'SİZİ GÖK TANRI'YA İNANMAYA ÇAĞIRIYORUZ!
Bu çağrıyı yapan kişiler bizim Gök Tenğri'ye inanmadığımızı mı sanıyorlar?
Yoksa kendileri Tanrı ile dinin ayrı ayrı kavramlar olduğunun mu bilincinde değiller?
Yukarıdaki iki şıkkın ikisi de bu kişilerin şayet art niyetli değillerse, en hafif tanımıyla, bilgisizliklerini ortaya koymaktadır.
Zira Arapça'da Allah neyi tanımlıyorsa Türkçede Kök (Gök) Tenğri aynı şeyi tanımlamaktadır.
Din; inançlar ve o inançlara ait kurallarının bütünüdür. Tanrı ise bütün bu kuralları koyan öncesiz ve sonsuz olan mutlak kudrettir.
İnsanlık tarihi boyunca çeşitli adlarla çeşitli topluluklara bir çok din gönderilmiştir. Bu dinlerin tamamının ortak özelliği muvahhit (Tek Tanrılı) olmasıdır.
Musa'ya da, İsa'ya da, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'e de gönderilen dinlerin özü ve esası aynıdır. Var olan bir takım değişiklikler hitap ettikleri toplulukların ihtiyaçlarının farklı olmasındandır.
Kuran'a göre Yaratıcı bütün milletlere ve hatta topluluklara elçi göndermiştir. Yani kişioğulları farklı dinlere inanıyor olsa bile bu farklı dinlerin ortak paydası; bir, benzersiz, öncesiz ve sonrasız olan Tanrı'dır.
Zaman içerisinde bazı topluluklar kendilerine gönderilen dini manzumeleri tahrif etmişlerdir. Bunun doğal sonucu olarak Tanrı anlayışlarında da farklılaşmalar olmuştur. Buna rağmen tek Tanrı inancı bu dinlerin en belirgin karakteristiğidir.
Yani Hristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlık birbirinden ayrı dinler olsa da hepsi özünde ve esasında tek Tanrı inancına sahiptirler.
Bunların dışında deizm, teizim gibi inanç sistemleri vardır ki bunlar yine; bir, benzersiz, öncesiz ve sonrasız olan Tanrı'ya inanırlar ancak din adı verilen kurallar bütününü kabul etmezler. Ateistlik ise bütünüyle Tanrı'yı kabul etmemektir. Çoğu zaman deizm ve teizimi ateistlikle karıştırmak gibi bir yanılgıya düşülmektedir.
Hatta bazıları Müslüman olmayan herkesi dinsiz, hatta ateist olarak tanımlamaktadırlar.
Herhangi bir dine inanmamak Tanrı'ya inanmamak değildir.
Türkçülerin önemli açmazlarından olan din konusu hemen her zaman ya yanlış anlaşılmış, ya da yanlış anlatılmıştır. Bazıları özbeöz Türkçe olan Tanrı'yı putperesktlik ifadesi ya da en iyimser haliyle İslam dışılıkla tanımlamıştır. Oysaki yukarıda da ifade ettiğim gibi Arapça Allah neyi ifade ediyorsa Türkçe Kök (Gök) Tenğri aynı şeyi ifade etmektedir.
Arapçada
Allah; İngilizcede
God, Almancada
Godd, Hırvatçada
Bog, Romencede
Dumnezeu, Rusçada
Gor, Farsçada
Hüda olduğu gibi
Türkçe'de de Tanrı demektir.
Bunda yadsınacak ne var?
Yani Romen çingenesi kendi dilinde yaratıcısına Dumnezeu diye yakaracak iş Türk'e gelince Türk kendi dilinde yaratıcısına Tanrı diyemeyecek!?
Dünyanın hiç bir yerinde ve tarihin hiç bir döneminde böyle bir çifte standart ve bir milletin din kisvesiyle kültürel emperyalizme maruz bırakılması ne görülmüş ne de duyulmuş şeydir.
Türkler; içten gelen istekleriyle müslümanca yaşamak istiyor. Lakin garip Türk'e kendince ve Türkçe Müslümanlık yapmayı bile çok görenler O'nu kutsal istismarlarla Araplaştırmaya çalışıyor.
Bizim karşı çıkışımız bunadır.
Biz Türkçüler diğer insanlara göre Müslümanlaşmakla, Araplaşmanın, dindar olmakla dincilik yapmanın farkını fark ediyoruz ve bu tutum ve davranışımızı anlamayan, algılayamayanlar bizi olduğumuzdan başka değerlendiriyor.
Türklüğün değerler bütününe çelişik olmak, Türkçülüğün doğasına ve eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Hem Türkçü olunacak hem de Türk Milletinin değerlerine saygısızlık yapılacak, bu kimin haddine?
Bizim Türkçülük anlayışımızda Türk Milletine ait bütün değerlere saygı duymak esastır. Buna Türk Milletinin dini de dahildir.
