Gönderen Konu: ALTAY CUMHURİYETİ VE ALTAY TÜRKLERİ  (Okunma sayısı 3787 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kök-Börü

  • Ziyaretçi
Altay Cumhuriyeti, Asya’nın tam merkezinde Sibirya ormanları, Kazak bozkırları ve Moğolistan yarı çöllerin kesiştiği kavşakta bulunmaktadır. Altay, çok güzel doğal manzaralı, birkaç devlet, doğal kuşak bölgesi ve kültürel dünyanın bir arada komşuluk ettiği Avrasya’nın merkezinde yer alan ve “Rusya’daki Tibet” olarak kabul edilen dağlık bir ülkedir.

Altay Cumhuriyeti coğrafya bakımından Asya kıtasının merkezi sayılan Güney Sibirya’da bulunmakta olup Kazakistan, Çin, Moğolistan ve Rusya Federasyonu dahilindeki Tıva ve Hakas cumhuriyetleri ile Kemerova Bölgesi ve Altay Eyaleti ile sınır komşuluğuna sahiptir.

Bununla birlikte adından da anlaşılacağı üzere bu ülkede Türklerin ilk ata yurdu olan Altay dağlarının bulunduğunu artık her Türk bilmektedir her halde.

Toplam yüzölçümü 92 902 km2 olan ve Batıdan Doğuya 360 km, Kuzeyden Güneye de 400 km uzanan Altay ülkesinde yaklaşık olarak 7 bin civarında göl mevcuttur. Ülke topraklarının dörtte biri  koyu ormanlarla kaplı olan bu topraklarda en yüksek dağ zirvesi Ak-Sümer’dir (4506 m.).

Dağlık Altay’daki doğada yaklaşık olarak 30 bin toynaklı ve 4 binden fazla ayı mevcuttur. Buradaki toplam 1850 çeşit bitkiden 212 türü yalnızca Dağlık Altay’a özgü olup endemik [yalnızca bu bölgeye özgü] bitki türlerine aittir.

Altay Cumhuriyeti’nde iklim, dengeli kara iklimi olup yazları (Haziran-Ağustos) kısa ve sıcak, kışları (Kasım-Mart) ise uzun ve soğuktur. Ülkenin yeryüzü biçimi genelde dağlık bölgelerden ibarettir. Ülke tamamen Rusya’ya ait Altay dağlık zincirinin içerisinde yer almaktadır. Dolayısıyla cumhuriyetin yeryüzü biçimi de dar ve derin dağ nehirleri ile parçalanan ve nadir bulunan dağlar arası ovaları ihtiva eden yüksek dağ doruklarını barındırmaktadır. En yüksek dağın adı Beluha (Altayca Üç-Sümer, yüksekliği 4.506 m.), bu dağ aynı zamanda Sibirya’da en yüksek noktayı da temsil etmektedir.

Teles Gölü, Üç Sümer dağı, Altay ve Katun SİT alanları, UNSESCO kararıyla Dünya İnsan Mirası listesine dahil edilmiştir.

Beşeri Durumu. Altay Cumhuriyetinde yaşayan nüfusa ilişkin son verilerin ışığında ülkede 01.01.2001 tarihi itibariyle 205,5 bin bin kişi yaşamakta ve bunların içerisinde 152,4 bin kişi ise kırsal kesimde 53,1 bin kişi de Gorno-Altaysk şehrinde yaşamaktadır. 01 Ocak 1991 tarihi itibariyle Altay Cumhuriyeti’nde 198.1 bin kişi yaşamaktaydı. Toplam nüfusun içerisinde ise şehirli nüfus oranı ancak yüzde 27’lik bir orana sahip olup ülkedeki insanların çoğu kırsal kesimlerde yaşamını sürdürmektedir. İnsan yoğunluğu açısından kilometre kareye yaklaşık 2 kişi düşen Dağlık Altay’da toplam nüfusun yüzde 31’ini ülkenin yerli halkı olan Altay Türkleri oluşturmaktadır. Rusların toplam nüfus içerisindeki oranı ise %60 olup yine ülkede yaşayan Kazak Türklerinin oranı da yüzde 5.6’dır.

Altay Cumhuriyetinde birçok milliyete mensup insan yaşamaktadır. Ancak bu etnik gruplar, Altay Türkleri, Ruslar ve Kazak Türklerinin dışında yoğun olarak bir arada yaşayan gruplar değildir.  Ülkede yaşayan etnik bileşke ise şöyledir: Ruslar - %60, Altaylar - %31, Kazaklar - %6, Ukraynalılar - %0.9, Almanlar - %0.4 vs. Diğer milliyetlere mensup gruplar sayısal olarak çok daha az olduğu halde Rus asıllı nüfus genellikle ülkenin Kuzey bölgeleri olan Maymin, Turoçak, Şebalin, Üst-Köksa’da ve Gorno-Altaysk’tadır. Bununla birlikte Altay Türkleri daha çok Ulagan, Üst-Kan ve Onguday bölgelerinde yaşarken, Kazaklar (%83’ü) Koş-Ağaç bölgesinde yaşamaktadır.

