aslında bu daha önc yazmış olduğum bir makaledir. Konumuzla biraz alakalıdır, okuyan arkadaşlarıma (gürturk) yetersiz gelirse INKILAP ve CUMHURİYET TARİHİ hakkında daha detaylı bir yazı kaleme alabilirim. Yada Türk dili hakkında bilgi sahii değilse bazı arkadaşlarımız (gürtürk) Türk dilinde eklerin ne manaya geldiğini, hangi ekin ne mana taşıdığı, Güzel Türkçemizin nazıl yozlaştığını, Türk tarihinin Atatürk ile başlayıp Atatürk ile bitmediği konularında yazı kaleme alırım. yada bu konularda bizlere yardım edebilecek Türkçü Akademisyenlere danışalım. Ama bunlardan en önemlisi Seviyeli Olalım. Hele Bir TÜRK ün kaleme aldığı bir FİKRE.... Selam ve Dua ile Tanrı Bizi Korusun....
Onlar 2nci Cumhuriyetçi, Ya Siz!
..’’Biz Osmanlı’nın Ekmeğini Yedik, Suyunu İçtik. Osmanlının Kışlasında Yetiştik Ona ihanet Edemeyiz.’’ Bu ifadeler Erzurumlu Kazım Karabekir Paşanın Fikir ayrılığının cümleleriydi. Bu büyük savaşçının silah arkadaşlarından biri olan Rauf Orbay ise o yıllarda ‘’Cumhuriyet, birkaç kişinin arzusuyla alelacele kabul edilemez’’ diyordu. Tehlikenin farkında olan bu savaşçılar Cumhuriyet fikrinin İsmet İnönü’nün başının altından çıktığının ve Mustafa Kemal Paşa’nın aklını çeldiğinin farkındaydılar.
Cumhuriyet için ‘’İyi mi oldu/Kötümü? Sorusu karmaşık bir yapı taşır. Cumhuriyetin alelacele kabul edilmiş olması hiç kuşkusuz eksiklerini de getirecek ve geleceğe sorunlu gebe kalacaktı. Ve öyle oldu da.. (Darbeler, Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Anayasa Kitapçığı, Bağımsızlar, Kürt Sorunu, PKK, Devalüasyon, 35Bin Şehit, İrtica, Baş Örtüsü, Rahat Hazır Ol gibi )
Peki 2nci Cumhuriyetçiler kimler? Sorusunu cevaplayabilmek için 1nci Cumhuriyetçileri ayıklayalım. 1nci Cumhuriyetçiler hiç kuşkusuz askeri deha Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisini benimseyenlerdir. 2nci Cumhuriyetçiler de her ne kadar Atatürkçü gözükse de despotlukları, totaliter yapıları, Türkçülük ve İslam’a karşı takındıkları ateistçe yönetişleri, siyasi çizgileri vb. aslında İnönücü olduklarını ispatlar.
Atatürk rahatsızlığından dolayı İstanbul’da iken İsmet İnönü ile 2 yıl boyunca hiç görüşmemiştir. İnönü bu süre içerisinde planlar yapıyor, ikinci adam olmanın verdiği rahatlığı kullanırken, rahatsızlığını da kendisini Milli Şef ilan etmesi ve Atatürk’ün ölümünün ardından resmi dairelerden ve paralardan Atatürk’ün resimlerini indirip, kendi resimlerini yerleştirmesiyle sergiliyordu.
2nci Cumhur İnönü 12 yıllık cumhurbaşkanlığı dönemince akıl almaz kararlar alıyor ülkeyi girdaba sokuyordu. Kazım Karabekir Paşayı İstanbul Millet Vekili seçtirip TBMM Başkanı olmasını sağlayarak ‘’suçlu ben değilim, başkaları’’ demeye getirerek tepkileri azaltıyor ve Anadolu insanının sempatisini kazanmaya çalışıyordu. Tabi bu süreç tek partili dönemdeydi.
Çok partili rejime geçildiğinde yine kendisinin ne kadar demokrat olduğunu gösterecekti. İlk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Nuri Demirağ’ın mallarını kamulaştırmış ve yine Nuri Demirağ’ın binbir emekle kurduğu dünyada sayılı uçak fabrikalarından olan NUD Uçak Fabrikasının kapısına kilit vurmuştu.
Siyasi ihtirasları 1950 genel seçimlerinde CHP’nin iktidarı DP’ye kaptırmasıyla Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakıp partinin genel başkanlığına geçmesine sebep olacaktı.
2nci Cumhur İsmet İnönü’nün iyi bir siyasetçi olmadığı kılavuz istemezken askeri yönü de hep tartışılır olmuştur. 1nci Dünya Savaşı sonundaki büyük bozgundan sonra Türklerin kurtulacağına inanan ve bu hususta mücadele hazırlığı yapan Kazım Karabekir Paşa ve Mustafa Kemal Paşadan başkası olmadığı çok açıktır. Bu süreçte İnönü ise Paşa Kazım Karabekir Paşaya yazdığı bir mektubunda Amerikan mandasını kabulden başka çare olmadığını belirtiyordu.(Bakınız:Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, 1.Basım S-175-177)
Aslında İsmet Paşanın o günkü şartlar içinde Amerikan Mandasına taraf olmasını ‘’hainlik’’ olarak değil kısa görüşlülük olarak değerlendirmek gerekir. 2nci Cumhur Psikanaliz uzmanları için mükemmel bir kaynaktır. (Bakınız: İsmet İnönü )
Zira Zanalar, Şafaklar, Selekler, Baytenekeler, Hikmetovlar, Pamuklar, Yamuklar, Öcalanlar… birer hain değil, kıt görüşlü aydınlardır.
