Türklerin, Türk Birliğinin altyapısı sayılabilecek şekilde birlikte hareket etme gayretleri başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı'yı, Rusya'yı, Çin'i çok rahatsız etmiştir.
Bunu biliyoruz.
Türk Cumhuriyetleri'ndeki alfabe ve dil birliği gayretleri bile Rusya. Çin ve diğer emperyalistleri rahatsız etmiştir.
Kazakistan yönetimi kendi güvenlik güçleri yetersiz kaldığı gerekçesiyle Rusya'yı yardıma çağırmıştır.
Rusya'nın ise yardımın sağlanması için Kazakistan'a birtakım şartlar koştuğu iddia edilmektedir.
Rusya'nın şart koştuğu maddeler arasında;
1-Kırım'ın ilhakının tanınması,
2-Rusça'nın yeniden ikinci resmi dil olması,
3-Rusya'ya askeri üsler temin edilmesi,
4-Rus azınlıklara özerklik verilmesinin
Hususlarının yer aldığı bilgisi sızmıştır.
Bazı gafiller Rus Birliklerinin Kazakistan'a girişini sırf ABD karşıtlığı dürtüsüyle alkışlamak gafletine düşmüştür.
Utanmazlık denen şey bu olsa gerek.
Bu küresel bir satranç oyununun, bölgesel hamleleridir.
İngiltere ve ABD, Rusya ve Çin'i Batı Cephesinden uzaklaştırmak, yönünü doğuya çevirmek için, Rusya'nın yayılmacı politikalarından faydalanarak Kazakistan'da çıkartılan kargaşayla Rusya'ya aktif rol yüklenmiştir.
Bu fiili bir işgal ve Rusya'nın SSCB dönemi politikalardan vazgeçmediğinin göstergesidir.
TBMM Kazakistan Gündemi ile ivedi toplanmalıdır.
Uzun bir zaman geçtiği halde yöneticilerden kayda değer bir açıklama dahi yoktur.
Türkiye neden seyirci durumundadır?
Neden arabulucu bile yapma gayreti yoktur?
Türk Devletleri Teşkilatı kapsamında hala bir heyet Kazakistan'a neden gitmemiştir?
Ota, çöpe, şuraya, buraya laf yetiştirenler, neden dut yemiş bülbüle döndüler?
Bizden gizledikleri, açıklamaktan çekindikleri şeyler mi var?
Bekliyoruz, izliyoruz, kahroluyoruz...

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

Türk Birliği uğrunda Elçibey'in düşürülmesi ilk kırılma noktasıydı. Kazakistan'da ki son durum ikinci bir kırılmadır.

Küresel güçleri, bölgesel aktörleri, emperyalist odakları hesap etmeden, hemşehri derneği mantığıyla oluşturulan Türk Devletleri Teşkilatı ve başına aksakal diye getirilen inali-binali-cinali vizyonuyla, daha işin başında, dağ fare doğurmuştur!

Türkün Turan Ülküsü; akıl, imân, ahlâk, azim, gayret ve sabırla gerçekleşir.

İç politikada reklam malzemesi yapılan sözde birliğin ve aksakallının, sabun köpüğünden ibaret olduğunu, biz zaten biliyorduk.
Millette bilsin, artık!

Kılavuzu; cia ajanı, apo-pkk sevici, maocu fino, Perinçek olanın vardığı, varacağı yer budur!

Ne Mutlu Türk doğup Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla...
Çağrıbey.

