Gönderen Konu: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ  (Okunma sayısı 54954 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı TiginNoyan

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 549
  • Inançu Apa Yargan Tarkan Köl Tigin
    • Steppe History Forum
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
« Yanıtla #10 : 16 Ağustos 2007 »
Kusuruma bakmayın anda, ben yalnızca şu anda bildiklerimi paylaşmak istedim.

Bu arada, o çalılmayı gören var mı? Mori'nin çalışmalarına ulaşmak nedense zor oluyor :(


Türük Oguz begleri bodun eşid: üze teŋri basmasar asra yir telinmeser Türük Bodun iliŋin törügün kim artatı utaçı erti? Türük Bodun ertin, ökün!

Turan_AttilA

  • Ziyaretçi
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
« Yanıtla #11 : 28 Ağustos 2007 »
igdirhan'a:
öncelikle selamlar anda.yaptığın araştırma için çok sağolasın.12 hayvanlı takvimin Türk takvimi olduğuna liseden şahidim tarih kitabında okumuştuk.bildiğim bi husus 1 yıl 365 gün 5 saat olarak hesaplanmış ve 12 yılda devreden bir takvim olduğu için her yıla bir hayvan verilmiş.yılları o hayvanlarla adlandırmışlar.Türk milleti tarih yazmaya başladığı günden bu güne sadece savaşmamış bilimde de diğer milletleri geride bırakmıştır.buna misal verecek olursak.Göktürkler zamanında Ötüken'de yapılan bir kanal sistemi var ve bu taşlar oyularak yapılmış.ruslar sovyet zamanında orayı işgal edince ihtiyaç üzerine kanal sistemi yapmak istemişler ve Göktürklerin yaptığı sistemi bulmuşlar.dedikleri laf şu ''buraya bu sistemden başka sistem yapılamaz mümkünatı yok'' biz hem iyi olan herşeyi severiz.Atatürk'ün bir lafı var ''Türk'e güzel olan şeyi veriniz reddetmesi mümkün değildir''.ben inanıyorum ki Tarihi ilk biz yazdık son noktasınıda biz koyacağız.selametle

                                                                                                  turan_attila

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
« Yanıtla #12 : 28 Ağustos 2007 »
Göktürkler zamanında Ötüken'de yapılan bir kanal sistemi var ve bu taşlar oyularak yapılmış.ruslar sovyet zamanında orayı işgal edince ihtiyaç üzerine kanal sistemi yapmak istemişler ve Göktürklerin yaptığı sistemi bulmuşlar.dedikleri laf şu ''buraya bu sistemden başka sistem yapılamaz mümkünatı yok'' biz hem iyi olan herşeyi severiz.Atatürk'ün bir lafı var ''Türk'e güzel olan şeyi veriniz reddetmesi mümkün değildir''.ben inanıyorum ki Tarihi ilk biz yazdık son noktasınıda biz koyacağız.selametle

                                                                                                  turan_attila

 Anda,

 Bahsettiğiniz kanal sistemleri hala Doğu Türkistan'da bulunmaktadır. Uygur Türkleri tarafından yapılmışlardır. Bunlara Karız Tünelleri adı verilmektedir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrklerde_su_k%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC

 "Günümüzden 2500 yıl kadar önce Uygur Türkleri Doğu Türkistan'ın Turfan bölgesinde 'kariz' denen yer altı su kanalları yapmıştır. Bu yer altı su kanalarının uzunluğu 5000 km'yi bulmaktadır. Bu karizlerin bir kısmı günümüzde de kullanılabilmektedir. Yatay yer altı kanalı olan karizler ile binlerce yıldır çöl ortasında oluşturulan tarım alanları sızıntı ve buharlaşma olmadan yer çekimi gücü ile çalışan bir sistemle sulanmıştır. Orta Asya'da kariz olarak adlandırılan yapıya Anadolu'da da rastlanmaktadır. Anadolu'da bilinen kariz yapılara Gaziantep, Şanlıurfa, Van ve İskilip kentlerinde raslanılmıştır ve bunlarda günümüzde hala kullanılmaktadırlar. Anadolu'da kariz yerine kehriz ve benzeri yöresel isimler kullanılmıştır."

TTK

 
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Turan_AttilA

  • Ziyaretçi
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
« Yanıtla #13 : 28 Ağustos 2007 »
TÜRK-KAN'a:
sağolasın anda ben tarihi okumaktan çok dinlerim muhterem İbrahim hocam anlatmıştı lisedeyken.aklımda öyle kalmış düzelttiğin içi tekrar sağol selametle

                                                                                                   turan_attila

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
« Yanıtla #14 : 28 Ağustos 2007 »
TÜRK-KAN'a:
sağolasın anda ben tarihi okumaktan çok dinlerim muhterem İbrahim hocam anlatmıştı lisedeyken.aklımda öyle kalmış düzelttiğin içi tekrar sağol selametle

                                                                                                   turan_attila

 Cennetmekan Ecdadımızın bizlere bıraktığı Tarih, engin bir deniz misali olunca bizim gibi fanilerinde o denizin içinde kaybolması çok doğaldır.

