Ve 3. sayıdan...
-------------------------------------------------------------------------------------
İskitler Üzerine...
Soylarına dair tartışmalara, bizzat öz kültürlerinden delillerle, ilk sayımızda giriş yaptığımız İskitlerin Kültürü’nü irdelemeye, dilerseniz devam edelim…
Ön-Türk bir topluluk oldukları bağıran İskitlerin; yaşam tarzları, hayata bakışları ve onu yorumlayışları, dilleri, giyim kuşamları, yeme içme alışkanlıkları, dini inançları ve ritüelleri ve bir bütün olarak kültürleri üzerinde bu denli durmak durumunda keşke kalmasaydık lâkin Greklerin ve Perslerin dahi Türk addettiği İskitleri, ‘’Fars’’ diye çağırmak, Türk = Moğol yanlış önermesinden(ki bu saçmalığın etno-kültürel sözde dayanakları dahi, İskitlerin, Hint-Avrupa Toplulukları’na yamanmasından geçer) bile desteksiz ve dahi can sıkıcı olsa gerek.
Eski Türk ‘’Şu’’ rivayetine göre ilk Aryanî istilâsı ve baskısı sonunda doğuya çekilmiş olan Türk kabilelerinin az sonra geri dönüp gelen hükümdar ‘’Şu’’ nun (yani bu isimdeki sülâlenin) idaresinde Çu havzasında eski hâkimiyetlerini yeniden kurmuşlardır. Her halde M. ö. 8 inci asırda merkezi Ortatiyanşan’da olan büyük bir Saka devleti mevcuttu. Siyasî teşekkül ismi olarak ‘’Şu’’ ismi yerini ‘’Saka’’ ya bırakmış görünüyor. Bu iki isim büyük hâkim milletin iki şubesinin ismi olabilir. Çünkü Türklerde bunu andıran mith’ler de vardır. *
‘’Birileri’’, İskitler için ‘’Proto-Aryan’’ mı demişti(ve hatta diyor mu)?!
Söz konusu istilâyı vücuda getiren kavimlerin Aryanîlikleri’ne diyecek bir sözüm yok ama kalkıp İskitleri ‘’de’’ bu toplulukların potasında eritmek ve hatta onlardan saymak için, insanın ‘’ciddi anlamda’’ mankafa ve eğer böyle değilse, ‘’art niyetli’’ olması şart olsa gerek zira bahsolunan şu ‘’pek meşhur’’ Aryan İstilâsı, İskitlerin yani Kurgan Kültürü’nün(ve hatta bunun öncelleri Andronovo, Tagar-Taştık, Kelteminar… Kültürleri’nin) tarih sahnesine çıkışından çok sonradır.
Sakalar devrinin başlangıcı ‘’tarih öncesi’’nden ‘’ön tarih’’ devrine geçişi arzeder; sonrakisi artık tarihtir. *
Evet!
Hatta ‘’ancak bu perspektifle bakarsak’’, bir tarihimiz olduğunu iddia etme hakkımız olur.
Ha Türk; Göktürk İmparatorluğu Devrinde ve Asya’nın Bir Bölümü’ne, Tanrı tarafından paraşütle atıldı gibi gayet aptalca bir teziniz varsa, ona da saygı duyarım ama saygı duyduğum; bu aptalca düşünce değildir; insanların, aptalca ‘’da’’ düşünebileceği gerçeğidir.
Gerçi Ariteas buralarda muhtelif kavimler yaşadığından bahsederken aralarında bir siyasî birlik olduğunu anlatmamıştır. Buna rağmen ben bu Saka devletinin Çin sınırlarından Tuna’ya kadar uzanan, fakat parçaları arasında bağlantıları gevşek bir teşekkül olduğunu zannediyorum. *
R1a…
Türk Dünyası’nda özellikle bir dönem yoğun şekilde yaşanan Moğolizasyon neticesinde, artık Çin Sınırları’ndan başlamıyor belki Proto-Türk İşaretleyicilerin yaygınlığı(haydi ‘’baskınlığı’’ diyelim) lâkin bugün Kazakistan’dan Macaristan’a değin, neredeyse bütün coğrafyalardaki ‘’baskın’’ işaretleyicinin, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya giren ve Orta Avrupa’ya kadar giden Andronovo Kültürü İşaretleyicisi(R1a’ya Slav Geni diyenlerin, annelerinin ellerinden öpüyorum) R1a olmasından dahi, bu düşüncenin doğru(veya en azından desteksiz hiç de değil) olduğu belli.
