Tarihten gizlenen gerçek
Türkiye’yi işgal ettiren Amerika’nın 1919’daki PKK’sı: Yunanistan...
Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu, piyasaya yeni çıkan 1919’un şifresi (Gizli ABD İşgalinin Belge ve Fotoğrafları) isimli kitabında, Türkiye’nin işgalinde Amerika’nın başrol oynadığını belgeleri ile ortaya koydu. Cevizoğlu, ABD’nin, bugün Türkiye’yi bölmek için nasıl terör örgütü PKK’yı kullanıyorsa, 1919’da da Yunanistan’ı kullandığına işaret etti.
Cevizoğlu, olay yaratacak kitabındaki tespitlerini
şöyle sürdürüyor: Aradaki fark, PKK’nın terör ve vur - kaç yöntemlerini kullanması, Yunanistan’ın ise düzenli ordusu ile saldırması idi. Sonuçta, 1919 işgalinde, Yunanistan ABD’nin PKK’sı olarak kullanılıyordu! Aslında Amerikalılar, Yunanlılardan önce İzmir’i işgal amacındaydı... ‰12’de
5 Amerikan işgalci gemisi Dolmabahçe önünde
ABD ve pek çok “sözde” Türk aydınının gizlediği “ABD’nin Türkiye’yi işgal kanıtlarından birini de” işte şimdi görüyo-ruz! Bir değil tam 5 adet Amerikan işgal gemisi, Dolmabahçe Sarayı’nın önünde yağmadan pay kapmayı bekliyor...
CEVİZOĞLU, TARİHTEN GİZLENEN GERÇEĞİ YAZDI
Türkiye’yi ABD işgal ettirdi
Yunan’ın işgalinden 4 gün önce, ABD filosu öncülüğünde, farklı büyüklük ve türlerden oluşan savaş filosu İzmir limanına geldi
Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu, 1919’un şifresi (Gizli ABD İşgalinin Belge ve Fotoğrafları) isimli kitabında, Türkiye’nin işgalinde Amerika’nın parmağını belgeleri ile ortaya koydu. Kitabın “Tarihten gizlenen gerçek! Emperyalist Yecüçler: “Yüce Üçler!...” (sayfa 25) başlıklı bölümünde Hulki Cevizoğlu, şu gerçeklere yer verdi: İşte burada ”tarihten gizlenen gerçek“, yani 1919’da ABD’nin Türkiye’yi işgal et(tir)mesi gerçeği ortaya çıkıyordu!
“Yüce Üçler” olarak adlandırılan Amerika, İngiltere ve Fransa’nın devlet başkanları Wilson, Llyod George ve Clemenceau, Yunanlılar’ı İzmir’i işgale çağırmıştı. (Yunanlılar’dan önce davranan İtalyanlar ise, 11 Mayıs Pazar günü Fethiye, Bodrum ve Marmaris’i işgal ettiler.)
“Yüce Üçler”in yüceliği emperyalizmin temsilcisi olmalarında yatıyordu. Güç onlarda olduğu için, kendilerine “yüce” dedirtiyor, üçü bir araya gelerek dünyayı sömürgeleştirmek için işbirliği yapıyordu!
“Yüce Üçler” sanki, “Yecü’cler“ idi: Emperyalizmin yok edicileri... Yani, “bozgunculuk ve fesat çıkaran, saldırgan, zalim, yağmacı, anarşist ve inkarcı yönetimler!..”
Yunan askerlerinin İzmir’i işgalinden dört gün önce, 11 Mayıs’ta, ABD filosu öncülüğünde, farklı büyüklük ve türlerden oluşan savaş filosu İzmir limanına geldi. Amerika’nın Arizona zırhlısı; Dyer, Gregory, Yuce ve Manley adlı dört destroyeri ile bir İngiliz zırhlısı, bir İtalyan zırhlısı ve birkaç İngiliz torpidosu İzmir limanına demirledi.
Aslında Amerikalılar, Yunanistan’dan önce İzmir’i işgal amacındaydı. Başkan Wilson’la aynı düşüncedeki Arizona zırhlısının komutanı Dayton, İzmir limanına demirledikten üç gün sonra İzmir’i kendilerinin işgal etmesini önerdi ama, Yunanistan’a söz verildiği için “maşa” kullanılması tercih edildi.
