Sayın giray-han Atsız Ata böyle demiş diyerek konuyu kestirip atmak biraz konuyu irdelemeye uzak kalmak anlamına gelmiyor mu? Evet Atsız Ata öyle demiş ama bugün ortada bir gerçek var. Gerçeği görmezden gelmek veya bu gerçeğin temsilcilerini topyekun yok saymak, reddetmek olumsuz da olsa bazı gelişmeleri görmemizi engellemez mi?
Anlaşılmadı ise daha açık yazayım. Türkçü düşünceye sahip olanları İsrail'İn kucağına iten sebepler nelerdir? Türkiye Türkçüleri olarak olumsuz bulduğumuz bu konuda bizler neler yapabiliriz? Bu gelişme çok uzaklarda değil hemen yanı başımızda.
Türkçülük, sınırlarla dar alana hapsedilecek bir düşünce olmadığına göre bizi ilgilendirmesi gerekir diye düşünmüştüm ama verilen yanıtlara bakıyorum da ister istemez bir hayal kırıklığına uğradığımı hissediyorum.
Türkçü düşünceye sahip olan birisi İsrail'in kucağına oturmaz, oturamaz. Oturuyorsa şayet, bu o kimsenin cehaletinden kaynaklanan bir durumdur. Buna karşı en iyi ilaç ise bilgidir. Bir Türkçü'nün İsrail'e karşı olan tutumu bir ümmetçi kadar düşmanca olmasa da, dostane hiç bir zaman olamaz.
Çıfıtlara karşı dostane bir tutum göstermenin akıla mantığa sığar bir tarafı da yoktur. Çünki çıfıtlar şu ana dek bize zerre yardımı dokunmamış bir millet olarak, bugün devletleri var iken de yardımları yoktur.
Gerçi bu ülke ile ihracat ve ithalatımız vardır, ama bu sanki Çin ile iktisadi ilişkilerden dolayı dost olduğumuz gibi bir sonuç çıkarmakla benzerdir. Ama Çinliden farklı olarak, çıfıt daha hala bugün içimizde gezen sinsi bir düşmandır. Selanikli Sabetay Zevi'nin evlatları daha hala bugün aramızdadır. Bunlar yeri geldiğinde vatansever geçinen, yeri geldiğinde de Türk düşmanı olan tipten insanlardır. Halide Edip Adıvar gibileri, Yeni Turan diye kitaplar yazıp, Amerikancılıkla ün salmışlardır. Bu kimseler vaktinde ordumuzun bünyesinde bile bulunmuşlardır. Hepsini tespit etmek elbette mümkün değildir. Ama yüce Başbuğ Atatürk'ü bir yahudi dönmesi diye kendi kaynaklarında gösterip, oradan buradan ün çalmaya çalışan çıfıtlarla elbette bir dostluk bünyesinde birleşmek mümkün değildir.
Bu tür düşüncelerde olan kandaşlarımız var ise, yanlış yolda olduklarını kendilerine anlatmak gerekir.
Ama şöyle de bir şey vardır ki, çıfıt ehli, bir çok yönden de örnek alınacak tavırlar sergilemektedir. Soylarını korumaları, dünyanın neresinde olursa olsun, birbirlerini tutmaları, ve türlü zahmetlere katlanıp, yıllar boyu dağınık yaşadıktan sonra bir ülke kurmaları, bize köpek çıfıt'ın yapabilceklerini gösterdikten sonra, biz yüce Türklerin niye bunları yapamadığı konusunda aklımıza soru işaretleri getirmelidir.
Çıfıtlar aynı anda ibretliktir. Çünki yıllar boyunca diğer milletlerin boyunduruğu altında yaşamış, ikinci dünya savaşı esnasında kırılmış, ama bir şekilde tekrar küllerinden doğmuşlardır. Büyük imparatorlukların mirasçısı, fevkalade bir maziye ve şuura sahip olan Türk'ün bunu yapamayışı asıl bizi uğraştıran şey olmalıdır.
Ama yine de hiç bir şekilde Atsız Ata'nın "bütün milletlerin ortak düşmanı" olarak adlandırdığı bu ırk ile gereğinden fazla muhatap olmamak en doğrusudur.