 TTK
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Turan_AttilA

  • Ziyaretçi
Ynt: TÜRKLERDE ZAMAN KAVRAMI ve 12 HAYVANLI Türk TAKVİMİ
« Yanıtla #15 : 28 Ağustos 2007 »
TÜRK-KAN'a:
bize miras bırkılan bu engiz denizde son nefesimize kadar tüm benliğimizle kaybolmak ve diğer Türklere de bu şevki verbilmek dileğiyle.Allah Türk'ü korusun ve yüceltsin!

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 412
Takvimler ve Türk Halk Takvimi (Kocakarı Takvimi)
 
1. BÖLÜM: TÜRKLER ve TAKVİM
 
Takvimler; zamânı yıllara, aylara, haftalara ve günlere bölerek hesâb eden cetvellerdir ve cihanşumul bir gerekliliktir. Bölümlere ayırmak, sınıflandırmak; âdeta ilâhî bir kânûndur. Cânlı ve cânsz varlıklar, bilimler, duygular, kan öbekleri (grupları), uzunluk ve ağırlık birimleri gibi muhtelif unsurlar, nasıl ki sınıflara ayrılarak daha iyi anlaşılıyor ve öğreniliyor ise, zamân da böyledir. İnsan ırkları da böyledir.
 
Târih boyunca çeşitli milletler, çeşitli takvimler oluşturmuş veyâ var olan takvimleri kullanmışlardır. Takvimsiz bir millet, serseriden farksızdır.
 
Takvimlerin çoğu iki temel esâsa, Güneş?e ve Ay?a dayanır.
 
Güneş esâslı takvim, Dünyâ?nın Güneş?e göre dönme ekseninin açısını temel alır ve bir tam dönüşü; yâni 1 yıl, 365 gündür. Şemsî takvim olarak da bilinir. Şems, Arabça?da ?Güneş? demektir.
 
Ay esâslı takvim, Ay?ın tam devrelerini (sinodik ayları) temel alır. ?Mevsim yılı? da denilen bir Güneş yılında 12.37 sinodik ay, 354 gün bulunur; yâni ay yılı daha tez tamâmlanır. Bu nedenle Ay takvimlerini, Güneş takvimine çevirirken belirli bir sürenin eklenmesi (periyodik interkalasyon) gerekir [1]. Kamerî takvim olarak da bilinir. Kamer, Arabça?da ?Ay? demektir.
 
Günümüz dünyâsında en yaygın olarak kullanılan takvim, Güneş esâslı olan ve hatâ payı en az olan Milâdî takvimdir. Gregoryan takvimi olarak da bilinir. Günümüzde 1 ekinoks yılı, 365.242375365 gündür (365 gün 5 saat 49 dakika 12 saniye). Milâdî takvimde 1 yıl, ortalama 365.2425 gündür ve gerçek ekinoks yılı uzunluğuna oldukça yakındır. Yılda ?ortalama? 0.000125 günlük bu ufak hatâ, 10.8 sâniyeye karşılık gelir. Takvim hesâplamasında 1 günlük hatânın ortaya çıkması için yaklaşık 8.000 yıl geçmesi gerekir. Bununla birlikte 8.000 yıl içinde bir ekinoks yılının uzunluğu da sâbit kalmayacaktır ve hangi uzunlukta olacağı tam olarak bilinemez. Bu yüzden Milâdî takvim yeterli hassâsiyette bir takvimdir ve yeniden düzenlenmesi çok uzun bir süreliğine gereksizdir.
 
Bu takvim, Eski Mısır?a dayanır. Iyonlar ve Yunanlılar kanalıyla Batı?ya aktarılmıştır. Romalılar, Jül Kayzer zamânında Julyen takvimi olarak düzenleyip kullandılar. Yeniçağda Papa 12. Gregor tarafından yeniden düzenlenerek Gregoryan takvimi adını aldı. Günümüzdeki adı Milâdî takvimdir. Türkiye?de 1926?dan beri kullanılır. Milat, Arabça?da ?doğmak? anlamına gelir. Herhangi bir olayın başlangıcı anlamında da kullanılır [2].
 
Türkler, On İki Hayvanlı Türk Takvimi [3]?ni ve Celâlî, Hicrî ve Rûmî takvimleri kullanmışlardır.
 
Hicrî takvim; İslâmî takvim ve Müslümân takvimi adları ile de bilinir. 1 yılı 354-355 gündür ve 12 aydan oluşur. Takvimin milâdı; yâni başlangıcı, Muhammed bin Abdullah?ın Mekke?den Medine?ye göçüdür. Bu olay, İslâmîyet?te Arabça ?Hicret? olarak bilinir. İki çeşit Hicrî takvim vardır. Biri, Güneş esâslı olup, milâdı 20 Eylül 622 olan Hicrî-Şemsî takvim; diğeri de Ay esâslı olup, milâdı 16 Temmuz 622 olan Hicrî-Kamerî takvimdir. Fakat Hicrî takvimden kasıt, umûmîyetle Ay esâslı olan, Hicî-Kamerî takvimdir. Hicrî takvimde 12 ay adı şöyledir: Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülâhir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
 