Amerikan denizcileri çıkarlarımız için gönderildi
Kitabının “ABD’nin ilk işgal raporu...” başlıklı bölümünde ise Cevizoğlu, İzmir’in işgalinden iki gün sonra Amerikan Komiseri Ravndal’ın, Washington’a “ilk işgal raporu”nu (telgrafını) gönderdiğini belirterek, o rapora yer verdi:
“Dışişleri Bakanı Washington 17 Mayıs 1919, İstanbul
Türk kabinesi, İzmir trajedisi diye adlandırdıkları olay nedeniyle istifa etti. Yeni bir Hürriyet ve İtilaf (Partisi - HC) kabinesinin kurulması bekleniyor. başkentte İttihat ve Terakki Partisi henüz etkisini göstermedi. İstanbul müttefik polisi güçlendirildi ve örneğin Yunan bayraklarının asılmasına karşı bazı yasaklar kondu. Konsolos Chesboroug 14 Mayıs’ta İzmir’den İstanbul’a hareket ederken, Arizona zırhlısından Amerikan denizcileri Konsolosluğu korumak ve Amerikan çıkarlarını gözetmek için gönderildiler. Konsolos Chesborough’unn bildirdiğine göre, Yunan işgalinin gelmesi olasılığı, İzmir’de radikal Rumlar hariç, kızgınlık uyandırdı. Aynı duygular İstanbul’da bütün yabancı çevrelerde duyuluyor, Helenler (Yunanlılar - HC) hariç. Bandırma, İzmir ve Megri (Fethiye) bölgesindeki memurlardan, Yunan ve İtalyan çıkarmaları iddialarıyla Türkçe protesto telgrafları alıyorum. Gene de, İzmir konusunda Barış Konferansı kararı fazla kan akmadan uygulanmışa benziyor.”
Sözde ‘tarafsız’ statü
“ABD, sözde “tarafsız” statü altında işgalin her ayrıntısını planlıyor, destek veriyor ve emrediyordu!” tespitinde bulunan Hulki Cevizoğlu şöyle devam ediyor: ABD Başkanı Wilson’un sözde “tarafsız” tutumu, Latin Amerika ülkelerinde de “işgal” olarak ortaya çıkmıştı:
“Wilson’un Latin Amerika’ya müdahaleleri onun Avrupa politikasına da yeni bir ışık tutmaktadır. 1914’den 1917’ye kadar Wilson Birinci Dünya Savaşı’na müdahale etmemek için ABD’nin tarafsızlığını ve barış isteğini ileri sürmüştür.
Ne biçim tarafsızlık, ne biçim barış isteğidir bu? 1914’den hemen sonra Wilson, Meksika’ya deniz piyadelerini yollar; 1916’da aynı hatayı tekrarlar ve bir yıl sonra, Fransa’da büyük kurtarıcı olarak karşılanan General Pershing, istilacılık (=işgalcilik - HC) yaptığı Meksika’dan yeni dönmektedir.
Nasıl bugün Türkiye üzerinde oynanan oyunlara nasıl benziyor değil mi?
Washington’ın ‘1919’daki PKK’sı Yunanistan
Usta gazeteci Hulki cevizoğlu, kitabının 27. sayfasında ise ABD’nin Bush Yönetiminin, bugün Türkiye’yi bölmek için nasıl terör örgütü PKK’yı kullanıyorsa, 1919’da da Yunanistan’ı kullandığına işaret ederek, tespitlerini şöyle sürdürüyor: Aradaki fark, PKK’nın terör ve vur - kaç yöntemlerini kullanması, Yunanistan’ın ise düzenli ordusu ile saldırması idi. Sonuçta, 1919 işgalinde, Yunanistan ABD’nin PKK’sı olarak kullanılıyordu!
İşgalcilerin piyonu
Nitekim, “işgalcilerin piyonu Yunanistan” askerlerini İzmir’e çıkardıktan sonra, bu gerçek daha fazla gizli kalamadı. Yunan işgal generallerinden Parakevopoulos, yerli işbirlikçi Rum Papaz Hrisostomos ile halka hitap ederken, bulundukları balkona Amerikan bayrağını da astılar!.. Rum Papaz Hrisostomos, Seydiköy’deki bir kilisede konuşurken, “Yakında Türklerin leşleriyle kuyuları dolduracağız!” diyen sözde din adamıydı!
ABD işgal ettiği ülkelerde, tepkileri azaltmak için psikolojik savaş taktikleri uyguluyor ve mümkün olduğunca kendisini gizliyor. Bu “gizleme” kapsamında, bayrağını göstere göstere asıp, tepki toplamak yerine, öne başkalarını sürüyor. Bu yüzden işgal Türkiye’sinde ABD fotoğraflarını bulmak için çok ç aba harcamak gerekti. ABD’nin aynı uygulamasını, bugünlerde (2000’li yılların başlarında) işgal ettiği Afganistan ve Irak’ta da görüyoruz. ABD bayrağı ortada gösterilmiyor. İşgalin ilk günü Saddam Hüseyin heykelinin üzerine örttükleri ABD bayrağını bile 10 dakika sonra çıkarıp, “satın aldıkları” Iraklılar’ı öne sürüyorlar.
ABD, terör örgütü PKK’yı desteklerken de sürekli olarak inkar yöntemini benimsiyor, ama, işgal ettiği Irak’ın dağlarındaki PKK’yı yok etmiyor, sözde kaçırılan Türk askerlerini teslim ederken “jest” yaptığını söylüyordu!.. Terörist PKK’lılar için Iraklılar’la aynı ağzı kullanıp “Bulamıyoruz, bulursak istihbarat paylaşacağız“ derken, Ekim 2007’de sözde “kaçırılan” 8 askerimizin 4 Kasım 2007’deki teslim töreninde birlikte görüntü veriyor, ama elinin altındaki PKK’lıları tutuklamıyordu!