Bu milletin bir kolu, tıpkı Hunlar, Göktürkler ve Mogollar zamanında olduğu gibi, Doğuavrupa’yı istilâ etti. Yunan müellifleri Sakaları, daha başka bir çok kavimleri ihtiva eden ‘’Skit’’ camiasının en kudretli zümresi biliyorlar; bununla beraber Saka ismi ile Ortaasya’da hâkim milleti ve onların Önasya’ya, şimdiki Azerbaycan’a geçen kısmını tesmiye ediyorlar, Doğuavrupa’dakilerini ise sadece ‘’Skit’’ ismiyle anıyorlar. *
Uçsuz bucaksız bozkırda yaşayıp ve hatta burada, bu denli büyük bir hâkimiyet kurup, bünyesinde ‘’başka’’ topluluklar ‘’da’’ barındırmamak, pek tabi ki mümkün değil fakat bu; İskitlerin ‘’Yönetici Kademesi’nin’’ tamamının Türk olduğu, bozkırın ‘’İskit olan’’ diğer budunlarından olanların da bu oluşumda bulunmakla beraber, çoğunluğa ve hele bu yapılanmanın yönetim erkine hükmedecek(veya nüfuz edecek diyelim) etkinliğe ve siyasi güce, hiçbir zaman sahip olmadıkları gerçeğini değiştirmez.
İskit Kağanları’nın tamamının adları ‘’Türkçe’’dir ve Issık Kurganı’ndan çıkan runik yazılı metinler, bizlere(aslında bunu görmek isteyen herkese) göstermiştir ki; İskitlerin, Dilleri ‘’de’’ ‘’Türkçe’’dir.
Sakalar Doğuavrupa’ya gelirken Şimalî Kafkasya’da oturan Kimmerleri Kafkasya cenubuna ve Küçükasya’ya doğru kovalıyorlar. *
Bozkır kanunu…
Ömürlerini ‘’steril bir adada’’ geçiren Saksonların bunu anlayamamasını ve birbirleriyle savaşan/birbirlerini süren toplulukların, aslında birbirlerinden türeme olduklarına anlam verememesini ‘’bir yere kadar’’ anlayabilirim fakat bir bozkır kavmine mensup olanların, bu ‘’son derece basit’’ unsuru, tam da Sakson gibi yorumlamalarını kabullenemem!
Ne demiştim Ocak Sayımızda?
Türk; en çok Türk’le savaşmıştır, en büyük zararı Türk’e vermiştir ve en büyük zararı da Türk’ten görmüştür.
Bozkır yasası…
Yunan müellifi PROKOPİUS bu Kimmerleri muahhar Bulgarların ceddi gösteriyor; nasıl ki, ‘’İran-Hazar rivayeti’’ de Bulgarların ceddi olarak ‘’Kimâriler’’ den bahseder; fakat bunu teyit edecek başka bir delil yoktur. *
Aslında ‘’bence’’ vardır ama bunlara, bilinen(kabul edilen) anlamda ‘’kaynak’’, acaba denebilir mi?
Bulgaristan’daki Pan-Aryanistlerin bir tezine göre Bulgarlar; bölgedeki Cermenik oldukları düşünülen Trakların, İran’ın Kuzeyi’nden gelen ve kendilerini Bulgar diye çağıran ve Ari bir topluluk olan Bulgarlar’la karışmasından müteşekkildir.
Bir defa Trak Kültürü’ne baktığımızda, ortaya Nordik Folkloru’na başlangıç teşkil edecek bir şey bulmak ‘’biraz’’ zor ve hatta iş Trak Kültürü’ne kalırsa; Trakları, ‘’Ön-Türk’’ bir topluluk saymak dahi mümkün(belki de şart).