Rûmî takvim, Hicrî-Şemsî takvimin Osmânlı?daki adı idi. Milâtları farklıdır. Güneş esâslı Rûmî takvimde milât, Osmanlı?da bu takvimin uygulamağa girdiği 1 Mart 1256 Cuma (Milâdî olarak 13 Mart 1840) târihidir. Önceden Hicrî-Kamerî takvimi kullanan Osmânlı, Tanzimat döneminde Rûmî takvimi de kullanmağa başlayarak, 1870?e kadar çift takvim kullanmış oldu. Hicrî-Kamerî takvimde yılın son günü, Rûmî takvimin çakışan yılından her yıl 11 gün geride idi. İkililiğin önlenmesi için o târihten sonra yalnız Rûmî takvim kullanıldı. Rûmî takvim, Batı?nın Gregoryen Milâdî takvimden 13 gün geride idi. İkisi de Güneş esâslı olan Rûmî ile Miladî takvim arasında 13 günlük sâbit fark olduğu için; Hicrî-Kamerî takvimin aksine, mevsimler hep aynı aylara denk gelmiş oldu. Yıl farkı da, takvimin milâdındaki fark olan 584 yıla sâbitlendi. Bu fark; Rûmî takvimin, Jülyen takvimini; Milâdî takvimin de Gregoryen takvimini esâs aldığındandır. 8 Şubat 1332 (Milâdî 1917) târih ve 125 sayılı kânûnla Jülyen esâslı Rûmî takvim yürürlükten kaldırılarak, Gregoryen esâslı Rûmî takvime geçildi. Rûmî takvimde 12 ay adı şöyledir: Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrin-i Evvel (Birinci Teşrin), Teşrin-i Sânî (İkinci Teşrin), Kânûn-ı Evvel (Birinci Kânûn), Kânûn-ı Sânî (İkinci Kânûn).
 
Milâdî yılı, Rûmî yıla çevirmek için, Miladî târihten ?584? çıkarılır. Tersi için, Rûmî târihe 584 eklenir. Hicrî yılı, Miladî yıla çevirmek için; Hicrî yıl önce 33?e bölünür, elde edilen sayı Hicrî yıldan çıkartılıp, 622 sayısı eklenir. Jülyen takvimini Gregoryen takvime çevirmek için günümüzde 13 gün eklenir. 2100 yılından sonra bu fark 14 güne çıkacaktır.


Çevrimdışı Kurtkaya

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 412
2. BÖLÜM: TÜRK HALK TAKVİMİ (KOCAKARI TAKVİMİ)
 
Halk takvimi, belli bir yörenin iklim koşulları ve hayâtî faaliyetlerine dayalı olup, uzun ve sâbit tecrübeler sonucunda oluşan; o milletin mitolojik, törelik, târihî, dînî ve hayât şekli özelliklerine dayanan mahallî nitelikli bir zamân bölümlemesidir. Herkesçe ve özellikle yeni nesilce pek bilinmeyen, ülke ekserîsinde ufak mahallî farklılıklar gösteren gayr-ı resmî takvimdir. Millî ve resmî takvimlerden farklıdır. Her farklı coğrafyanın kendine has bir halk takvimi olabilir. Bunun nedeni o coğrafyanın iklim, tabiat ve hayât biçimidir. Tarım ve hayvancılığa dâir her iş, bu takvime göre işleyen bir disiplin içindedir [4]. Türkiye?deki halk takvimi, Rûmî takvim esâslıdır. ?Eski Takvim?, ?Eski hesâp?, ?Baba hesâbı?, ?Kocakarı takvimi? gibi adlarla anılır. Kocakarı sözcüğüne kısaca değinmekte fayda var. Kocakarı, bugünkü yarı menfî anlamında algılanmamalıdır; zâten böyle algılanması da yanlıştır. Bu ad, halk bilgelerine verilen sıfatlardan biridir. Türk harsında Ak Sakallılar, Gök Sakallılar, otacılar, ihtiyarlar, kamlar, bakşılar gibi konumlardan biridir. Tıpkı Batı?da bu konumda olanlar için kullanılan ?cadı (witch)? adına, sonradan Hıristiyan taassubu etkisi ile savaş açılması ve bu sıfatın menfî bir anlam kazanması gibi, bizde de İslâmî ve siyâsî bâzı nedenlerle bu sıfatlar îtibâr kaybetmiştir. Kısaca pagan kültür ve ilimlerinin, dünyâyı saran İbrâhimî istilâsına mâruz kalması ile birçok kavram farklı algılanmağa başlamıştır.
 
Türklerde, her birinde ortalama 90 gün olan mevsim bölümlenmesi şu şekildir:
21 Mart?ta başlayan Yaz (İlkbahar anlamında). İlkbahar gün-tün eşitliği (ekinoks).
21 Haziran?da başlayan Yay (Yaz anlamında). Güneş en üst düzeydedir. En kısa gece yaşanır.
23 Eylül?de başlayan Güz (Sonbahar anlamında). Sonbahar gün-tün eşitliği (ekinoks).
21 Aralık?ta başlayan Kış. Güneş en alt düzeydedir. En uzun gece yaşanır.
 
