Gönderen Konu: Beş Parmak Dağlarındaki Tank  (Okunma sayısı 11592 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ATİLLA-TORUNU

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 133
  • тєηgяi_кυят || α∂šız ||
Beş Parmak Dağlarındaki Tank
« : 27 Şubat 2008 »



Bahsi Geçen Tank

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=HkIHgosQZ6E" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=HkIHgosQZ6E</a>


Kıbrıs Barış Harekatında Kullanılan Tank,vs...

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=hkpyqy2CHxc" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=hkpyqy2CHxc</a>




Girne Beşparmak dağlarının üzerinde savaştan kalma, Türk Ordusu'nun tankı hâlâ hayretle seyredilmektedir. Dünya savaş tarihinin ibret dolu bir tablosudur bu.
Bu tankı buraya çıkaran, onbaşı Gürler ERDAĞ, Er Abdulkadir KURT, Er Recep Doğan YİĞİT'tir.

Birliğin komutanı, tankın sürücüsü kahraman askere;
- Evladım bu tankı buraya nasıl çıkardın? diye sorunca.
Asker;
- Komutanım, o anda gözlerimin önünde engelsiz dümdüz bir yol göründü. Rumlar kaçıyordu, ateş ede ede buraya öyle çıktım.
Komutan mehmetçiğe emreder.
- Tankı indir.
Er cevap verir.
- O yolu görmeden nasıl indireyim komutanım.

Tank hâlâ o dağın zirvesinde durmaktadır. Dünya durdukça da duracaktır.
Bu bir destandır. Dilden dile, gönülden gönüle ulaştırılacak bir destandır.
Selam olsun bu destanı yazanlara. Selam olsun bu destan yazılırken can verenlere.

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda biz bu vatanı; canlar vere vere, kara günler göre göre kurtardık. Selam olsun. K.K.T.C. semalarında dalgalanan anavatan ve yavru vatan bayraklarına.
Esenlikler.TTK.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Ynt: Beş Parmak Dağlarındaki Tank
« Yanıtla #1 : 27 Şubat 2008 »
Degerli kandasim,Atila Torunu ,bu anlamli iletin icin tesekkürler,saygilar TTK
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı yigidtürk

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 63
Ynt: Beş Parmak Dağlarındaki Tank
« Yanıtla #2 : 27 Şubat 2008 »
paylaşım için sağol böyle bir tankın olduğunu bilmiyordum TTK

ilteris7

  • Ziyaretçi
 TÜRK ORDUSU'nun düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı'nı anlatan güzel bir makale...ALINTIDIR


Askeri Açıdan Kıbrıs Barış Harekatının Oluşumu, Gelişmesi ve Sonuçları

Arş. Gör. Sibel Akgün
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü


 Doğu Akdeniz'in Sicilya ve Sardunya’dan sonra üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, tarih boyunca siyasi ve stratejik açılardan önemi olan bir adadır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır'ı alması Osmanlı Devleti’nin Akdeniz'in doğusundaki egemenliğini ve güvenliğini tamamlaması açısından Kıbrıs'la doğrudan ilgilenmesine neden olmuş ve Ada 1571 yılında II. Selim döneminde Venedik Cumhuriyetinden alınmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Ayastefanos Anlaşması uyarınca Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği Kars, Ardahan ve Batum'dan Rus ordularının geri çekilmesi taahhüdü ile Kıbrıs Adası 4 Haziran 1878 de İngiltere'ye kiralanmıştır. Adadaki etnik kimliklerin belirginleşmesinin daha da ön plana çıktığı bu dönem sonrası 5 Kasım 1914'te Kıbrıs'ı ilhak eden İngiltere, 1923 Lozan Anlaşması'nın 16. ve 21. maddeleri ile bu ilhakı resmileştirmiştir.

 I.Dünya Savaşı sonrası yoğunlaşan sömürgelerin bağımsızlık sürecinde adada self- determinasyon hakkına dayanarak dile getirilen bağımsızlık taleplerine Türk ve Rum toplumları arasındaki gerginlikler de eklenince 1950'li yıllarda İngiltere bazı ayrıcalıklar karşılığında adada self- determinasyon ilkesinin uygulanmasını kabul etmiştir. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan müzakereler sonucu imzalanan 11 Şubat 1959 Zürih ve 19 Şubat 1959 Londra Anlaşmaları ile 16 Ağustos 1960 yılında iki halkın ortak egemenliği ve yönetiminde iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur.