Altaylar Türkleri Altay Dil Ailesinin Doğu-Türk grubunun Kırgız-Kıpçak alt-grubuna mensuptur. Eskiden Altay Türkleri genel uğraşlarına  bağlı olarak 8 kabile grubuna ayrılmaktaydı.

Ulusal ekonomide esas sektörü oluşturan köy ekonomisinin içinde önde hayvancılık gelmektedir. Hayvancılıkta ise boynuzlar almak üzere geyik yetiştiriciliği önemli bir yere sahiptir. Dağlık Altay’da bu alanda faaliyet gösteren çiftliklerde toplam 30 binden fazla Ren geyiği ile karaca mevcuttur. Yine ülkede bir milyona yakın koyun, 200 binden fazla keçi ve yaklaşık 80 bin at yetiştirilmektedir.

Altay Cumhuriyeti son derece zengin kaynaklara sahiptir. Hidro-enerji potansiyeli 80 milyar KWt. Saat olarak hesaplanmaktadır.

Sanayide ise önde gelen sektörler hafif sanayi ile gıda sanayisidir. Bununla birlikte altın çıkarma, molibdeniyim ile cıvanın çıkarımı ve işlemesi gibi sanayi dalları mevcuttur.

Turizmcilik alanında da Dağlık Altay’da oldukça iyi gelişmeler yaşanmakta ve bu alanda yeni projeler üretilmektedir. Bunun yanı sıra ülkede turizmin, dağcılık ve mağaracılık gibi alt dalları da son yıllarda yaygınlaşmaya başlamıştır. Dağlık Altay’ın o muhteşem doğası ve dünyada henüz bozulmaya uğramayıp arılığını ve ekolojik düzenini korumayı başarabilmiş nadir bölgelerden biri olma özelliği bu ülkeye diğer bölgelerden ve yurt dışından gelen turist sayısının artmasına yol açmıştır.

İletişimler. Ülkenin sahip olduğu coğrafya koşulları, tüm taşımacılığın %90’nın gerçekleştirildiği kara yolu taşımacılığı ve yolcu ile posta taşımacılığının gerçekleştirildiği havacılık olmak üzere iki taşımacılık çeşidinin gelişmesi üzerinde etkili olmuştur. Otomotiv taşımacılık ülkede önde gelen taşımacılık türüdür. Karayol uzunluğu 3.2 bin km’den daha fazla olup bu sayının içinde 541 km ise Novosibirsk-Biysk-Taşanta (Çu yolu) Federal bir karayolu olan en önemli otoyoldur.

Tarih bakımından da çok bereketli bir toprak olan Altay ülkesinde arkeologlar tarafından dün ışığına çıkartılan erken Taş devrinde yaşamış insanlara ait yerleşimlerin yaşı tam bir buçuk milyon yıldır.

Bununla birlikte arkeoloji dünyasında en çok bilinen Altay’daki Pazırık kültür dönemidir. M.Ö. I. binyılda Tunç dönemin yerini Erken Demir çağına bırakırken ortaya çıkan bu kültür esas olarak İskitler ile ilgilidir. Bu döneme ait kurganların arasında özellikle donmuş bir zeminde bulunanlarında oldukça iyi korunmuş doku ve diğer buluntular elde edilmektedir. Herhalde Pazırık kurganından arkeologlar tarafından çıkarılan 2500 yıllık bir prensesi duymayan artık yoktur, çünkü bu bölgede bu denli iyi korunmuş bir insan organizması ilk defa bulunmuş ve dünyadaki bilim açısından son derece önemli bir kaynak ve araştırma noktasını temsil etmekteydi.

Dağlık Altay’ın esas önemi ise bu bölgenin Türklerin ilk yurdu olmasından ileri gelmektedir. Birçok arkeolojik buluntuyla desteklenen bu husus ışığında bilim adamları yürüttükleri çalışmalarıyla eski Türk dönemi ile daha önceki Hun ve İskit-Sarmat dönemleriyle yakın bir ilişki içinde olduğunu da tespit etmiştir.

Eski Türk dönemine ait birçok dikili taş, balbal, yazıt ve kaya resmi bulunmaktadır Altay’da. Bu tarihsel anıtlar hem buradaki halk için hem de dünyadaki tüm Türkler için kutsal sayılan ortak bir kültür mirası değerindedir. Bu ortak geçmişimizin ve kültürel zenginliğimizin çok iyi bir biçimde araştırılması, bilinmesi, korunması ve tanıtılması gerekir, çünkü bizler bunu yapmazsak, yerimize bu misyonu üstlenebilecek çok sayıda talip zaten vardır, ancak onlar bu kutsal misyonu üstlendiğinde ortada başarılı bir çalışma olsa da, ortada Türk kültür ve tarihi diye bir şey kalmayabilir. O nedenle günümüzde çoğu Güney Sibirya bölgesinde başkaları tarafından neredeyse tarih yeniden yazılırken Türklerin de bu konuda çalışmalara bir an önce başlaması gerekir. Aksi halde, Türk tarihinin coğrafyası ve geçmişi çok büyük ölçüde kısalacak, kısaltılacaktır.

Kaynak:Timur B. Davletov