Gönderen Konu: Altay Türklerinin Yaratılış Efsanesi  (Okunma sayısı 4202 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Deli

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 253

           YERİN YARATILIŞI

   Evvelce ancak su vardı; yer, gök, ay  ve güneş yoktu.Tandı Kuday ile bir kişi vardı.Bunlar kara kaz şeklinde girip su üzerinde uçuyorlardı.Tanrı hiçbir şey düşünmüyordu.Kişi rüzgar çıkartıp suyu dalğalandırdı ve Tanrı'ın yüzüne su serpti.Bu kişi kendisinin Tanrı’dan büyük olduğunu sandı ve suyun içine dalıverdi..Su içinde boğulacak oldu;

    “Tanrı , bana yardım et diye bağırmaya başladı.Tanrı:
   
    Yukarı çık! Dedi. O da sudan çıkıverdi.Tanrı şöyle buyurdu:
   
      "Sağlam bir taş olsun " dedi ,suyun dibinden taş çıktı.Tanrı ile kişi taşın üzerine oturdular.Tanrı “kişi’ye”

   Suya dal oradan toprak çıkar! dedi..Kişi suyun dibinden toprak çıkartıp Tanrıya verdi.Tanrı bu toprağı suyun üzerine atarak;

    “Yer olsun! Dedi.Böylece yer yaratılmış oldu.Bundan sonra Tanrı kişiye:

     Suya dal toprak çıkar ! dedi.Kişi suya daldı ve;

     “Ben kendim içinde toprak alayım “ diye düşündü, iki eline toprak aldı; bir elindeki  toprağı , kendi başına iş görmek düşüncesiyle ağzına soktu.Tanrı’dan gizlice yer yaratmak istiyordu.Bir elindeki toprağı da Tanrı’ya verdi.Tanrı bu toprağı saçıverdi, kattı yer meydana geldi.Demin ki kişinin ağzına gizlediği toprakta büyümeye başladı.Nefesi tıkanıp boğulacak gibi oldu.Tanrıdan kaçmaya başladı.Fakat nereye gitse nereye baksa Tanrı’yı yanında buldu.Boğulmak üzere iken:

    “A Tanrı,gerçek Tanrı bana yardım et diye yalvardı.Tanrı ona:

  Ne yaptın?Ağzına toprak saklayım diye mi düşündün?Bu toprağı ne için gizledin?diye sordu.O kişi cevap verdi:
     
    Yer yaratayım diye toprağı ağzımda gizlemiştim.Tanrı ona:
   
     At ağzından o toprağı dedi.Kişi toprağı atıverdi.Bu topraktan küçük küçük tepeler meydana geldi.Bundan sonra Tanrı şöyle dedi:
   
       İmdi sen günahkar oldun;bana karşı fenalık düşündün.Sana itaat eden halkın(sanga bakkan albatıng) düşünceleri dahi fena olacak.Bana itaat eden halkın düşünceleri arı, temiz olacaktır; onlar güneş görecekler.Ben gerçek Kurbustan adını almışımdır.Senin adın “Erlik” olsun; günahlarını benden gizleyenler senin halkın olsun: günahlarını senden gizleyenler benim halkım olsun! dedi.

   Dalsız budaksız bir ağaç bitmişti.Bu ağacı Tanrı gördü ve:

 Dalları olmayan ağaca bakmak hoş değil bunda dokuz tane dal bitsin ded.Ağaçta dokuz dal bitti.Tanrı yine şöyle dedi:
 
      Dokuz dalın kökünden dokuz kişi türesin ve bundan dokuz ulus olsun.
 
     Bu sırada Erlik bir kalabalığın gürültüsünü işitti.
 