Mevsim adlarında, sâdece Batı Türklerinde, XV. yüzyıldan beri ?yay? adı, öteki anlamıyla (ok-yay?daki yay) karıştığından olsa gerek kaybolmuş, yerini ?yaz? almış; yaz?ın bıraktığı boşluğu da Farsça ?bahar? doldurmuştur. Öteki Türklerde hâlen bu adlar kullanılır. Her mevsim, kendi adıyla anılan üç aya bölünür: İlk (ön), orta ve son (geriki) ay. Meselâ Kışın ön (ilk) ayı, Kışın orta ayı ve Kışın son (geriki) ayı gibi. Temür?ün Kazakistan kitâbesinde görülen bu takvimin ay adları, yüzyıllar boyunca Türkler arasında yaşamıştır. Mevsimler bâzen 3 aya değil, 45 günlük iki aya da bölünmüştür. Bununla birlikte ?özellikle Türkiye?de- 40 (erbain) ve 50 (hamsin) türünde 90?lık bölümlemeler de görülür [5].
 
Türkiye?deki halk takviminde yıl; sıcak günler için Hızır (Eyyam-ı Rûz-ı Hızır), soğuk günler için Kasım (Eyyam-ı Rûz-ı Kasım) olarak ikiye ayrılır. Bu ayrım, umûmî olarak iki mevsimi kabûl eden eski bir takvim anlayışına dayanır [6].
 
Milâdî 6 Mayıs?taki Hıdırellez toyunun yılbaşı kabûl edildiği günden, 7 Kasım akşamına kadar olan 186 günlük kısım, Hızır devresidir. Yaz (İlkbahar)?ın ikinç yarısı, Yay (Yaz)?ın tamâmı, Güz?ün ilk yarısını kaplar. Yılbaşı olarak bâzı Türk halklarında 21 Mart kabûl edilir.
 
Kasım devresi ise Milâdî 8 Kasım?dan, 5 Mayıs akşamına kadar olan 179 (Şubat 29 çekerse 180) günlük kısımdır. Güz (Sonbahar)?ün ikinç yarısı, Kış?ın tamâmı, Yaz (İlkbahar)?ın ilk yarısını kapsayan Kasım devresi, 40 (Arabça: erbain) ve 50 (Arabça: hamsin) kısımlarına ayrılır. 50 günlük olan hamsin dönemi, oldukça soğuktur. Kasım 46?sında (Milâdî 21 Aralık) erbain başlar. Kasım 86?sında (Milâdî 31 Ocak) hamsin başlar. 186 günlük Hızır ve 179 günlük Kasım devrelerinin toplam günü, tam 1 yıl olan 365 gün eder.
 
Türkiye?deki halk takviminde, Hızır ve Kasım gibi yılın 2 devreye bölünmesi durumu, başka Türk halklarında da vardır. Oşlak/Aşlak Ay, 21 Mart?taki Yaz (İlkbahar) gün eşitliğinde başlar. Son Ay ise, 23 Eylül?deki Güz (Sonbahar) gün eşitliğinde başlar.
 
Yeni bir devreye girilirken ilgili giyecek, yiyecek, barınak, yakacak gibi unsurlarda düzenlemeler yapılır. Türk hayât biçimindeki yaylak ve kışlaklar da bununla ilgilidir.
 
Türklerin bilinen ilk takvimi olan 12 Hayvanlı Türk takviminde milât, Tanrıkut Batur (Tanrıkut Mo-dun, yanlış bilinen adıyla Mete Han)?un tahta çıkışı olan ve Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluşu olan M.Ö 209 yılıdır [7][8]. Bu takvimde aylar, ?Birinç Ay, İkinç Ay, Üçünç Ay?? diye adlandırılır idi. Güneş esâslı Türk takviminde yıllar, ay bölümlenmesi gibi 12?ye ayrılan bir sistem ile işler. Buna göre yıllar şöyledir: Sıçan (Fare) Yılı, Sığır Yılı, Pars Yılı, Tavşan Yılı, Balık Yılı, Yılan Yılı, Yunt (=Yılkı, At) Yılı, Koyun Yılı, Biçin (=Maymun) Yılı, Tavuk Yılı, İt Yılı, Domuz Yılı.
 
Güneş esâslı bu takvimin, Ay esâslı olanında ise 12 ay adı şöyledir: Koran (Karaca), Bugra (Erkek deve), Kulça (Dağ koçu), Teke (Erkek Keçi), Oğna (Bozkır keçisi), Sığın (Erkek Geyik), Koçkar (Koç), Elik (Dağ keçisi), Maral (Dişi geyik), Arkar (Dağ koyunu), Toygar (Tarla kuşu), Kökek (Guguk Kuşu).
 
