Gönderen Konu: Anadolu Motifleri  (Okunma sayısı 10135 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Kayberen

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 86
  • Kök Tengri !
Anadolu Motifleri
« : 31 Temmuz 2011 »
Damga/İm

Türkler tarih boyunca aile, oba, oymak, boy, devlet gibi kavramları ifade etmek için belirli figürleri, damga/im kullanmışlardır.  İm/damgalar o kişinin, o toplunun varoluşunun simgesidir.  Bu uygulama, hem soy ve aile adının sürdürülmesini, hem de aileye ait değerli eşyaların yitirilmemesini sağlamaktadır.  Hatta üretilen her dokumanın, her araç gerecin hangi toplumun kültürü olduğunun gelecek nesiller tarafından bilinmesini sağlamıştır.

Bugün kullanılan piktogramlar, şirket logoları. hatta rumuzlar bu geleneğin bir uzantısıdır.  İm motifi de hayat ağacı motifi gibi ölümsüzlük ve neslin sürdürülmesi ile ilgili motifler arasında yerini almaktadır.

İz bırakma tutkusunun ulusal bir yanı yoktur.  Toplumların varlıklarını devam ettirme güdüsü evrenseldir.




Kırgızistan - Bişkek

Çevrimdışı Kayberen

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 86
  • Kök Tengri !
Ynt: Anadolu Motifleri
« Yanıtla #1 : 31 Temmuz 2011 »
Hayat Ağacı

Hayat Ağacı sürekli gelişen, cennete yükselen hayatın dikey sembolizmini oluşturur.  Geniş anlamda sürekli gelişim ve değişim içinde yaşayan evreni sembolize eder. Evrenin üç elementini :  toprağın derinliğine inen kökleriyle yeraltını, alt dalları ve gövdesiyle gökyüzünü, ışığa yükselen üst dallarıyle cenneti birleştirir.  Yeryüzü ve cennet arasındaki iletişimi sağlar.

Servi, sedir, incir zeytin, asma, hurma, palmiye, kayın, nar, meşe,vb ağaçları toplumlarda hayat ağacının sembolüdür.  Hayat ağacının üzerindeki kuşlar, zamanı gelince uçacak olan can kuşlarıdır.

Hayat ağacı motiflerinde en çok kullanılan servi devamlı yeşil renk, uzun ömürlülük, dayanıklılık, güzel şekil ve boyluluk gibi nitelikler serviyi iyilik ve güzellik sembolü haline getirmiştir.


Ağaçlar, belirli bir bölgede köklenip yerleşmeleri ve göçememelerinden dolayı yerleşikliği ve kök salmayı sembolize ederler. Hayat, güzellik, ebedilik  ile evrenin ölümsüzlüğünü ve yerkürenin eksenini simgelerler.






Hayat Ağacı formu, çeşitli stilize motiflerle  taş, tahta, çömlek, çini işleme, dokuma, cam, tezhip, minyatür, edebiyat ve müzikte yer almıştır.

Hayat ağacı motifi, sonsuzluğun sembolüdür. Bu motif, ölümsüzlüğü araştırmanın ve ölümden sonra yaşam olduğu umudunun bir nişanıdır.



Kuş


Anadolu insanı kuş ile hasbıhalini, bazen ejderle kavgasını halıya koyarak, bazen çift kafalı kuş yapıp tapınağın girişine yerleştirerek, bazen kafasına tüy takarak her vesile ile sergilemiştir.  Kartal kemiğinden müzik aleti, serçe gözünden nazarlık yapmış, Hezarfen örneğindeki gibi kuş kanadı takıp Galata Kulesinden kendini aşağı salmış; kuşun gagası, kanadı, pençesi ayrı ayrı stilize edilerek Anadolu insanının günlük yaşamının bir parçası olmuştur.  Anadolu sembolizminde kuş pek çok anlama gelmektedir.          Kuş bazen sevgi, sevgili bazen ölen kişinin ruhudur.  Kuş kadın ile özdeşleşmiştir.  Kutsaldır.  Özlemdir.  Haber beklentisidir.  Kuvvet ve kudreti temsil eder.

Örneğin kartal Anadolu’da kurulmuş medeniyetlerin pek çoğunun sembolü olmuştur.  Gökyüzünü temsil eden, gelecekten haber veren, ruhları öbür dünyaya götüren kutsal bir hayvan olarak kabul edilir.

Kuş tarihler boyunca olağanüstü bir yaratık olarak algılanmış ve adeta tanrılaştırılmıştır.  Orhun kitabelerinde, Orta Asya Yakut Türklerinin, her insanın kuş şeklinde bir ruhu olduğuna, ölen kişinin ruhunun göğe yükselip kuş gibi uçtuğuna inandıklarından söz edilir.  Kartal ve aslan motifleri 13. yüzyılda Selçuklu Devleti tarafından arma olarak kullanılmıştır.  Selçuklu kartalı daha sonra 1435’de İmparator Sigismund tarafından Alman Bayrağına arma olarak alınmıştır.