     “ Bu gürültü nedir? Diye sordu.Tanrı:
   
     “Sen de bir hakansın , bende bir hakanım.Bu gürültü yapan kalabalık benim ulusumdur” dedi.Erlik bu kavmin kendine verilmesini istedi.Tanrı ona
   
    “Hayır , sana vermeyeceğim. Sen kendine bak” dedi.Erlik:
   
      “Dur bakalım Tanrı’nın şu ulusunu bir görelim” dedi ve kalabalığa doğru yürüdü.Bir yere geldi.Burada insanlar, yabani hayvanlar, kuşlar ve başka birçok canlı yaratık gördü ve:


   “Tanrı bunları nasıl yaratmış?Bunlar ne ile besleniyorlar? Diye düşündü.Burada bulunan insanlar bir ağacın meyve4siyle besleniyorlardı.Ağacın bir tarafındaki meyveleri yiyorlar diğer taraftaki meyvelere dokunmuyorlardı.Erlik bunun sebebini sordu.İnsanlar ona cevap verdi:
 
   “Tanrı bize bu dört dalın meyvesini yemeyi yasak etti.Güneşin doğduğu yanda bulunan beş dalın yemeyi buyurdu..Yılan ile köpeğe; “Bu ağacın dört dalından yemek isteyenleri bırakma “ diye emir verdi.Bundan sonra Tanrı göge çıktı.Beş dalın meyvesi bizim aşımız oldu”.

  Erlik Körmös bunları duyduktan sonra Törüngey denilen bir kişi buldu ve ona:
 
   “Tanrı yalan söylemiş , siz bu dört dalın meyvesini yiyiniz!” dedi.Bekçi yılan uyuyordu.Erlik onun ağzına girdi ve;
   
      “Bu ağaca çık “ dedi.Yılan ağaca çıktı ve yasak meyveden yedi.Törüngey ile karısı Eje beraber geziyorlardı.Erlik onlara:

  “Bu meyveden yiyiniz dedi.Törüngey istemedi.Fakat karısı yedi , meyve çok tatlı geldi.Meyveyi alıp kocasının ağzına sürdü.O anda her ikisinin tüyleri dökülü verdi.Utandılar.Ağacın altına saklandılar.Derken Tanrı geldi.Bütün ulus Tanrı’dan gizlendi.Tanrı haykırdı:
 
  “Törüngey, Eje nerdesinsiniz?Onlar:
   
    “Ağaç altındayız, sana varamayız “ dediler.Yılan , köpek ,Törüngey ,Eje kabahatı hep birbirine attılar.Tanrı yılana
   
  “Şimdi sen körmös (şeytan) oldun.Kişiler sana düşman olsun , vursun , öldürsün”

  Bundan sonra Eje’ye:
 
  “Yasak meyveyi yedin.Körmös’e uydun, bundan böyle sen gebe olacaksın , çocuk doğuracaksın , doğum sancısı çekeceksin sonra öleceksin .” Törüngey’e şöyle dedi.

    “Körmös’ün aşını yedin , beni dinlemedin , şeytanın sözüne kandın , onun sözüne kanalar onun ülkesinde yaşayacaklar , benim nurumdan mahrum kalacaklar..Şeytan bana düşman , sende ona düşman olacaksın.Beni dinlemiş olsaydın , benim gibi olurdun.Şimdi senin dokuz oğlun , dokuz kızın olsun . Bundan sonra ben kişi yaratmayacağım , kişileri sen doğurtacaksın” .Tanrı şeytana:

      Adamlarımı niye aldattın * dedi .Şeytan:

          “ben istedim sen vermedin.Ben de hırsızca almağa karar verdim.Ben alacağım :Atla kaçarsa düşürerek alacağım , rakı içip sarhoş olursa döğüştüreceğim , suya girse , ağaca çıksa yine alacağım” dedi.Tanrı şöyle dedi:

         “Üç kat yerin altında , ay ve güneşi olmayan bir karanlık dünya vardır.Ben seni oraya atıyorum”.İnsanlarada şöyle dedi:
 
      “Bundan sonra size yemek vermeyeceğim .Kendi gücünüzle kazanarak beslenin.Sizle konuşmayacağım.Size Maytere’yi göndereceğim “ dedi.

