Gönderen Konu: Türk Tarihçilerimiz  (Okunma sayısı 15420 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Türk Tarihçilerimiz
« : 20 Nisan 2007 »
   Türk Milleti öyle büyük ve ulu bir millettir ki, insan yüz sene yaşasa, yedi yaşında kalemi eline alsa, gece gündüz demeyip yazmaya başlasa ve ilahi bir aydınlık ve bir bilgi kaynağı insanın kulağına durmadan , Türk milletinin Tarihini fısıldasa, iki elin on parmağı ile doksan üç sene durmadan yazsa, yinede Türk Tarihini tam yazdım diyemez.

                                                                                                  Ebu-l Gazi Bahadır Han
   
    Kaynak olarak bazıları İnternetten bazılarını ise Büyük Tarihçimiz Tuncer Baykara'nın kitabından aktarıyorum.


DEV BİR İSİM DEV BİR ÜSTAD İLE BAŞLAYALIM .ZEKİ VELİDİ TOGAN...( 10.12.1890)- (26.07.1970)


     Zeki Velidi Togan, 10 Aralık 1890 tarihinde Başkurt ilinde İsterlitamak'a bağlı Küzen köyünde doğdu. Daha ilk mederse tahsilini yaparken bir yandan da özel Rusça dersleri alıyordu. Öğretmen olan annesinden Farsça öğrenmeyi de ihmal etmiyordu. 1902 yılında orta tahsil için Ütek'e bulunan dayısı Habib Neccar'ın medresesine gitti. Buradaki öğrenimi sırasında Arapça dersler alarak dil bilgisini geliştirdi.

    1908'de köyünden kaçarak Kazan'a gelip burada özel dersler aldı. Bu arada Katanov ve Aşmarin gibi bilginlerle tanıştı. 1909 yılında mezun olduğu Kasımiye medresesine “Türk Tarihi ve Arap Edebiyatı Tarihi Muallimi” oldu. 4 yıl süren bu öğretmenliği sırasında 1911 sonlarında yayınladığı Türk ve Tatar Tarihi adlı kitabı sayesinde meşhur olmaya başladı. Bu eserin iyi yankıları sayesinde Kazan Üniversitesi Arkeoloji ve Tarih Cemiyeti'ne Aza seçildi.

    1913'te Fergane'ye, 1914'te Buhara'ya araştırmalar yapmak için gönderildi. Bu seyahat neticelerine ait hazırlamış olduğu raporlar başta Petersburg Arkeoloji Cemiyeti olmak üzere Kazan ve Taşkent Arkeoloji cemiyetleri mecmualarında yayınlandı. Bu arada Prof. Katanov'un şimdi İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü'nün esas nüvesini teşkil edecek olan kitaplarının Türkiye'ye gönderilmesine vesile oldu.

   Daha sonra Rus Millet Meclisi Duma'da Ufa Müslümanlarının temsilcisi olarak bulunmak üzere Petersburg'a gitti. Bilimsel çalışmalarına siyasî çalışmalarını da eklemiş oluyordu. Bu sırada Bolşevik ihtilâli patlak verince o da Türklerin durumunun düzelmesi için mücadeleye girişti.

   Bolşevik İhtilâli'nden 22 gün sonra 29 Kasım 1917'de Başkurt ilinin muhtariyeti ilan edildi. Örenburg'u 18 Şubat 1918'de işgal eden Sovyetler onu tutukladılarsa da 7 Haziran'da hapisten kaçtı. Başkurt hükümeti kurulduğunda Togan, Harbiye Nazırı oldu. Bundan sonra Lenin, Stalin ve Troçki ile defalarca görüşütü fakat olumlu sonuç alamayınca Türkistan'a çekilip orada mücadeleye karar verdi.

    1920-23 yıllarında Türkistan'da amansız bir mücadeleye girişti ise de başarılı olamadı. Basmacı Hareketi'nin içinde bulundu. Türkistan Millî Birliği'nin kurucusu ve ilk başkanıdır.

    Paris, Londra ve Berlin'deki bir çok Orta-Asya tarihçisi onunla çalışmak istemesine rağmen, devrin Türkiye Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, Fuat Köprülü, Rıza Nur, Yusuf Akçura'nın istekleri sayesinde Türkiye'den davet aldı.

    20 Mayıs 1925'te geldiği Türkiye'de Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Encümeni'ne tayin edilmiştir. O zamanki Ankara'nın kitap açısından yetersiz olması yüzünden kendi isteği ile İstanbul Darülfünun'u Türk Tarihi Müderris Muavinliği'ne tayin edildi.

