Bu 1 Mayısla ilgili bir nebzede olsa duygu ve düşüncelerinize ortak olabildiysem ne mutlu bana.  Ancak şunu ifade etmek istiyorum. Her taviz veriş, her vurdumduymazlık, her bana ne lazımcılığın toplumu nerelere götüreğini bu gün o meydanda görmüş olduk. Bunlar kimi internet sitelerinde gizli gizli (sizlere komik gelsede) artık Taksim ve civarını yağmalamaktan bahsediyorlar.  Bana göre Taksim ve civarı büyük tehdit altında. Yıllar önce Kadıköy ü yakıp yıkan teröristler yıllar sonra aynısını Taksimde, belkide bir dahaki 1 Mayısta yapacaklar.  Eğer böyle giderse  orada yaşayan esnaf yada her kimse binlerce kilometre uzakta dağlarda, kırda  yaşanan terör yoğunluğunu şehrin göbeğinde yaşayacaklar. Bu  gün Atatürk heykeline çıkıp eşkiya liderinin posterini v.s. asanlar yarın ne yapmaz ? Çünkü eşkereye çıktılar artık. Devletin resmi görevlileri nerede ? Biz Türkler kendi yurdumuzda ağır şartlar altında çalışıp vergimizi ödüyoruz. Sizin maaşınız, iaşeniz bizim vergilerimizle ödeniyor. Neden görevinizi yapmıyorsunuz ? kimden, neden çekiniyorsunuz. Adam Atatürk heykeline çıkıyor, poster asıyor. Amacınız, niyetiniz, tiyneyitiniz, cibiliyetiniz nedir sizin ? sizde hiç mi vicdan, utanma, arlanma,   insaf ve izân yok. Kanun adamısınız, kanunları yerine getirmiyorsunuz. Bu gün orada o meydanda suç işlediniz. O piçleri heykelin tepesinden alıp joplara oturtmanız lazımdı.  O zaman bizlerin kanunlara uymamızı nasıl beklersiniz ? Sık sık sizler ve savcılar "Halkı kin ve nefret" aşılama maddesini öne sürersiniz. Sizin görevinizi yapmamanız toplumda "kendi işimi kendim yaparım" mantığı geliştirmek üzere.  Sizin yüzünüzden kanun ve nizamlara güven sarsılmış durumda.

Selim bey kardeşim. Evvela konuya ilginizden ötürü teşekkür ederim. İç ve dış güvenliğini sağlayamamış bir ülkenin iyi bir ekonomiye sahip olmasından bahsedilemez. Dünyadaki bütün büyük devletler kendilerine yönelen silahlı teröre misli ile yanıt vermiş ve kanlı bir şekilde bastırmıştır. Amerika ve İsrail buna en iyi örnektir. Aslında zaten hep sizler tarafından bilinen konuları anlattım. Benim tepkim ve amacım bu terör bitmeden, bitirilmeden hala o meydanlara çıkıp durumlarında bir iyileşme olacağını zanneden zavallı topluma olan öfkem idi. Ve en büyük Türk devrimcisi Yüce Başbuğ ATATÜRK dururken, hala boktan ideolojilere sarılanlara idi. Özellikle Türk olupta, hala o cenahta olanlara.  Daha hala o topluluk içinde hoş görüden, normalleşmeden, demokratikleşmeden bahsedenler oldu,  her sene olduğu gibi papağan gibi aynı şeyleri söylediler. Ben onlara buradan soruyorum, bu onlara açık bir mektup ; Yitirilen binlerce asker, sivil ve çökmüş bir ekonomi. Bunun hesabını kim verecek. Bizler yaşarken bizlerin de geleceklerini çaldılar. Bu terör hiç yaşanmamış olsa idi. Örneğin Türkiye, Kanada yada bunun gibi  terörle hiç tanışmamış bir Avrupa ülkesi gibi olsa idi hepimiz her sene Türkiye nin bir ilinde tatil yapıp Türkiye nin her yanını gözümüzle görüp tanıma fırsatı yakalamış olacaktık. Bu basit bir örnek tabii. Durumumuz çok daha iyi olacak idi. Bizlerin hepimizin geleceğini, yarınlarımızı çaldılar. Hangi demokrasiden, hangi insan haklarından bahsediyorlar. Yaşadığımız yer, bölge maalesef fazla özgürlük ve hoşgörüyü kaldırmıyor. Burası Kanada yada Avrupa ülkesi değil, burası Türkiye ve var olmak için binlerce yıl savaşmak zorunda kaldık. Bunu anlayamayan hümanist fosil beyinliler var...

