ABD, tıpkı üç yıl önce, Irak işgali sırasında yaptığı gibi, asılsız iddialar ve uyduruk istihbarat raporları ile, bu kez, İran'a karşı gerçekleştirmeyi planladığı saldırının altyapısını oluşturmaya çalışmaktadır
ABD, Irak operasyonu sırasında, Irak’ın “terörizmi” desteklediği ve kitle imha silahları bulundurduğu gerekçesi ile, saldırısını ve arkasından işgalini meşrulaştırmaya çalışmıştı.
Bugün kendisi bile, bu iddiaların asılsız olduğunu kabul ediyor.
Ancak, bu itiraflar, ABD’nin, dünya hegemonyası kurma hevesi ile çıktığı yolda, hedef aldığı yeni ülkeler hakkında, yine gerçek dışı iddialar üretmesine de engel oluşturmuyor.
Aynı ABD, şimdi de, İran’ın nükleer silah yapmak üzere olduğunu söyleyerek, bu ülkeye yapmayı kafasına koyduğu müdahaleyi haklılaştırmaya çalışıyor. Nükleer silahlarla, yine nükleer olan, İran hedeflerini vurmayı ve sonunda da, İran’da bir rejim değişikliğini amaçlıyor.
İran, nükleer silah üretme amacının olmadığını defalarca beyan etmiş olmasına ve tarafsız gözlemcilerin, İran’ın, istese bile, böyle bir silahı yapmasının en az on yıl alacağını söylemelerine rağmen.
Her bağımsız ülke gibi, İran’ın, nükleer enerji elde etme ve isterse de nükleer silah yapma hak ve yetkisine sahip olduğunu bilmesine rağmen.
Ülkemizdeki ABD propaganda makinesi, İran’ın böyle bir silah üretmesinin, Türkiye için de bir tehlike oluşturacağı iddiasını ortaya atıyor.
Eğer, İran, bir gün nükleer silah üretecek ve bu silahı da Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmaya kalkacaksa, yapılması gereken şey basittir. Siz de oturur kendi nükleer teknolojinizi ve silahınızı geliştirirsiniz. Bu tehlike de ortadan kalkar.
Türkiye, İran Meselesinde Hangi Konumdadır
Türkiye, her açıdan, İran konusunun merkezinde yer almaktadır. Çünkü, ABD, konumu itibariyle Türkiye’den, İran operasyonunda yararlanmak istemektedir.
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, askeri amaçlı yeni tesisler kurma yönündeki girişimleri bu tutumun bir sonucudur.
Öbür taraftan, İran’daki kimi etnik grupları (Azerileri ve Kürtleri), tıpkı Irak’taki etnik gruplar gibi, kendi ülkelerine karşı kullanmak ve birer piyon haline getirmek istemektedir. Bu etnik grupların da, Türkiye ile bağlantıları vardır.
Bir başka noktada ise, yine Türkiye, çeşitli vaatler çerçevesinde, ABD’nin elini rahatlatmak üzere Irak’a sokularak, bataklığın içine çekilmeye çalışılmaktadır. Yakında, bir etnik çatışmalar cehennemine dönme olasılığı çok yüksek olan Irak, Türkiye için büyük bir tehlike arz etmektedir. Türkiye’nin, Irak’tan çıkması, girişi kadar kolay olmayabilir.
Ayrıca, Irak’a, ABD tarafından sokulacak olan Türkiye, elbette ki, kendisi için tehdit oluşturan PKK ve Barzani-Talabani oluşumlarını temizlemek üzere oraya sokulmayacaktır. Bilakis, ABD himayesinde yapılandırılan, Kuzey Irak’taki oluşumu desteklemek ve Irak’ta, yine ABD eliyle kurulan kukla yönetimi meşrulaştırmak için orada bulunacaktır.
Türkiye’nin Irak’a sokulma çabasının, İran konusu ile doğrudan ilişkisi vardır. ABD, İran’a saldırdığında, İran’ın, ABD’ye karşı kullanabileceği kozlardan birisi, Irak’ta çıkmaz içerisinde bulunan ABD’nin mevcut konumudur. İran’a saldırması durumunda, ABD, Irak’taki işgal birliklerinin, İran için açık hedef olacağını gayet iyi bilmektedir. Bu nedenle, Irak’taki mevcut durumunu düzeltmeden, İran’a saldırması, akılcı olmayacaktır. Bunu bildiği için, ABD, Türkiye’yi, işin içine dahil ederek, Irak’taki konumunu güçlendirdikten sonra, İran’a saldırmak istemektedir.
İran, Türkiye’nin Düşmanı Mı?
Yaklaşık dört asırdır değil. Her şey mükemmel olmasa da, İran ile önemli sorunlarımız yok.
Hatta, son dönemde ABD, PKK’yı İran’a karşı da kullandığı için, çok önemli ortak bir sorunumuz ve çeşitli ortak çıkarlarımız bile var.
Bu nedenle İran, hem, kendi açısından da bir güvenlik sorununa dönüşen PKK’ya karşı operasyonlar düzenliyor, hem de, jest olsun diye, yakaladığı militanları Türkiye’ye teslim ediyor.
ABD propaganda makinesi ise, İran’ı Türkiye için, Türkiye’yi de İran için, birer tehdit unsuru olarak göstermekle meşgul.
Oysa, İran, son dönemde Türkiye’ye, her konuda sıcak mesajlar veriyor.
İran, tüm konularda, yüzde yüz örtüştüğümüz bir ülke olmayabilir. Ancak, İranlılar, Türklerin bin yıllık komşularıdırlar. Dört yüzyıldır, kendi sorunlarımız nedeniyle çatışma yaşamadığımız İran ile, ABD istedi diye neden kan davalık hale gelecekmişiz? Emperyalistlerin çıkarları uğruna, neden İran’ı arkadan vuracakmışız?
İran’a gerçekleştirilecek muhtemel bir ABD saldırısı, bölgemizde sonu öngörülemeyecek bir çatışma, kaos ve istikrarsızlık durumunu ortaya çıkaracaktır. Bu durum, en derin biçimde Türkiye’yi vuracaktır.
Dolayısıyla, Türkiye, soğuk kanlı ve basiretli bir kriz yönetimi ile bu sorunu aşmayı başarmalıdır. Bırakın emperyalist ABD’ye bu kirli savaşta yardım ve yataklık etmeyi, onu bu eylemden alı koymanın her yolunu denemelidir. Başta İran, Suriye ve diğer komşu ülkelerle, ticari, askeri ve siyasi işbirliğini artırmalıdır.
Her hareketimizde temel kaygımız, kendi ulusal çıkarlarımızın korunması olmalıdır. Bu, tıpkı ABD ve AB’nin, kendi çıkarları konusundaki hassasiyetleri kadar meşru olacaktır.
İnsanlık, bu konuda, haklı olan İran’ı değil, haksız olan ABD’yi yalnızlığa mahkum etmeyi başarabilmelidir.
Gayrı meşru dünya jandarması ABD’nin, Afganistan ve Irak’taki işgalleri, insanlık suçuna ve katliamlara dönüşmüşken, onun, yeni bir cephe daha açmasını ve İran’a saldırmasını nasıl destekleyebiliriz.