Diğer taraftan Yıldırım Bayezid’i savaş yapmaya sürükleyen etkenler de mevcuttu. Osmanlı yöneticileri ile dosluk ilişkilerini sürdüren Karakoyunlu ve Bağdat hakimleri, bu savaş olmamış olsaydı, muhtemelen kendilerine hedef olarak Timur’un hakimiyeti altındaki yerlere akınlar yapacaklardı. Çünkü o bölgede bu mücadele başlamış ve zaman zaman çetin çatışmalarla bastırılmış durumda idi. Timur’un zayıf düşmesi veya ortadan kaldırılması özellikle Osmanlı’ya sığınan ve iktidarları ellerinde giden Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celâyir’in işine geliyordu. Yıldırım Bayezid’i savaşa teşvik edenler arasında muhtemelen bu iki kişinin etkisi olmalıdır.
Ankara Savaşı’nın olması, Anadolu’da kargaşalığa, siyasî dağılmalara ve sefalete yol açtığı gibi, Osmanlı’nın Balkanlardaki fütuhatını bir süre durdurmuştur. Ayrıca Anadolu’da, Irak, Horasan, Azerbaycan, Gürcistan ve çevresindeki siyasî dengeleri de etkilemiştir.
Osmanlı Beyliğinin hakim olduğu yerler, Anadolu’nun iç ve batı bölgelerini oluşturuyordu. Sınırları dönemin Bizans toprakları içerisinde olan merkezler teşkil ediyordu. Bu sırada Anadoluda aynı zamanda değişik yerleri elinde bulunduran Türk beylikleri de idaresi altında olan araziyi genişletmek, maddî ve siyasî üstünlüğü elinde bulundurmak emelinde idiler. Bunun içindir ki, iç çekişmeler eksik olmuyor, hatta rakip Türk beyliklerine karşı, o beyin düşmanları olan devlet veya güçlerle iş birliğine gidiliyordu.
Osmanlı Beyliği, bu sırada sürekli tekfûrlarla mücadele etmiş, tüm dikkatlerini ve gücünü o tarafa yöneltmiştir. Bu fütuhatın ilerleyişi ise İstanbul’a doğru ve civarı yerler teşkil ediyordu. Türk’lerin İstanbul’a doğru fetih hareketlerini artırmalarında Hz. Muhammed’in İstanbul’un fetihini teşvik eden ve bu savaşa katılanları övücü sözü ve müjdesinin etkisi aşikardır.
Yıldırım Bayezid, 1394 yılının ilkbaharında, İstanbul’u almak için ilk kuşatmasını yapmış ve adıyla anılan kuleyi bazı kaynaklara göre bir yıl içerisinde inşa etmiştir28. Bu inşa işini oldukça rahat bir şekilde yaptığı dikkate alındığında, onun İstanbul‘u fethetmekte ne kadar ısrarlı olduğu da anlaşılmaktadır. Sultan Bayezıt, Karaman’lılara karşı Konya’da 1397’de ve 1398’de Sivas’ı ele geçirerek siyasî birliği sağladıktan sonra, asıl hedefi olan İstanbul’a yönelmiştir. Ancak hiç beklemediği bir anda Timur’un doğu tarafında üzerine gelmiş olması, onun bu planları uygulamasına fırsat tanımamıştır. Ankara Savaşıyla birlikte ertelenen bu fetih düşüncesi elli yıl sonra Fatih Sultan Mehmet Han’ın eliyle 1453 tarihinde gerçekleşmiştir.
Yıldırım Bayezid ve Timur’un dönemine ait siyasî durumu daha ayrıntılı bir şekilde görmek için, Hoca Sadeddin Efendi’ye ait olduğu yazılan Münşeât Mecmuasındaki sekiz adet mektubun aşağıda verilen transkripsiyonlu metinleri incelemek gerekir.