 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile Adada bir anlamda dondurulan etnik çatışma 21 Aralık 1963 yılında Lefkoşa'da yaşanan olaylar sonucu 11 yıl sürecek sıcak çatışmalara dönüşecektir. İlk aşamada 1964 Ocak ayında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios'un İttifak ve Garanti Antlaşmalarını feshettiğini açıklaması, Adadaki Türk ve Rum toplumu arasında nazik bir denge kuran anlaşmalarla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni fiili olarak yıkacaktır ve Türk toplumunun bağımsız devlet kurma çabalarını da beraberinde getirecektir. 1964 yılında Adadaki Türk toplumunca oluşturulan “ Genel Komite”, 1967 yılında “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi'ne”dönüşecek ve 1968'te başlayan toplumlararası görüşmelerden 1974 yılına kadar herhangi bir sonuç alınamayacaktır.

 Adadaki Rum yönetiminin Yunanistan'la iktidar mücadelesi 21 Kasım 1967'de Yunanistan'da iktidara el koyan Albaylar Cuntası’nın 15 Temmuz 1974'te Makarios'a karşı gerçekleştirdiği darbe ile sonuçlanmıştır. Türkiye bu darbeyi gayri meşru bir askeri yönetimin kurulması olarak değerlendirmiş ve adadaki Türk toplumunun güvenliğinin sağlanması açısından Kıbrıs'a çıkarma harekâtı kararı almıştır.

 Bu yazıda Türk savaş tarihine başarılı ve savunma karakteri ön plana çıkan bir harekât olarak geçen ancak Kıbrıs konusunu ulusal ve uluslararası toplumun gündeminden bugüne kadar düşürmeyen Kıbrıs Barış Harekâtı, hazırlık safhasından başlayarak tüm yönleriyle incelenecektir.

 A- KIBRIS'A ÇIKARMA YAPILMADAN ÖNCEKİ HAZIRLIKLAR

 Yunanistan'daki cunta yönetimi tarafından planlanan darbe 15 Temmuz 1974 sabahı Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) tanklarla Makarios'un başkanlık sarayına saldırısı ile başladı. Geçici hükümet başkanlığına EOKA'cı Nikos Sampson'un geçtiği açıklandı. Darbenin ardından 15 Temmuz 1974 Pazartesi sabahı, Cumhurbaşkanlığına getirilen Nikos Sampson ilk iş olarak “ Kıbrıs Elen Cumhuriyeti'ni” ilan etti.

 Yunan darbesinin yapılması ve arkasından Rumlar arasında çatışmaların çıkması Kıbrıs Türk kesiminde büyük bir telaş yaratırken, Kıbrıs Türk Lideri Rauf Denktaş “ Darbenin Rumlar arasında bir iç mesele olduğu ve Türkleri ilgilendirmediği için sakin bir tavır içinde beklemek gerektiğini” vurgularken, Türkiye'nin müdahale etmesi talep ediliyordu.

 15 Temmuz'da Ankara'da gelişmeleri değerlendirmek üzere Milli Güvenlik Kurulu acilen toplandı. Darbe haberi alındığında bunun ne anlama geldiğini değerlendirmekte zaman yitirilmedi. “ Sampson darbesinin Türkiye'nin güvenliği yönünden önemi üzerinde durularak birkaç yıl sonra, hatta resmi seçim ile Kıbrıs'ta Enosis'in ilanının olacağı aşikârdı. Böylece, Akdeniz'de Türkiye'nin sıcak karnında bir Yunan adası ve Yunan üssü olacaktı. Orta ve Güneydoğu Anadolu Yunan uçaklarının menziline girecekti. Şimdi tepki gösterilmediği takdirde Kıbrıs ileride Türkiye için büyük bir tehlike olabilecekti ”. Garantör Devletlerin ahdi yetki ve yükümlülükleri anımsatılarak özellikle Yunanistan'ın müdahaleci devlet olduğu ve bu yetkisini Kıbrıs'ta varolan Anayasal düzenin korunması amacıyla kullanılması gerektiği halde; bu yetkisini kötüye kullanarak darbeyi Rum Milli Muhafız Ordusu kuvvetlerine azmettirdiği için bu devletle danışmaya gerek olmadığı noktası üzerinde durulmuştur. Ancak, harekât için gerekli olan hazırlanma süresine kadar siyasi gelişmelerle zaman kazanılmasına çalışılacaktı. O gece çıkarmanın 20 Temmuz 1974 sabahı yapılması kararlaştırıldı.

