Sayın Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ'dan konuya dair gayet aydınlatıcı bir yazı:
Kürt Nüfusu, Demografik Savaş ve CIA PKK ile müzakere-mütareke ve kirli barış süreci çerçevesinde Kürtler’in anayasal statüsü, eyalet modeli konuları AKP Hükümeti ve müzakere ortağı PKK tarafından gündeme getirilirken kaçınılmaz olarak tartışma konusu olan hususlardan birisi de Kürtler’in Türkiye’de nüfus içindeki oranıdır. Esasen bu konunun stratejik ve sonuç alıcı boyutunu, A. Öcalan’ın İmralı Tutanakları’ndan çıkarılan konuşmalarında “2030’da Kürt nüfusu Türk nüfusunu geçecek. O zaman herşey kendiliğinden hallolacak” dediği, Tutanakların açıklanmayan bu bölümünü ele geçiren Prof. Dr. Özcan Yeniçeri tarafından açıklanmıştır.
Abdullah Öcalan ve PKK tarafından sürdürülen “demografik savaş” diyebileceğimiz bu strateji yeni değildir. Nitekim Abdullah Öcalan 1989’da şöyle demektedir: “Kürt nüfusu ikiye katlanırken Türkler yerinde sayıyor ve önümüzdeki 2000’li yıllara doğru Kürt nüfusunun Türk nüfusunu aşması işten bile değil. Bu çok önemli. Nasıl bir dönem Türkler doğudan Rum asıllı Anadolu’ya doğru akıp halkı Rum olan devlet içinde yer aldılarsa, hem de saldırı ruhuyla bu topraklarda kendilerine yer açtılarsa, biraz daha değişik olsa da benzer bir tarzda Kürtler’in akışı var. Gene doğudan batıya.Şimdiden İstanbulları biliyorsunuz. İzmirler, Adanalar milyonlarca Kürt’e sahip. Hem de en aktif en dinamik kesimler…Türkler ise biraz rehavette! Şehir yaşamı, tüketim toplumu, gevşekliğe, tembelliğe ve savaş kabiliyetinin zayıflamasına yol açmakta.”[1]
Nüfus artışının doğal sürecin dışına taşarak etnik bir silah olarak kullanılması hususu örgüt etkisine girmiş vatandaşlar arasında konuşulmanın ötesinde basına dahi açıklanan bir olgu hâline gelmiştir. The Economist dergisine açıklama yapan Diyarbakır ili Sarıdal köyü muhtarı iki eşli 13 çocuklu Abdülkadir Sümer “görevim, Kürt nüfusunu artırmaktır” demiştir. [2]
Öcalan’ın “ya silaha ya da karına sarıl” şeklinde ifade ettiği Türkiye’yi işgal edilecek bir coğrafya olarak gören ve demografik savaş açan bu açıklamasını sadece PKK ile sınırlı görmek de yanlıştır. Molla Barzani’den başlayarak Irak’taki Kürtçü hareketin de ikinci hedefi Türkiye olmuştur. Molla Barzani’nin 26 Eylül 1966’da Yeni İstanbul gazetesinde manşetten verilen söyleşisinde şöyle denmektedir: “Barzani: ‘İkinci hedefimiz Türkiye’dir’dedi”
2011’de Türkiye’yi ziyaret eden K. Iraklı resmi bir grup Ankara’da bir düşünce kuruluşunda yaptığı toplantıda “Eskiden Mersin üzerinde denize açılan bir Kürdistan istiyorduk artık vazgeçtik. Çünkü siz Türkler Anadolu’yu 1000 senede Türkleştirdiniz, Biz 100 senede Kürtleştirebiliriz” açıklaması demografik savaş anlayışının Barzani çizgisinde de hakim olduğunu göstermektedir. Bir süreden buyana PKK’da “İstanbul’u, İzmir’i size bırakmayız. Diyarbakır’ı biz yöneteceğiz, geri kalan bölümü ise birlikte yöneteceğiz” demektedir.
Öte yandan uzun bir süreden buyana Türkiye’de Kürt nufusunun Türk nüfusundan daha fazla arttığına dair yaygın bir söylem vardır.Kürtçü çevreler ve bazı batılı destekçileri Kürt nüfusunu akıl dışı ölçüler içinde tırmandırırken, bazı çevreler ise Kürt nüfusunu olduğundan az göstermektedirler.