    Bundan sonra İstanbul ve Anadolu kütüphanelerinde hummalı çalışmalarına başladı. Fakat, 1932'de I. Türk Tarih Kongresi'nde tıp doktoru Reşit Galip'in sunduğu Orta Asya'da iç deniz olduğu ve bunun sonradan kuruduğu konusu hakkındaki tebliğini eleştirince, Togan aleyhine bir kamuoyu oluştu. Kendisine takınılan bu kötü tutum üzerine ülkeyi terk etme kararını verdi. 8 Temmuz 1932'de istifa ederek Viyana'ya gitti.

    1935'te doktora çalışmalarını bitirdikten sonra Bonn Üniversitesi'nde, 1938'de Göttingen Üniversitesi'nde ders verdi. 1939'da Millî Eğitim Bakanı'nın daveti üzerine tekrar Türkiye'ye geldi. İstanbul Üniversitesi'nde Umumî Türk Tarihi Kürsüsü'nü kurdu.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Türkiye'de Sovyetler aleyhine faaliyet ve Turancılık suçundan tutuklanıp mahkeme edildi. 10 yıl hapse mahkum edildiyse de Askerî Mahkeme kararı bozdu ve Togan beraat etti.

     1948'de yeniden döndüğü üniversitedeki görevine ölümüne kadar devam etti. 1951'de İstanbul'da toplanan XXI. Müsteşrikler Kongresi'ne Başkanlık etti. Bu onun bilimsel alandaki şöhretini çok daha artırdı. Zeki Velidi Togan 26 Temmuz 1970'te İstanbul'da vefat etti.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #1 : 20 Nisan 2007 »
          ABDÜLKADİR İNAN

    Kültür tarihimize devlet kuruculuğundan ve istiklâl mücâhidliğinden önce dilbilimci, tarihçi ve halkbilimci olarak geçmiştir. Başkurdistan’ın Çıgay köyünde 1889’da doğmuş ve 1980’lerde Ankara’da ölmüştür. Sağlığında yalnızca beş eseri yayınlanmıştır. Ölümüne yakın günlerde üç bine yakın makalesinden seçmeler yapılarak yayına hazırlanmış ve ilk cildi yayınlanmıştır. Ölümünden sonraki yıllarda da ikinci cildi yayınlanmıştır. Bunlar bin sahifeye yaklaşan hacmı yanında muhtevası ile de Türk milletinin esas ve temel kaynaklarını araştıran, tetkik eden, yorumlayan yazılmamış ve yazılamayacak kadar derin ve tarihî malzemenin yorumları idi.

   Başkurt Türklerinden olan Abdülkadir İnan böylece büyük bir Türk kültür tarihçisi durumundadır. Rusya’nın Çarlık döneminde Troyitsk’de Resuliye ve Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğrenim görmüştü (1914). Resuliye Okulu Müdürü Abdurrahman Resuli ve Rusya Türkleri’nin ünlü yazarı, MUALLİM dergisi yayımcısı Hasan Ali Efendi’nin özendirmesi ile Türk folkloru konusunda çalışmaya başladı. Öğretmenlik görevini sürdürmeye başladığı sıralarda bu konuda geniş bir zamana ve imkâna da kavuşmuştur (1915-1923).

   Rus istilâsına karşı Başkurdistan’ın bağımsızlığını korumak amacıyla girişilen mücâdeleye etkin bir biçimde katıldı. Bir ara Başkurt Eğitim Bakanlığı Bilim Kurulu üyeliğinde bulundu. Başkurt kadınlarının beşik ninnileri, Ruslarla yapılan mücâdeleleri konu edinen destan parçaları gibi folklor malzemelerini toplarken, Zeki Velidî Togan’ın tavsiyesi üzerine çalışmalarını bütün Türk boylarının folklorunu kapsayacak genişliğe ulaştırdı. Türk destanları (özellikle Kırgızlar’ın Manas Destanı) ve Şaman dini üstüne özgün araştırmalar ortaya koydu. Petrograd (-Leningrad) kitaplıklarında çalışırken pek çok bilimsel kitabı Başkurdistan’a getirmişti. Bağımsızlık savaşı sonunda Türkistan’daki komitenin yardımı ile Zeki Velidî Togan ile birlikde Asya’daki Türkler’in yaşadığı bölgeleri dolaştı. İran ve Afganistan’a, oradan da Hindistan’a ve Avrupa’ya geçti (1924).

   Paris ve Berlin’deki bilimsel çalışmalarına, Türkiye’ye geldikten sonra asistan olarak girdiği Türkiyat Enstitüsü’nde devam etti. Zeki Velidî Togan ile Yeni Türkistan dergisini (1927) çıkardı.