Kazakistan’daki gelişmeleri çok dikkatli analiz etmeliyiz.
Epey bir süredir Ağustos 2021'in ortalarında Kazakistan, Rus medya güçlerinin on yıllardır ilk kez tam ölçekli ve yoğun bilgi saldırılarının hedefi haline geldi.
İki ülke arasındaki yaklaşık 30 yıllık ilişkilerde daha önce böyle bir şey olmamıştı.
Hükümet tarafından kontrol edilen başlıca ulusal televizyon kanalları ve medya endüstrisinin en güçlü çıkışları ve çoğu Rus için ana haber kaynakları olan Channel One ve Rossiya 24, Kazakistan'daki sosyal ve politik durumu daha önce hiçbir zaman kasıtlı ve sistematik olarak eleştirmemişti.
Bu nedenle, bunun neden çok önce olmadığı ve neden şimdi olduğu ve Kremlin'in gelişen olaylar bağlamında daha büyük oyununun ne olduğu sorusunu ortaya çıkarmıştı.
Şimdi yaşananlar ve Rusya’nın Güvenlik Örgütü aracılığıyla Kazakistan’a girmesi bence bir sürecin sonucu.
Türk Devletleri Teşkilatının AKSAKALLI heyet BAŞKANI olarak atanan Binali Yıldırım Rusya ve Çin Türk Devletleri Teşkilatı'nın doğal üyesidir demişti.
Kazakistan’daki gelişmeler hakkında Türk devletleri Teşkilatından bir açıklama da yok.

Atatürk’ün  “yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden düşmanlığı, kötü niyeti, kini bu memleketin ve milletin üzerine çekmekten bahsetmişti.
Allah Kazakistan’ı ve Türk dünyasını korusun.

Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!

Türklük ve milliyetçiliğimizin düşmanı bir iktidar bizi son yıllarda Turan hikayeleriyle aldattı.
Bunlara inanan saftirik milliyetçilerde oldu.
Şimdi tam fırsatıdır;
Beş ülkenin yetkilisi, beş kişi bir çay içti diye Turan gerçekleşti şeklinde ucuz propaganda ile algı yaratanlar, derhal Türk devletleri teşkilatı olarak Kazakistan'a beşyüzbin asker, uçak filoları, iha, siha vs. ne ile övünüp numara çektilerse, bütün bunlarla Kazakistan'a çıkartma yaparak, Turanı kurtarsınlar.
Hadi bakalım.
Libya da ihvancı arap hükümetine yardım gönderip şehitlere sebep olmak yeterli değildir.
Kazakistana da bekliyoruz.
Lafla peynir gemisi yürümüyor!

Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.