Türkiye’de Kürt nüfus oranı ile ilgili son tartışma Tarhan Erdem ile Hasan Celal Güzel arasındaki tartışma olmuştur. Tarhan Erdem, Türkiye’de Kürt nüfusunun genel nüfusun yüzde 17.7’sini oluşturduğunu ve 13 milyon 400 bin Kürtün yaşadığını ileri sürmüştür.[3] Tarhan Erdem’e göre 18 yaş üzerindeki Kürt nüfusu ise yüzde 10.3’dür ve 7 milyon 770 bindir. Hasan Celal Güzel ise bu makaleye verdiği cevapta, Kürt nüfusunun 1965’te dil üzerinden genel nüfusun yüzde 7.07’sini oluşturduğunu ve Kürt nüfusundan yüzde 50 daha fazla arttığı göz önünde tutulsa dahi ancak 2013’de yüzde 8 ile 11 arasında olabileceğini, bununda 6 ile 9 milyon arasında bir nüfusu oluşturacağına dikkat çekmektedir.[4]
Türkiye’deki Kürt nufusu sadece Kürtçü çevreler ve Türkiye’de izlenmemektedir. Bütün dünyada araştırmacıların ülke araştırmalarında ilk başvurdukları kaynaklardan birisi olan CIA World Factbook’ta da Türkiye’de Kürtler’in nüfus içindeki oranı yıllar içinde değişen bir grafik ile izlenmiştir. Bu çalışmanın konusu, Türkiye’deki Kürt nüfus oranına değişik açılardan gerçekleşen bakışların analizini yapıp, bu gelişmelerin çevre coğrafyalardaki yeni jeopolitik durumlar ve Türkiye’de gerçekleşen PKK açılımı ile birlikte ele alındığında hangi sonucu doğuracağını tahlil etmektir.
CIA Kaynaklarında Kürt Nüfusun Evrimi
CIA her yıl World Factbook isimli bir kitap yayımlayarak bütün ülkeler hakkında temel gösterge bilgileri vermektedir. Bu bilgiler arasında ülkelerdeki etnisite oranları da vardır. Her yıl güncellenen bu yayın, son yıllarda dijital ortamda birkaç ayda bir yenilenir hâle gelmiştir. Yıl bittiğinde ise o yılın son verileri ile o yılki kitap kalıcı olarak arşivlenmektedir. 1982-1989 kitapları
http://www.geographic.orgsitesinden, 1990-2010 kitapları bir açık arşiv olan
www.gutenberg.orgsitesinden erişilebilir. Ayrıca CIA’nın kendi sitesinden de 2000 yılından bu yana olan kitapları indirmek mümkündür. (
https://www.cia.gov/library/publications/download/index.html).
Sadece 1983 ve 1988 kitaplarına erişilememiştir.1982-2008 arasında Türkiye’de Kürt nüfusunun artışı rakamsal olarak Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından şu şekilde kaydedilmiştir.
2009 sonrasında ise nüfus miktarları CIA’nın verdiği oranlar üzerinden alt ve üst sınırlar çerçevesinde aşağıdaki gibi değerlendirilmiştir.
WORLD FACTBOOK’un Oranlarında Kırılma Noktaları:
Şimdi bu rakamlardan hareket ederek, oranlar üzerinden CIA verilerindeki kırılma noktalarını inceleyebiliriz.
Aşağıdaki tabloda ise CIA rakamlarından hareket edilerek yıllara yayarak kırılma noktalarını ve toplam nüfus ile artış oranları incelenmiştir.
Bu kırılma noktalarına göre: 1)1991’de Türk nüfusundan Kürt nüfusuna kaydığı görülen5 puanın nüfus karşılığı 2.929.050 kişidir. 2)1993’te diğer başlıklı nüfustan Kürt nüfusuna aktarılan veya hediye edilen3 puanın nüfus karşılığı 1.826.935 kişidir. 3)Buna göre 1990-1993 arasındaki üç yılda oran oynamalarıyla Kürt nüfusa aktarılan nüfus 4.755.985 kişidir. 4)2009’da Türk nüfusundan yüzde 5-10 puan ve Kürt nüfusundan yüzde 2 puan diğer başlıklı nüfusa aktarılmıştır. Böylece bir yıl içinde diğer başlıklı nüfus 5.376.387 - 9.216.663 rakamları arasında kişi sayısı hâline gelmiştir. Bu arada yine bu yıl toplam nüfustaki beş milyona yakın artış dikkat çekicidir. 5)Bugün 1990 oranları kullanıldığında Türkler 68.590.312, Kürtler 9.683.338 ve diğer nüfus da 2.420.835 kişi çıkmaktadır.