   Halk Bilgisi Haberleri (1928) dergisinin yayımına katıldı. Türkiye Halk Bilgisi derneği’nin bilimsel komisyonu üyesi iken Erzurum ve Hasankale’de folklor araştırmaları yaptı. Birinci ilmî seyahate ait rapor (1930) bu dönemin ürünüdür. “Yeni Türk” dergisinde ve “Azerbaycan Yurtbilgisi” ile zamanının hemen bütün Türkçü/Milliyetçi dergilerinde pek çok değerli araştırmaları yayınlanmıştır. Çok verimli bir kalemi ve kafası vardı. Şimdiki Türk Dil Kurumu’nun ilk şekli olan ve hemen hepsi de büyük Atatürk’ün istekleri doğrultusunda kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nde vazifeler aldı. Birincisinin ilk umumî kâtibliğini üstlendi. Ruşen Eşref ve Maarif Vekili Reşid Galib’in daveti üzerine Ankara’ya gitti.

   Cemiyette ihtisas kâtibi olarak görev aldı. İlmî komisyon ve kılavuz kolu çalışmaları üyesi iken pek çok defa Atatürk ile görüşmüş, Atatürk’ün dil konusunda yaptğı toplantılara ve çalışmalara katılmıştı.

   Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulurken (1935), Atatürk kendisinden fakültede doğu Türk lehçelerini incelemesini ve bu konuda ders vermesini istedi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde 1944’e kadar profesörlük yapan Abdülkadir İnan, Türk lehçelerinin özellikleri ve tasnifi Türkolojinin tarihçesi, Orhon ve Yenisey yazıtları, Kırgızcanın genel özellikleri ve Manas Destanı gibi konularda dersler verdi. Bu dersleri de “Türkoloji ders Hülâsaları” adlı kitabında toplayarak yayınladı (1936).

   Ayrıca Güneş Dil Teorisi üzerinde de durmuş, bu teorinin temel özelliklerini ve kurallarını açıklamış, bazı Türkçe ve Islavca kelimeleri bu teoriye göre çözümlemişti. 1944 yılında unvan ve kadrosu kaldırılan İnan tercüman ve okutman olarak 1955’e kadar görevde kaldı.

   Bu arada Türk Dil Kurumu’nda başuzman olarak da çalışıyordu. Şaman dininin genel özelliklerini belgesel olarak ortaya koyuyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı Danışma Kurulu’nda çalışırken Kur’an-ı Kerim’in Türkçe çevirileri üzerinde önemle duran, hurafelerin kökeni üzerinde bir araştırma da yazan İnan, 1964’den sonra Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nde uzman olarak çalışmıştır.

   Onun 1980’lerdeki ölümüne kadar Türk kültür tarihinin çok önemli ve bilinmeyen konularında durmadan çalıştığına arkasında bıraktığı birbirinden emsalsiz eserleri en güçlü tanıklardır. Eserlerinin ve makalelerinin sayısı binleri buluyor.

NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #2 : 20 Nisan 2007 »
      OSMAN TURAN

   1914 yılında, Trabzon'un Çaykara kazasının soğanlı köyünde doğdu. Kuranoğlulları adı ile anılar bir aileden gelmektedir. Babası, Birinci Cihan Savaşında Kafkas Cephesinde şehit olan Hasan Ağadır. Osman Turan, ilk okulu Çaykara'da, Liseyi Trabzon ve Ankara'da bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinden 1940'ta mezun oldu. "On iki Hayvanlı Türk Takvimi" adlı eseriyle doktor oldu. Doktora jürisinin başkanı Prof. Dr. Fuat Köprülü idi. 1944 'de doçentliğe, 1951'de de profesörlüğe yükseldi. 1948'de Paris'te toplanan Şakiyatçılar Kongresine "Selçuklu Türkiye'sinde Toprak Hukuku" adlı tebliği ile katıldı. 1948-1950 yılları arasında Londra ve Paris'te incelemeler yaptı. 1954 yılında Trabzon'dan milletvekili seçildi. Milletvekilliği 27 Mayıs 1960'a kadar sürdü. Yassıada'da 17 ay tutuklu kaldı. Beraat etti. 1964'te Adalet Partisi Genel başkan Yardımcısı seçildi. 19657e tekrar Trabzon'dan milletvekili oldu, 1969'da siyasetten çekildi. 1972'de emekli oldu. 17 Ocak 1978'de öldü.

   Prof. Dr. Osman Turan, meslektaşları "Ciddi ilim adamı formasyonu, sağlam karakteri, yüksek medeni cesareti, doğruluğu ve tok sözlülüğü, çok geniş fikri ihata kabiliyeti, Türklükle ilgili geniş ve sağlam bilgisi, muktedir kalemi ile tanınmış bir ilim adamı" olarak tarif ediyorlar.

   Prof. Dr. Osman Turan, İngilizce, Fransızcı, Arapça ve Farsça biliyordu.