12 yılın 5 katı olan 60 yıllık devreleri ile Gök Türkler, Uygurlar, Tuna ve İtil Bulgarları tarafından kullanılmıştır. 2. Gök Türklerin Orkun Anıtları, Uygur bitig ve hukûk belgeleri, Tuna Bulgarların yazıtları, Bulgar Hanları dizini ve Manas Destanı?ndaki bâzı olaylar, bu millî takvimimiz ile târihlendirilmiştir.
 
Türkiye'deki halk takviminde ay adları sâbit olmayıp, yöreden yöreye ve çeşitli alanlara göre adlar alır.

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 412
2-A: GÜN ve AY ADLARI
 
Hava olaylarına göre: Yelen Ayı (Mart), Açar Ayı (Nisan), Kırçan Ayı (Mayıs), Uraş Ayı (Haziran), Biçen Ayı (Temmuz), Bozar Ayı (Ağustos), Söken Ayı (Eylül), Budan Ayı (Ekim), Karaş Ayı (Kasım), Kırlaş Ayı (Aralık), Buğdan Ayı (Ocak), Akpan Ayı (Şubat).
 
İklim değişikliğine göre: Tuluğan Ayı (Mart), Açan Ayı (Nisan), Kandık Ayı (Mayıs), Isık Ayı (Haziran), Tozaran Ayı (Temmuz), Bozaran Ayı (Ağustos), Kısık Ayı (Eylül), Koçan Ayı (Ekim), Bolağan Ayı (Kasım), Aralık Ayı (Aralık), Çağan Ayı (Ocak), Güçük Ayı (Şubat).
 
Tarım ve hayvancılığa göre: Sürüm Ayı (Mart), Dikim Ayı (Nisan), Saçım Ayı (Mayıs), Kırkım Ayı (Haziran), Biçim Ayı (Temmuz), Derim Ayı (Ağustos), Verim Ayı (Eylül), Ekim Ayı (Ekim), Söküm Ayı (Kasım), Katım Ayı (Aralık), Sağım Ayı (Ocak), Üsüm Ayı (Şubat).
 
Tarım araçlarının adına göre: Külek Ayı (Mart), Köten/Kotan Ayı (Nisan), Sapan Ayı (Mayıs), Kosak Ayı (Haziran), Orak Ayı (Temmuz), Diren Ayı (Ağustos), Döven Ayı (Eylül), Tapan Ayı (Ekim), Dibek Ayı (Kasım), Kazan Ayı (Aralık), Ocak Ayı (Ocak), Kirmen/Eğirmen Ayı (Şubat).
 
Türkiye dışındaki Türklerde ay adları
 
Kazaklar: Kökek Ayı (Mart), Mamır Ayı (Nisan), Otamalı Ayı (Mayıs), Şilde Ayı (Haziran), Tamız Ayı (Temmuz), Kırküyek Ayı (Ağustos), Kazan Ayı (Eylül), Karaşa Ayı (Ekim), Caltoksan Ayı (Kasım), Kantar Ayı (Aralık), Akpan Ayı (Ocak), Birtin Ayı (Şubat).
 
Hakaslar: An Ayı (Mart), Pes Ayı (Nisan), Ölen Ayı (Mayıs), Piçen/Biçen Ayı (Haziran), Orgak Ayı (Temmuz), Ürtün Ayı (Ağustos), Kurtuyak Ayı (Eylül), Kırlaş Ayı (Ekim), Kiçig Ayı (Kasım), Cel Ayı (Aralık), Azığ Ayı (Ocak), Körük Ayı (Şubat).
 
Şorlar: Şın Ayı (Mart), Sabın Ayı (Nisan), Odağ Ayı (Mayıs), Piçen Ayı (Haziran), Orgak Ayı (Temmuz), Ürtün/Urtun Ayı (Ağustos), Kus Ayı (Eylül), Kırlaş Ayı (Ekim), Kiçik Ayı (Kasım), Çel Ayı (Aralık), Çaskı Ayı (Ocak), Koruk Ayı (Şubat).
 
Sagaylar: Namıs Ayı (Mart), Tartçan Ayı (Nisan), Par Ayı (Mayıs), Tos Ayı (Haziran), Ot Ayı (Temmuz), Alçan Ayı (Ağustos), Çarıs Ayı (Eylül), Hırlas Ayı (Ekim), Alay Ayı (Kasım), Çil Ayı (Aralık), Hıra Ayı (Ocak), Körik Ayı (Şubat).
 
Altaylar: Koskar Ayı (Mart), Silker Ayı (Nisan), Çulug Ayı (Mayıs), Toz Ayı (Haziran), Kisçen Ayı (Temmuz), Ürten Ayı (Ağustos), Kişkerek Ayı (Eylül), Soh Ayı (Ekim), Alay Ayı (Kasım), Kürgen Ayı (Aralık), Pozug Ayı (Ocak), Kang Ayı (Şubat).
 
Kumandılar: Örteng Ayı (Mart), Kezel Ayı (Nisan), Olan Ayı (Mayıs), Toz Ayı (Haziran), Çızıg Ayı (Temmuz), Tayga Ayı (Ağustos), Küçkerek Ayı (Eylül), Sok Ayı (Ekim), Kitig Ayı (Kasım), Küzer Ayı (Aralık), Argan Ayı (Ocak), Kerek Ayı (Şubat).
 