 Garantör devlet olması nedeniyle İngiltere ile görüşme isteğinde bulunuldu ve 17 Temmuz 1974 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit Londra'ya gitti. Yapılan görüşmelerde İngilizlerin, daha çok askeri müdahaleye başvurulmadan, darbeden önceki durumun nasıl geri getirilebileceği konusun üzerinde durdukları dikkati çekmiştir.

 Ecevit Londra'da iken ABD Başkanı Nixon durumu Türkiye ve İngiltere ile müzakere etmek ve daha sonra Atina'ya giderek Yunan Hükümeti'yle görüşmek üzere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarından Joseph Sisco'yu hemen Avrupa'ya göndermiştir. Ecevit durumun vahametini Sisco'ya anlatmaya çalışmış ve yitirilecek zaman bulunmadığını ifade ederek darbe ile barışçı çözüm yolunun Yunanistan tarafından kapatıldığını anlatmak istemiştir. Sisco sonunda Türkiye'den 24 saat harekete geçmemesini istemiş ve derhal Atina'ya uçmuştu.

 İşaret edilen bütün siyasal, diplomatik ve askeri etkinlikler yürütülürken, bir yandan da askeri hazırlıklara hızla devam edilmiştir. Harekâta katılabilecek satıh birlikleriyle muharebe ve idari destek birlikleri Mersin-Taşucu bölgesi ve civarında yığınak yapmaya devam etmiştir. Deniz ve Hava Kuvvetleri bir yandan savaş hazırlıklarını yürütürken buna paralel olarak Mersin-Taşucu- Kıbrıs üçgeni ve civarında keşif ve devriye harekâtını sürdürmüştür.

 Türkiye, Kıbrıs'a müdahale edebilmek için deniz aşırı harekât gereklerine uygun olarak yıllardır imkânlarını arttırıyor ve 1963 Kanlı Noel olaylarından beri Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini koordine etmeye çalışıyordu. 1974 Temmuz'unda Türk Ordusu, iki taburu paraşütle atabilecek, bir taburu helikopterle taşıyabilecek, dört taburu, bir kısım tank ve topla birlikte bir defada denizden çıkarabilecek durumdaydı. Bu kabiliyetini 23 saatte iki taburu paraşütle atarak, bir taburu helikopterlerle taşıyarak ve 48 saat sonra da dört-beş taburu denizden çıkararak takviye edebilmekteydi. Türk Ordusu Güney'de Kıbrıs'a karşı hazırlanırken, Batı da olası bir Yunan savaşına karşı önlem aldı. Trakya'daki 2. ve 5. Kolordu birlikleri Yunan sınırına hareket etmiş, Batı Anadolu'daki Ege Ordusu sefer görev yerini almıştı.

 Gerek 1964 ve gerekse 1967'de Kıbrıs'a çıkarma kararı alındığında ordunun havadan bir harekât için olanakları hemen hemen yok gibiydi. 1967'de Silahlı Kuvvetlerin 6 taşıma uçağı ve 450 paraşütü vardı ki bununla ancak iki bölük kullanılabilirdi. 1974'e gelindiğinde Silahlı Kuvvetler beş bin kişilik bir hava indirme tugayını iki parti halinde de olsa taşıyabilecek taşıma uçağına ve o sayıda da paraşüte sahipti. Helikopter sayısı da bin kişilik bir piyade taburunu tüm silah ve personeliyle bir yerden alıp uzak diğer bir yere taşıyacak sayıya ulaşmıştı. 1967'ye kadar hemen hemen hiç bulunmayan askeri deniz çıkarma araçları da bir kısmı tank da taşıyabilecek şekilde çoğalmıştı. 1972'den sonra özel çıkarma birliği olarak bir deniz piyade alayı kurulmuştu. 1950'den beri savaşmayan (Kore'ye bir tugay göndermenin dışında) Türk Silahlı Kuvvetleri muharebelerin en zorundan biri olan Amfibi Harekât (Denizaşırı) uygulayarak kara-deniz ve hava kuvvetle işbirliği içinde Ada'ya indirme ve çıkarma yapmak zorundaydı.

