ANADOLUDA TÜRK IRKININ YOZLAŞMASI
Türk kanı taşıyan insanların en fazla yozlaştığı ülke tartışmasız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bunu söylerken diğer Türk ülkelerinin de hayat şartlarını ve nüfus yapısını dikkate almak icap eder. Bağımsızlığını yeni kazanmasına rağmen birçok Türk ülkesi bizim unuttuğumuz gelenekleri yaşatmaya devam ediyor, üstelik uzun yıllar esaret altında yaşamalarına rağmen. Bunun başlıca sebebi nüfuslarının yüzde doksanın üzerinde Türk soylularından oluşmasıdır. Bu sayede farklı kültürlerle etkileşime girmiyor, zayıf şuurlu insanlarının pervasız özentilerini engelleyebiliyorlar. Anadolu dünyadaki tüm topraklar içerisinde yozlaşmaya en müsait yerdir. Çünkü farklı ırkların ve kültürlerin hâkimiyetiyle yıpranmıştır. Bu yıpranmaya bazıları kültür alışverişi deyip olumlu karşılamaya çalışsa da gerçeğin böyle olmadığı çok çabuk fark edilir. Dini kargaşalar, özentiler, yanlış eğitim düzenleri, sanattaki bağımlılık hissi bu yozlaşmanın bazı sebeplerindendir. Bir toplumda yozlaşmayı durdurabilmek gibi bir lüksünüz olamaz. Bu insanların kendi iradeleri dışında gerçekleşir. Anlamını bile bilmedikleri yazıların süslediği veya ilk alınırken sağında solunda yırtıklar olan bir kıyafeti akli dengesi yerinde olan hiç kimsenin giymeyeceğini düşünürüz, ama gerçek böyle değildir. Gittiğiniz herhangi bir mekânda Dünya’nın en kötü batı müziğini rahatlıkla çalabilirsiniz ama güzel bir Uygur müziği çalamazsınız, hemen tepkilere maruz kalırsınız. Bunlar bize açıkça gösteriyor ki Anadoluda Türk kültürü büyük ölçüde yara almıştır ve bunun hiçbir şekilde telafisi olmayacaktır. Tüm insanların yapısında unutkanlık vardır ve hisler en çok unutulan şeylerdir. Bu bağlamda kendini Türk hissetmekte bir gün unutulabilir. Eğer Türk kanı taşımıyorsanız, kendinizi sadece Türk gibi hissediyorsanız diğer tüm hislerinizde olduğu gibi bu duyguyu da daha cazip olabilecek bir başka hisle değiştirebilirsiniz.
Türkiyede siyasi ve kültürel güç odakları İslamiyeti de alet ederek Türk ırkçılığına karşı hiçbir alanda gösteremedikleri kararlılıkla düşmanlık besliyorlar. Kürt ırkçılığının ve Ermeni ırkçılığının aleni bir şekilde yapıldığı Anadolu topraklarında gerçek Türkçülerin soyuna bağlılığı her zaman sert tepkilere maruz kalıyor. Bir toplantıda Türk gençlerinin kımız içmesi dinen yasak olarak ifade edilmeye çalışılırsa, Allah yerine Tanrı kelimesinin kullanılması Hıristiyanlık alameti gibi tanıtılırsa, insanların elinde kola şişesi, üstünde tişört, dilinde zenci müziği kafasında da Amerikan emperyalizmi taşıması gayet doğaldır. Bir insanı karanlık bir odada yirmi yıl kapalı tutsanız ve hiçbir canlıyla karşılaşmamasını sağlasanız dışarı çıktığı ilk gün kendini ve başkalarını incelemeye başlar. Yaratılışını sorgular ve tabiatın kanunlarına uygun olarak kendine benzeyenlerle tanışmaya çalışır. Doğada hayvanlar bile kendi aile çevresini kurarken buna dikkat ederler hatta daha da ileri bir içgüdüyle yetersiz bulduklarını imha yoluna giderler. Biz tabi ki hayvanlar gibi imha yolunu seçemeyiz ama en azından kendi soyumuzdan olanları kendimize yakın bulabiliriz. Bunun ne etik açıdan ne de kanunen en ufak yadırganacak bir tarafı yoktur.
Bu yozlaşmaların içerisinde bizi en fazla üzen ve tedirgin eden unsurlardan birisi de Türk kızlarının hal ve hareketlerindeki hızlı değişimdir. Geçmişteki Türk medeniyetlerinde kadınlarımızın ve kızlarımızın ne kadar önemli bir yer tuttuğu açıktır. Yakın geçmişimizde savaş günlerini bile büyük bir olgunlukla, hatta fedakârca karşılayan Türk kızlarına ne oldu da televizyon programlarına eğlence konusu olacak kadar vahim bir hale geldiler. Geçmişte büyük devletlerin en üst kademelerinde karar yetkisine sahip hanımların bugün en büyük hedeflerinin maddi yeterlilik olması düşündürücüdür. Türk kızları da Türkçülük ülküsü içerisinde yerini almalıdır. Türk soyundan gelen hanım kızlarımızın süse püse ihtiyaçları yoktur. Onlar Tanrı tarafından yaratılan en güzel insanlardır.
Türk ırkının Anadoludaki temsilcileri olarak üzerimize önemli görevler düşmektedir. Atalarımızın can verdiği toprakları unutmamalı, unutturmamalıyız. Taşıdığımız kanın bize kazandırdıkları Türklüğün ne büyük bir erdem olduğunun en belirgin ispatıdır. Türk ırkçılığı ülkemizde er ya da geç yapılacaktır. Bunu bir iç savaş halinde veya işgal altındayken görmek, isteyeceğimiz en son şeydir. Büyük ülkümüz Turana giden yolda yabancı unsurlara kesinlikle yer verilmeyecektir Yüce bilge Hüseyin Nihal ATSIZ’ın dediği gibi “Gönlündeki yaraların kanını dindir, yüzde yüz Türk olduğun gün Cihan senindir.”
B.Ç.