AKP Abdülmecit’i anıyor. Kimdir bu padişah, tanımaya çalışalım.
Abdülmecit (1839-1861)
Abdülmecit’in Babası İkinci Mahmut, anası ise“Bez-i Âlem Sultan” takma adıyla meşhur Rusya asıllı Yahudi Leon’un kızı SUZİ’dir. Bezm-i Âlem Sultan adını, “kimliği gizlensin diye” İkinci Abdülhamit vermiştir.
İkinci Mahmut’un anası (Abdülmecit’in ebesi) de “Valide Sultan Nakşidil” takma atlı Fransız AİMEE de Buc’dur.
Abdülmecit’i anma programı 17 Kasım’da başlandı. 17 Kasım’ın Abdülmecit ile hiç ilgisi yoktur, bu tarih Vahdettin’in Türkiye’den kaçış tarihidir. Yoksa AKP şimdilik açıkça Vahdettin’e oynayamıyor da takiyye mi yapıyor?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek Atatürk’ü anma programı için milletvekillerine Ax4 kâğıdı ile davetiye gönderirken, Abdülmecit’i anma programına yaldızlı kâğıda basılmış tuğralı nefis davetiye gönderiyor.
Abdülmecit’in kişiliği ve yaptıkları
31’nci Osmanlı padişahı olan 1’nci Abdülmecit, tarihçi İsmail Hami Danişment ve Yılmaz Öztuna’nın ifadelerine göre, “içki iptilası, saray sefahati olan” biri idi. 20 karısı, 3 gözdesi, 8 ikbal’i, 8 kızı, 9 oğlu varmış. Karılarından biri sokak kadını imiş, bu yüzden Abdülmecit dillere düşmüş. Sonra bu kadın padişahı bırakıp başkasına kaçmış. Abdülmecit, “içki ve kadın düşkünü olduğundan genç yaşta” ölmüştür.
Abdülmecit, padişah olunca, “İngilizlerin baskısıyla” Mustafa Reşit Paşayı Sadrazam yapmıştır. “Mason olan Mustafa Reşit Paşa” sadrazam olur olmaz, İskoç Mason Teşkilatı üyesi Lord Rading ile birlikte “Osmanlı’nın büyük vilayetlerinde mason localarının açılmasını sağladı, İngilizlere, Hindistan’daki Müslüman’ları ezmesi için yardımcı oldu.”
Abdülmecit padişah olduktan sonra, “hem boşalan hazineyi rahatlatmak, hem “bazı dengeleri sağlamak için” anası Suzi’nin de fikriyle, “para karşılığında devlet makamlarını satmış, yabancıları devletin önemli makamlarına oturtmuştur.” Mesela Göksu’da kahvecilik yapan, okuma-yazma bilmeyen eski Yeniçeri askeri kahveci Arnavut Mustafa’yı “Paşa” yaparak “sır Kâtipliğine”, Mısır Çarşısı’nda baharatçılık yapan Bulgar Rıza’ya Müşir vererek “Cihan ser Askerliğine (Osmanlı Orduları Başkomutanlığı), Galata’da sandıkçılık yapan Hırvat soylu Boşnak Ahmet’e “Büyük Amiral” rütbesi vererek Kaptanı Derya (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı) lığa getirmiştir.”
“Gece gündüz sarhoş dolaşan” Abdülmecit, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İsmail Paşa’nın evlatlığı Bezmara’ya İstanbul’da görür görmez nikâhına alıp adını “Bezmican” koyarak “Baş İkbal”liğe yüceltmiş, Vilma (Fransız), Virjin (Ermeni), Karolin (Yunan) gibi birçok yabancı kız ve rakkaselerle yatıp kalkmıştır.
Mustafa Reşit Paşa sadrazam olduktan kısa bir süre sonra kendisinin hazırlayıp padişaha onaylattığı “Gülhane Hatt-ı Hümayunu”nu (yönetimde büyük değişiklik ve yenilikler) 3.Kasım.1839 günü halka okumuştur. Buna göre: Yetki devri, devletin yapılanması, eğitim-öğretim esasları, azınlık hakları, tebaanın ırz, namus, can ve mal güvenliği gibi konularda devlet güvencesi getirilmiş, köklü değişikliklerin önü açılmıştır. Bu fermanı dinleyen Müslüman ahali kanaatini, “bundan sonra gâvura gâvur diyemeyeceksiniz” şeklinde özetlemiştir.
Abdülmecit ile birlikte, Fatih döneminden beri okutulan Fen, Matematik gibi dersler “din adamına lazım değil” düşüncesiyle medreselerin müfredatından çıkartılmış, din adamları cahil bırakılmıştır.
Gülhane Hattı Hümayunu “Islahatı Fermanına (18.Şubat.1556) temel olmuştur. Islahat fermanından sonra; Rusya içimizdeki Ortodokslara, İngiltere Protestanlara, Fransa Katoliklere karışır, yabancılar içişlerimize müdahale eder olmuştur.
Bu gelişmelerden sonra yabancılar, Osmanlı topraklarından gayr-i menkul satın alma, yabancı okullar açma fırsatını elde ettiler.