         Türkiye Cumhuriyeti, bir çelişkiler yumağı haline sokulmuş kimin elinin kimin cebinde olduğu ancak erbabınca bilinir hale gelen bir devlet haline dönüştürülmüştür. Ancak şu an Türk ulusunun varlığını devam ettirebilmesi için görünürdeki tek silahı olan ''sandık'' hakkına da en başta din ve emek sömürüsü olmak üzere çeşitli değerler üzerinden karartma uygulanmaktadır. Hal böyleyken bugünkü seçim sistemi ile gerçeğin farkında olan sözün gelimi İstanbul'lu ''dokuz'' kişinin oyu Hakkari'deki ''bir'' kıronun oyuna ancak denk gelmektedir.

        Çelişkilerden bazılarına gelince; Dün İstanbul açık bir işgal altındaydı; Bu işgali, boyalı ve şuh görünümlü sunucuları ile ''jöleli oğlan''ı birlikte kullanarak canlı yayınla kamuoyuna aktaran Haber(kürt) kanalının sahibi Ciner, daha Elbistan Çöllolar kömür sahasında kazanç hırsına kurban ettirdiği işçilerin cesetlerini aylardır yeryüzüne çıkarttıramamıştı. En yeşilinden, en kızılına kadar tüm müstevli uşakları oradaydı. Sözde emperyalime karşı olanlar; emperyalizme karşı en büyük savaşı vermiş, bu ulusun her bireyini kula kul olmaktan çıkarıp, onlara bağımsız topraklarda hür birer birey olma şerefini yaşatmak için çabalamış olan Gazi Başbuğ Atatürk ve Silah Arkadaşları'nın anısını simgeleyen heykellerine saygısızlık etmekte, kafalarına basmakta, bölücü itlerin çaputlarını dolamakta sakınca görmediler ve ses çıkartmadılar. Ya sen ne yaptın sayın yetkili, senin işin kan dökerek can vererek dikilen al bayrağı korumak için direk yağlamak mı? Türk ulusunun bütün kutsallarına saldıran güruhu görmezden gelmek mi? Anladık ki, güvenlik güçlerimize verilen görev bunların kötülüklerine engel olmak değilmiş, olur da, olan biteni izzet-i nefis sorunu yaparak bunlara yönelebilecek bir Türk öfkesine karşı, bu itlere hareket özgürlüğü sağlamakmış.

         1 Mayıs İşçi Bayramı kılıfıyla kutlanan olay, küresel sömürgecilerin Türkiye Cumhuriyeti'ni getirdikleri bölünme eşiğidir. İstanbul'un göbeğinde kürtçe(!), ermenice böğürtülere alkış tutulurken, dağ orospularının çocukları Taksim anıtına çıkarak Atatürk heykelinin elini yüzünü tekmelerken. Bu ülkenin MÜSLÜMAN Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Meclis Başkanı, İçişleri Bakanı, Valisi, Emniyet Müdürü ne işle meşgullerdi? Türk ulusu gözünü aç artık, dinini diyanetini daha fazla kullandırma, eğer bugün adınla dinini yanyana yazabiliyorsan bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e borçlusun. Bak: Hiç kimse dışarıdan müdahale edemez denilen ÖSS sistemine müdahale ederek 4-5 okulda yalnızca türbanlı öğrencilerin sınava girmesi sağlanmadı mı? Nedir her bir öğrencinin uzak aralıklarla oturtulduğu, gençlerin bu en hayati gününde bunlar karşı cinsten öğrenci arkadaşlarına arzu mu duyacaklardı? Ama o da ne bir de bakıyoruz ki, öğrencinin ecel teri döktüğü bu sınava haremlik selâmlık uygulayan aklına karpuz kabuğu düşmüş eşşeklere inat, geçenlerde İstiklâl caddesinde yürüyüş yapan Baro üyelerine, kiraladıkları lüks otel odasından ''baro sen anladın onu'' diye pankart sallandıran ''genç siğiller'' piçlerinden biri de türbanlı çıkmasın mı? Yani sınava haremlik-selâmlık ama otel odasında 3-4 erkekle halvet olmakta bir sakınca yok.

         Konuyla ilgisi yok gibi görülen bu son bahsi neden anlattım; Türk! işte senin yaşam damarlarını kesen, nefes borunu tıkayan, inancını sömürerek oyunu alan bu takiyyeci zihniyettir. Müslüman diye oy verdiğin senin inancını sömüren bu insanlar, dağ fahişelerinin piçlerini tepende zıplatan ve onlara hoşgörüyle yaklaşanlardır. Arkadaşın dediği gibi gözünü açıp en azından sandıkta gerekeni yapmazsan, değil bir daha işçi bayramı kutlamak, yakında bayrağı inmiş, ezanları susmuş topraklarda çöpten ekmek toplayacaksın. TTK.             
     

Sayın Avar-Hun ağabeyim çok güzel kaleme almışsın.Duygularımıza tercüman olmuşsun.

Kinimizin şiddeti ile geberecekler

ALEMDE ŞER,OĞUZ'DA ER TÜKENMEZ