Kaldı ki; Trak(ve Trak önceli Gravet ve Borea) İşaretleyicisi I’nın Bulgaristan’daki yaygınlığı, yaşayanlarının çok büyük bir kütlesi Bulgaristan Türkü olan Doğu Trakya’daki kadar dahi değil.
Yani I(yani Traklar), birilerinin illâ ki ataları olacaksa; bunlar, Bulgarlar’dan ziyâde, Türkler olmalıdır zira Bulgarlar’daki ‘’birincil’’ işaretleyici, R1a’dır.
O halde Trakları, bir kalemde Proto-Cermen ilân edivermek, sanki ‘’biraz’’ çelebilik gibi zira her kültür, ancak kendisinin öncel(ler)inin devamıdır(devamı olabilir).
Kendilerini ‘’Bulgar’’ diye çağıran topluluk da, İran’ın Kuzeyi’nden gelen falan değil, Ukrayna Üzeri’nden önce Balkanlar’ı, sonra da Doğu Avrupa’yı istilâ eden ve Orta Avrupa’ya(Macaristan’a) kadar yürüyen ve Güneybatı Asya’dan gelen İskitlerdir(veya daha doğru bir tabirle; İskit Bünyesi’nde var olan, kendilerine Bulgar diyen, Kağanları Türkçe adlar taşıyan ve hatta kendilerine verdikleri ad-Bulgar- dahi Türkçe olan ve İskitlerin, Balkanlar’a yerleşen topluluğudur).
İran konusu da, İskitlerin, Kıta Avrupası tarafından ısrarla ve gayet zorlama bir şekilde İranî ilân edilmelerinden dolayı açılmıştır(diye düşünüyorum).
Yeri hazır gelmişken, bir konuya daha değinelim…
Cermen’e ‘’yamanmak’’ için can atan topluluklar, bulundukları yerlere, ‘’nedense’’ hep, İran’ın Kuzeyi’nden gelmiştir. İran’ın ‘’başka bir yerinden’’ gelen(geldiğini iddia eden) bir ulusa(Cermenik olmak isteyen bir ulusa) henüz rastlanmamıştır.
Sizce ‘’neden?’’
Çok basit… Aynı, düşünsel(ve hatta etnik) kökleri/dayanağı Kuzey(Mısır) ve Doğu(Etiyopya) Afrika’da olan Helen Devri gibi, bir mitten fazlası olmayan, Aryanlık.
Kuzey İran’da, tarihin bir devrinde yaşadıkları düşünülen, yurtları, Aryan Yurdu(İran) anlamına gelen ve Arap İstilâları neticesinde kökleri neredeyse kazınan(bugünün ve hatta dünün İranlıları, Aryan falan değil) Ariler’den olma isteği, bu tavırda belirleyicidir.
Yani bugünün Pan-Aryanizm’i, aslında ‘’mitolojiden’’ beslenen bir hareketten başka bir şey değildir zira bugün Hint-Avrupa Dili konuşanların bir teki dahi Aryan değildir çünkü dünyada Aryan yoktur(kalmamıştır).
Konuyu daha fazla dağıtmayalım ve işimize bakalım…
Zamanımızda Skitlerin menşei ve kültürleri meselesi ile uğraşan E. MİNNS, H. TRİEDLER ve LAUFER gibi, ben de bu kavmin hâkim tabakasının Türk olduğu kanaatındayım. Bunların hayat tarzı, kıyafet ve simaları, âdât ve ahlâkları hakkında HİPOKRATUS tarafından verilen malûmat Hunlar ve Göktürkler hakkında yazılanların aynidir. Akideleri, defin merasimleri ve âdâtları Altaylılarınkinin aynidir. Bunlar Türk ‘’dermeev’’ lerinde, yani keçeden mamul kubbeli çadırlarda (çoğunca bunların