda anlamı, mevcut statukoyu kabullenmek olmuştur.
2-Cumhuriyet, Türk milletini Türkiye sınırları içinde olanlarla Balkan-Kıbrıs Türkleri olarak tanımladı. Bu yeni tanımla Doǧu Türk kitleleri etnik olarak artık Türk deǧillerdi. Bu nedenle Kemalist terminolojide İranın kuzeybatısında yaşayan Türk kitlesine Azeri veya sulandırılmış Türk olan Azeri Türkü, Irak ve Suriyede yaşamakta olan Türk kitlelerine İngilterenin zorladıǧı Türkmen, Sovyet Azerbaycanı Türkleri için de Azerbaycanlı, Azeri ve sulandırılmış Azerbaycan Türkü, Azeri Türkü kimi yakıştırmalar kullanıldı.
3-Türkiye Cumhuriyetinin batıya yönelmesi ve kendisini bir batı ve daha doǧrusu Avropa toplum ve devleti görmesi, onun Ortadoǧu İran, Irak ve Suriye Türklerine sırtını çevrimesine ve onlardan daha da yabancılaşmasına yardım etti.
4-Aynı neden özgür batı dünyası ve daha sonra NATOnun bir üyesi olan Türkiyenin, Demir Perdede yaşamakta olan ve Varşova paktı üyesi Sovyet Azerbaycanı Türklerinden uzaklaşmasında etkili oldu.
5-Doǧu Türk kitlesinin İranda yaşayan bölümünün hemen hemen hepsi, Sovyet Azerbaycanında olanların yüzde yetmişi ve Irak-Suriye Türklerinin yarısının Şii ve Elevi inançlara baǧlı olması, Laik olmasına raǧmen Sünni kimliyini korumuş Türkiye Cumhuriyetinin bu Türk kitlelerini özümsememesinin başka bir nedeni olmuştur. Hem Osmanlı ve hem Türkiye Cumhuriyetinde Şiilik ve Elevilik her zaman kuşku ile bakılan, dış güclerin ve özellikle İranın kötüye kullanabileceǧi bir oluntu olarak algılanmıştır.
6-Sovyet Azerbaycanınıda İstalin döneminde yeni yaradılan Azerbaycanlı milli kimliyi veya Azerbaycan milletinin temellerinden biri koyu anti Türklük ve anti Türkiyelilikdir. Aynı biçimde yirminci yüzil boyu, İranda özellikle Türk aydın ve seçkinleri koyu anti Türk ve anti Türkiye olan Fars-İran milli kimliyinden aǧır biçimde etkilendiler. Doǧu Türkünden gelen bu aşırı anti Türk ve anti Türkiye eǧilim, doǧal olarak Türkiye Cumhuriyetinde bu eǧilime karşı bir çeşit antipati oluşturdu, onların gerçek Türk oldukları bir daha sorgulanmaǧa başlandı.
7-Birinci dünya savaşından ve Cemşithan Afşar Urmulu Yönetiminin çöküşünden sonra, Sovyetler İran Türklerinde oluşmakta olan ve daha doǧrusu oluşmuş olan Türk milli bilinçlenme hereketini hijack etti va çaldı. Sovyet yanlısı Komunist, Boşevik, İstalinist ... kimi adlarla İranı bir Sosyalist devlete çevirmek isteyen siyasiler İranda Türk halkının milli hakları yolunda başlattıǧı savaşıma hakim oldular, Türk milli hareketinin içini boşaltarak onu İstalinist Azerbaycançı bir harekete dönüştürdüler. İstalinist Azerbaycançılar İranda yaşamakta olan Türk halkının milli hakları uǧrunda savaşımına yirminci yüzyılın sonuna dek Sol ve hatta Komunist bir renk verdiler. Dolayısıyla bütün bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti İranın kuzeybatısında başını İstalinist Azerbaycançıların çektiǧi bütün hareketlere kuşku ile baktı, onlara destek vermedi, hatta Komunist Rusyanın oyunu diye karşı çıktı.