TARİH SAHNESİNDEN DERS NOTLARI VE KM KİME DUM DUMA
** 19 Mayıs 1919, aslında bu tarihte Mustafa Kemal Atatürk Samsuna ayak basıp milli mücadeleyi başlattı/başlatmadı! Cümleyi şöyle kurmak daha doğrudur. Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da çok geniş yetkilerle Padişah buyruğu ile ve 100bin Osmanlı Lirası ödenek ile Anadolu’ya geçip Milli Mücadeleyi başlatmak için Samsun’a ayakbastı.
** 28 Ocak 1920, Misak-ı Milli (Milli Yemin) Son Osmanlı Mebusan Meclisinde kabul edildi.
** 6 Nisan 1920, Anadolu Ajansı Kuvva-yi Milliye Hareketinin sesini Anadolu’ya ve tüm dünyaya duyurmak için kuruldu.
** 23 Nisan 1920, TBMM Açıldı. Başkanı Mustafa Kemal Atatürk.
** 29 Nisan 1920, Hıyanet-i Vatan Kanunu TBMM’ de kabul edildi.
** 10 Ağustos 1920, Sevr Barış Anlaşması yapıldı. Osmanlı Devletinin fiilen sona erdiği ve imzaladığı son anlaşma. Padişah bu anlaşmayı imzaladığı için Misak-ı Milliye karşı gelmiş oldu. Böylece Hıyanet-i Vatan Kanununun 21.maddesi gereğince 18 Eylül 1920 de kurulan İstiklal Mahkemesinin ilk olan Padişah ve Servi imzalayanlar için karar verildi. Misak-ı Milli bir yemin bir kanundur. Km ihanet ederse etsin cezalandırılmalıdır ve cezası ÖLÜM olmalıdır.
3 YIL SONRA TARİH TEKERRÜR EDERMİ?
** 24 Temmuz 1923, Lozan Barış Anlaşması, Dış İşleri Bakanı İsmet Paşa Lozan’ı imzalayarak Musul ve Kerkük’ü Irak’a bıraktı. Oysa Musul ve Kerkük Misak-ı Milli sınırları içerisindedir.
Lozan ile Osmanlı hukuken sona erdi, Türkiye’nin varlığı dünya kamuoyuna duyuruldu. Ve Lozan 1. Dünya Savaşını bitiren son anlaşma oldu.
Sevr’e ihanet diyenler! Lozan’a kurtuluş gözüyle bakanlar! 2.Cumhuriyetçiler!
Kuruluşunda çifte standart uygulayan bir devlet neden İnönü’yü muhafaza etti. İnönü İstiklal Mahkemelerinde neden yargılanmadı?
…ve İnönü; Misak-ı Milliye ihanetten 15 yıl, 11 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümünden 1 gün sonra 2.Cumhurbaşkanı olarak ödüllendirilecekti…
Son yıllarda da bildiğimiz gibi ödül alanlar listesi hayli kabarıyor. Depolizitasyona uğramış iki zıt lider, biri Çin devlet başkanından, diğeri de Musevi cemaatinden cesaret ödülü aldılar. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat almasında, Romanlarındaki edebsizlik değil de daha çok Türk Irkı için sarf ettiği satın alınmış ifadeler içeriyordu. Türkler tarafından en büyük ödülü alan ise hiç kuşkusuz, Terörist Cani Abdullah Öcalan’dır. Yargılanış biçimi ve tesis edilen malikane ödüllerin en büyüğüdür. O artık korkak ve ürkek bir şekilde öldürülme korkusu yaşadığı ülkelerden değil, artık bizzat yıkmak istediği Türk Vatanından emirlerini yağdırıyor, tehditlerini savunuyor, propagandasını yapıyor. Hem de Türkiye Cumhuriyetinin hukukçuları tarafından.
Bu cani ‘’insanlık suçlusu’’ olarak değil ’’lider’’ sıfatıyla hakim karşısına çıkartıldı ve dünyaya da öyle tanıtıldı. Türk Ceza Kanununun 149. maddesinden yargılanıp ve ek olarak ta 35Bin Şehidin listesi de karara eklenerek idam edilmeli ve Batıya da ‘’işte insanlık suçlusu cani idam edildi’’ denilerek teröre karşı taviz vermediğimizi gösterebilirdik.
Planları 15 yıl ardından Abdullah Öcalan’ı Devlet adamı yapmak mıdır? Bilinmez ama, plan yapanların planları 100 yılı aşmadan yüzlerine vurulacaktır bundan emin olunuz.
Konu konuyu açtı, konukların hepsi şaştı. İşte size 2. Cumhuriyet Fikirleri
Biline Unutulmaya…..
TENGRİ TÜRKİ ABURAT TUGAY
KÜN TUĞ BOLGIL KÖK KURİKAN
Tonyukuk