tekerleklilerinde) yaşamışlar. Bu nevi ‘’dermeev’’ leri Türklerden alarak benimsemiş olan bazı Ortaasya İranîlerinde (Afganistan’da Bedehşan Taciklerinde ve Nevruzî kavminde) bu evlerin aksamına ve şekillerine ait zengin ıstılahın İranca olmayıp kâmilen Türkçe olması bu evlerin Türk millî malı olduğunu gösterdiği gibi Araplar da bunları ancak ‘’qubba Turkiya’’, yani ‘’Türk çadırı’’ bilmişlerdir. Eski Skitlere tâbi olan Alan-As göçebeleri de, AMMİANUS MARCELLİNUS (XXX, 2)’ın dediğine göre, ne çadır, ne de alaçuk bilirler. Yalnız üstü ağaç kabuklariyle örtülmüş arabalarda yaşarlardı. Skitler Türk kavimleri gibi kımız içerler ve südü kurutarak ‘’kurut’’ yaparlardı; akideleri şamanî idi; yabancılara karşı müdafaası zahmetli ve iç niza’ların başlıca sebebi diye mal-mülk toplamaktan kaçınırlardı. Düşmanlarına karşı mertçe savaşan, dahilen feragat sahibi, samimî, sade insanlar olarak tanıdıkları Skitlerden Homeros ve diğer bazı eski Yunanlılar ‘’kımız içer, emlâksiz Skitler’’ diye idealize ederek bahsetmişlerdir (STRABON, VII, 3, s. 9). Bunun gibi İskender’in Türkistan seferine ait rivayetlerde de bu ülkede azla kanaat ederek amlâksiz yaşıyan ‘’Tercümân’’ (Terguman, yani Türküman) kavmi ile İskender arasında içtimaî hayat gayelerine dair münakaşalar cereyan ettiği VAHAB BN MÜNEBBİH ve TABERİ’nin nakillerinden öğrenilmektedir [124]. *
Bu pasajdaki kültürel bütün ögeleri(yaşam biçiminden tutun da, barınmaya değin) geçtim ve aynı Avrupalılar gibi, görmezden geldim(diyelim) lâkin ‘’kımız’’ üreten ve içen ve Türk Soylu olmayan bir topluluk var mı(olabilir mi)?
‘’Vatanı, bir çift kadın memesine satarım’’ diyebilecek kadar adını koyamadığım(koymak istemediğim) fikriyatta bir evlât yetiştirmiş dünün kızılı(aslında her devrin adamı) bir hazret, ne diyordu?
- Türk’ün yaptığı, sütten yoğurt.
Eh… Kendileri haksız sayılmaz fakat torununun torunu olabilecek yaştaki kızların ‘’öpülesi göbeklerine’’ dair bir makaleyi, Türkiye’nin en saygın(addedilen) gazetelerinden birisindeki kendi köşesinde kaleme alan bu zât-ı muhteremin fosil beyninde, işin belli ki sadece bu kısmı kalmış.
Ne diyelim… Bu tip ‘’arkadaşlar’’ için, bu kadarı dahi, çok ama çok büyük bir başarı(olsa gerek)!
Devam edelim...
Bizanslı Zemarkos, imparatoruna, Türk Hakanı'nın Orhon alfabesiyle yazılı mektubunu sunarken şöyle der: "Bugün Türk adını verdiğimiz millete eskiden İskit denirdi. Bu mektup da İskit harfleri ile yazılmıştır." **
Bu argümana söyleyecek bir şeyimiz yok.
Amazonlar ise İskit soyundan kadın savaşçılar idi. ***
Aman Yunanlılar duymasın!
Ya da aksine; duysunlar zira yetti artık kendilerinin tarih hırsızlığı!
Amazonlar, İskit Soyu'ndandı!
