İtiraf Ediyorum.
Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra televizyonda, gazetelerde konuşan, yazan aydınların katil olarak suçladıkları millettenim.
Evet, ben Türk’üm. Katil benim!
Cinayet haberlerini izlerken, bununla ilgili yazıları okurken nasıl bir milletin ferdi olduğumu öğrendim!
Suç işlemiş bir çocuğun azarlanması gibi hissettim kendimi.
Nasıl da kötü bir millettin ferdiymişim.
Ezildim, aşağılık biri olduğumu anladım!
Madem “Ben Türk’üm” demek milliyetçilik, o zaman ben milliyetçiyim.
Ve suçlu milliyetçiler.
Evet, ben Türk’üm ve milliyetçiyim. Katil benim!
Meğer Türkiye’de yaşayan, yazıp çizen aydınlarımızın içi ne kadar doluymuş! Müteveffa Hrant Dink’in katledilmesiyle bunları da öğrenmiş olduk.
Bu milletle ilgili ne kadar sorunları varmış. Ne kadar aşağılık bir milletmişiz. İçlerini nasıl da döküyorlar, kin kusarcasına!
Baksanıza, ilk fırsatta “Hepimiz Ermeniyiz.” diye bağırmaya başladılar!
Bir yazar-kusar, millet olarak hepimizin aynaya bakıp gerçekleri görme ve onlarla yüzleşme zamanımızın geldiğini söylüyor. Peki aynaya bakınca neler göreceğiz:
- Soykırım yapan bir milletiz: Otuz bin Ermeniyi ve Kürdü öldürdük.
- Faşist, ırkçı, milliyetçi bir milletiz:
o Ben Türk’üm, diyebiliyoruz.
o İnsanları canlı canlı yakabilmiş bir milletiz.
o Türkiye’deki bir okulda Ermeni çocuklara “Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa” gibi şoven(!) bir marşı söyletebiliriz.
o Türk olmayı etnik ve ırksal bir ayrıcalık olarak görürüz.
o Bizim için dünya, bir Türk’ten daha değersizdir.
o Marşlarımıza baksanıza, hap ırkçılık, hep kan, hep şiddet!
- Gazetecileri, düşünürleri, aydınları, farklı düşünceleri hiç sevmeyiz: Onlarca aydını öldürmüş bir milletiz.
- Azınlıklara karşı hep kötü davranırız. Hoşgörülü olduğumuz tamamiyle yalandır: Bunca farklı etnik grubu kim yok etti sanıyorsunuz! Kimse Yunus’tan, Mevlana’dan bahsetmesin! –ki onlardan bile utanmak lazım ya, neyse!-
- Şiddeti, silahı çok seven, bunu kültüre mal eden bir milletiz: Sürekli kavga ederek varolmuş, savaşmış, kan dökmüş, fetih yapmışız. “Eyvah Türkler geliyor!” dedirtmişiz. Maçlarımıza bakın, sürekli kavga, gürültü. Nerede görülmüş böyle şiddet! “At, avrat, silah” ne büyük ilkellik!
- Katil bir devlete sahibiz: Aydınları, düşünürleri öldüren, milliyetçi “Derin Devlet” değil mi canım?! Hrant Dink’i devlet öldürmedi mi sanıyorsunuz!
- Millet olarak sürekli ayıp ediyoruz. İşte bu nedenle biz utanılacak bir milletiz!
- Gerçekleri görmeyen, gerçekleri sevmeyen ve inkar eden bir milletiz: Tarih boyunca onlarca Türk (Bu ifadeyi kullandığım için utanıyorum!) devleti nasıl var oldu, zannediyorsunuz. Gerçeklerden kaçarak, halkını sürekli kandırarak!
- Geçmişte yaptıklarımız hiç de gurur veren şeyler değilmiş: Savaş, fetih, zorbalık, vb. hepsi kan üzerine. Kan ile yazılmış bir tarihin, zeytin dallarıyla yazılmış Batı tarihinin yanında değeri mi olur!
- Damarlarımızda bile kirli kan dolaşıyormuş, farkında değilmişiz. Hatta, bunu duyunca tepki de gösteren, anlayışsız bir milletmişiz: Hrant Dink’in kızının söylediği “Şimdi kanınız temizlendi mi?” sorusunu daha iyi anlıyorum! Biz pis kanlı bir milletiz, buna gerçekten inandım!
- Gerillalara “terörist”, aydınlara “bölücü” diyebilecek kadar insafsız, akılsız bir milletiz!
- “Kürt” sorununa “PKK” sorunu diyebilecek kaç millet tanıyorsunuz!
- Biz cani bir milletiz; sürekli cinayet işler, katil yetiştiririz: Bunca katil nerede yetişti canım. Topraktan bitmedi ya!
- Vicdanımız hiç yoktur. Biz acımasızız. Daha henüz Hrant Dink’in ölüsü yerde yatarken, biz sözde (Mecburen kullandım, özür dilerim!) Ermeni soykırımı yasa tasarısının birçok ülkede tanınacağından, bu cinayeti Ermeni diasporasının, PKK’nın ya da Batılı güçlerin işlemiş olabileceğinden, Türkiye’nin zor durumlara düşeceğinden söz edecek kadar acımasız, devletçi, hatta milliyetçi olabiliyoruz!