   Türk Ocaklarını Genel merkezinin Ankara'ya nakli üzerine 1959'dan yapılan Kurultayda Genel Başkan oldu. Türk Yurdu Mecmuasını yepyeni bir muhteva ve ruhla çıkardı. Türkiye'nin en çok okunan fikir dergisi yaptı. Yassıadaya sevk edilince bir süre Türk Ocaklarından ayrı kaldı. 1966 da Hamdullah Suphi Tanrıöver'in ölümü üzerine yapılan kurultayda Prof. Dr. Osman Turan'ın Genel Başkanlığı döneminde Türk Ocakları her bakımdan şahsiyetini kazanmış, itibarlı, fikir ve kanaatleri cemiyetin her kesiminde kabul gören bir kuruluş olarak vasıflandırıldı.

     ESERLERİ

Dünya çapında bir Selçuklu tarihi mütehassısı olan Prof. Dr. Osman Turan'ın yüzlerce makalesinin dışında şu eserleri vardır:
"On İki Hayvanlı Türk Takvimi (1941),
 Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti (1965),
Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi (iki cilt) (1969),
 Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi (1973),
Selçuklular ve İslamiyet (1971)
Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar (1958),
Selçuklular Zamanında Türkiye (1971),
Türkiye'de Manevi Buhran Din ve Laiklik (1964),
Türkiye'de Komünizmin Kaynakları (1965)
Vatanda Gurbet (1980),
Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları (1980)"
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #3 : 20 Nisan 2007 »
BİR BAŞKA DEV İSİM MEHMET FUAT KÖPÜRÜLÜ (1890-1966)

   Fuat Köprülü 4 Aralık 1890’da İstanbul’da doğdu. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelmektedir. Ayasofya Rüşdiyesi’ni ve Mercan İdadisi’ni bitirdikten sonra Hukuk Mektebi’ne devam etti (1907-1910), burada özel Fransızca dersleri aldı. Ancak, asıl ilgisini çeken edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bıraktı.

   1909’da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini 1913’e kadar Mehasin ve Servet-i Fünun dergilerinde yayımladı. Bu yıllarda “Milli Edebiyat” ve “Yeni Lisan” akımlarına karşıydı. 1910’dan sonra İstanbul’un çeşitli okullarında Türkçe ve edebiyat okuttu, liselerin edebiyat programını düzenledi. Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsedi; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar indi, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceledi. 1913’te, Halit Ziya Uşaklıgil’den boşalan İstanbul Darülfünunu Türk Edebiyatı Tarihi müderrisliğine getirildi. Aynı yıl Bilgi dergisinde Türk edebiyatının hangi yöntemle incelenmesi gerektiğini tartışan “Türk Edebiyatı Tarihinde Usul” adlı yazısı çıktı.

   1919’da uluslar arası ün kazanmasını sağlayan ilk büyük yapıtı Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar’ı yayımlandı. 1923’te Edebiyat Fakültesi dekanı oldu, Türkiye Tarihi adlı kitabını çıkardı. 1925’te Türkiyat Mecmuası’nı çıkarmaya başladı, ünü giderek dünyaya yayıldı, birçok uluslar arası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı. 1928’de Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi. 1931’de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası’nı çıkarmaya başladı; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi’ni çıkardı. 1933’te ordinaryüs profesör oldu, İstanbul Üniversitesi’nde birkaç kez dekanlık yaptı. 1934’te siyasete atılarak Kars milletvekili oldu. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ’yle Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders verdi. 1935’te, Paris’te Türk Tetkikleri Merkezi’nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L’Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırdı. Heidelberg , Atina ve Sorbonne üniversitelerince onursal doktorluk sanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941’den sonra İslam Ansiklopedisi’nin yayımına katıldı. 31 Mayıs 1935'te yapılan Genel Seçimlerde Kars Milletvekili oldu. 1943'e kadar hem Milletvekilliğine, hem de İstanbul ve Ankara Üniversitelerindeki görevlerine devam etti.

   12 Haziran 1945'de siyasî yayınlarından dolayı CHP'den ihraç edildi. 7 Ocak 1946'da Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti yi kurdu. Demokrat Parti iktidara gelince dışişleri bakanı oldu. 1956’ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye’nin NATO’ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957'de Demokrat Partiden resmen istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. 1960’tan sonra 6-7 Eylül Olaylarıyla ilişkilendirilerek tutuklandı, dört ay Yassıada’da kaldı. 27 Mayıs 1960’tan sonra Yeni Demokrat Parti yi kurdu. Ancak parti pek ilgi görmedi. Amblem olarak seçtiği "Kıratı" Adalet Partisi ’ne bırakarak siyasi yaşamdan ayrıldı. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır.

    Mehmet Fuat Köprülü 28 Haziran 1966’da İstanbul’da, bir trafik kazası sonucu, kaldırıldığı Baltalimanı Hastanesi’nde öldü. Çemberlitaş’taki Köprülü Türbesi’nde babasının yanına gömüldü.