      Meytere geldi ; insanlara birçok şeyler öğretti.Araba yaptı .Aş olarak ot köklerini , ısırgan vesaire onları tayin ett.

       Erlik Maytereye yalvardı:

        “Ey Maytere sen benim için Tanrı’ya başvur , müsaade etsinde bende Tanrı’nın yanına çıkayım”.Maytere , Erlik’in kabul edilmesi için Tanrıya altmış yıl yalvardı.

    Tanrı şeytana şöyle dedi:
 
       “Bana düşman olmazsan , insanlara ffenalık etmezsen yanıma gel! Dedi.Şeytan göklere Tanrının yanına çıktı.Tanrıyta secde ederek:
     
      “ Beni takdis et , müsaade et bende kendim için gökler yapayım” dedi.Tanrı müsaade etti.Erlik gökler yaptı .Erlik’in avanesi göklere yerleşip çok kalabalık oldu.Tanı’nın öz kişisi Mangdaşire şöyle düşündü:
 
    “Bizim öz kişilerimiz yer yüzünde , Erlik’in kişileri göklerde.Bu çok fena bir şey.”

    Mangdaşire, Tanrı’ya darılıp , Erlik’e savaş açtı.Erlik karşı geld, atteşle vurup Mangdaşire’yi kaçırdı .Mangdaşire Tanrı huzuruna geldi.Tanrı :
   
      “ Nereden geliyorsun?” diye sordu.Mangdaşire:

      “Erlik’in avanesi yüksek göklerde , bizim kişilerimiz ise yeryüzünde bulunuyor, bu çok fena bir şey.Ben Erlik’in avanesini yere indirmek için savaştım.Fakat gücüm yetmedi , indiremedim “ dedi.

        Tanrı:
        Benden başka kimse ona dayanamaz;Erlik’in gücü senden fazladır.Fakat bir zaman gelecek ki sana “ var!” diyeceğim.İşte o zaman senin gücün  Erlik’in güvünden üstün olacaktır” dedi.Buınun üzerine Mangdaşire rahat rahat yattı.

         Bir gün Mangdaşire şöyle düşündü :

       “Tanrı’nın var diyeceği gün yaklaştı”.

        Tanrı Mangdaşire’ye dedi:

        “Ey Mangdaşire , bugün var , Erlik’iş göklerden süreeksin , maksadına ereceksin , ondan çok güçlü olacaksın.Benim gücüm , kudretim , alkışım sabna yetsin .” Mangdaşire sevindi ve bir kahkaha attı:
      “ Tüefğim yok, okum yok , kılıcım yok, cıdam (kargım) yok, yataganım yok...Ancak yılan bileğim, kolum var.Nasıl ben Erlik’e karşı varayım? Dedi.Tanrı ona kargı verdi.Mangdaşire kargıyı alıp Erlik’in göklerine çıktı.Erlik’!i yendi , kaçırdı.Göklerini kırıp parça parça etti.Erlik’in göklerinin parçaları yere döküldü.O zamanlar yer yüzü dümdüz idi.Bu  parçalardan dağlar, kayalar hasıl oldu.Güzel Tanrı’nın güzel yarattığı yer böylece eğri büğrü oldu.Erlik’in bütün avanesi yere döküldü ve hepsi öldü.

     İndi Erlik Tanrıdan yardım istedi:

 “Benim göklerimi kırdın.Şimdi benim barınacak yerim yok” dedi.Tnarı yerin altına , karanlık dünyaya sürdü.Üzerine kat ka kilitler koydu.

 “Üzerine sönmez ateş odunu  olsun , güneş ve ay ışığı görmeyesin!Tekrar ediyorum :İyi olursan yanıma alırım , fena olursan daha derin yerlere atarım “ ded.Erlik

        “Ben ölmüş adamların canlarını alacağım “ ded.

 Tanrı ben onları sana vermeyeceğim , kendin yarat “ dedi.Erlik eline çekiç, körük, örs aldı adlı.Bir vurdu , kurbağa çıktı , bir vurdu albıs (fena ruh) çıktı , bir vurdu şulmus ( fena ruh) çıktı, bir vurdu deve çıktı.