Osmanlı kadifelerinde, kumaşlarında, çinilerinde, mezar taşlarında stilize edilmiş tavuş kuşu, hayat ağacı etrafında çift kuş, horoz, bülbül, kaz gibi hayvanların işlendiği görülmektedir.  Mendil, uçkur, peşkir, yatak örtüsü, minder örtüsü, namaz örtüsü olarak kullanılan çeyizlik örnekler günümüze kadar gelen eşsiz örneklerdir.

Elazığ yöresi iğne oyalarında kuş motifi vardır.  Ege halk oyunlarından zeybek’te baş efe kollarını havaya kaldırıp ellerini pençe gibi yapar ve pelerinini kanat gibi yanlarına açarak dans eder.  Doğu Anadolu’da “Kartalı yakalama” oyunu vardır.  Bunlar Orta Asya Şaman kültürünün devamı niteliğindedir.




Türk halılarında görülen kuş motifleri çeşitli anlamları ihtiva eder. Baykuş ve kara karga gibi kuşlar kötü şans anlamına geldiği gibi; kumru, güvercin ve bülbüllerde iyi şansı simgelemeleri için kullanılır. Kuş; mutluluk, keyif ve sevginin sembolüdür. Güç ve kuvveti simgeler. O, Anadolu’da kurulmuş çeşitli yerleşimlerin, imparatorluk sembolüdür. Kuşlar ayrıca ilahi mesajcılara ve uzun bir yaşama işaret eder. Ejderha ile dövüşmüş Anka kuşu, baharı haber verir.

Kurt İzi/Kurt Ağzı

Bu motif stilize edilmiş kurt ayağı ve kurt ağzı şeklindedir.İyimserliğin ve korunmanın simgesi olan kurt karanlıkta görebilme yeteneğine sahip olduğu için ışığı ve güneşi sembolize etmektedir.

Hititlere göre kurt tanrıların yoldaşı ayakdaşıdır.  Anadolu’ya yerleşen halklar koyun ve keçi sürülerine saldıran kurda karşı  bir köpek türünün kurtla birleştirerek kangal türünü elde etmişlerdir.  Göçebeler douda “canavar” adını verdikleri kangallarını yanlarından ayırmazlar.  Kangal kurdu boğazlayabilen tek hayvandır.

Anadolu dokumalarında kurt izi, kurt ağzı, canavar ayağı koruma amaçlı motiflerdir.  Nasıl modern psikolojide birşeyden kaçmak değil de üzerine gitmek esassa ilkel insan da bu yöntemi kullanarak kurt, akrep yılan gibi hayvanlardan birer parça üzerinde taşıma yolunu seçmiştir.  Kurt dişi, akrep kuyruğu, yılan derisi gibi parçaları üzerinde taşıdığında kendisini koruyacağını düşünmüştür.

Kilim seccadelerde tarak,  parmak, canavar ayağı motifleri mihrap kısmını çevreleyen bordürlerde görülür.  Bordürle zemin arasına yerleştirilen bu motifler, zeminler arası renk farklılıklarında dekoratif ve estetik bir nitelik kazandırır.






Akrep

Akrep motifi korunma amaçlı motiflerden biridir.  Bu motif şeytanın ruhunu temsil eder.  Efsaneye göre akrep şöyle der :  Ben ne doğal bir ruhum ne de şeytan.  Bana dokunan herkese ölüm getiririm.  İki boynuzum bir kuyruğum var.  Boynuzlarımın adı acımasızlık ve nefret; kuyruğum ise hançerdir.  Ben sadece bir kez doğururum.  Diğer yaratıklarda bereket işareti olan doğum benim için bir ölüm işaretidir.”

Her an pusuda öldürmek üzere bekleyen akrep, körü niyetin ve nedensiz kavganın bir simgesidir.

Anadolu insanı evlerinde akrebin yürümesinin zor olduğu dokuma kilimler kullanır.  Nasıl kendisini nazardan korumak için göz işaretli nazarlıklar kullanıyorsa, zararlı mahlukata karşı da kilimlerinde, dokumalarında akrep motifini kullanmaktadır.  Akrep motifi  zeminde ve dış bordür sislemelerinde kullanılmaktadır.

Akrebin zehrinin korkusundan dolayı, insanlar kendilerini bu hayvana karşı korumak için, akrep veya akrep kuyruğuna benzer mücevherleri taşırlar. İşte akrep motifi de bu amaçla kullanılır.




Eli Belinde

Dişiliğin simgesidir. Sadece analık ve doğurganlığı değil, ayni zamanda uğur, bereket, kısmet, mutluluk ve neşeyi de sembolize eder.

İlk insanlar ana Tanrıçalara tapıyorlardı. Erkeğin üremedeki biyolojik rolü anlaşılmadığı için, sadece dişilerin insan yavruladığını görüyorlardı. Hepsi bereket ve çoğalma sembolü olarak gördüğü anatanrıçayı, Afrodit, Hera, Kibele, Atena, Leto, İştar, Artemis, Hepa(Havva), İsis gibi çeşitli adlarla kendi dillerinde isimlendirmiştir.