          Başlıca Eserleri


Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
Nasrettin Hoca (1918-1981)
Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
Türkiye Tarihi (1923)
Bugünkü Edebiyat (1924)
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyatı’nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu (1959)
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)
 
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #4 : 20 Nisan 2007 »
     BOZKURT GÜVENÇ

     Samsun’da doğdu (1926). Bir asker ailesinin çoğu olarak, ilk ve ortaokul yılları boyunca, Anadolu’yu dolaşıp yurdun değişik yörelerini tanımak olanağını buldu. Kabataş Lisesi’nden sonra ıTÜ’ye devam etti (1944-45). Mimarlık öğrenimini ABD’de tamamladı (1950). Melda Sunay ile evlendi (1952). Demokrasiye geçiş (DP) döneminin eğitim, felsefe ve yabancılaşma sorunlarıyla ilgilendi. Kalkınıyoruz - Geriliyoruz tartışmaları arkasında, Ne oluyoruz? sorusuna yanıt aradı (1958-61). Kültürün değişen bir varlık alanı olduğu gerçeğini, Columbia Üniversitesi’ndeki insanbilim derslerinde öğrendi (1962-63). Hacettepe Üniversitesi’nde ınsanbilim Bölümü’nü kurdu; doçent (1969), profesör (1977) ve emekli oldu (1993).

ESERLERİ

Güvenç’in yayımlanmış araştırmaları insan, kültür, eğitim ve değişim sorunlarında toplanıyor: Türkiye Demografyası (HÜ 1971), Sosyal Kültürel Değişme (HÜ), ınsan ve Kültür (Remzi 1991), Kültür Sorunu (Remzi 1985), Japon Kültürü (1992), Eğitimi (1991), Mantık ve Metot (AÜ 1992), Üniversiteye Geçiş (ÖSYM 1992). Yazarın Erich Fromm’dan (Özgürlük Sorunu, Özgür ınsan), Octavio Paz’dan (Yalnız Dolambacı, Cem), Ben Ferrington’dan (Darwin Gerçeği, Çağdaş), Will ve Ariel Durant’dan (Tarihten Dersler, Cem) Calvin Wels’ten (ınsan ve Dünyası, Remzi) gibi çevirileri var. Bozkurt Güvenç, Türk Kültür Tarihinin Kaynakları üzerinde yaklaşık on yıl süren son çalışması TÜRK KıMLığı adıyla sunuyor. Güldüşün Fıkraları,İnsan ve Kültür.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #5 : 20 Nisan 2007 »
SADRİ MAKSUDİ ARSAL:1879-1957


   1879 yılında Rusya sahasındaki Kazan diyarında doğmuştur.Önce medrese eğitimi almış ,sonrasında Kırımd'daki yeni usul mekteplerde eğitimini tamamlamıştır.19. yy. sonlarında  Pris'e giderek Hukuk fakültesi 1906'da bitirmiştir.Sonrasında ülkesine dönerek , halkının uyanış hareketine katıldı.

      Sadri Maksudi , 1917 ihtilalinden sonraki dönemde, Kazan halkının haklarını korumak üzere çabaladı.Teşekkül eden İdil-Ural devletçiğinde etkili görevler üstlendi.Fakat sonrasında Avrupa'ya ve oradan da Türkiye'ye geldi....1925 sonrasında Ankara kladdı ve açılan Ankara Hukuk fakültesinde  öğretim üyesi oldu.

    Arsal ,Türk Ocağı bünyesinde teşekkül eden Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşunda  da etkili oldu.Atatürk'ün yakın çevresine girdi.1930'dan itibaren önce Şebinkarahisar, sonra da Giresun Mebusu olarak TBMM'ye  girdi.(1930-38).Ayrıca Türk Tarih Tezinin oluşumunda  önemli katkılar yaptı.Ancak bu tezin esası , 1932 Tarih Kongresinde , Zeki Velidi Togan'ın ağır eleştirisine uğramıştır.

    Sadri Maksudi ayrıca Türk dili ile de ilgilendi.Onun kaleme aldığı Türk Dili İçin adlı esere Atatürk önsöz yazmıştı.1939'da İstanbul'a döndü;1941'de Ankara Hukuk Fakültesine tayin edildiyse de 1944'den itibaren İstanbul Ünüversitesi Hukuk Fakültesi'nde görevlidir.1950'de DP'den Ankara Millet Vekili oldu , 54'den sonra İstanbul'a döndü ve 20 Şubat 1957 senesinde vefat etti.