DİPNOTLAR
1 Bkz. Ahmed Feridun Bey, Münşeât-ı Selâtîn, C. I, s. 118 vd.
2 Hoca Sadeddin Efendi, Mekâtib-i Selâtîn, Nuruosmaniye nr. 4292.
3 Mükremin Halil Yınanç, “Bayezid I. , İslâm Ansiklopedisi, C. 2, Eskişehir, 1997, s. 380
4 Gelibolulu Mustafa Âli, Künhü’l-Ahbâr, C. IV. s. 82, 95, 101.
5 Hoca Sadeddin Efendi, Mekâtib-i Selâtîn, Nuruosmaniye nr. 4292.
6 Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultaniye, Koyunoğlu Kütüphanesi nr. 13435, varak 103a-117b.
7 Bkz. İsmail Aka, “Timur’un Ankara Savaşı (1402) Fetihnâmesi”, Türk Tarih Kurumu- Belgeler-Dergisi, S. 15, 1981-1986, Ankara, s. 1-22
8 Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, İstanbul, 1993. s. 58-59.
9 Halil Edhem, Kayseri Şehri, Hazırlayan: Kemal Göde, 1982, Ankara, s. 155
10 Hülagu Han tahtının varis bıraktığı ve Timur’un hakim olduğu yerler: Fars ve Kirman, Rey’den Âzerbaycan’a kadar Irak-ı Acem, Arran, Mugan, Karabağ, Gilânât, Şirvân, Şemahi, Derbend, Gürcistan, Abhaz, Hicaz’a kadar Diyarbekir ve Irak-ı Arab, İstanbul’a kadar Rum diyarı ki (Timur’un Ankara Savaşıda ele geçirdiği yerlerdir), Nil’e kadar Şam diyarını
kapsayan bir hakimiyet alanı bulunuyordu. Bkz. İsmail Aka, Türk Tarih Kurumu Belgeler Dergisi, S. 15, 1981-1986, s. 2-3
11 Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, (Çeviren) Necati Lugal,1987, s. 296-297
12 Mikâil Bayram, “Timur’un İstanbul’u Fetih Plânı ve Çalışmaları”, Selçuk Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Dergisi, S. 13, Konya, 1999, s. 341-344
13 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. I, Ankara, 1972, s. 307
14 Mustafa Kafalı, “Timur”, İslâm Ansiklopedisi, C. 12/1, Eskişehir, 1997, s. 344
15 Mükrimin Halil Yınanç, İA, C. 2, Eskişehir, 1997, s. 380 ;Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, Ankara, 1991, s. 287
16 Komisyon: Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul, 1957, C. I, s. 193
17 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. I, İstanbul, 1971, s. 132 ; Osman Turan, , İstanbul, 1993, s. 45 ; Nuri Yazıcı, Tarihte Türkler ve Türk Devletleri, 1997 Konya, s. 245
18 Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultâniye, vrk. 103-117
19 Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultaniye, vrk. 114b ; Fuat Köprülü, “Yıldırım Bayezid’in İntiharı Meselesi” , Belleten, S. VII/1 , Ankara, 1943, s. 591-599
20 Mükremin Halil Yinanç, “Bayezid I.” , İA, C. 2, Eskişehir, 1997, s. 388
21 Mükremin Halil Yinanç, “Bayezid I.”, İA, C. 2, s. 380
22 Aslı Moğolca olan bu kelime“damat” anlamına gelmektedir. Timur’un kendisi han soyundan gelmediği için, Kazan Han’ının kızı ile evlenerek “Köregen” lakabını almıştır. Bunun içindir ki, tarihî kaynaklar onu “Emîr Timur” şeklinde zikretmektedirler.
23 Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, s. 127
24 Bkz. Timur’un üçünçü mektubu, Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultaniye, vrk. 112a
25 Bkz.; Fuat Köprülü, agm., Belleten, S. VII/1, s.591-599 ; İsmail Aka, agm., s. 1-22 ; Mikâil Bayram, agm., S.Ü. E. F. D. S. 13, 1999, s. 342-344
26 Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultaniye, vrk. 107a
27 Bkz. Hoca Sadeddin Efendi, age. vrk.109a
NOT: BU YAZI KONYA SELÇUK ÜNİVERSİTESİNDE ÇIKAN TÜRKOLOJİ DERGİSİNİN ESKİ SAYILARINDAN BİRİNDEN ALINMIŞTIR.