   Tanrı geldi.Erlik’in körük , çekiç ve örsünü alıp ateşe attı.Körük bir kadın, çekiç de bir erkek oldu.Tanrı bu kadını yakalayıp yüzüne tük..dü.Kadın kuş olup uçtu , bu kuş eti yenmez , tüyü yelek olmaz “ Kurday “ denilen kuştur.Tanrı erkeği yakalayıp yüzüne tük..dü , o da bir kuş oldu , bu da “Yalban” denilen kuştur.Bütün bunlardan sonra Tanrı halka hitaben :
 
      “Ben size mal verdim, aş verdim, yerin üzerinde iyi , güzel ve arı sular verdimn , size yardım ettim .Siz de iyilik yapınız .Ben göklere döneceğim ; çabuk gelmeyeceğim “ dedi.

 Sonra yardımcı ruhlarına hitaben:

 “Şal-yime , sen rakı içip aklını kaybedenleri , körpe çocukları , kısrak yavrularını , inek buzağılarını koru , iyi sakla.İyilik yapmış olan ölülerin canını yanına al , kendi kendilerini öldürenleri alma!Zenginlerin malına göz dikenleri , hırsızları başkalarına düşmanlık edenleri de alma, benim için Hakan’ı için ölenleri  al, benim yanıma getir !İnsanlar , size yardım ettim, sizden fena ruhları uzaklaştırdım.Fena ruhlar (körmösler ) yaklaşırsa onalra yemek versinler.Körmöslerin aşlarını yerseniz ondan olursunuz.Benim adımı söylerseniz benim himayemde olursunuz.Şimdi ben uzaklaşıyorum, fakat tekrar geleceğim : beni unutmayınız.Beni gelmez sanmayınız.Tekrar geldiğim zaman sizin iyilik ve günahlarınızın hesabını göreceğim..Şimdilik benim yerimde Yapkara ,Mangdaşire ve Şal- yime kalıyorlar.Onlar size yardım edecektir.


         “Yapkara sen iyi bak !Erlik senin elinden ölmüşlerin canını çalmaya kalkarsa Mangdaşire’ye söyle o kuvvetlidir.Şal- yime sen iyi bak!Albıs, şulmus yerin altından çıkmasınalr , çıkarsa derhal Maytereye haber ver!O kuvvetlidir.Onları kovsun!Podo –sunku ayı ve güneşi beklesin.Mangdaşire’ye söyle yeri ve gökleri muhafaza etsin!Maytere iyilerden kötüleri uzaklaştırsın.Mangdaşire , sen fena ruhlarla savaş !Sana güç gelirse benim adımı çağır!İnsanlara iyi şeyleri, iyi işleri öğretOlta ve balık avlamak , sincap vurmak , hayvan beslemek sanatlarını öğret !”

 Bunalrı söyledikten sonra Tanrı uzaklaşır.Mangdaşire olta yaptıu.Balık avladı , barut icat etti , sincap vurdu .Tanrı’nın buyurduğu gibi insanlarla birçok şey öğretti.

 Mangdaşire bir gün şöyle dedi

 “ Bugün beni rüzgar uçuracak ve götürecektir”.Rizgar geldi Mangdaşire’yi alıp götürdü.
    Yapkara insanlara şöyle dedi

  “ Mangdaşire’yi Tanrı yanına aldı.Onu bulamazsınız.Ben Tanrı’nın elçisiyim , bende gideceğim.Tanrı nerede durdursa orada kalacağım .Size öğrettiklerimi unutmayınız.Tanrı yargısı budur” dedi.İnsanlanları kendi hallerine bırakıp oda gitti
                                                                   
                                                               (İslam Öncesi Türk Destanları-168. Sayfa )
        Saygılarımla..

        TTK.
NE AMERİKA , NE RUSYA , NE ÇİN ,
HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN ...