Numan Çelebi Cihan, 1885 yılında Kırım’ın kuzeyindeki Or Bölgesinde Sonak köyünde dünyaya geldi. Babası İbrahim Çelebi, annesi ise Cihanşah Hanım’dır. Halkının yiğitliği ve yetiştirdiği din alimleriyle meşhur olan Sonak köyü, aynı zamanda Rusların Kırım’ı işgalinin ardından yaptığı haksızlıklara karşı koyan köylerden biri idi.
Çocukluk yıllarında babasının içki yüzünden ağır borca girip servetini heba etmesini gören Çelebi Cihan, hayatının sonraki döneminde içkiye tamamen karşı olmuştur.
İlk tahsiline önce köy mektebinde başlayan Çelebi Cihan, bu okulun Ruslar tarafından kapatılmasının ardından, Canköy civarındaki Akçora Medresesi’ne, oradan Akmescit Rüştiyesi’ne ve nihayet Bahçesaray’da Zincirli Medrese’ye devam etti. Kırım ulemalarından Mustafa Efendi’nin tahsil ve terbiyesinde çok büyük tesiri olmuştur. Daha okul yıllarındayken, gereksiz tartışmalardan kaçınır, fazla oyun oynamaz ve çok arkadaş edinmezdi. Dersleri ve aldığı eğitimi yeterli bulmayan Çelebi Cihan, İsmail Bey Gaspıralı’nın yayınladığı Tercüman gazetesini ve İstanbul’dan gelen edebî eserleri dikkatlice takip ediyor ve bir yandan da Rusça öğrenmeye çalışıyordu.
Çelebi Cihan, çiftliği, köylünün yaşayışını, toprak sorunlarını, topraksızlaştırma politikasının doğurduğu sefaleti bizzat yaşamıştı. Abdürreşit Mehdi’nin çıkardığı Vatan Hadimi gazetesini okuyor, Rus inkılâpçılarının nutuklarını dinliyor, yayınlarını takip ediyordu. Zihnî inkılâp fikirleri ile dolu olan Çelebi Cihan, Gaspıralı ve 1905 gençliğinden halkçılığı ve inkılâpçılığı, Rus ve Türk inkılâpçılarından da gizli çalışma yöntemlerini öğrendi.
İstanbul Yılları
Medrese tahsilinin fikrî ve ruhî gelişimine tam olarak cevap veremediğini gören Çelebi Cihan, Abdülhalim Çelebi ve Ebubekir Çelebi’nin yardımları ile 1906’da İstanbul’a gitti. Önce Mercan İdadisi’nde okuduktan sonra, ilâhiyat eğitimi de aldı. Fakir bir öğrencilik hayatı geçiren Çelebi Cihan, Hukuk Fakültesi’ndeki üniversite tahsili sırasında bazı Kırımlı talebelerle ve bu arada 1906’da Cafer Seydahmet Kırımer ile tanıştı.
Genç Türkler’in Fransa’da ve Mısır’da çıkardıkları gazete ve diğer yayınları, Türk millîyetçilerinin ve hürriyetçilerinin eserlerini arkadaşları Cafer Seydahmet, Alim Seyt Cemil, Abdürrahim Sükûtî ve Abdülhakim Hilmi ile birlikte, gizlice okuyor, hürriyet ve inkılâp fikirleri kuvvetleniyordu.
Türkiye’de 1908’de Meşrutiyet’in ilânından sonra oluşan havadan bu gençler azamî olarak istifade ettiler. Basını ve yayınları dikkatlice takibin yanında, konferanslara devam ediyor, hatta yeni meclisin toplantılarına bile iştirak ediyorlardı. 12 Mart Olayları esnasında Hareket Ordusu’nun İstanbul civarına geldiği sıralarda bazı arkadaşlarının bu orduya gönüllü olarak yazılmak istemelerine O; “Burada inkılâpçılar orduya dayanıyorlar, onların muzaffer olacakları muhakkaktır. Fakat biz, bütün Türklerin asırlık hakiki düşmanları Ruslara karşı kurtuluş için çarpışacağız. Buna hazırlanmamız lazımdır.” demişti. Daha henüz 23 yaşında iken bu sözleri söyleyen Çelebi Cihan, hayat çizgisini çoktan belirlemişti.
İstanbul'daki yönetimin de kolaylık sağlamasıyla 30 Aralık 1908'de, Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet, Alim Seyt Cemil, Abdülhakim Hilmi ve Abdürrahim Sükuti de içlerinde yer aldığı Kırım Talebe Cemiyeti'ni kurdular. Başkanlığına Çelebi Cihan'ın getirildiği cemiyetin gayesi tüzüğünde: "Gençlerimizi bir ideal etrafında toplamak, onu vatan ve halk için çalışmaya hazırlamak, millet1erine ve hürriyet1erine olan imanı kuvvet1endirmek" şeklinde yer almaktaydı. Dernek tüzüğünün giriş bölümüne yazdıkları "Kırım'daki halkımızın medenî ve içtimaî seviyesini yükseltmek ve onun kendi mukadderatına sahip olması için çalışmak" sözleri ciddi tartışmalara sebebiyet verdi. Henüz seviyenin bu tip fikirleri açıkça ortaya atmak için müsait olmadığını gören Çelebi Cihan, yeni bir teşkilatın kurulması hususunda arkadaşları ile mutabakata vardı.
