Kilise ‘0’ rakamını neden aforoz etti?
Bu gün sizlere sıfır sayısının çok çarpıcı hikayesini anlatacağım. Araştırmacı İlhami Yangın’ın Etkin Kitaplar’dan çıkan ‘Kabala’nın İntikamı’ isimli çalışmasından öğrendiğim bu bilgiler beni pek şaşırttı.
İlk çağ felsefecileri evrendeki her şeyin karşılığını rakamlarla açıklamaya çalışırlardı. Ancak bir şeyin karşılığını hesap edememişlerdi. Hesap edemedikleri o bir şey aslında ‘bir şey’ de sayılmazdı. Yokluk! Olmayan bir şey nasıl ifade edilebilirdi ki?
Sıfır rakamını dünyaya matematik tarihinin en büyük bilim adalarından biri olarak kabul edilen Özbek Türk’ü, Harezmî hediye etti. Ne kadar ilginçtir ki, Harezmî, günümüzde yayınlanan birçok kitapta, Arap bilgini olarak tanıtılıyor. Harezmi’ye kadar, bilimde büyük başarılar elde eden medeniyetler dahi, 0 rakamını kullanamamıştı.
Dikkatinizi çekerim, sıfır insanlık kültürüne, yazının icadından 4800 yıl sonra girebilmiş. Hiçbir kültürde o tarihe kadar sıfırla ilgili bir sembol kullanılmamış.
Harezmî’nin bulduğu rakam Arapça ‘hiç’, ‘boşluk’ anlamında ‘sifr’ olarak adlandırıldı ve çember olarak şekillendirildi. Yani bugünkü 0 işareti. Harezmî’nin buluşu bir müddet sonra o zamanın en büyük medeniyeti Endülüs’e oradan da Avrupa’ya geçti.
Gelin görün ki, sıfır rakamı, Avrupa’da büyük bölünmelere yol açtı. Sıfırın Avrupa’ya girişi cebir taraftarlarıyla ‘Arap rakamlarını kullanan Avrupalılar’, abacı sayı tahtası kullanan grup ‘eski Yunan-Roma hesap sistemini savunan ve kilise tarafından destek görenler’ arasında bir çatışmaya yol açmış.
Sıfır dönemin Avrupa’sında şeytanın rakamı olarak adlandırılmış. Ayrıca bir Türk bulduğu için ‘barbarların icadı’ olarak nitelenip, lanetlenmiş. Avrupa sıfır için şu kararı almış: “Bu çok yaygın olmayan rakamın, Arap ülkeleri dışında kullanımı, ticarette çok büyük kargaşaya yol açabilir.”
‘Sıfır’ yani ‘yokluk’ aslında olmayan bir şeyin ifadesi. Sıfırın ortaya çıkması için mutlaka bir işlem yapmak gerekiyor. Bir’den bir’i çıkardığımız zaman ortada sıfır kalıyor. Yani sıfırın olması için mutlaka bir işlem gerekli. Diyelim ki, bir altından bir altını çıkardık; sonuç sıfır. Peki, o altınlar ne oldu? Duruyorlar, onlara bir şey olmadı. Ancak ortaya bir sıfır çıktı, daha doğrusu ortaya ‘hiçbir şey’ çıkmadı. “Sıfır”, yani “mahiyeti olmayan” bir sayı çıktı ortaya.
Bu rakamın matematikte kullanılması Avrupa’da uzun süre tartışıldı. Çoğu kimse bu rakamın matematiğe dâhil edilmesiyle insanlığın gerileyeceğini iddia etti. Bilim adamları sıfırın bu şekilde kullanılmasına karşı çıktılar.
‘Kabala’nın İntikamı’ isimli çalışmada daha çok önemli ve şaşırtıcı bilgiler var. Hayretle okuyacaksınız.
Ancak ‘sıfırın hikayesinden’ de anladığımız gibi Türk-İslam Bilimi, yüzyıllar önce bütün dünyaya ışık tutarken daha sonra nasıl da gerilemiş. Avrupa ortaçağ karanlığından çıkarken, bizler karanlığa doğru sürüklenmişiz.
Ne acı değil mi?
Bu yazı Posta Gazetesinde çıktı. linkini de ekledim:
http://www.internethaber.com/author_article_detail_03.php?id=219&uniq_id=1190658865