Saka-Yakutlar: Ustar Ayı (Mart), Iyam Ayı (Nisan), Ihıyah Ayı (Mayıs), Vot Ayı (Haziran), Atırdah Ayı (Temmuz), Balağan Ayı (Ağustos), Altınnı Ayı (Eylül), Ahsınnı Ayı (Ekim), Bilide Ayı (Kasım), Tohsunnu Ayı (Aralık), Olunnu Ayı (Ocak), Tutar Ayı (Şubat).
 
Balkarlar: Hıçavban Ayı (Mart), Lukur Ayı (Nisan), Yaynı Ayı (Mayıs), Kırkar Ayı (Haziran), Kırkavuz Ayı (Temmuz), Güznü Ayı (Ağustos), Kaçnı Ayı (Eylül), Endirevük Ayı (Ekim), Başıl Ayı (Kasım), Bayıça Ayı (Aralık), Avuznu Ayı (Ocak), Toturnu Ayı (Şubat).
 
Türklerde 1 tam gün, süresi 2 saat olan 12 çaktan (çağ); yâni toplamda 24 saatten oluşur. 2 saatlik her çak, süresi 15 dakika olan 8 keh?ten oluşur. Bununla birlikte bâzen çak/çağ, Güneş esâslı 12 Hayvanlı Türk Takvimi?nde 60 seneye karşılık gelebilir. Kullanıma göre değişir. 1 gün, kün (gün, gündüz) ve tün (dündüz) olarak iki devreye ayrılır. Gün, saat 6.00?da; tün, 18.00?de başlar. Güneşin doğuşu ve batışı ile ilgilidir. Güneş?e göre yatmak ve kalkmak, insanın biyolojik saati gereği en faydalı olan uyku düzenidir [9].
 
Türklerde gün adları da çeşitlilik gösterir ve ilk gün, sâbit değildir. Türklerde gün adları şöyledir:
Türkiye?de
Pazartesi: Geçeği, Odgün, Gürgegün.
Salı: Ortağı, Orgün, İnegün.
Çarşamba: Uğrağı, Yeygün, Barasgün.
Perşembe: Gideği, Aragün, Tozagün.
Cuma: Toplağı, Elgün, Bayrıgün.
Cumartesi: Gireği, Başgün, Giregün.
Pazar: Direği, Dergün Diregün.
 
Karaçay-Balkarlarda
Pazartesi: Başgün.
Salı: Kürgegün.
Çarşamba: Barasgün.
Perşembe: Ortagün.
Cuma: Bayrımgün.
Cumartesi: Kıyavgün.
Pazar: Iyıkgün.
 
Özbek ve Türkmenlerde
Pazartesi: Doşenbe, Düşembi, Duşem, Duşenbe, Düşenbe, Düyşembi.
Salı: Seşenbe, Sişembi, Seşem, Sişenbe, Seyşenbe, Şeyşembi, Seysenbi.
Çarşamba: Çeherşenbe, Çerşembi, Çerşem, Çerşenbe, Çarşenbe, Şarşembi, Sersenbi.
Perşembe: Pençşenbe, Pencişembi, Pencşem, Penşenbe, Peyşenbe, Beyşembi.
Cuma: Cuma, Cüme, Cumga, Coma, Yoma, Juma
Cumartesi: Şenbe, Şimbe, Şemi, İşembi, Senbi.
Pazar: Yekşenbe, Yekşembi, Yekşem, Cekşembi, Ceksenbi.
 
Moğollarda:
Pazartesi: Gal, Guluvun (Ateş).
Salı: Uha, Usun (Su).
Çarşamba: Mod, Modun (Ağaç).
Perşembe: Alt, Altan (Altın).
Cuma: Şor, Şoron (Toprak).
Cumartesi: Nar, Nara (Güneş).
Pazar: Sar, Sara (Ay).
 
Acı bir gerçek ki, Türkiye?de kullanılan resmî takvimde ay ve gün adlarından yalnızca ocak, ekim, aralık adları Türkçedir. Dilde, iş?te, fikirde birlik için en temel unsurlardan biri olan takvimler düzenlenmeli ve bütün Türkler; Güneş esâslı, 4 mevsimli, 2 devreli, 12 aylı, haftada 7 günlü ortak bir takvim oluşturmalıdır.

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 412
2-B: ÖNEMLİ GÜN ve OLAYLAR
 
Türkiye?deki halk takviminde belli başlı önemli günleri devrelere ayırarak verelim.
 