8-Türkiye Cumhuriyeti İranın kuzeybatısını işgal eden İstalin-Sovyetlerin desteyi ile kurulan ve başını koyu anti Türk ve anti Türkiye olan komunistler ve İstalinist Azerbaycançıların çekdiǧi Azerbaycan Milli Hökümetine açık destek vermekten çekinmiştir.
9-Azerbaycan Milli Hökümetini önderlerinin Sovyetlere kaçışı ve Sovyetler destekli bu oluşumun çöküşünden sonra, İstalinist Azerbaycançılıǧın İranda yeni oluşmuş Türk milli bilinçlenmesini etkili bir biçimde yok ettiǧi sonucunda, yarım yüzyıla kadar bu ülkede- Kürt milli mucadilesinin tersine- Türk milli mucadilesi sönmüş oldu ve sessizlik dönemi başladı. Türkiye Cumhuriyetinin isteseydi bile, var olmayan bir milli harekete destek vermesi söz konusu olamazdı.
10-Cumhuriyet Türkiyesinde Kürt sorunu bu devletin İran Türklerine karşı benimsediyi tutumun oluşmasında etkili olmuştur. Türkiye kendi sınırları içinde Ulus-Devlet yaratma projesi ve bu doǧrultuda Kürt kitlesini Türkleştirmeǧe çalışırken, İran devleti de benzer bir Ulus-devlet yaratma projesi yürüterek kendi sınırları içinceki Türk kitlelerini İranlı-Farslaştırmaya çalışırdı. Bu iki devlet Atatürk-Rizaşah döneminden başlayarak karşı tarafın ulus-devlet yaratma projesini resmiyete tanımıştır. Türkiye İranda yaşamakta olan Türk kitlesinin Farslaştırılmasına göz yummuş, İran devleti de Türkiyede Kürt kitlesinin Türkleştirilmesine olur vermiştir. Bu özellikle Kemalist kesim ve Ordunun konumu olmuştur.
11-Türkiye Kürt sorunun derinleşmesi ve Kürt teroru-PKKnın ortaya çıkmasıyla Türkiye Cumhuriyeti ve İran devletini –bu sefer İran İslam Cumhuriyeti adı altında- özelli güvenlik alanına bir birine daha da yakınlaştırmıştır. İranın göstermelik olsa da PKKya karşı bazen karşı koymasının karşılıǧında Türkiye Cumhuriyeti de İranlı Türk aktivist ve gruplara belli baskılar uygulamıştır. Türkiyede bunların yerleşmesi, faaliyet ve örgütlenmesinin kısıtlanması, Gamoh lideri Çöhreganlıya giriş izini vermemek ..... gibi.
AKP iktidarı-İran Türkleri
12-Türkiyede siyasal İslamın iktidara yürümesi Türkiye Cumhuriyetini İran İslam Cumhuriyetine yakınlaşması ve İranda yaşamakta olan Türk halkının milli mucadilesine soǧuk bakmasında belirli rolu vardır. Özellikle Refah-Erbakanın iktidara gelmesiyle Türkiye ve İran devleti ondan önce görülmemiş biçimde bir birine yakınlaşmaya başlamışlar. Erbakan ve genel olarak Türkiyede siyasal İslamı savunan akımlar ve ve özellikle Refah-Saadet partisi çizgisi İran İslam Cumhuriyeti ve ona hakim olan dinçi Farslara çok dostane ve samimi duygulara sahip olmuş ve tersine İranda yaşamakta olan Türk halkının milli mucadilesine karşı tavır almışlardır.