KAZAKİSTAN OLAYLARI HAKKINDA

Kazakistan’da iki günden beri yaşanan karmaşanın ve bu karmaşadaki anlaşılmazlığın perde arkası Rusya Federasyonunun Ermeni asıllı Dışişleri Bakanı  Sergey LAVROV tarafından bugün yapılan açıklama ile aydınlandı.
Bakınız Lavrov bu konuda ne diyor; “Kazakistan’ın Latin alfabesine geçmesi ve Türk Milliyetçiliğini sistematik olarak desteklemesi sonucunda ortaya çıkan bu olaylar, dar görüşlü milliyetçiliği geliştirmeyi ve Rusya ile işbirliğini itibarsızlaştırmayı amaçlayan dış desteğin sonucudur”
Yani bu diplomatik beyanı sade ifadesiyle açıklayacak olursak; “Zaman içerisinde giderek bizimle işbirliğinden uzaklaştınız. Türk milliyetçiliği fikrini savunarak Türkiye’ye ve Türk Birliğine yöneldiniz ve kril alfabesini terk edip Latin alfabesine geçerek de bunu tescillediniz. Kazakistan’ın başına gelenler işte bunun sonucudur çünkü biz buna göz yumamazdık” diyor.
Yani alenen bu işi Rusya’nın tezgahladığını itiraf ediyor ve bir anlamda da meydan okuyor.
Nitekim ülkenin adı KAZAKİSTAN  olduğu için Türkiye’ye yansıyan haberlerde hep Kazakların ayaklanmasından bahsediliyor ama bölgeden bize ulaşan haberler, bu eylemlerin başlatılması ve kabartılması sürecinde ağırlıklı olarak Rusların yer aldığını gösteriyor.
Sorulması gereken can alıcı soru şudur; Lavrov’un ifade ettiği bu yaramazlıkları yapan kimdir?
Ülkenin bugünkü Cumhurbaşkanı ve hükümeti mi?
Yoksa 30 yıldan beri ülke yönetimine egemen olan Nursultan NAZARBAYEV mi?
Bu soruya verilecek doğru cevabın “NURSULTAN NAZARBAYEV” olduğunu herkes biliyor.
Dolayısıyla bu ayaklanma doğrudan Nursultan NAZARBAYEV’e karşı ve onu etkisizleştirmek amacıyla yapıldı.
Bölgeden aldığım güvenilir bilgilere göre olayların gelişmesi şöyledir;
İlk ayaklanma Mangıstau Oblastının (eyaletinin) Aktav Şehrine bağlı Janaözen avdanında (kasabasında) yılbaşından önce başlıyor. Sebep ise otomobillerde kullanılan gaz fiyatına yapılan zamlar.
Çünkü bu ilçe ülkenin en yoksul ilçelerinden biri ve otomobillerde gaz kullanımı burada çok yaygın.
Bu arada son zam ile 120 Tenge yapılmadan önce gaz fiyatının bize yansıtıldığı gibi 60 Tenge değil 80-90 Tenge arasında olduğunu ve bu ayaklanma üzerine hükümetin duruma müdahale ederek gaz fiyatını 60 Tengenin bile altına (50 Tengeye) indirdiğini belirtelim.
Yine ikinci bir not olarak bu yöre halkının yoğunlukla Küçük Cüze mensup olduğunu da vurgulayalım.
(Kazaklarda ne yazık ki Büyük Cüz, Orta Cüz ve Küçük Cüz adlarıyla 3 ayrı cüze mensubiyet gibi bir toplumsal zafiyet tarihin derinliklerinden beri vardır)
İlk ayaklanmayı başlatan Janaözen halkı Gaz fiyatının düşülmesinden sonra sükunetle evlerine dönüyor ama bu kıvılcımı aleve döndürmekte usta olan bir mekanizma ayaklanmayı çevre illere ve Almatı’ya kaydırıyor ve işi yağmacılığa dönüştürerek başıboş cahil toplulukları olayın içine çekiyor.
Buna benzer bir kalkışma aynı ilçede bundan tam 10 yıl önce (bağımsızlığın 20. Yıl kutlamaları sırasında) 2011 yılında da denenmiş ama hükümet güçlerinin erken müdahalesi ile olayların büyümesi engellenmişti.
Ama ne hikmetse bu defa hükümet güçleri olayların yayılıp büyümesine engel olmadıkları gibi bunun üstüne bir de Rusya’nın kontrolü altındaki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü güçlerini ülkeye davet etti.
Tüm bunlardan çıkarılması mümkün olan tek sonuç şudur; Rusya, Nursultan NAZARBAYEV’in bölgedeki “Türklüğü ve Türk Birliğini önceleyen” gücünü kırıp, onu etkisiz hale getirmek ve böylece Kazakistan’da yeni bir düzen oluşturmak istedi ve mevcut yönetim de buna yardımcı oldu.
Kazakistan’da yaşananların başka türlü okunma imkanı yoktur.
Bu noktada konunun tarihi köklerine dair kritik bir bilgi daha vermeliyim; Rusların Kazakistan bozkırlarını 1723 yılından başlayan tarihteki ilk istilası da bu bölgedeki Küçük Cüz beylerini ikna edip yanlarına çekmeleri sonucunda gerçekleşmişti.
Tüm bu yaşananlar vesilesiyle bizim de kendimize sormamız gereken sorular var; Türkiye’yi yönetenler neredeler? Bu konuda ne düşünüyorlar? Niçin hiç kimseden ses çıkmıyor?
Hani daha dün Türk Devletleri Teşkilatı Kurulmuştu?
Bu teşkilatın güçlü bir üyesi olmak, Kazakistan’a sahip çıkmayı Suriye’ye sahip çıkmaktan daha yasal kılmıyor mu?
Yoksa sizin de istediğiniz şey Kazakistan’a Türkiye’nin değil Rusya’nın sahip çıkması mıdır?

Feyzullah BUDAK'tan alıntıdır.

Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.