      Hukuk eğitimi almış , sosyoloji ile ilğileniş , tarihide sevmiştir.Genelde bir tarih kitabı gibi yazdığı Türk Tarihi ve Hukuk adlı eseri yanında Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları adlı eseride dikkate değerdir.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #6 : 20 Nisan 2007 »
EMEL ESİN :1914-1987


    Müfide Ferit Tek ile Ahmet Ferit Tek'in  evladı olup , mükemmel bir eğitim sonrası Plevne gazilerinden İbrahim Beğ'in oğlu Sayfullah Esin ile evlenmiştir.SSeyfullah bey , diplomat olup , birçok yerde de önemli görev yapmış ,Emel Hanımda onunla beraber dünyayı dolaşmıştır.Hemen bütün modern dilleri bilirdi.Ayrıca bilğin kişilerin yanında da bulunmuştur.Böylece Zeki Velidi Togan başta Necati Lugal ve Muhammed Hamidullah da onun hocaları arasındadır.


     Türk sanatı ve kültürü konusundaki araştırmaları  mükemmeldi.Geniş imkanları ile dünya yayınlarını takip eder , bu sebeple yazdıkalrı dünya ilim aleminde takdir edilirdi.Emel Esin , Türk Kültürü El Kitabı çalışmalarında Zeki Velidi Toğan'ın ölümüne kadar onun en önemli yardımcısı oldu.Toğan'ın vefatından sonra bayrağı bir süre elinde tutmuş , bazı yayınlkarda bulunmuştur.Atatürk Kültür Merkezi üyesi olarak da yararlı işler yapmıştır.

    Emel Esin Hanım'ın en önemli eserleri şunlardır:

   İslamiyet Öncesi Türk Kültür Tarihi ve İslama Giriş
   Türk Kozmolojisine Giriş
   Türk Sanatında İkonografik Motifler
   Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu 
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #7 : 20 Nisan 2007 »
YAŞAYAN SON BÜYÜK DEV İSİM... HALİL İNALCIK(1916 - .... )


Dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İnalcık, 26 Mayıs 1916’da İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluğu hep savaş yıllarında geçen İnalcık, 1924 yılında, ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti ve ilkokulu burada, Gazi İlkokulu’nda bitirdi. Babası Seyit bey ailesini bırakıp Mısır’a yerleştiği için Halil İnalcık’ı annesi büyüttü. Ortaokulda yatılı olarak Sivas Öğretmen Okulu’na verilen İnalcık, 1932 yılında ise Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’na nakledildi. Burada, fizik dalında Nusret Kürkçüoğlu, edebiyat dalında ise edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı gibi ünlü hocalardan ders aldı.

1935’de, öğretmen okulundan mezun olduktan sonra, Atatürk’ün tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başladı. İnalcık, üniversite eğitimi sırasında da dönemin önemli isimlerinden der aldı. Bunlar arasında Fuad Köprülü, Şemsettin Günaltay, Muzaffer Göker, Yusuf Hikmet Bayur gibi isimleri sayabiliriz.

Ortaçağ tarihi derslerini aldığı Köprülü, İnalcık üzerinde büyük bir etki bıraktı ve meslek yaşamı boyunca kendisine örnek oldu. İnalcık, 1940 yılında mezun olduktan sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kaldı ve Yakınçağ Tarihi Bölümü’nde asistan oldu. Bu arada Şevkiye Hanımla evlendi ve 1948 yılında Günhan adlı çocukları dünyaya geldi.

“Tanzimat ve Bulgar Meselesi” başlıklı doktora tezini iki yıl içinde tamamladı ve doktora payesini aldı. İnalcık’ın İstanbul arşiv belgelerinden derleyerek hazırladığı bu çalışması, Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Belgelere dayanarak hazırlanmış bu tez büyük ilgi uyandırdı. Öyle ki o sırada dekan olan Enver Ziya Karal’ı Bulgar elçiliğinden bir heyet ziyaret etti ve bu tezin Bulgar tarihine yaptığı katkılardan dolayı tebriklerini sundu. Bu da, İnalcık’ın ileride birçoklarının kabul edeceği tarafsız ve doğru tarih yazımı konusundaki hassaslığına bir örnek oluşturdu.

Bu tezi için şunları söylüyor İnalcık:
“Arşivlerde 1432 yılına, II. Murat devrine ait bir tımar defteri buldum. Bu, arşivimizdeki en eski defterdir. Onu 1954’te neşrettim. Bu Arnavutluk’a ait bir defterdi ve Arnavutluk tarihine yönelik çok önemli sorunları çözmemize yardımcı oldu. Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam, bunu Türk arşivlerine borçluyum. Bu arşivler çok mühim ve çok zengindir. Sosyal bilimlerle uğraşan Türk bilim adamları bu arşivler sayesinde önemli çalışmalar yapabilirler ve Türkiye’nin sosyal bilimlerdeki başarısı bizi Fransa’nın yanına yerleştirir. Fakat zaman zaman arşivlerimizin yönetiminde anlaşılmaz bir düşünce hakim oluyor. Vesikaların tamamını alamayacağımız söyleniyor. Son olarak, 1989 yılında defterlerin fotokopilerinin tam olarak çıkışı yasaklandı. Bugün bunların ancak üçte birini alabilirsiniz. Eskiden bu kural geçerli olsaydı ben Tanzimat ve Bulgar Meselesi başlıklı tezimi ortaya çıkaramazdım. Bu vesikaların açıklığı sayesinde bütün dünya çarpıtmalardan kurtulmuş hakiki tarihimizi öğrenecektir. Vaktiyle, Köprülü’nün Dışişleri Bakanı olduğu zamanlarda tam açıklık vardı. Macarlar kendileri ile ilgili defterlerin fotokopilerini aldılar ve Macarca’ya tercüme ettiler. Macarlar bugün kendi kayıtlarında Türkler aleyhine olan bölümleri düzeltiyorlar. Macar tarihini yalnızca Macar vesikaları ile yazarsanız çok düşmanca sonuçlara varırsınız, ama Türk vesikalarını da kullanırsanız daha dengeli bir tarih ortaya çıkar. Bunu böyle yapmamak bizi Türk tarihinin gerçeklerini öğrenmekten alıkoyar.”