13-AKP yönetimi de, en azında Erdoǧan-Gül kanatı, İslam kardeşliyi adına ve dinçilik dürtüleri ile her zaman İran devletine hakim olan Fars dinçilerine sıcak ve aynı dereceke İranda yaşayan Türk halkının milli savaşımına soǧuk bakmışlardır. Onların iktidar döneminde hatta İran İslam Cumhuriyeti istiratejik tehdit olmaktan çıkarılmış ve Türkiye devleti Suriye olayları patlak verinceye dek İran İslam Cumhuriyetinin uluslarası platformlarda avukakı gibi davranmıştır.
14-Son yıllarda Türkiyenin İran Türklerine karşı geleneksel tutumunda deǧişikler gözlemlenmektedir. Bu deǧişiklikler U dönüşü niteniliǧini kazandıǧına inananlar vardır:
15-AKP iktidarının ikinci döneminde Türkiyenin geleneksel içine kapanık ve özellikle Ortadoǧuya sırtını çevirmiş politikasından vaz geçmesi, bu bölgede olan bitenleri algılama ve anlamaya çalışması, onun İran Türklerini yeniden keşf etmesine zemin yaratmıştır.
16-AKPnin özellikle Davutoǧlunun Osmanlı etki alanından yeniden yararlanmaya çalışması, onun dış politikasında istiratejik bir yöneliştir. Bu etki alana en başta dahil edilmesi gereken bölge, tabii olarak, Türkiyenin sınırdaşı ve bütünüyle Türk olan İranın kuzeybatısı kocaman Güney Azerbaycan gelmektedir.
17-İranda son yıllarda Türk milli bilinçlenme ve bunun yansıması olan kültürel-siyasi aktiviteler olaǧanüstü boyutlar kazanmış, belli aralıklarla tekrarlanan halk galeyanları hatta ayaklanmaları ile sonuçlanmıştır. Türkiye açısından artık destek verilebilinecek, desteǧi hak eden bir siyasi hareket mevcuttur. Son altımış yılda böyle bir durum söz konusu deyildi.
18-İranda yeni ortaya çıkan Türk milli hareketi, artık koyu anti Türk ve anti Türkiye olan İstalinist Azerbaycançılar ve komunizm gibi aşırı fantezilere saplananların kontrolunda deǧildir. Geçen kuşaklara baǧlı bir kaç siyasiden oluşan böyle aşırılılar tekce yurtdışında vardırlar ve bütünüyle genc kuşaklar ve orta kesim Türk düşüncesinden dışlanmış durumdalar. Bu da Türkiyenin bu harekete destek vermesi yolunda bütün yirminci yüz boyunca var olan en önemli engel ve çekinceǧi, yanı anti Türk komunist fanatiklerin önderliǧini ortadan kaldırmıştır.
19-İranda yeni ortaya çıkan Türk milli harketi, Birinci Dünya Savaşında Cemşithan Afşar Uruminin önderliyinideki İttihad Yönetimin milli düşünce ve siyasi felsefesine uyarak, sırf Türk milli kimliǧi ve Türk halkının milli çıkarlarını temel almakta ve Sovyet Azerbaycanında yaratılan İstalinist Azerbaycançılıǧı reddetmektedir. Türkiyenin bu siyasi yönelime kayıtsız kalması beklenemezdi. Tersine İranda Türk halkı ve milli hareketinin Türkleşmesine koşut olarak, Türkiyenin ona vereceyi destek de artacaktır.
20-İranda yeni ortaya çıkan Türk milli hareketi Birinci Dünya Savaşı yıllarında Cemşithan Afşar Urmulu yönetiminde olduǧu gibi seküler bir harekettir. Özellikle İran devleti ve Fars-İran milliyetçiliǧinin bütün çabalarına raǧmen, Türk aydın ve seçkinler geçen yüzyılların acı tecrübelerinden ders almış ve artık Siyasi İmami Şiiliǧin Fars milliyetçiliǧin temellerinden biri olduǧunu fark etmiş durumdadırlar. Yeni İranlı Türk aydını, kendini Dinçi veya Seküler Şii Farstan daha çok, Seküler Sünni Türkiyeliye yakın bulur.
