Gönderen Konu: BEŞ ÇOCUĞUN HİKAYESİ  (Okunma sayısı 3248 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Bozoklu Bozkurt

  • Ziyaretçi
BEŞ ÇOCUĞUN HİKAYESİ
« : 24 Nisan 2007 »
size bir hikaye anlatacağım
mekan;sokaklar
zaman;herhangi bir saat dakika yıl hafta...
kahramanlarım;beş çocuk/acılar ile dolu
bu hikayenin kötü kahramanı ise toplumdur
hadi size onları anlatayım şimdi

birinci çocuk;
en küçükleriydi
adı ahmet...
ben bu ahmeti
sattığı mendillerden bilirim
sizinde karşınıza çıkabilir her an
yüzü kirlidir ahmetin
hayat kirletmiştir temiz yüzünü
konuşmayı sevmezdi
gözlerinde acıların sıradağları
ellerinde yıpranmışlık vardır
esmerdi ahmet
yalnızdı koca bir dünyada yalnız
babasını tanımıyordu
hele annesine bir ömür hasret
sokaklarda kurmuştu hayatını
diğer beş kafadar ile beraber
adı ahmet idi
ben onu en son açlıktan kıvranırken gördüm
adı ahmet idi
konuşmayı sevmezdi/yaşamaya hasret

ikinci çocuk;
ahmetten bir yaş büyük kadir
bu mendilci değildir
ayakkabı boyar
bununsa ahmetinkine inat
altın sarısı saçları masmavi gözleri vardır
yüzünde yıpranmışlık vardı
bunun babası kaybolmuştu
annesinin adını dahi anmak istemezdi
çünkü o kötü yola düşmüştü
fazlasını zaten kadir de bilmezdi
ahmet ile tanışalı bir yıl olmuştu
mekanları aynıydı
yine sokaklar bazen de harap bir kulübe
arka sokakların iki masum garibiydi onlar
dünyadan bihaber
kirlenmiş tertemiz çocuk yanaklar
kadir ahmetin aksine
şen şakrak bir çocuktu
ama sahipsizlik onun da
zavallı dünyasını karartmıştı
ben bu çocuğu her zaman görürüm
gözleri gibi mavi göğe doğru
ıslık çalar gelecek güzel günlere doğru
sokakların zavallı yakışıklısı

üçüncü çocuk;
ilk ikisinden de büyük jilet hacı
on beş on altı yaşlarında
dalyan gibi bir çocuktu
asabiydi jilet hacı
kendini hırsızların şahı bilirdi
giremediği soyamadığı
yerin olamayacağına kalıbını basardı
öteki iki küçüğü korkutp paralarını almayı severdi
kendine göre kuralları vardı
babası hammaldı bunun
ayyaşın sarhoşun biriydi
bir gece evde kavga çıkmıştı
içki istiyordu içki yoktu
üstelik onu alacak paraları da yoktu
babasının annesini dövmesine dayanamamış
bir jiletle doğramıştı hacı onu
sonra annesiyle terkettiler evi
ama annesi de hacıya bir kazık attı
taksicinin biriyle kaçtı
hacı ortada kaldı
o da kapağı ahmetlerin yanına attı
attı ama mutsuz ve umutsuzdu
arabalardan teyp aşırıyor şimdi
büyük abileri buna gaspın da raconunu öğrettiler
onu şimdi istanbulda herhangi bir meydanda
herhangi bir yabancının cüzdanını aşırırken görebilirsiniz

dördüncü çocuk;
hacının kadirin ahmetin büyüğü
ıslahane görmüştü
ilginç bir hikayesi vardı bununda
hani bu bizim Türk filmlerinde gördüğümüz gibi
cami önünde gözlerini dünyaya açanlardan biriydi
adını esirgeme yurdunda verdiler;umut
büyüdü umut duygulu bir çocuktu
orhan abinin(gencebay) hayranıydı
birgün onu gibi olacağına inanırdı
olmadı ama olmadı
bunu bir aileye verdiler
evlatlık verildiği evden kaçtı umut
sokakların karanlık kucağına
ilk günleri haylazlıkla geçti
sonra kader bunun içinde işledi
ilk önce birini yaraladı
aldılar götürdüler bunu ıslahaneye
girdiği gibi çıktı ordan
kaldığı yerden devam etti sokaklara
abileri vardı umutun hacının abileri olduğu gibi
seni koruruz kollarız diyen abiler..
umut onlara özenirdi
onlar gibi olmak isterdi onlara takılırdı
kendini beşli grubun lideri sayardı
paralar bunda toplanırdı
orhan abinin hayranıydı demiştik
mekanları olan kulübeyi
onun resimleri ile donatmıştı umut
gelecek zor günlere inat
adı umuttu ama o  umutsuzdu
kıskanırdı insanların mutluluğunu
onlara acı çektirmekten hoşlanırdı
çünkü o mutsuzdu umutsuzdu umut

beşinci çocuk;
salih arap salihti namı
beş kafadarın en büyüğü idi
hem de en sakinleri idi
yaşına inat çocuk gibiydi
kara yağız bir garibandı
sessizdi demiştik
acıklı bir hikayesi de vardı
işçi olan babasını vurmuşlardı
annesi kahrından ölmüştü
ardında beş çocuk bırakarak
ama salih onları şimdi sokata görse tanımaz
salihte tiner mereti vardı
o mereti almayınca
yerinde duramazdı
harabe mekanın duvarlarını yumruklardı
bir de aşıktı bu salih
kızı bunu vermemişler
o da restini çekmiş ceketini almış çıkmış
atmış kendini sokakların karanlık koynuna
şimdi bir köşede kader diye alnına çizilmiş
hayatı sürüyor sefil baykuşlar gibi

ben onları bu halleriyle gördüm
belki onlar yani;
ahmet kadir umut
jilet hacı ve tinerci arap salih
şimdi aynı sefaletin içindeler belki de öldüler
bu hikayenin kötü kahramanı toplum ise
köşesinden bu sefillere bakıyor...