Dolmabahçe önünde
Yine ABD ve pek çok “sözde” Türk aydınının gizlediği ”ABD’nin Türkiye’yi işgal kanıtlarından birini de“ işte şimdi görüyoruz! Mondros Mütarekesi’nden (Teslimiyet Anlaşmasından) sonra, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı önünde demirleyen işgal gemilerini hepimiz biliriz. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemileri toplarını padişahın sarayına çevirmişlerdi.
Peki, bunların arasında bugüne değin hiç ABD savaş gemisi gördük mü? Tarihçiler, aydınlar ve politikacılar, yaygın biçimde bize bunu anlattılar mı?.. Yoksa, “gizli bir el” resmi tarihimizden ABD işgalini kazıyıp attı mı?
İşte bir değil tam 5 adet Amerikan işgal gemisini, yukarıdaki fotoğrafta, Dolmabahçe’nin önünde görüyoruz!
Başbakan İngilizci Harbiye Bakanı Amerikancı
Hulki Cevizoğlu, “1919’un Şifreleri” adlı kitabının 34. sayfasında ise, işgalden üç gün sonra Washington’a gönderilen ikinci raporuna da yer veriyor: ABD, işgal ve işgalden doğan gelişmeleri en küçük ayrıntısına kadar izlemeye devam ediyordu. İlk işgal raporunun ardından ikincisi de, işgalden üç gün sonra ABD Başkenti’ne gönderildi:
“Dışişleri Bakanı Washington
18 Mayıs 1919, İstanbul
Yeni Türk kabinesinin, İzmir’in Yunanlılarca işgalini protesto ederek istifa eden büyük vezir Ferit Paşa tarafından, bugün kurulması bekleniyor. Yeni kabineye, İttihat ve Terakki’ye olduğu kadar, Hürriyet ve İtilaf partisinin kişisel cezalandırma ve intikam alma politikasına karşı olan, Barış ve Selamet partisinin bazı üyelerinin alınması olasılığı var.
Barış ve Selamet partisinin lideri Ferit (?) Paşa emekli bir general üstün yetenekleri var, ayrıca Türkiye’nin savaşa girmesine karşı çıkmış. Büyük vezir Ferit Paşa ile onu karıştırmamak gerekir. Büyük vezir Ferit Paşa İngilizci sayılıyor, Harbiye Bakanlığı’na getirilecek general ise açıkça Amerikan yandaşı. Fransız görüşünün şampiyonu Bayındırlık Bakanı Ali Kemal ise, Dışişleri Bakanlığı’na aday olmuşa benziyor.
Hükümet ve basın, karışıklıkları önlemek için oldukça birleşmiş gibi görünüyor ama duygular gergin durumda. İç bölgelerden haber gelmiyor. Türk üniversite öğrencileri tarafından bugün bir gösteri düzenlenecek. Onlar açıkça Amerikan mandasından yana... İzmir, Yunanlılar dışında başka bir yabancı devlete verilmiş olsaydı Türkler bu kadar tepki göstermezlerdi. İstanbul’daki Türk gazeteleri matem ilanına hazırlanıyorlar.
Kentlerden, Yunanlılara teslim olmaktansa Türklerin öleceğini belirten bir yığın protesto telgrafı alıyorum. Hemen hepsi kan akacağı tehdidini öne sürüyor. Bu sabah Milliyetçilerin yürütme kurulu adına bana bir nota verildi ve İtalyanların Bodrum, Marmaris, Megri (Fethiye) ve Scala Nouvall’a (Kuşadası) çıkışı protesto edildi. Hükümet, görünüşe göre, belirmesi olası bir dağınıklığa karşı, neyi kurtarabilirse kurtarmak için çaba harcıyor ve yavaş yavaş üstün dış güçler karşısında geri çekiliyor. Muhalefetin Milliyetçi - İslamcı temele dayalı bir ihtilal gerçekleştirip, yabancı savaş gemileri Boğaziçi’ndeyken hükümeti devirip deviremeyeceğini göreceğiz. İttihatçılar kaçırılmış olanaklara sahipken, hükümet müttefik politikasını hızla uygulayabilecek fonlardan yoksun. Çatışmanın sonucu Müttefik askeri gücüne bağlı, karışıklıklar çıkınca Rumlar ve Ermenilerin saklanacakları sanılıyor.”
Ravndal Amerikan Komiseri
Açık itiraf
Cevizoğlu, raporla ilgili olarak ise şu yorumda bulunuyor: Dikkatle baktığmızıda ABD’nin “İzmir’i Yunanlılar’a verdiklerini” açıkça itiraf ettiklerini bu raporda da görüyoruz. Rapora göre, “İzmir Yunanlılar’dan başka bir ülkeye verilseymiş, Türkler’in tepkisi olmazmış!”
Bunu söyleyen ABD’nin “iyi bir işgal planı yapamamanın” sıkıntısı içinde olduğuna tanık oluyoruz! Oysa, nasıl plan yaparsa yapsınlar, Kuvayi Milliye ruhunun önünde hiçbir gücün duramayacağını yakında göreceklerdi...