21-İran İslam Cumhuriyeti kurulduǧu ilk günden beri Türkiyedeki Kürt sorunu ve daha sonra PKKyı bu ülkeye karşı bir kart olarak kullanmıştır. Bu kartı kullanmanın nedeni, ilk başta İran İslam Cumhuriyetinin Laik Türkiyeni kendine bir tehdit olarak algılamasından dolayı idi. Son dönemde Türkiyenin Suriye diktatoruna karşı Suriye halkı yanında yer alması, ve her zaman İranın güçlü bir Türkiyeni kendine tehdit olarak görmesi, İranı yeniden PKK kartını kullanmaya yöneltmiştir.
22-Suriyede patlak veren halk ayaklanması ve Türkiyenin ona verdiǧi tam destek, İranı öfkelendirmiş ve durmadan özellikle Sipah komutanlarının Türkiyeyi açık veya üstü kapalı tehdit etmesine neden olmuşdur. Bu da Türkiye devletini İran tehdidine karşı yeni arayışlara itmektedir.
23-İran İslam Cumhuriyeti, Türkiyeyi sıkıştırmak baǧlamında bu ülkede yaşayan Şii Türkler ve son dönemde Alevi Türkleri kendi eksenine çekmek ve kullanmak niyyetindedir. Amac, PKK, Şiiler ve Alevileri tahrik ve kışkırtarak Türkiyenin iç istikrarının bozmaktır. Anlaşılan son dönemde İran İslam Cumhuriyetine sıcak bakan bazi AKP kurmayları bile artık İranın bu iç yüzü ve art niyetini fark etmiş ve misilleme olarak İranda yaşayan Türk halkı kartının oynanması gerekdiyine varmışlar.
İranda yaşayan Türk halkının Türkiyeye karşı tavrındakı deǧişiklikler
İranda yaşayan Türk aydın ve düşünürler ve genel olarak Türk milli hareketi, İrançılık ve İstalinist Azerbaycançılıǧın Türk halkını Türk milli kimliǧinden uzaklaştırma ve anti Türk-anti Türkiye sinsi siyasetleri artık fark etmiş durumda ve onları gidermek yolunda belirli adımlar atmaǧa başlamışlar. Bu adımlar yangı bulmuş ve Türkiyenin olumlu yanıt vermesine neden olmuş ve olacaktır:
1-Türk halkı kendi milli ad ve kimliǧini bütün tarih boyunca olduǧu gibi tekce TÜRK ve dilini tekce TÜRKCE adlandırır ve İranla Rusiyanın uydurduǧu Azeri, Azerbaycanlı milli adlar ve Azerice ile Azerbaycanca gibi dil ad ve kimliklerini reddetmektedir. Halkımız Rusiya koloniyalisminin millet yaratma sürecine yok demekle, gerçek milli kimliǧiç tarihi ve Türkiye ile kopan baǧlarını onarmaktadır.
2-İranda yaşayan Türk halkı kendi millet ve kendi vatanını tanımlarken, İstalinist Azerbaycançılıǧın öǧretilerinin tersine, Türkiye sınırları içince kalan bölümlerini Iǧdır, Kars, ... unutmamaktadır, onlarla her yönden yakınlaşma, kaynaşma ve birleşmeǧe gitmektedir.
3-İranda yaşamakta olan Türk halkı standart yazılı dilini oluşturmak ve geliştirmekte Türkiye deneyimi ve dilini özellikle sözdaǧarcıǧı alanından göz önünde bulundurmakta ve yirminci yüzyılda Sovyetlerde oluşan Azerbaycanca deneyimini redd etmektedir. Dilde aşırı Farsca, Erebce ve Ruscalaşmanı önleyerek Türkceleşmeye doǧru gitmektedir.