Gülhane Hattı Hümayunu ile Osmanlı devletindeki “Ümmet-i Muhammed” anlayışı bitmiş, “kozmopolit Osmanlı” anlayışı yerleşmiştir.
Gülhane Hattı Hümayunu ve devam eden süreçte Osmanlı devleti “azınlıklar cenneti”ne dönüştürmüştür.
Gülhane ve Tanzimat Fermanlarıyla imparatorluk içindeki ticari faaliyetler yabancıların eline geçmiş, Müslüman Türkler fakirleşmeye, hor görülmeye, devlet hayatından uzaklaştırılmaya başlamıştır.
Abdülmecit’in ileri düşünceler taşıdığını cesur kararlar aldığını, bu kararların insan hakları ve demokrasi açısından bize katkı sağladığını söyleyenler de vardır. Yarar ve zararlarına bakınca, bu padişahın övülecek birisi olmadığı anlaşılır.
AKP’yi anlamak hem zor, hem kolay
Abdullah Gül, Recep Erdoğan, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin gibi kişiler dün, “Batı’ya, Masonluğa, Gülhane ve Tanzimat fermanlarına, içkiye, zinaya karşı” idiler, “ahlakçı ve maneviyatçı”, “İslamcı ve mücahit” idiler.
Şimdi ne yapıyorlar?
Batı ile sarmaş dolaşlar.
Papa’nın heykeli önünde milli egemenliğimizin devrine imza atıyorlar. Domuz etini kasaplık kıyma listesine sokuyorlar. Zinayı suç olmaktan çıkarıyorlar. Atatürk’ün “dış kaynaklı” olduğu için kapattığı Mason Localarını güncelleştiriyorlar. Bunların o eski “İslamcı” kimlikleri şimdi “diyalogcu, ittifakçı” kimliğine dönüştü. Bu kadro dün “cihat” çağrıları yaparken bugün “cihat-hicret” gibi dini terimlerin yazılmasını bile yasaklıyorlar.
Böylece, AKP’yi anlamak hem zordur, hem kolaydır. Öyle değil mi?
AKP’yi anlamak zordur; çünkü İslam, iman ve ahlak üzere oturmuş, iptidası yerli bir yapı 8-10 sene gibi bir süreçte nasıl altüst oluyor, olgunluk yaşındaki insanlar kendilerini nasıl inkâr ediveriyorlar?
Bir yılan bile derisini senede ancak bir kere değiştirebilirken, bunlar nasıl olur da bir ayda ağız, altı ayda gömlek değiştirirler? Anlamak zor!
AKP’yi anlamak aynı zamanda kolaydır; çünkü makam, mevki, para şöhret, fiyaka,…az şeyler değiller. Bu değerler putlaşınca değişmeler kolay oluyor.
AKP’deki değişikliği anlamak şu bakımdan da kolaydır:
Eğer emperyalizmin destekleriyle şöhret bulduysanız, eğer Batılılara bazı sözler verdiyseniz, eğer Okyanus ötesinin AS Başkanlarına Eşbaşkan olduysanız, eğer Siyonizm’in beyin takımlarıyla “iki sayfa, dokuz maddelik gizli” anlaşma yaptıysanız, yani el, kol ve ayaklarınızı kaptırdıysanız; değişiminizi anlamak kolaylaşmıştır; çünkü başka çıkış yolunuz kalmamıştır.
“Beşerdir şaşar” diye bir söz var. Ama şaşmadan dönmenin de bir yolu olma, bundan sonra yapacağı işlerin bir hesabı olmalıdır.
Nerden aklınıza geldi 1’nci Abdülmecit?
Abdülmecit ve Reşit Paşa’nın azınlıkçı ruhu bedenlerinize hulul mü etti?
Cumhuriyet-Osmanlı-Beylikler-Büyük Selçukluların 1000 yıllık geçmişinden, büyük kahramanlarından anacak kimseyi bulamadınız da, bir tek şu:
Anası Rus Yahudisi, ebesi Fransız Katoliği, kendisi hovarda ve sarhoş olan, Müslüman Türkleri ezen, gayri Müslimleri ödüllendirip şımartan,
Bir Masonun oyuncağı olan,
Osmanlıyı parçalayan,
“Padişah-Halife” kılıklı rezili mi buldunuz?
Helal olsun size, bunu herkes yapamaz.
Not: Abdülmecit ile ilgili bilgileri İsmail Hami Danişment’in İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Yılmaz Öztuna’nın Büyük Türkiye Tarihi, Tahsin Ünal’ın Türk Siyasi Tarihi, Necdet Sevinç’in Osmanlı’nın Yükselişi ve Çöküşü, Ali Kemal Meram’ın Padişah Anaları adlı kitaplarından topladım.
Abdülmecit’in AKP tarafından itibar görmesi, tarihimizin o dönemi hakkında daha çok bilgi sahibi olmamıza yardımcı oldu.
Yusuf DÜLGER
Em.Din Dersi Öğretmeni
Konya /17 Kasım 2011