Atsız Bey bu konuyu onlarca yıl önce apaçık olarak, bir kanun maddesi gibi, hiç bir tevile gerek bırakmayacak açıklık ve netlikle ortaya koymuş olmasına rağmen hala birilerinin bu konuları toplumda Türkçülüğün yanlış algılanmasına ve değerlendirilmesine, dolayısıyla da iğrenç ve tiksinç görülmesine, sebebiyet verecek söz, davranış ve duruş sergilemeye hakkı yoktur.
Bu tür davranışlar içerisinde olanları iyi niyetli olarak görmüyoruz. Şayet yaptıkları lüzumsuzluk değilse düpedüz Türkçülüğe karşı yanlış algıların yerleşmesini amaçlayan ihanettir.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak bu konularla ilgili tavır ve düşüncemiz açıktır.
Bu konuyla ilgili otağımızda daha önceden Türkçülerin dine bakışı ve yaklaşımı nasıl olmalıdır açıkça yazmışız.
3- ) Türkçülüğün/Türkçülerin dine bakışı ve yaklaşımı :
Türkçülük/Türkçüler Türk Milletine ait bütün milli, dini, tarihi ve kültürel değerlere saygılı olup bir bütün olarak almakta ve kabul etmektedir.
Millete rağmen milliyetçilik insanın başı üzerine yürütülmesi gibi abes ve aykırı bir sapkınlıktır.
Türkçülüğün/Türkçülerin hemen hemen hiçbir sorun yaşamamaları gereken husus dindir.
Zira hem Türkçülüğü devlet felsefesi yapan Başbuğ Atatürk’ün uygulamaları ve hem de Türkçülük Ülküsünün en büyük otoritesi Uluğ Bilge Atsız Ata’nın düşünceleri hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek netlik ve açıklıkta referans kaynağımızdır.
Bakın Türkçülük Ülküsünün en büyük otoritesi Uluğ Bilge Atsız Ata bu konuda neler söylemekte:
"Milleti yapan unsurlardan biri de din olduğuna göre, Türklerin dini üzerinde de durmaya mecburuz.
Hiç şüphe yok ki, Türklerin dini Müslümanlıktır.
Eski dinimiz olan şamanlıktan da bazı unsurlar alarak bir Türk Müslümanlığı haline gelen bu din, on yüzyıldan beri bizim milli dinimiz olmuştur.
Bununla beraber Türk olmak, için mutlaka Müslüman olmaya lüzum yoktur. Çünkü bu günkü Türkler arasında birkaç yüz bin şaman, birkaç yüz bin Hıristiyan ve hatta birkaç bin Musevi Türk (Karaimler)de vardır.
Din ayrılığı yüzünden bunları Türklükten çıkarmaya hakkımız yoktur.
Zaten, Hıristiyan Türkler olan Gagavuzların Türkiye’de yerleşenleri, çoğunlukla Müslüman olmuşlardır. Onlar bunu, Türklüğün vazgeçilmez bir şartı saydıkları için yapmışlardır.
(Nihal ATSIZ, Türkçülüğün Önemli Meseleleri)
Türkçülük Ülküsünün en büyük otoritesi Uluğ Bilge Atsız Ata Beğin ve Başbuğ Atatürk’ün bazı özel durumlar ve özel kişiler için söylemiş ve yapmış olduğu istisnaların cımbızla seçilerek Türk Milletinin dinine saldırma vesilesi yapılması başta Başbuğ Atatürk ve Türkçülük Ülküsünün en büyük otoritesi Uluğ Bilge Atsız Ata’ya hakarettir.
Biz Türkçülerin dinini deruni bir vicdanla yaşayan ve dinin gereklerini yerine getiren dindarlarla bir sorunu yoktur ve olmayacaktır.
Bizim sorunlu olduğumuz ve karşı çıktığımız nokta dinin siyasallaştırılması, bir takım istismarların kılıfı ve sermayesi yapılması, din adıyla Türklerin Araplaştırılmaya çalışılması ve en önemlisi de dini kisveyle Türklüğe karşı ölümcül saldırılar yapılmasınadır.
Kutlu Başbuğ Atatürk ve Uluğ Bilge Atsız Ata’nın kabul ettiği gibi bizler de İslamiyeti Türk Milletinin milli dini olarak görmekte ve kabul etmekteyiz.
Biz Türklüğün diniyle değil kanı ve soyuyla ilgilenmekteyiz. Kim hangi dine inanır, hangi şekilde ibadet eder ve yakarır bunlara karışmayız. Bizim için olmazsa olmaz öncelik Türk soyunun ve kanının korunması ve yüceltilmesi, Türk Milletinin onurlu bir yaşam sürdürerek milli ve manevi kimliğini sürdürmesidir.
Zaten Başbuğ Atatürk'ün Türk devletine temel yaptığı laiklik de bunu öngörmektedir.
TTK.