4- Türk halkı ve aydınları arasında günden güne daha da güclenen bir akım, oluşturmakta olduǧu latın alfabesinde Sovyetlerin İstalinist Azerbaycançılıǧı gereyi ve onu Türkiye ve Türkiye halkından kopartmak ve ayrıştırmak için benimsenen Əǝ işaretini kabul etmemekte, fethe sesini Ee ve kesre sesini Éé ile göstermektedir. Bu adım Türkiyede yazılan Türkçe metinlerin kapısını İranda yaşayan Türk halkına açıp, İranda yaşayan Türk halkının latin alfabeli metinlerini Türkiyeye anlaşılır kılmakta, Türk halkının milli bilinçlenmesine ivme kazandırmakta, Azerbaycan ve Anadoluda Türk kitleleri arasında birliktelik köprüsü kurmaktadır.
Somut Görünenler
Yukarıda anlatılan dinamiklerin sonucunda son dönemde Türkiye Cumhuriyetinin İran Türklerine karşı olan tutumunda somut deǧişiklikler gözlemlenmektedir. Hatta bazıları Türkiye, İranda yaşayan Türk milletini görmezden gelen Cumhuriyet dönemindeki siyâsetinden U dönüşü yapmaktadır tesbitinde bulunurlar. Bu davranış deǧişikliǧi bir ülgü-patterndir ve tek bir olay deǧildir.
Cumhurbaşkanı Gül`ün, hatta ondan bir kaş sene önce Necdet Sezer`in Tebriz`i kendi İran gezilerine eklemesi, Davutoǧlu`nun Tahran dünyanın ikinci en büyük Türkçe konuşan kenti olmasını söylemesi, Erdoǧan`ın bir TV söyleşisinde İrandakı Türk kardaşlarına selam göndermesi, Türkiyede İranlı Türklerin dernekleşmesine artık izin verilmesi, Türkiye devlet mediyası ve özellikle Gülene baǧlı mediyada İranda yaşamakta olan Türk milleti ile ilgili haber ve yorumların sıklıǧının artması.... en son da TC büyükelçisinin Traktor yarışmasını istadiyuma giderek izlemesi, bu baǧlamda olumlu ve anlamlı gelişmelerdir. Bunun devamı da gelecektir.
Devletler özellikle büyük düvletler bir anda siyasi tutumlarını deǧiştirmez. Türkiye de İranda yaşayan Türk halkı konusunda yavaş yavaş dönüş yapmaktadır. Ancak bu, her şeyin bir anda düzeleceǧi anlamında deǧildir. Türkiye devleti İranda yaşayan Türk halkına karşı Cumhuriyet dönemindeki siyasetini deǧişdirmektedir. Önemli olan bu deǧişiklikiǧi kavramak ve deǧerlendirmektir. Türk halkı, aydınları ve siyâsileri Türkiyenin bu dönemecde verdiǧi sinyalları doǧru algılamalı, ve doǧru deǧerlendirmelidirler.
Artık Türkiye devleti İranda yaşayan Türk halkı ve milli haklarının elde edilmesinin ne tek onun milli çıkarlarına ters olmadıǧı, hatta onlara uygun olduǧunu kavramaya başlamıştır. Türkiyenin İranda yaşayan Türk halkı ile ilgilenmesi, Amerika ile ilgisizdir.
Türkiye devletinin Türk halkının milli mucadilesi ile ilgilenmesi ne tek durumdan su-i istifade deǧildir, tersine tam da doǧru istifadedir ve bizim milli çıkarlarımıza da uygundur. Esasen Türk halkının milli mucadilesi birinci dünya savaşında da göründüǧü gibi Türkiye faktoru olmadan başarıya ulaşamaz. Anti Türk ve Anti Türkiye istalinist Azerbaycançıların ve Utancak Paniranistlerin bunun tersini iddia etmeleri hayal mehsuludur. İran ve Güney Azerbaycanda yaşayamakta olan Türk milletini, sanılanın tersine Azerbaycan Respublikası ile deǧil, Türkiye Cumhuriyeti ile kurulan ilişkiler kurtaracaktır.