Doğuavrupa'daki Skitler idareleri altına aldıkları Aryanî kavimler muhitinde bir ince hâkim millet tabakasını teşkil etmişler ve ekserisi yerleşik olan bu milletler arasında yavaşça milliyetlerini kaybetmişlerdir STRABON ( VII, 3, s 8 ). Bunların M. ö. 7 nci asırda yaşıyan ideal rahipleri Abaris (Avarlı) zamanındaki neşeli, sâde ve samimî olan ahlâklarının artık bozulmuş, değişmiş olduğunu zikretmiştir. Bunları kendi çokluklarında eriten başlıca kavim sıfatiyle zamanımızın bir çok müellifleri İranlı Alanları anarlar. Fakat bir kısmı Kuban-Azak taraflarında, diğer kısmı Amuderya havzasında (Horezmin garbinde) ve sair yerlerde yaşıyan Alanları daha AMMİANUS MARCELLİNUS (XXX, 2) dağınık ve perişan bir kavim olarak tavsif eder. Bunlar Türk kavimlerini eritecek vaziyette değildiler. Zaten Hunlar zamanında Türk devlet ve ordu işlerine karışarak Türk usullerini benimsemişler ve reislerine ''khakan'' lâkabını vermişlerdi. Bir çok yerde de bu Alan-As'lar ilerde de bahsedeceğimiz veçhile kendileri Türkleşmişlerdir. *
Evet... Osmanlı, Bizans'ın İçerisi'nde erimiştir önermesi ne derece mantıklıysa; İskitler, Alanların İçerisi'nde erimiştir iddiası da, ancak o kadar mâkuldür zira bugünkü Kafkasyonik Bazı Toplulukların(Abhazlar başta olmak üzere) ''ataları'' sayabileceğimiz ve döneme göre(aslında hâlen) ''dağınık'' Alanların; Asya'dan gelip, Yukarı Kafkasya'dan, Orta Avrupa'ya kadar uzanan bölgeyi zapteden bir kavmi asimile edebileceğine inanması için, insanın gerçekten son derece ''saf'' olması gerekir.
Ancak dedim ya; saflığa olmasa da, saflara ''da'' saygım var.
Bence Avrupa Skitleri en çok Slav ve Grek unsuru arasında, Kırım yarımadasında ''Küçük Skit'' ismi ile yaşıyan ve bu adaya kendi ismini veren Tavrlar Cermen ve Grekler tarafından yudulmuştur. *
Kurgan Kültürü İşaretleyicisi R1a'nın, sadece İskit Soylu Türk, Macar, Bulgar gibi topluluklarda değil; Ukrayna başta olmak üzere, Slav Gruplar'da ''da'' birincil marker olması, bu tezi doğrular mâhiyettedir.
Lâkin... İskitler, hakimiyeti altına aldıkları toplulukların içerisinde erimiştir gibi bir önerme, ancak bir yere kadar kabul edilebilir zira bugün Türkiye, Azerbaycan, Macaristan ve Bulgaristan adlarıyla anılan ülkeler; bizzat İskit adlı anadan doğmadır.
Konuyu, dilerseniz şu şekilde açalım:
Ana İskit'in, çok sayıda oğlu olmuştur fakat bu oğulların ''bir kısmı'', Slav Kadın merakları nedeniyle, zührevî hastalıklardan can vermiştir. Hayatta kalanların çocukları annelerinin, onların çocukları anneannelerinin, torunları büyük anneannelerin, torunlarının çocukları büyük büyük anneannelerinin... kültürüne adepte olmuş ve benliklerini, zamanla unutmuştur.
Slav Âlemi'nde görülen R1a'nın, bu topluluk içerisindeki hikâyesi budur fakat bu ve bunların fazlası dahi, İskitlerin buharlaştıkları anlamına gelmez zira adlarını yukarıda zikretiğimiz ülkeler ''de'', Ana İskit'in Evlatları'dır.
Bulgar adlı evlât, Slav Âlemi'yle ilişkisinde korunmayı akıl ettiğine, iş işten ne yazık ki ve büyük ölçüde geçmiştir fakat Türk ve Macar adlı oğullar; Slavlar'la değil de, Asya'dan kopup gelen diğer barbarlarla karışmışlar ve yeni bir adla anılır olmuşlardır; hepsi bu.
...Fakat ayni Karadeniz Skitleri dilinde bir balık ismi olan Karım paluk kelimesi ve Azak Denizinin, ilk yarısı deniz demek olduğu PLİNİUS SECUNDUS tarafından izah edilen Temerinda şeklindeki ismi Türkçedir. Bu temer kelimesini K. ZEUSS Macarca tenger, yani tengiz (deniz) sözcüğüyle birleştirmiştir ki, Lir Türkçe bir kelime demektir. Bu Skitlerin kabile isimleri olan Targutae, Skolot ve Paralat kelimeleri de Türk, Çigil ve Barula isimlerinin T li cemi şekilleri, yani Türküt; Sikilüt ve Barulat demek olması pek mümkündür. Hakkında çok fikirler yazılan Skit kelimesi Çengizin ilk dayandığı kabilelerden ''Sakait'' kabilesinin ismi gibi Saka kelimesinin T li cem şekli olması hatıra geliyor...