- Ve katilleri dışarda arayarak, ya da göstererek içerdeki katilleri gizlemeyi çok iyi beceriyoruz; ama artık kim inanır buna! Katil devlettir!
- Güvercinleri dahi vurabilen bir milletten ne beklersiniz!
Aynaya baktım ve gerçeklerle(!) yüzyüze geldim. Gerçekler(!) ne kadar da acı yarabbim! Utanıyorum. Utanmam gerek milletimden!
Madem bir kere aynaya baktım, yine bakmaya, ayrıntıları görmeye devam edeyim.
Demek ki, yüzyıllardır, bizim dışımızdakilerin dedikleri doğruymuş. Hayret! Peki neler demişlerdi bizim için:
- Kaba, saba ve zekadan yoksun Türkler! (Marco Polo, 1270’ler)
- Tanrı, bizi vebadan, Çekirgeden ve Türklerden korusun! (Ressam Thomas von Villach, 1480)
- Türklerin yönetimi altında gelişmiş tek bir ülke, yükselen kültür yoktur. (Clemenceau, 1919)
- Türk ordusu şeytanın ordusudur. (Luther, 1541)
- Hıristiyan düşmanı köpekyüzlü Türkler, Firavun halkından olup, dünyanın uzak kıyısında yaşar. (Jean Kaplinsky, Estonyalı yazar, 1993)
Bunların dışında hepimizin sık sık duyduğu,
- Pis Türkler, barbar Türkler; cahil, akılsız Türkler, köpek Türk vb.
Ve şimdi de ben ekliyorum: Lanet olası Türkler, kahrolası Türkler, öldürülesi Türkler, Allah’ın belası Türkler, yok olası Türkler...
Evet, ben gerçeklerle yüzleştim. Aynaya baktım, dikkatlice.
Ey “Türkiye” aydınları! Hepiniz haklıymışsınız.
Ey dünyalı insanlar! Siz de haklıymışsınız.
Ben kahrolası bir millete mensubum!
İtiraf ediyorum: Ben Türk’üm, bu ifademden dolayı milliyetçiyim. Yani ben katilim!
“Milliyetçilik” kavramını ortaya atan, dünya düşünce hayatına katan, bundan dolayı milletlerin kendilerini var etmeye çalışmalarına, özgürleşmelerine neden olan hareketleri başlatan benim!
Fransız ihtilalini –bilmiyorsunuz ama- ben başlattım!
Osmanlı neden dağıldı zannediyorsunuz? Benim yüzümden. Türk milliyetçilik hareketidir, Osmanlı’yı dağıtan.
Her şeyden önemlisi, “alt kimlik-üst kimlik” tartışmalarını başlatan milliyetçilik söylemleri, hareketlerini de başlatan benim!
Yapılan anketlerden “siz kimsiniz” sorusuna cevap olarak ilk maddelere “Ben Kürdüm, Ermeniyim, Lazım” şeklinde “Ben Türküm” yazmayıp önce insanım, dünyalıyım, sanatçıyım yazsam da ben milliyetçiyim.
Ayrıca, hiçbir şey yapmayıp “ben Türk’üm” dediğim için de milliyetçiyim.
Her türlü cinayetten sorumluyum; anlayın beni; çünkü sorunluyum! Ben Türk’üm!
Şu anda kendimden nefret ediyorum! Utanıyorum.
Özeleştiri yapmalıyım.
Hayır, hayır! Özeleştiriden fazla şeyler yapmalıyım. Karar verdim yapmam gereken şeylere:
1. Önce ifadelerimi değiştirmeliyim: “Türk” sözcüğünü dağarcığımdan çıkarmalıyım. Ne demek Türk, Allah aşkına?!
Türk edebiyatı değil, Türkiye edebiyatı
Türk dili değil, Türkiye dili
Türk kültürü değil, Türkiye kültürü
Türk sporu değil, Türkiye sporu
Türk vatandaşı değil, Türkiye vatandaşı
Türk devleti değil, Türkiye devleti
Türk milleti değil, Türkiye halkı
Türk tiyatrosu, sanatı, sineması değil Türkiye tiyatrosu, sanatı, sineması
Türk halk, sanat, pop müziği değil Türkiye halk, sanat, pop müziği
“Ne mutlu Türk’üm diyene.” dersem namerdim. Üzgünüm Ata’m, ancak sen de az ırkçı değilmişsin! Artık “Ne mutlu Türkiye vatandaşıyım, diyene” zamanı!
Göndere çekeceğim bayrak benim ay-yıldızlı Türk bayrağım olmamalı, Türkiye bayrağıdır onun adı, artık!
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.” diye bir cümleyi söyleyemem, bundan sonra: Ben katil bir milliyetçi, tembel, cahil ve yamuk biriyim. Türkiyeliyim, doğruyum, çalışkanım; tamam mı!
