1915 sonrasında, Anadolu toprakları ve çevresinde kendilerini gizleyerek kalan 100 binlerce Ermeni, kendini kürt kimliği bazen Türk kimliğine sığınarak, bazen de ermeni olduğunu gizleyerek kalmayı başarmış ve içimizde yaşamaktadır.
Farklı araştırmalara göre, başta Diyarbakır, Batman, Tunceli ve Muş gibi güneydoğu bölgesine yerleşen ve tamamına yakınının kürt kimliği adı altında birer Ermeni oldukları, defalarca araştırma konusu olmuş ve o taşların altından aslı ermeni olan hainlerin varlığı aşikar bir durum halini alıyor.
İstanbul'da da bir çok ermeni olduğu ve ticaret gereği orada bulunup, hristiyanlığını koruyarak kiliseye giden ve kışın memleketine (memleket edindiği yer Batman) döndüğünde ise imam arkasında namazlarını kılan ve ramazan ayında da orucunu tutan yüzlerce ermeni yaşamakta olduğu araştırmacılar tarafından kaleme alınmakta...
İsim isim dahi sıraladıkları bu kişi ve toplulukların deşifreden ziyade, bir itiraf olduğu, sebep olarak da artık bu ortamın oluştuğu ve her hangi bir tehlike arz etmediği için gerçek kimliklerini gizlemediklerini alenen söyleyecek kadar ilerlemiş ve içimize yerleştiklerini çekinmeden dile getirmekteler...
Anadolu'nun nasıl bir tehlike içinde olduğu, Türk Milleti'nin geniyle oynanmaya kalkışıldığı, milli nüfusun arap saçına dönüştürülmeye ve soysuzlara kimlik kazandırma çabası ve bölücülüğe zemin hazırlanmasıyla bir takım uzun vadeli planların oluştuğunu artık görmezden gelemeyiz!
Halep ağırlıklı, göç eden Suriye uyruklu bu topluluk, aslen Ermeni asıllı oldukları için, ileride daha da onarılamayacak hatalara meyilli gözüken bir süreçten geçmekteyiz.
Her bir ferdin, birer potansiyel hain olabileceği göz önünde bulundurulması dahi, felakete açılan kapının, ne kadar aralandığını ve telafisinin nasıl olabileceği bile akla-hayale sığmayacak bir durum arz ediyor...