Vatan Cemiyeti
1909 yılının sonlarında "Kırım Türklerini kendi mukadderat1arına sahip kılmak" amacı ile başta Çelebi Cihan ve Cafer Seydahmet olmak üzere Yakup Kerçi, Ahmet Şükrü ile birlikte "Vatan Cemiyeti"ni kurdular. Bu cemiyetin mensupları, Kırım'da medreselerin, dini idarenin ıslahı ve vakıf idaresinin ele alınması gibi konularda ve millî ruhu uyandırıcı mahiyette İstanbul'da yazdıkları beyannameleri gizli olarak Kırım'a gönderiyor ve orada halk arasında yayıyorlardı. Bütün bu faaliyetlerin yürütüldüğü merkez ise, Çelebi Cihan'ın Karagümrük'teki eviydi. Cemiyet, mücadelesinde teröre başvurmamayı ve hiç kimseye zorla iş yüklememeyi ilke olarak kabul etmişti. Çelebi Cihan ve arkadaşları yayın sahasına da ağırlık verdiler. Abdülhakim Hilmi Gülbün-ü Hanan’ı (Kırım Tarihi), Çelebi Cihan Karılgaçlar Duası’nı, Cafer Seydahmet 20. Asırda Tatar Milleti Mazlumesi’ni yazdılar. Bu dönem şairlerinin eserleri de yine bu grupta değerlendirilebilir . Bir yandan kendi millî yayınlarını arttırma çabasındaki Çelebi Cihan ve arkadaşları öte yandan da, Rusya'nın esareti altındaki diğer Türk kardeşlerinin fikir hareket1eri ile de yakından ilgilenmekteydiler. Kazan Türklerinin edebî ve ilmî eserleri ile Azerbaycan Türklerinin Füyûzat ve Molla Nasrettin gibi dergilerini okumaktaydılar. 1909'da İstanbul'a gelen ve bir de konferans veren İsmail Bey Gaspıralı'yı tam bir önder ve fikir babası olarak kabul etmekte ve büyük hürmet göstermekteydiler.
Rusya’ya Dönüş ve Zorlu Eğitim Günleri
1912 yılında İstanbul'daki tahsilini bitiren Çelebi Cihan, önce Kırım'a, oradan da Petrograd şehrine giderek burada Psikonevroloji Enstitüsü’ne kaydını yaptırdı. Tahsiline devam edebilmek için sokaklarda taş döşeme işçisi olarak bile çalışmayı göze alan Çelebi Cihan, burada Rus inkılâpçılarının faaliyet1eri ve fikri mücadelelerini yakından takip edebilme imkanını buldu. Pettograd'dan, Paris'te bulunan Cafer Seydahmet'e gönderdiği "Tatar Hasta" adlı yazısı buradaki gözlemlerinin de yardımıyla yazılmış ciddi bir inceleme yazısı olarak kabul edilmektedir. Bu makale daha sonra 1917'de Tercüman gazetesinde de yayınlandı.
1913 yılının Temmuz ayında Cafer Seydahmet ile buluşmak üzere İstanbul'a giden Çelebi Cihan, zihninde ileriye dönük pek çok önemli konuyu netleştirmişti. Kırım'a dönüşünde Seyt Abdi Hacı'nın kızı ile dünya evine girdi. Zengin bir ailenin kızı ile evlenmesi ona millî konularda çok daha yoğun bir çalışma sürecine girebilmeyi sağladı.
Milli Mücadelede Önemli Kararlar...
Kırım genelinde halk arasında millî akımların giderek kuvvetlenmesi üzerine Cafer Seydahmet ile halk arasında gizli bir teşkilatın kurulmasına karar verdiler. 1914'de Odesa'da gizli Vatan Cemiyeti'nin bir şubesi faaliyete başladı. Aynı yılın Sonbaharında Gözleve'de Cafer Seydahmet'le yaptığı görüşmenin ardından, gizli Vatan Cemiyeti üyesi arkadaşlarıyla, Akmescit'te Veli İbrahim'in çalıştığı kahvenin arka odalarında önemli bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda "halk ile olan temasın kuvvetlendirilerek halkımıza çarlığın dinimize, mekteplerimize, vakıflara müdahalesinin zararları, millî durumumuzun ve vazifelerin anlatılması ve Kırım'da mühim görülen kimselerin yolumuza bağlanması" kararlaştırılıyordu.
11 Eylül 1914'de İsmail Bey Gaspıralı'nın vefatı dolayısıyla, Bahçesaray’a gelen heyetlerle Petrograd lokantasında yapılan toplantıda Çelebi Cihan, Gaspıralı'nın fikirlerinin ruhunu analiz eden bir de konuşma yapar. Rus esâreti altındaki diğer bölgelerden gelenlerle de tanışan ve onlarla karşılıklı fikir alışverişinde bulunan Çelebi Cihan, yaklaşan ihtilâlin ayak seslerini duyabilmekteydi. Cafer Seydahmet ile yaptığı görüşmelerde ihtilâlin patlaması hâlinde Kırım genelinde nelerin yapılacağı hususunda çok önemli kararlar alırlar.