23 Mayıs 2008'de kurnazca lâfı kıvırarak kürtlere moral vermeye çalışmış, yine PKK'yı başarılı, ordumuzu başarısız göstermiş.
Ey soysuz Mehmet Ali Birand,
Kürtler ne kadar da PKK'ya katılsa, ne kadar da şehit versek, asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ta ki son Türk düşmanını temizleyene kadar. Gereksiz kahramanlık öyküleri uydurmuyoruz, askerlerimiz gerçekten de kahramanca savaşıyor. Vatan uğruna can verenler boş yere ölmez. İşte bir PKK sözcüsü yazı daha:
Dağa çıkışları durduramadıkça...
Hemen hergün TV ve gazetelerimizde Silahlı Kuvvetlerimizin PKK’ya karşı mücadelede kazandığı başarılar, uzun uzun anlatılıyor. Ancak asıl önemli olanın, dağdakileri indirmekten fazla, dağa çıkışları engellemek olduğunu unutuyoruz. O zaman da, kamuoyunda hayal kırıklığı yaratıyoruz.
Bugün sizlere belki hoşunuza gitmeyecek bazı gerçeklerden söz edeceğim. Kızmadan önce lütfen biran için, haklı mıyım haksız mıyım düşünün, ondan sonra tepki gösterin.
Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardan beri PKK’ya karşı sürekli operasyonlar düzenliyor. Öncelerinde Kuzey Irak sınırı ve Kandil’e yönelik bombardımanlar, ardından da orta çaplı kara harekatları gerçekleştirildi. Şu sıralarda da, sınırın hem Türkiye, hem de Kuzey Irak tarafında bu mücadele sürüyor.
Amacı, dağlardaki teröristi aşağı indirmek ve Türkiye’ye geçişlerini engellemek.
Hemen hergün TV’lerinizde, medyanızda bu mücadelenin haberlerini izliyorsunuz.
Hayatını tehlikeye atarak bizi korumaya çalışan askerlerimizle övünüyoruz. Övünmekte de çok haklıyız. Ancak bazen öylesine abartıyoruz ki, kamuoyunun güvenini sarsacak başlıklar atıyoruz.
Son birkaç aydaki yayınlara bakın yeter.
Öyle sloganlar ve öyle haberlerle ortaya çıkıyoruz ki, işin ciddiyeti bozuluyor.
Her hafta mutlaka bir “PKK dağıldı” ve “panik” havasından söz ediyoruz. Kaçan liderler, öldürülen komuta kademesi ve abartılı ölü rakamları. Bunları alt alta koyduğunuzda, birde bakıyorsunuz, PKK’nın neredeyse tüm mevcudu öldürülmüş. Oysa, adamlar hala etrafta dolaşabiliyor, askerimizi şehit edebiliyor.
Medya’nın bu yaklaşımı, TSK’ya moral vermek adına sergileniyor. Oysa, tam aksine kamuoyundaki güvenin azalmasına neden oluyoruz.
Bunca abartı, bunca dev slogan toplumu yoruyor. TSK’ya da moral vermiyor. Gereksiz bir erozyona yol açıyoruz.
Özetlemek gerekirse, kamuyounu haberdar eden makamlar da, bizler de daha dikkatli hareket etmek zorundayız.
Yukarda yazdıklarım, PKK terörüyle ilgili madalyonun bir yanı. Bunun bir de öbür yanı var.
BARİ DAĞA ÇIKIŞI DURDURALIM...
Eminim hatırlayacaksınız, bir süre önce Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, asıl soruna parmak basmıştı.
Dağ’a çıkışı durduramazsak, PKK’yı yok edemeyeceğimize dikkat çekmişti. Bunu gerçekleştirmek için dağ yollarına mayın döşemekten söz etmemişti.
Asker teröristle son derece başarılı bir mücadele yürütüyor. Terörizme mücadele ise sadece askerin görevi değil.
Siyasetçiler artık işin kolayına kaçarak PKK’yı askere havale etmekten vazgeçmeli. Ekonomik sosyal kültürel alanlarda yeni adımlar atmalı.. Askerin dağlardaki başarısını kalıcı kılacak paketleri devreye sokmalı. PKK’ya katılımı engelleyecek cazip seçenekler yaratmalı..
Gerçekten de, herşeyini bırakıp dağa çıkan genci ikna edemediğimiz sürece, PKK yaşamaya devam edecektir.
Her şeyden önce, bir durup düşünelim.
Gencecik adam niye gidiyor?
Bölgenin koşullarını bilenler, bu soruya çok kolaylıkla “neden gitmesinler?” diye yanıt verebilirler.
İş yok...
Gelecek yok... Fakirlik diz boyu...
Bir de itilip katılma var...
Bütün bu koşullar, gençlerin gözünde dağa çıkmayı cazip hale getiriyor.
İstediğimiz kadar asker yığalım... İstediğimiz kadar operasyon yapalım... Hatta isterseniz Kuzey Irak’ı istila edelim.
Dağa çıkışı ve PKK’ya katılımın cazibesini yok edemediğimiz sürece hiçbir işe yaramaz.
Medya’da büyük başlıklar atalım.
PKK’nın dağılmak üzere olduğunu, panik içinde kaçıştıklarını yazalım, çizelim nafile...
Sadece kendimizi aldatmış oluruz.
Ankara’dakiler, askeriyle siyasetçisiyle başbaşa verip, çözüm için başka yöntemler düşünüp uygulamaya koyamadıkları sürece, sonuç alamayacağız.
Bu konuda bütün suçu siyasetçiye de yüklemememiz gerekiyor. Zira, zaman zaman öyle dönemlerden geçiliyor ki, siyasetçinin attığı bazı adımlara her kesimden tepki geliyor.
Zira herkesin kendine göre bir çözümü var.
Bir türlü ortak politika oluşturamıyoruz. Herkesin kendi reçetesi var ve diğerinin reçetesine itiraz ediyor.
O zamanda PKK, şu sıralarda olduğu gibi darbe yiyor, morali bozuluyor, psikolojik çöküntü yaşıyor, ancak bir süre sonra toparlanıyor. Kayıplarının yerine yenilerinin geldiğini görünce morali düzeliyor.
Medya da bütün bu gerçekleri görüyor, biliyor, ancak hamaset ile üstünü örtmeye çalışıyor.
Ancak, bilmemizde yarar var.
Sadece kendi kendimizi aldatıyoruz.
Boş yere insanlarımız ölüyor.
Gereksiz kahramanlık öyküleriyle hiçbir yere varamayacağımızı artık görmemiz gerekiyor.