İnalcık, tarihçilik anlayışını Fransız Annales ekolu doğrultusunda tanımlar ve çalışmalarını temelde bu bağlamda sürdürür. Bunun en önemli örneğini 1977 yılında Fernand Braudel Araştırma Merkezi’nde Immanuel Wallerstein’ın düzenlediği uluslararası bir konferansta sunduğu bir bildiride görmek mümkündür. İnalcık, bu bildiride Annales yönteminin Osmanlı ekonomik ve sosyal tarihine bakışta kökten değişiklikler getirebileceğinden nasıl yararlı olabileceğinden söz eder. UNESCO’nun çıkarmayı tasarladığı “Dünya Tarihi” adlı kitapta kendisine görev verilmesi, onun tarihçiliğine olan uluslararası saygının bir işareti sayılabilir.


İnalcık, Türk tarihçilerine şu öğütlerde bulunuyor:
“Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.”


Halil İnalcık’ın iyi bir tarihçi olmasındaki en önemli nedenlerden biri de bildiği yabancı dillerdir şüphesiz. İngilizce, Almanca, Fransızca’yı çok iyi okuyabilen İnalcık, Arapça ve Farsça’yı da kullanabiliyor ve bir sözlük yardımıyla okuyabildiği diller arasına İtalyanca’yı da katabiliyor. Bu, kaynakları araştırmaları için kullanmamasına ve yabancı dillerde yayın yapmasına olanak sağlıyor. İnalcık, sayıları yüzleri geçen makale ve kitaplarıyla dünya tarihçiliğinde seçkin bir yer yapmıştır. Başarısının göstergeleri aldığı ödüllerin çok üzerinde. Bunlar arasında Rockfeller Vakfı, Türk Tanıtma Vakfı, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı, Sedat Simavi Vakfı, Dışişleri Bakanlığı Yüksek Hizmet, Kültür Bakanlığı Sanat ve Kültür Büyük Ödülleri sayılabilir.


İnalcık’ın başarılarının bir başka göstergesi de aldığı fahri doktora payeleri. Boğaziçi, Uludağ, Selçuk, Atina, Kudüs İbrani ve Bükreş üniversitelerinden doktora payeleri onun başarısının uluslararası platformda da takdir edildiğini gösterir. İnalcık, 1986’da Amerikan Akademisi’ne, 1993’te British Academy’e üye seçildi ve böylece uluslararası alanda seçkin bir yer alan ilk tarihçimiz oldu. İnalcık, iyi bir araştırmacı olmasının yanında yetiştirdiği öğrencilerle de Türk tarihçiliğine değerli katkılarda bulunuyor.


“Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstad var: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki usta Türk tarihçiliğine getirdikleriyle bir yön vermiştir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için, Osmanlıca’ya hakim olmak, bunun yanında batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”


İnalcık, 1972’de otuz yıl ders okuttuğu Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden emekli olunca, Chicago Üniversitesi tarih bölümüne davet edildi. Burada on beş öğrenci yetiştirdikten sonra 1986 yılında ikinci kez emekli oldu.


Halil İnalcık, çok çeşitli üniversitelerde sürdürdüğü meslek yaşantısına 1993 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde devam ediyor ve bu üniversitede lisansüstü bir tarih bölümü kurmaya çabalıyor. Dört uzmanla birlikte hazırladığı eseri “An Economic and Social History of Ottoman Empire” bugün dünya üniversitelerinde el kitabı haline gelmiştir. İnalcık bu eserle, Osmanlı Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıtmakla övünüyor.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #8 : 20 Nisan 2007 »
İBRAHİM KAFESOĞLU:1914-1984