Bilimsel saptamalar, doğuran güçlü kadına tapınmanın ilk kez  İ.Ö. 70008000 yıllarında. Mezopotamya’da başladığına işaret etmektedir.



Batı Anadolu’da  Beycesultan, Çatalhöyük, Hacılar gibi yerleşimlerde Anadolu tarihinin Mezopotamya ile çağdaş olduğu, yapılan kazılarla ortaya çıkmıştır. Anadolu topraklarında, tarım kültürünü bilen ve yerleşik nitelikte uygar şehirlerin ortaya çıkış  tarihi olarak İ.Ö. 5500 yılları belirlenmiştir. Bugünkü dokumalarda kullanılan, anatanrıça kültünün devamı niteliğindeki elibelinde motifi, anatanrıça ile ilgili inancın kültürel miras olarak günümüze geldiği gerçeğinin kanıtıdır.



Eli belinde, anneliğin, dişiliğin ve verimliliğin sembolüdür.


Bereket



1.Grup: Dut, karpuz, kavun, nar,incir,üzüm,bitki ve  yılan,ejder,koç, boğa, geyik, kelebek, balık gibi, hayvanlardan oluşan formda bereket motifleri sonsuz mutluluğu ifade eder.

2.Grup: Ağaç, çiçek, yaprak motiflerinden oluşur. LOTUS, Tanrıçalara uğur ve bereket sağlayan çiçek. Hayat ağacı,   Bereket ve bolluk simgesi.  Nar  Bereket sembolü.

3.Grup: Cansız kayalar, sular, dağlar ve bazı doğa varlıklarından oluşur.

Dokumalar; evrenin yapısını ve hareketini simgeler. Ege Dionisos törenleri bunu sembolize eder. Ölümdirim döngülü bereket sembolüdür. Kurban Bayramlarındaki kurban da bu törenlerin devamıdır.







Birlikte kullanılmış elibelinde ve koç boynuzu motifleri bir erkek ve bir kadını belirtir. Bereket deseni, dişiyi gösteren iki adet elibelinde motifi ve erkeği gösteren iki adet koç boynuzu motifinden oluşur. Kompozisyonun ortasındaki göz motifi, aileyi kem gözlere karşı koruması için kullanılmıştır.


İnsan



Anadolu’da ölümdoğum döngülü törenlerin ruhun beden değiştirmesi gibi inançların Şaman kültürünün bir devamı olduğu bilinmektedir.  Anadolu motiflerinde sık sık rastlanan insan figürü daha çok erkek ve kız çocuğu olarak betimlenmiştir.

Bu figürler dokuyan kişinin erkek çocuk beklentisini veya gurbetteki sevgiliyi anlatır.  Bu motifler çalışmanın ve yaratıcı aklın sembolüdür. Objeleri bir süs gibi görebilen göçebelerin stilize etmeleridir. Doğal yetenekleri olan bu kişiler, duru kafa ve ruh yapıları ile yalın yaşamlardaki arınmışlıktan kaynaklanan bir yaratıcılığa sahiptirler.


Muska ve Nazarlık



Nazar, belli özeliklere sahip kimselerde bulunduğuna inanılan;  özellikle savunmasız  gözalıcı insanlara, evcil hayvanlara, eve, malamülke hatta cansız nesnelere zarar veren, bakışlardan fırlayan çarpıcı ve öldürücü bir kuvvet tanımlanabilir. Kıskançlık ve haset gibi psikolojik duyguların yarattığı vurucu kuvvetin, ruhun dışa açılan iki noktasından, yani gözlerden fışkırarak kurbanına isabet  ettiği inancı vardır.  Göze  gözle karşı koymak, gözden çıkış yolu bulan bu vurucu kuvvetin  zararından korunmanın tek çaresi olarak düşünülmüştür. Bu nedenle rengi ve biçimi gözü andıran her nesne, ya olduğu gibi ya da bazı ek öğelerle birlikte nazarı uzaklaştırıcı muska olarak  kullanılmıştır.




Geometrik üçgen motifi, en basite   indirgenmiş stilize edilmiş göz biçimidir.  Anadolu dokumalarında göz motifleri  üçgenin yanında kare, eşkenar dörtgen,  dikdörtgen, haç, yıldız şekillerinin  geometrik uygulamalarıdır.



Bazı insanların bakışlarında bir güç olduğuna, bu bakışların kötülüğe, zarara, şansızlığa ve hatta ölüme bile sebep olduğuna inanılır. Nazarlıklar işte bu kem bakışların etkisini azaltan çeşitli nesnelerdir. Böylece onu taşıyanları korur. Muska ise sahibini tehlikeli dış faktörlerden korumak için, sihirli ve dini bir güce sahip olduğuna inanılan yazılı bir tılsımdır.

KAYNAK:
Çatalhöyük’ten Bugüne Anadolu Motifleri 
MineERBERK                                                                                                                                                       
MNG Halıcılık
Kırgızistan - Bişkek