 Harekât Konya'daki İkinci Ordu Komutanı General Suat Aktulga'nın sorumluluğundaydı. Kıbrıs'a İkinci Ordu Komutanlığı'na bağlı Adana'daki 6. Kolordu çıkacaktı. 6. Kolordu Komutanlığı emrine aşağıdaki birlikler verilmişti:

 a.Çakmak Özel Görev Kuvveti (Mersin Bölgesinde kurulacak çıkarma tugayı)
 b.Komando Tugayı (Bolu'da Mersin Bölgesine gelecek)
 c.Hava İndirme Tugayı (Kayseri'de)
 d.39. Piyade Tümeni (İskenderun'da)
 e.28. Piyade Tümeni (Ankara'da)
 f.Kıbrıs Türk Alayı (Kıbrıs'ta)- 650 kişi
 g.Bayraktarlık Emrindeki Tüm Kıbrıs Mücahitleri- 7500/ 8000 kişi.

 Kıbrıs Rum Kesimin askeri durumuna bakıldığında RMMO 1964 Mart'ında kurulmuş, kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Doğrudan doğruya Yunan Genelkurmay Başkanlığı’na bağlıydı. Komutanı ve diğer subayları Yunanlıydı. 1967 bunalımından sonra Yunanistan'a dönen Yunan askerlerinden bin kadar subay ve astsubay gizlice Ada'da kalarak RMMO’yu eğitmeye devam etmişti. RMMO 5 Yüksek Taktik Komutanlığı'na ayrılmış ve tüm Ada'da örgütlenmişti. 1974 harekâtı öncesi RMMO, 19 piyade taburu, 4 komando taburu, 1 mekanize tabur, 1 zırhlı keşif taburu, 6 topçu taburu olmak üzere 20 bin kişilik bir kuvvete sahipti. Bu kuvvetin 20 tankı, 50 zırhlı personel taşıyıcısı, 463 topu, 382 tanksavar silahı vardı. Bu kuvvete 6 saatte hazır hale gelecek 25 taburluk yedek kuvvet de (Home Guard) katılacaktı. Ayrıca Lefkoşa'nın güneyinde 950 kişilik Kıbrıs Yunan Alayı bulunmaktaydı. Ancak bu alayın bin kadar personeli de gizli olarak Ada'da bulunmaktaydı.

 Rumlar 20 Temmuz 1974'e hazırlıksız yakalanmamıştır. 19 Temmuz 1974 günü seferberlik ilan edilirken erken uyarı ikazları ve hava yolları kanalıyla Türk çıkarma birliklerinin Mersin'den çıkışı saptanmıştır. 1964 ve 1967'deki Türk çıkarma tehdidinden dolayı RMMO sahillerde tahkimat yaparak, beton koruganlar ve silah yuvalarıyla savunma için hazırlanmıştı. Kıyı şeritleri öncelikle savunmaya hazırlanmış, beton tahkimatlardan başka sualtı engelleri de yapılmıştı. (Türk çıkarmasının yapıldığı Küçük Pladini Plajı hiç beklenmedik bir yerde olduğu için tahkim edilmemişti). Beşparmak Dağları da ormanlık ve geçit vermez olduğu için bu dağlarda koruganlar, gizli sığınaklar ve beton silah mevzileri hazırlanmıştı. RMMO Ada küçük olduğu için kuvvetlerini bir yerden diğer yere kısa zamanda kaydırabilmek gibi önemli bir avantaja da sahipti.

 Askeri harekât planı iki aşamalıydı;

 - “ Birinci Barış Harekâtı: Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı (KTKA) ile Lefkoşa ve Boğaz Sancakları'nın Girne Boğazı- Gönyeli - Lefkoşa üçgenini güven altına almasından sonra, hava indirme ve Komando Tugayları ile aynı bölgeye hava indirmesi ve uçar birlik harekâtı yürütülürken; bu harekât ile koordineli olarak Amfibi Alayı ve 50. Piyade Alayı Muharebe Grubundan kurulu ÇAKMAK Özel Görev Kuvveti ile Girne'nin batısındaki Yavuz Plajı’na amfibi harekât yapılacak ve çıkarma yapan kuvvetle, hava indirmesi ve uçar birlik harekâtı ile Ada'ya indirilen kuvvetler arasından birleşme sağlanacaktı. Harekât baskın tarzında ve hava tehdidi göz önünde bulundurulmayarak planlanmıştı. Eldeki, çıkarma ve helikopter miktarı gibi mevcut imkânlar, harekâtın iki safhalı yapılmasını gerektiriyordu.