2. Geçmişte yaptığım hatalardan ders aldım. Ermenileri katlettiğim, Kürtleri öldürdüğüm doğrudur. Bunları kabul ediyorum!
3. Artık Türkiye’de kesinlikle “Kürt sorunu” vardır. PKK ile hiçbir Kürdün ilişkisi yoktur. Belki de PKK’yı da ben kurmuşumdur. Terörist başı, affedersiniz, gerilla (!) A. Öcalan, “Benim annem de Türktü.” dememiş miydi!
4. Atatürk’ü fazla büyüttüm, abarttım gözümde. Artık devir değişti. Resimleri de inmeli diye düşünüyorum, devlet dairelerinden!
5. Çağın gerisinde kalmış dilimi sürekli savunarak evrensel dil İngilizcenin gelişmesine, yayılmasına engel oluyor; Türkiye’deki yerel dillerin de yok olmasına neden oluyorum. Okullarda zorunlu İngilizce eğitimin olmasını ve Kürtçenin eğitim dili olması gerektiğini düşünüyorum. Hem bu sayede, Türkler de yabancı dil olarak belki Kürtçeyi öğrenirler. Kim bilir, belki de Türkçe Kürtçeden gelmedir! Araştırılmalı.
6. Anayasamızın üçüncü maddesinin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Devletin dili olmaz; resmi dilleri olmalı!
7. Ayrıca, Kürtler anayasada kurucu öge olarak dile getirilmeli!
8. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ayrı bir eyalet olması gerekir. Bu bölge insanının en temel hakkıdır. O topraklar onlarındır!
10. Artık tepki göstermek yok. Bayrağımı çiğneyenlere, Türke, Türklüğe hakaret edenlere, kanımla dalga geçenlere, tarihte soykırım yaptığımı iddia edenlere, beni aşağılayanlara, devletime “katil” diyenlere; dilime, kültürüme sataşanlara daha hoşgörülü yaklaşacağım: Bir de öteki yanağımı çevireceğim!
İtiraf ediyorum: Ben Türk’üm, bu ifademden dolayı milliyetçiyim. Yani ben katilim!
Kendimden, milletimden, tarihimden, kültürümden, dilimden, kısacası tüm varlığımdan utandım!
Ey Türkiyeli aydınlar, mutlu oldunuz mu? Katil bulundu.
Tarihi şanla, şerefle, gururla, özgürlük mücadelesiyle;
Hoşgörüsüyle, misafirperverliğiyle, sevecenliğiyle, yabancıya karşı anlayışıyla;
Yunus’uyla, Mevlana’sıyla, Fuzuli’siyle, Orhun Abideleri’yle, Kaşgarlı Mahmut’uyla;
Zengin kültürü ve birçok Batılı ulusların yazı dilinden önce başlattığı yazı diliyle;
Edebiyatıyla, sanatıyla, devletleriyle, bilimiyle dolu olan bir millete mensup olduğumu söyleseler de inanmayın onlara!
Ben “pis bir Türk’üm!”
Ben, bir arkadaşın söylediği gibi, Kurtlar Vadisi-Irak filminin birçok sahnesinde Türk, düzeltiyorum, Türkiye bayrağı gösterecek kadar faşistim!
Ben, ezilen bir çiçek gördüğümde gönlüm ezilse de, uçamayan bir kuş fark ettiğimde yüreğimi ona kanat yapasım gelse de, gözü yaşlı bir bebek, bir çocuk karşıma çıktığında ona mendil olasım gelse de; bir can yitip gittiğinde, bir kan damlası yere serildiğinde, bir Hrant öldürüldüğünde, bir güvercin vurulduğunda katillere en ağır bedduaları etsem de, “Ne olursan ol gel!”, “Yaratılanı sev, yaradandan ötürü” diyen insanların torunu olsam da, bundan dolayı da tarih boyunca hep başka kültürde insanlarla barış içinde yaşasam da ve bundan büyük bir mutluluk duysam da, insanları çok sevsem de ne yapayım ki, Türk’üm. Etnik aidiyetimi değiştiremem. Katilim, katilleri yetiştirenim. Kurtuluşum yok, suçluyum.
İnanmazsınız bana.
İnanmayın zaten. Ben dahi inanmıyorum, kendime!
Evet. İtiraf ediyorum.
Ben Türk’üm.
Ben milliyetçiyim.
Ben katilim!
Ey Türkiyeli aydınlar,
Bütün bunları söylememi ve bunlara inanmamı beklerdiniz değil mi?
Hatta Yahya Kemal Beyatlı’nın şu beytiyle ne kadar yanlış düşündüğünü ve nasıl milliyetçilik yaptığını iddia etmemi isterdiniz değil mi?
“Ölenler öldü kalanlarla muztarib kaldık
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.”
Üzgünüm; ancak sizin bana söylettiğiniz sözlerimin çoğu benim düşüncem değildir ve Yahya Kemal üstada ben sonuna kadar katılıyorum!
Ve itiraf ediyorum:
Ben Türk’üm!
MUSTAFA KARATAŞ
22.01.2007