HIZIR DEVRESİ (6 Mayıs ? 7 Kasım)
Hıdırellez (M. 6 Mayıs): Yukarıda başlangıcından ve niteliğinden bahsettiğimiz Hıdırellez gününde halk arasında çeşitli toylar düzenlenir. 6 Mayıs?ta artık Yay (Yaz) mevsimi gelmiş, soğuklar bitmiştir. Hıdırellez, ?Hızır? ve ?İlyas? adlarının birleştirilmiş hâlidir. Türk pagan inançlarındaki Irkıl Ata/Koca/Hoca, İslâm etkisinden sonra Hızır karakteri ile birleştirilmiş veyâ ona terk edilmiştir. Irkıl Ata, ilk kam (şaman), kamların atası, Türk töre ve âyinlerini ilk koyan bilge kişidir. Oğuz Kağan destanımızda, Oğuz?un ayguçısı (meclis reisi), bilicisi (veziri) ve bilgesidir. Hızır?ın özelliği, Bay Terek (Ulu Kayın, Hayât Ağacı. Birçok pagan inanışta görünen bir unsur olup, Türklerde yeri çok mühimdir) kökleri dibindeki bengüsuyundan (Âb-ı hayât, ölümsüzlük suyu) içmiş olup, ölümsüz olması ve karada yaşayan insanlara yardım etmesidir. Denizde yaşayanlara yardım edeni de İlyas?tır.
 
Mûsevî, Hıristiyan ve Müslümân geleneklerinde ortak bir mitolojik kişiliktir. Dolayısıyla bâzı özellikleri Gılgamış destanına dayanır. Hızır efsânesi, İskendemame?den sonraki zamâna, Mûsa ve yol arkadaşlarının konu edildiği Mûsevî efsânesi ?Elias ve Rabbi Josue b. Levi?ye ve Kur?ân?a (18. Sûre, 59.-81. Âyetler) girmiştir. Hızır, Türk aktarımlarına da birçok efsâne ve inanış biçiminde girmiş ve bir peygamber olarak ele alınmıştır [10].
 
Dede Korkut, kitabında aynı kişi olarak bazen Hızır bazen de Hızır-İlyas adıyla boz atı üzerinde ölümcül biçimde yaralanmış olan kahramânın yardımına koşar; kahramânın çâresiz annesine ayran ve yabanî çiçeklerden oluşan bir merhem hazırlamasını önerir. Evliya Çelebi (17. yüzyıl), seyahatnamesinde bir çağdaşının (muhtemelen hayâlî bir kişilik) Hızır ile olan ve Mûsa ile yoldaşının öyküsünü andıran bir mâcerasını anlatır. Ancak bu, sonsuz hayât bitkisini arayan Gılgamış mâcerasının bir yorumudur [11].
 
Hızır, Sunnî Müslümânlara oranla Alevîlerde biraz daha yaygın ve kökleşmiş konumdadır.
 
İlgili diyişler ve inanışlar:
?Ver Hıdırellez?i, vereyim yazı?
 
Yiyecek kapları, ambarlar ve para keselerinin ağzı açık bırakılır. Böylelikle Hızır?ın bu yerlere bereket getirmesi beklenir. Hıdırellez gecesi, gül ağacının altına istenilen şeylerin küçük bir resmi çizilir veyâ yazılırsa Hızır?ın kendilerine yardım edeceğine inanılır. Dilek yazılan kâğıtlar, aynı zamânda kırmızı kurdeleye bağlayıp gül ağacına asılır. Evlenmek isteyen kişi, özel surette yapılmış tuzlu çöreği 5 Mayıs akşamı yiyerek yatarsa, rüyâsında evleneceği kişiyi görür. Hıdrellez gecesi ateş yakıp üstünden atlanırsa dilekler gerçekleşir. Baharın ilk kuzusu Hıdrellez gecesi yenirse sağlık ve şifa bulunur. Hıdrellez günü kırlardan toplanan çiçek veyâ otlar kaynatılıp suyu içilirse bütün hastalıklara iyi gelir. Bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzellenilir [12].
 
Hıdırellez günü çalışılmaz, bağ bahçe işleri yapılmaz. Kırlara çıkılır, piknik yapılır, eğlenilir. Trabzon?un hemen her yöresinde Hıdırellez günü doğacak çocuk veyâ buzağının sakat olabileceği korkusu vardır. Eğrice teriminin kullanılması da bu durumla ilgili olmalıdır. Çocuk veyâ buzağının sakat doğmaması için ?Hıdırellezin eğrisi doğrusu için; Eğrice büğrüce, uğurum olsun doğruca? diyerek kabak tohumu ekilir. Çamaşır yıkanmaz, yıkanmak zorunda kalındığında sıkılmaz. Çünkü gebe inek veyâ kadın varsa doğacak yavrunun kötürüm olacağına inanılır [13].
 
Hıdırellez günü yaş ağaç kesilmez, ormandan eve herhangi bir şey götürülmez. Götürülmesi durumunda o yıl yılanın çok olacağına ve evi sineklerin basacağına inanılır. Evlerde bulunan el değirmenlerinde başkasına mısır çektirilmez, değirmen ödünç verilmez. Hanenin bereketinin gideceği düşünülür. Hıdırellez günü türbeler ve mezarlıklar ziyâret edilir. Ziyâret sırasında çocukların önden gitmesi makbûldür. Çünkü onların duası daha iyi kabûl görür [14].
 