 - İkinci Barış Harekâtı: Birinci Barış Harekâtı sonunda gerçekleşecek durum ve koşullara bağlı olarak, emirle, 28. ve 39. Piyade Tümenleri Ada'ya çıkarılacak ve saldırı harekâtını sürdürmek suretiyle ŞAHİN (Mağusa - Lefke) çizgisine kadar olan bölge ele geçirilecekti. Bu plan harekâtta aynen uygulanmıştır”.

 RMMO'nun planları ise şöyleydi;

 - Afrodit Planı: Bu plan Ada'ya yapılacak çıkarma ve indirmelere karşı koymaya yönelik bir plandı. AFRODİT Planı; LEON Planı, AETOS Planı ve VELOS Planı olmak üzere üç alt plandan oluşmaktaydı. LEON Planı Magosa Bölgesine, AETOS Planı Güzelyurt Körfezi'ne ve VELOS Planı Girne Bölgesine yapılacağı göz önüne alınan Türk Birliklerine karşı uygulanmak üzere geliştirilmiş planlardı.

 - Yunan Kontenjan Alayı’nın görevi hava desteğinden ve her türlü ağır silahlardan mahrum Türk Alayı’nı 20 Temmuz gecesi imha etmek ve RMMO'nun birlikleriyle inen ve çıkan birlikleri denizden püskürtmekti.

 - RMMO muhtemel Türk çıkarmasını birinci öncelikle Magosa'dan, indirme ve uçarbirlik harekâtını Lefkoşa'nın kuzeyinden yapılacağını değerlendirerek savunmasını ve kuvvet çoğunluğunu Magosa ve Lefkoşa Bölgelerinde olacak biçimde düzenlemişti.

 Kıbrıs Yunanistan'a ortalama 900 km, Türkiye'ye ise 70 km mesafede bulunduğu için Yunan savaş uçaklarının Kıbrıs'taki kuvvetlerini destelemesi oldukça zordu. Dolayısıyla hava hâkimiyeti Türkiye'nin elindeydi. Deniz hâkimiyeti de hava kuvvetlerinin yardımıyla Türkiye lehine çevrilebilirdi. Bununla beraber Kıbrıs'a bir deniz aşırı harekât yapılacak olması yine de bazı zorluklar ve tehlikeler taşımaktaydı. Harekâtın birinci safhasında ve ilk gün topçu ve tanktan yoksun olarak havadan inecek ve denizden çıkacak kuvvetlerin kendisinden sayıca üstün düşman kuvvetlerine dayanması zor olabilirdi. Kıbrıs'taki kuvvetler deniz yoluyla ancak iki gün sonra yeni birliklerle takviye edilebilirdi. Havadan helikopterle birlik getirilmesi ancak küçük çapta olabilirdi. Üstelik Yunan Kıbrıs Alayı'nın içinde katkı sağladığı RMMO iyi eğitilmişti ve sanıldığından daha güçlüydü.

 B- BİRİNCİ BARIŞ HAREKÂTI (20-22 TEMMUZ 1974)

 19 Temmuz'u 20 Temmuz'a bağlayan gece Ankara'da hararetli müzakereler sonuçlanmadı ve ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sisco'nun Ankara'dan aynı gece ayrılmasından sonra Türk havaalanları trafiğe kapatıldı. Aynı gece 22 Türk savaş gemisi ve diğer gemiler de Mersin limanından harekete geçmişlerdi.

 Gece 05.22'de başlayan harekât sonunda sabah saat 06.00 sularında Lefkoşa üzerinde Türk jetleri görüldü. Uçakların çıkarma bölgesi ve derinliğindeki bölgeleri dövmesinden sonra, gemi topçusu çıkarma bölgesinin yumuşatılmasını sürdürürken çıkarma araçları da hedeflerine yaklaşmış bulunuyordu. Ada'nın doğal yapısı ve arazi değerlendirmesi sonucu çıkarma bölgeleri genel olarak Mağusa ve Larnaka körfezlerinden yapılırken Türk Barış Kuvvetleri yetkilileri Girne bölgesini, amfibi harekât için beklenmeyen bölge olduğu için ve baskın harekâtını başarılı bir biçimde uygulayabilmek için seçmişlerdi. Harekâtın en önemli bölümlerinden biri bu plajın seçimidir. Düşmanın çıkarma kumsalına bilinçli ilk taarruzu saat 14.00'da Sovyet yapımı 4 tankla gerçekleştirilmiştir.