Bu kadarı da fazla ama!
Saplantılarımdan ve/veya önyargılarımdan sıyrılmış ve sadece bilim insanı kimliğimle hareket eden bir araştırmacı olsam; İskitlerin vallahi, billahi, tallahi Ön-Türk bir topluluk olduklarını söyleyeceğim zira bir ulusun etnisitesine dair ''en elle tutulur'' veri, söz konusu ulusun dilidir.
...Türk destanlarında ''Tunga Alp Er'', İran destanlarında ''Afrasyab'' adı ile tanınan kahramanı, bu büyük Saka devletinin en şevketli devrini ve sukut çağını yaşatan büyük kahramanı olarak kabul ediyoruz. [128]. Bu destanın Türk rivayetlerinde Tunga Alp adı ile, Türk hükümdar sülâlelerinin büyük atası, onun akraba ve evlâdı, onun kültü anlatılmaktadır [129]. İran rivayetlerinde de, Afrasyab'ın, İranlılar ile olan maceraları, İran hükümdarı Keyhusrev (Medya hükümdarı Kiyaksares) tarafından yenildikten sonra, onun tarafından Tiyanşanda Koçkarbaşı ve Kimekler ülkesi, yani Altaylara kadar takip edilmesi, nihayet Azerbaycan'da Keyhusrevin eline geçerek öldürülmesi ve kendisinden sonra oğullarının devri anlatılmaktadır [130].
Sakalar hâkimiyetinin bu altın devrinin, büyük Saka fâtihinin Medya hükümdarı Kiyaksares tarafından M. ö. 625 te yenilerek ele geçirilip öldürülmesi neticesinde sona erdiği hakkında, Asurî kitabe ve Yunan kaynaklarında verilen mâlumat [131] ile Çinlilerin M. ö. 623 te Su, yani Saka devletinin 12 kırallığını zapt ve işgal eylediklerine dair Çin kaydı [132], Türkistan tarihine dair ilk müsbet tarihî mâlumat olarak kabul edilmelidir. Bu Çin kaydı hakkında, çiniyatçı DE GROOT da, ''Türkistan'a ait, vesikaya müstenid itimada şayan ilk tahaber'' demiştir [133].
M. ö. 530 da İran Akhemen padişahı Kirus ve 485 de Büyük Dârius Türkistan'a sefer icra ettiklerinde, Sakaların hükümdarlığı devam etmekte idi; burada, Afrasyab (Tunga Alp) ın oğullarının hükümdarlığına dair İran rivayetleri tarihî kayıtlara uymaktadır [134]. *
Konunun bu kısmına, ocak sayımızda, bir farklı kaynaktan örneklemeye giderek zaten değinmiştim fakat hoş görünüze sığınarak, konunun üzerinden bir kez daha geçmek istedim.
Sözün özü: Vikipedya'ya ve hayatları Türkofobi üzerine kurulu Avrupalı Yobazların yanlı ve dahi önyargılı sözde araştırmalarının ürünü zırvalara değil; bu işe ömrünü vermiş TOGAN gibi Türkologlara ve bilim insanı kimliğine saygısından dolayı, saplantılarından sıyrılmış değerli araştırmacıların(Geza Nagy gibi) fikirlerine kulak vermeli ve ancak bu türden kişiler patentli iddiaları kaale almalı.
İskitler, Ön-Türk'tür! Nokta.
Eğer ölmezsem ve şubat sayısındakine benzer ''özel'' bir durumu yaşamazsam, gelecek ay da birlikte olmak üzere...
Kaynaklar:* Zeki Velidi TOGAN, Umumî Türk Tarihi'ne Giriş, Cilt. I, sf. 33, 34, 35, 36
** Edounard Chavannes, Documents sur les Tou-kiue Occidentaux, Paris, sf. 235, 240, 237, 238
*** Guy Cadogan Rothery, The Amazons in Antiquity, London, 1910, sf. 9
İlk Görsel: İskit Savaşçıları.
İkinci Görsel: İskit Kostümlü bir Amazon.Karaton