Özellikle evde kalmış genç kızlar ve evlenecekler için bu gün çok önemlidir. Geleceğe âit evlilik dileklerini ve dualarını Hıdırellez gecesi yaparlar. Gül ağacının dibine taştan evler kurulur ve yazma bağlanır. Evde kalmış kızlar, başlarından üç kez açarak kilit geçirirler. Böylece kısmetlerinin açılacağına inanılır. Akşam tuzlu yiyecekler yerler, su içmeden yatarlar. Rüyâlarında ya evlenecekleri kişinin elinden su içerler ya da hiçbir şey göremezler [15].
 
Mayıs Yedisi (M. 20 Mayıs): Sayılı fırtınalardandır. Mayıs yedisi bulutlu veyâ yağışlı geçerse Yaz mevsimi iyi geçer, bolluk olur. Mayıs yedisi sıcak geçerse yaz mevsimi kurak geçer ve kıtlık olur.
 
Doğu Karadeniz?de ?Çepni Bayramı? olarak da bilinir. Trabzon?da Çepni Türklerinin ağırlıklı olarak veyâ yer yer yurt tuttuğu Çarşıbaşı, Vakfıkebir, Beşikdüzü ve Şalpazarı yörelerinde bir bayram gibi kutlanmakta, pek çok şenlikler yapılmaktadır. Mayıs yedisi, Ordu (şehir merkezi)?da (Demir, 1999: 42) ve Giresun (Aksu çayının çevresi)?da (Gökdağ, 1998: 421-430) bilinmekte olup, kutlamalardaki uygulamalar umûmîyetle birbirine çok benzemektedir.
 
İlgili inanış ve uygulamalar:
 
Şenlikler Ağasar Irmağı?nın denize döküldüğü, Beşikdüzü?nde yapılır. Yörede, köylerdeki oturanlar da dâhil; özellikle hastalar, kısmet arayan genç kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, yürüyemeyen çocuklar bayramlık elbisesini giyer ve deniz kenarına iner. Yedi dalgaya ayak sokulur veyâ su ısınmışsa yedi dalganın altından geçilir. Isınmamışsa yedi dalganın üzerinden atlanır. Suyun insanda bulunan uğursuzlukları alıp götürdüğü, ağrı ve sızıların bu yedi dalgayla gittiği kabûl edilmektedir. Özellikle hasta çocukların iyileşmesi için deniz kenarına getirilmesi yaygındır. Tekne ve kayıklarla denizde tur atılır, yedi derenin denize döküldüğü ağızlardan ve Deliklitaş isimli kayanın altından geçilir. Hastalıkların ve yılın bütün sıkıntılarının denize kaldığına inanılır. Hasta olanlar, ağrıyan yerlerini deniz suyu ile özellikle yıkarlar. Ağrıların ve hastalıkların denizde kalacağına inanılır. Eskiden köylerden sığırların sürülüp deniz kenarına indirildiği ve deniz suyu ile yıkandır idi. Çocuğu olmayan bayanlar, özellikle Delikli taşın altından geçerler ve geçerken dua ederler. Akşam eve dönerken deniz suyu getirilir. Uğursuzluğu uzaklaştırması ve bereket getirmesi için bu su, eve ve tarlalara serpilir [16].
 
Ülger Doğumu Fırtınası (M. 31 Mayıs): Mayıs 18?inde Ülger yıldızı doğar. Gün doğusundan şiddetli bir yel eser. Bu yel insanlara, hayvanlara ve bostanlara zarâr verir. Bu yüzden Ülger doğacağı gün hayvanlar dışarı çıkarılmaz, ahır ve ağılların pencereleri, kapıları kapatılır.
 
Yay (Yaz) / Hızır Gündönümü (M. 21 Haziran): 21 Haziran?daki gündönümünde, güneş ışıkları Yengeç Dönencesi?ne dik gelir. Kuzey yarıkürede en kısa gece (GYK?de en kısa gün) yaşanır ve gölgelerin en kısa olduğu gündür. Kuzey yarıkürede günler kısalmağa, Güney yarıkürede uzamağa başlar.
 
Kuyruk Doğumu (M. 1 Temmuz): Haziran 18?inde kuyruk doğar. Kuyruk Yıldızı da Ülger Yıldızı?nın doğuşu gibi mala, davara zarâr verir.
 
Terâzi Doğumu (M. 31 Temmuz): Temmuz 18?inde Terazi Yıldızı doğar.
 
Ağustos Sıcağı / Eyyam-Bahur (M. 14 ? 21 Ağustos): Halk takviminde ağustosun ilk haftasında (M. 14-21 Ağustos) bunaltıcı ve kavurucu sıcaklar olur. Çobanlar, sürülerini gölgelere çeker. İlgili diyişler: ?Ağustosun sıcağı, sanki fırın ocağı?.
 
Mihrican-Bostan Bozan (M. 14 Eylül ? 14 Ekim): İlkgüz (Eylül) ile Ortagüz (Ekim) arasında (M. 14 Eylül-14 Ekim) görülen fırtınadır. Ülger yeli gibi, çok soğuk eser ve bütün mahsûlleri mahveder. Mihrican değen patates, salatalık, kabak gibi bostan mahsûlleri yanar, kapkara olur.