--------------------------------------------------------------------------------
Yanılmıyorsam; bu terimi Prof. Yaşar Nuri Öztürk kullanmıştı. İnsanı, Allah’ı kullanarak aldatmak.
Bunun daha akademik biçimi de ‘Kuran ile aldatmak’tır.
Siyasetçilerin en büyük oyununu izliyorsunuz: Kuran’dan bazı ayetleri kullanarak, işin içine Allah’ı da sokup halkımızı kandırıyorlar.
Bunu da dine hizmet gibi gösteriyorlar.
Açık açık yalan söylüyorlar.
Halkımızın cahilliğinden faydalanıp Türkiye’yi çağdaş yaşam modelinden ağır ağır kopartıyorlar.
Türban; Allah ve Kuran ile aldatmanın en tipik örneğidir.
İSLAMIN ŞARTI KAÇ?
Türbanı, kelimei şahadetin bile önüne geçirenlere soruyorum: İslam’ın şartları (Sünni İslam anlayışına göre) nelerdir? Cevap bellidir: Savm, salat, Hac, zekat ve kelimei şahadet.
Bu 5 şartın içinde türban var mı?
Yok.
Ama AKP’liler, bunu İslam’ın birinci şartı yaptılar…
Yani uydurdular.
Yani; bidatı farzın yerine geçirdiler.
Yine soruyorum:
İmanın şartları neler?
Sünni İslam’a göre 6′dır: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kader ve kazaya inanmak.
Bunların içinde ‘Türbana inanmak’ var mı?
Yok…
Demek ki milleti olmayan bir şarta bağladılar, Türkiye’yi bununla böldüler.
Ve bu işte Kuran’ı da Allah’ı da açık açık istimar ettiler.
Ey Müslümanlar; bu yüzden diyorum ki türban, İslam’a sonradan sokulmuştur; bidattır; temel şartla ilgisi yoktur.
ŞİİLERİN İCADINI SÜNNİLER KULLANIYOR
Üstüne üstlük türbanın Sünni İslam ile ilgisi de yoktur.
Türbanı ilk kullananlar, Güney Lübnan yaşayan İran çizgisindeki Şii kadınlardır. Bu örtü Lübnan’da 1970′lerin başında İranlı alim Musa Sadr taraffından kullanıma sokuldu.
İranlı Ayetullah Burucerdi’nin Lübnan temsilcisi olarak bu bölgeye gelmiş bir kişiydi İmam Musa Sadr.
Bölgeye hakim Hıristiyan Lübnanlılara ve Filistinli gerillalara karşı bir tavır yaratmıştı Musa Sadr.
Türbanı da kendi deyişiyi ile kilise resimlerine ve katolik rahibelerin kıyafetlerine bakarak şekillendirmişti.
Lübnanlı Şii kadınların bu baş örtüsü; 1977 yılında Tahran’da Şah Yönetimi’ne karşı gösteri yapan İranlı kadınların başlarında ortaya çıkmıştı.
TÜRKİYE’YE SIZMASI
Türban; Hürriyet Gazetesi’nde Soner Yalçın’ın yazdığı gibi, İslamcı kadın yazar Emine Şenliklioğlu’nun icadı değildir değildir. Bu örtü; ülkemize 1979 yılında İran’da İslam devrimi başarıya ulaştıktan sonra sızdırılmıştır. Amaç; Lübnan’da olduğu gibi Türkiye’de de geleneksel Müslümanlıktan farklı bir anlayışı hakim kılmaktır.
Bunun için eğitilmiş kadınlar kullanılmıştır.
Üniversiteler; türbanın ilk kullanıma sokulduğu alanlardır. Çünkü; bu örtüyü kullanacak militan insanlara ihtiyaç vardır. O da üniversite öğrencileri olacaktır.
Bu üniversiteli kadınlar; ‘Biz farklıyız; biz sizden değiliz; biz daha iyiyiz, biz daha doğruyuz!’ havasını yaymak üzere görev yapmışlardır.
İran’da Humeyni devrimini yürütenler; Türkiye’de de İslami bir değişim yaratmak için; ülkemizdeki dinci siyasetçiler ve tarikatçi kesimlerle bağlantı kurdular. Türkiye’nin Sünni ilahiyatçıları Şii İran’ın Şii ilahiyatçılarından fikirler apararak Nur ve Ahzab surelerini de Şii müçtehitler gibi yorumlayarak türbanı İslam’ın şartı imiş gibi gösterdiler.
Şii Ali Şeriati ve Ayetullah Mutahhari ile bugün Sünni Türk Diyaneti, türban sorununa aynı gözle bakmaktadırlar. Yani; Şiilik; türban üzerinden Sünniliği teslim almıştır.
Laik sisteme karşı yürütülen bir komplo vardır ve bu komplo uluslararasıdır.
Meseleye din üzerinden bakanlara tekrar hatırlatıyorum: Sünni İslam adına türbancılık yapanlar; Şii İran’ın Türkiye’deki gizli militanları oldular ve bugün de o konumdalar.
***
Türkiye’de 1980′lere kadar türban sorunu yokken; bunu toplumsal bir bela haline getirenleri iyi tanımalıyız.
İran; laikliği dinsizlik olarak görür.
Türkiye’deki türbancılar da öyle görüyorlar.
Türbancılar; 1000 yıllık Anadolu Müslümanlığını yanlış sayıp kendi özel kesim giysilerini Kuran’a yükleyip Kuran ile ve Allah ile milleti kandırıyorlar.
Siyasetçiler cehaleti severler…
Çünkü; cahil insanları kandırarak yönlendirmek ve oylarını almak çok kolaydır. Hele Kuran’ı ve Allah’ı bile siyaset için alet haline getirirseniz…
Rıza Zelyut