 Aynı saatlerde Kıbrıs'ın kuzeyinde bulunan Girne sahillerine Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı savaş gemilerinin ve savaş jetlerinin koruduğu çıkarma botları ve deniz piyadeleri çıkmıştır. Öncü birliklerin önceden saptanan bölgelerde mevzileşmesinden sonra havadan indirmede ikinci, üçüncü ve dördüncü dalgalar halinde gelmiştir.

 Türk Barış Harekâtı’nın başlaması ile kendi iç çatışmalarına son veren ve Türk askerleriyle Türk yerleşim merkezlerine saldıran Rumlar, savaşın boyutlarının büyümesine ve daha fazla can ve mal kaybına neden olmuşlardır. Harekâtın ilk gecesi Türk Alayı’na doğru saldırıya geçen Yunan Alayı- RMMO kuvvetleri ile; özellikle Gönyeli, Boğaz, St. Hillarion, Ortaköy, Lefkoşa, Beşparmak Dağları ve çıkarma bölgesin de çok şiddetli çatışmalar olmuş, Mağusa ve Lefkoşa hariç birçok büyük kasaba Rum- Yunan birliklerinin eline geçmiştir. Barış Harekâtının en kanlı çarpışmaları ve en çok şehit verilen çatışmalar 20 Temmuz gecesi olmuştur .

 Üç gün süren çıkarma harekâtı sırasında en büyük kayıp “Kocatepe” savaş gemisinin Yunan savaş gemisi zannedilerek Türk uçaklarınca batırılması olmuştur. Türk Deniz Kuvvetlerine ait TCG Kocatepe muhribi 3410 tonluk, 119 metre boyunda 12,5 metre eninde bir savaş gemisiydi ve 280 kişilik mürettebattan 54'ü bu olayda şehit olmuştur. Bununla birlikte askeri harekâtın ilk aşaması başarılıydı; çok kayıp vermeden havadan ve denizden çıkarma yapılmış, Rum saldırıları püskürtülmüş ve Girne kıyıbaşı ile Pınarbaşı- Gönyeli havabaşı tutulmuş, bu iki bölge Beşparmak Dağları üzerinde birleştirilerek Girne köprübaşı meydana getirilmiştir.

 Türkiye'nin Adaya asker çıkarması üzerine BM Güvenlik Konseyi 20 Temmuz 1974'de toplanarak 353 sayılı kararını almış ve taraflara ateşkes çağrısında bulunulmuştur. Güvenlik Konseyi ilktedbir olarak çarpışmakta olan tarafları ateşi kesmeye davet etmekle birlikte, bunun süresini öngörmemiştir. 22 Temmuz tarihinde yeniden toplanan Güvenlik Konseyi bu kez de 354 sayılı kararı alarak aynı taleplerini tekrarlamıştır. Türkiye 22 Temmuz 1974 günü Güvenlik Konseyinin kararına uyarak ateşkes önerisini kabul etmiştir.

 Ateşkesin ilan edildiği 22 Temmuz günü Girne - Lefkoşa hattı denetim altına alınmış durumdaydı ama askeri açıdan bazı olumsuzluklar da varlığını sürdürüyordu.“ Adanın % 7'si ele geçirilmişti ve coğrafi olarak Kıbrıslı Türkler adada dağınık olarak yerleştikleri için Türk nüfusunun % 65'i hala Rumların denetimindeki bölgede ve EOKA-B 'nin katliam tehdidi altındaydı. Ayrıca yaklaşık 40.000 Türk askeri 348 kilometrekarelik dar bir alana yığılmıştı ve herhangi bir askeri saldırı karşısında hareket etme yeteneği son derece sınırlıydı”.

ilteris7

  • Ziyaretçi
25 Temmuz - 30 Temmuz 1974 tarihleri arasında gerçekleştirilen I. Cenevre Görüşmeleri’nde tarafların görüşlerinde derin ayrılıklar bulunmasına ve görüşmeler zaman zaman kesilme tehlikesi geçirmiş olmasına rağmen 30 Temmuz 1974'de I. Cenevre Anlaşması imzalanmıştır. Türkiye'nin taleplerinin büyük kısmının kabul edildiği bu anlaşma ile Türkiye Kıbrıs Türk Barış Harekâtı'nın hukuki temellerini bu protokol ile sağlam bir temele oturtmuş ve Kıbrıs'a yeni bir statü verilmesi için mühim bir adım atılmıştır. Varılan anlaşmaya göre;

 1.Kıbrıs Rumları ve Türk birlikleri arasında BM tarafından bir güvenlik bölgesi oluşturulmuştur.