 1914 senesinde  Burdur'un Tefenni ilçesinde doğmuş olan Kafesoğlu, İzmir Mualim Mektebini bitirerek ilkokul öğretmeni olmuştur.Gazi Eğitim Enstitüsü'nü kazandığı günlerde Ankara'da yeni açılan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kayıt oolmuş ve bitirmiştir.Fakültesinde İlmi yardımcılık yapan Kafesoğlu 1941-43 arasında askerliğini yapmış, sonrasında Doktora yapmak üzere Macaristan'a gönderilmiştir.Sadece bir ders yılı Budapeşte Üniversitesinde devam eden Kafesoğlu , İkinci Cihan harbi şartları dolayısıyla 1945 Nisanında Türkiye'ye dönmek zorunda kalmıştır.Edebiyat Fakültesi Ortaçağlar kürsüsüne asistan olarak giren Kafesoğlu , Mükrimin Halil Yınanç ile doktorasını tamamlamıştır."Sltuk Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu  Devleti".


     Kafesoğlu Doçentlik çalışması olarak Türk Tarih kurumuca yayımlanan Harezmşahlar Devleti Tarihi'ni kaleme almıştır.Vir ara Zeki Velidi'in bazı görüşlerini eleştirmişti.1957'de Erzurum Atatürk Ünüversitesinin kuruluşunda yer aldı.1959 Ekiminde İstanbul Ünüversitesi Edebiyat Fakültesi Umumi Türk Tarihi kürsüsüne geldi.Böylece 1970'e kadar Togan ile aynı yerde çalıştılar.

       Kafesoğlu,Türk kültürünü araştırma Enstitüsünün en faal üyelerinden birisi olup , Türk Kültürü dergisinin en verimli yazarlarındandır.Türk tarihinin kültür konulşarına el atmış, önceleri  Bozkır Kültürü diye adlandırdığı çalışmalarını daha sonra genişleterek Türk Milli Kültürü adıyla yayınlamıştır.Önceleri Türk Tarih Kurunu'ndan uzak tutulmuş , fakat 1983 deki yeni düzenlemenmesinde üye olmuştu.1983'dew emekli olmuş, 17 Ağustos 1984'de vefat etmiştir.

     Eserleri Şunlardır.
1- Macaristan Tarihi,
2- Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
3- Selçuklu Alesinin Menşei Hakkında,
4- Harzemşahlar Tarihi,
5- Türkler ve Medeniyet,
6- Malazgirt Meydan Muharebesi,
7- Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri,
8- Eski Türk Dini,
9- Selçuklu Tarihi,
10- Sultan Melikşah
11- Türk tarih ve Kültürü,
12- Tarih (Lise I ve II. sınıfları için),
13- Türk Millî Kültürü
14- Kutadgu Bilik ve Kültür Tarihimizdeki Yeri
15- Atatürk İlkeleri ve Dayandığı tarihî temeller
16- Türk-İslâm Sentezi.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253
Ynt: Türk Tarihçilerimiz
« Yanıtla #9 : 20 Nisan 2007 »
UNUTULMAZ OSMANLI TARİHÇİSİ İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI (1888-1977)

   1888'den , 1977 'ye kadar uzun bir ömür süren İsmail Hakkı, bir dönemde " Tarih" denince akla gelen kitapların yazarıdır.İstanbul Darülfununu Edebiyat Fakültesini bitirmiş, 1912'den itibaren idadilerde tarih öğretmenliği ve idarecilik yapmış, daha o zamanda bazı eserlker kaleme almıştır.Cumhuriyetten sonra da yazmaya devam etmiş, Türk Tarih kurumu''nun kuruluşuna katıalrak orada çalışmıştır.1927'de Balıkesir Millet vekili olmakla beraber, hayatı daha çok tarih eserleri yazmakla geçmiştir.Dil ve tarih Coğrafya fakültesi açıldıktan sonra da hem orada hemde İstanbul'daki Edebiyat Fakültesi tarih bölümünde ders vermiştir.

    Uzunçarşılı, Türk tarih kurumunun kendisine ısmarladığı kitapları süratle kaleme almıştır;Beylikler döneminin sosyal tarihi gibi.Bu arada onun asıl şöhretini E. Ziya Kartal ile birlikte yazdıkalrı OSMANLI TARİHİ adlı eseri getirmiştir.4 cilt fakat 6 kitap halinde sunulmuştur.

     Uzunçarşılı , doğrudan Türk kavramıyla ilğili çalışmalara girmedi.Fakat Türklüğün bir gururu olan Beylikler ve Osmanlı dönemleri hakkındaki ,arşiv belgelerinden de yararlanarak hem pek çok araştırma kaleme aldı hemde Osmanlı Devletini 1789 senesine kaadar tarihini yazdı.

      Öz be Öz Türk oğlu olan bu tarihçimiz, ölene kadar Türk tarihçiliğine yararlı olmaya devam etmiştir.Ölümsüz eseri genç nesillere Osmanoğullarını anlatacaktır ve her zaman Tarih Üstad'ı olarak kalacaktır.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...