Oranlardaki Kırılmalar Nasıl Yorumlanabilir
1991’e kadar Türkiye Soğuk Savaş’ın ileri cephesidir. Türkiye’nin başını manipülasyonlarla ağrıtmamak gerekmektedir. Üstelik PKK marksist-leninist bir örgüttür. Bu sebeple etnik nüfus daha makul ve daha gerçekçi oranlarda gösterilmektedir.1991 Kırılması yaşanırken, SSCB çökmüş, Basra Körfezi Savaşı, Kürtleri ve PKK’yı ABD açısından Orta Doğu’daki kartlardan biri haline getirmiştir. Ve Türklerden 5 puan Kürtlere aktarılmıştır.
1993 Kırılması’ndan ABD’nin, Kürt kartını daha esaslı kullanmaya karar verdiği anlaşılmaktadır. PKK, Kuzey Irak’ta doğan boşluğu etkili bir şekilde değerlendirmekte ve Türkiye’de terörü tırmandırmaktadır. “Diğerleri” olarak belirtilen yüzde 3, “Biz en iyisi bütün gücümüzle Kürt kartına yüklenelim” mantığı ile Kürt oranına devredilmiştir.
2009 Kırılması ile 1993-2208 arasında “0” olan diğerleri yüzde 7-12 arasına tırmanırken, yüzde 20 olan Kürt nüfusu yüzde 18’e inerken, yüzde 80 olan Türk nüfusu ile yüzde 70-75 aralığına gerilemiştir. ABD, “Kürt kartını yeterli ölçülerde oynandığını ”Sessiz sedasız yürütülen hristiyan azınlıklara vakıf mallarının iadesi politikasının sujesini oluşturan azınlıklara “diğerleri” başlığı altında bir oran oluşturma stratejisinin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır. Bu aşamada “Türklerden de şimdi bir anda 10 puan almak olmaz, alıştıra alıştıra alalım” yaklaşımı sergilenmiştir. Bu sebeple bugüne kadar 70-75 bandında bir oran kullanılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu bandı kaldırıp Türkler için yüzde 70, diğer için de yüzde 12 oranı verilmesi büyük bir ihtimaldir.
Sonuç
Özetle, Türkiye’nin demografik yapısının etnik niteliği önümüzdeki yıllarda birçok spekülasyona ve uluslar arası müdahalelere neden olacaktır. Oysa etnik kimlik ve milli kimlik muhakkak birbirleri ile çatışan kimlikler değildir. Değişik etnik kökenlerden gelmekle birlikte kendilerini Türk milli kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görenlerin oranı hiçte küçümsenecek gibi değildir.
Oysa etnik ırkçı zihniyet, “Ne mutlu Türküm diyene” şeklindeki demokratik ve milli kimlik anlayışını, “Bu Türk olmayanlara dayatmadır” diyerek reddederken, “Benim etnik kökenim Zaza, Kürt, Kuzey Kafkasyalı, Boşnak olabilir ancak ben Türküm” diyenlerin yaklaşımını ise “Hayır siz milli kimliğinizi seçemezsiniz, etnik kimliğiniz daha önemlidir” diyerek, Hitlerçi-ırkçı yapısını ortaya koymaktadır.
________________________________________
[1]İki Bine Doğru, 22.10.1989
[2]The Economist, 14-21 Mart 2006
[3] Radikal, 18 Nisan 2013, Tarhan Erdem, “ Türkiye’de Kürt nüfusu”
[4] Sabah, 23 Nisan 2013, Hasan Celal Güzel, “Türkiye’de Kürt Nüfusu-2”
* Buradaki nüfus ve nüfus artış hızında yeni bir veri yerine 2006 verisi aynen kullanılmış ve güncelleme yapılmamış.