 2.Yunan ve Rum askerleri tarafından işgal edilmiş bulunan bütün Türk köyleri derhal boşaltılacaktır.

 3.Gözaltına alınmış bulunan asker ve sivil personel ya mübadele edilecek ya da serbest bırakılacaktır.

 4.Adada iki özerk yönetimin varlığı kabul edilirken, Kıbrıs'ta barışın sağlanması ve

 Anayasaya uygun hükümetin yeniden kurulması için görüşmelerin devam etmesi kararı alınmıştır.

 I.Cenevre Konferansı sonunda imzalanan Protokol'de Garantör Devletlerle Türk ve Rum toplumlarının temsilcilerinin katılacağı II. Cenevre Konferansının 8 Ağustos 1974 günü toplanması öngörülmüştür. Ne var ki Birinci Konferans kararlarından olmak üzere Rum ve Yunan askerleri Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekirken çekilmemişlerdir. Türk kuvvetleri ile Rum ve Yunan kuvvetleri arasında bir güvenlik kuşağı oluşturulamamıştır. Ayrıca Rumlar ve Yunanlılar, Türk bölgelerine saldırılarını sürdürmüşler, birçok Türk esir alınmış; özellikle Muratağa, Atlılar, Sandallar ve Taşkent gibi yerlerde savunmasız Türkleri kuşatma altına almışlardı.

 II.Cenevre Konferansı esas olarak Kıbrıs'ın anayasal statüsüyle ilgili konuları görüşmek üzere 8 Ağustos 1974'de toplandı. Türk tarafının önerisi Kıbrıs'ta coğrafi esasa dayalı federatif bir devlet biçiminin benimsenmesi oldu. Rum toplumu lideri Klerides konferansın amacının mevcut statükoyu kökünden değiştirmek olduğunu belirterek Türk önerilerini kabul etmedi.
Türk askeri yetkilileri ikinci harekâtın başlatılması için ısrarlıydı çünkü dar bir alana yığılmış Türk kuvvetlerinin bir saldırıyı karşılamasının son derece zor olduğu belirtiliyordu. Ayrıca Türkiye I. Cenevre Konferansı kararlarının yerine getirilmemesinden dolayı rahatsızdı. Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros ve Klerides Türk önerilerinin incelenebilmesi amacıyla konferansa 36 saat ara verilmesini istediler. Bu öneri Türk tarafınca oyalama taktiği olduğu gerekçesiyle kabul edilmedi.

 İkinci harekâtın hızlandırılmasının ana nedeni harekâtın kısa sürede istenen hedeflere ulaşacak biçimde hızla gelişmesini sağlayacak hareket yeteneği ve ateş üstünlüğü idi. Lojistiğin sağlanması amacıyla 14 Ağustos 1974 sabahına kadar yoğun bir biçimde yığınak sağlandı. Askeri bakımdan Girne kıyıbaşı sahasında sıkışan Türk kuvvetlerinin karşısında Rumların yoğun bir yığınak yapması söz konusuydu. Askeri yetkililer Rum kuvvetlerine daha fazla zaman kazandırmamak, köprü başındaki Türk kuvvetlerinin ve Türk köylerinin güvenliğini sağlamak, birinci harekat sonucunda sağlanan üstünlüğü yitirmemek için, Türk hükümeti ise Türk köylerinde soykırıma devam edildiği haberlerinin gelmesi üzerine 14 Ağustos'ta ikinci harekatı başlatma yönünde hemfikir oldu.

 C- İKİNCİ BARIŞ HAREKÂTI (14- 16 AĞUSTOS 1974)

 14 Ağustos saat 02: 20'de konferans bir sonuç alınamadan dağıldı. 14 Ağustos saat 04: 19'da Türkiye ikinci harekâtı başlattı. Türkiye aynı gün yayınladığı bildiride harekâtın amacını Ada'da barış ve emniyeti sağlamak ve bölgede sürekli barışın yerleşmesini gerçekleştirmek olduğunu açıkladı.

 14 Ağustos 1974 günü 28.Piyade Tümeni, 39. Piyade Tümeni ve ÇAKMAK Özel Görev Kuvvetleri doğu yönünden saldırıya geçerek İkinci Kıbrıs Barış Harekâtı'na başlamıştır. Doğu yönünde başlayan bu saldırı harekâtını 15 Ağustos 1974'de Komando Tugayı ve Kıbrıs Türk Alayı Kuvvetlerinin batı yönündeki saldırı harekâtı izlemiş ve Türk birlikleri Kıbrıs'ın kuzey kıyısında doğudan batıya doğru bir dörtgen çizmeye başlamışlardır. Bu dörtgenin bir tarafı kuzey kıyısı, öteki kenarı ise Atilla Hattı olarak bilinen merkezi Lefkoşa olmak üzere doğuya ve batıya yayılan hattı. Varılması planlanan son hedefler doğuda Mağusa, batıda ise Lefke idi.

 İkinci Barış Harekâtı ilk günkü mukavemet dışında çekilen Rum birliklerinin tutunmalarına imkân vermeden ve süratle tamamlandı. Sadece Yunan Alayı mevzilerini inatla savundu. İkinci harekât süresince Rum birlikleri çok fazla aktif hareket yapamadılar. Çarpışmalar daha çok ilk gün ve Omorfo, Lefke, Çatalköy ve Ortaköy'de olmuştur. İkinci Barış Harekâtının üçüncü günü sonunda Ada topraklarının % 38'i ele geçirilerek, Türk Silahlı kuvvetlerinin Atilla Hattı olarak adlandırdığı hedefe ulaşılmış ve ŞAHİN çizgisi denilen 100 kilometrelik Magosa- Lefke hattına ulaşılmıştır. Ancak Rum kuvvetleri çekilirken geçtikleri Türk köylerini yakarak silahsız insanları katletti.

 İkinci Barış Harekâtı Magosa- Lefke hattının çizilmesi ile 16 Ağustos 1974'de Türkiye'nin önerdiği ateşkesin Kıbrıs Rumları adına Klerides adına kabul edilmesiyle sona ermiştir. Ateşkes ilan edildikten sonra Rumlar tarafından kuşatılmış bulunan Akıncılar köyüne 19 Ağustos 1974'de yapılan harekât ile köy Rum kuşatmasından kurtarılmış ve o zamana kadar ele geçirilen temas çizgisi içine alınmıştır. Türk Birliklerinin I. Barış Harekâtında ulaşamadığı yerleşim yerlerinde II. Kıbrıs Barış Harekâtının başlamasıyla uygulanan toplu katliamlar, harekâtın bitiminde ortaya çıkarılmıştır. Atlılar, Muratağa, Sandallar gibi köylerde açılan toplu mezarlardan çok sayıda ceset çıkarılmıştır.

 Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında 35 subay, 41 astsubay, 421 erbaş ve er ile 1 sivil işçi olmak üzere toplam 498 asker şehit olmuştur. Şehitlerden 411'i Kara Kuvvetleri, 69'u Deniz Kuvvetleri, 5'i Hava Kuvvetleri ve 13'üde Jandarma Genel Komutanlığı personelidir. 498 asker şehit personelden 58'inin ölüsü kayıptır. Kıbrıslı Türklerden 340 kişi şehit olmuş ve 1200 kişi yaralanmıştır. Rumların kaybı ise 4 bin ölü ve 12 bin yaralıdır. Savaş dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerleri de kayıp vermiştir. 3 Avusturyalı asker ölmüş, 24 Avustralyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker yaralanmıştır.

 Rum liderliği bugün 1600 civarında Rum'un kayıp olduğunu ve bunların bir kısmının halen Türkiye'de esir olarak tutulduğunu iddia etmektedir. Türkler'den ise 600 kayıp olduğu belirtilmektedir. Kayıplar konusu Rum yönetimi tarafından gündeme getirilmeye çalışılsa da Türk ve Rum kayıpları konusunda çokta sağlıklı rakamlar olduğu söylenemez.

 Harekâtın başarısında en önemli etken baskın olmuştur. 1963'ten beri Türkiye'nin Ada'ya müdahale edememiş olması, herkeste bu defa da Türkiye baskı için kuvvet kaydırıyor düşüncesini hâkim kılmış, bir seri diplomatik girişimler bu düşünceyi kuvvetlendirmiştir. Kıbrıs Barış harekâtının üç temel stratejisi vardı; Zaman, mekân ve imkân. Rumların 19 Temmuz 1974 günü Türkiye'deki intikalleri değerlendirerek 20 Temmuz 1974 günü havadan inen ve denizden çıkan birlikler toplanmadan, emir komuta tesis etmeden, çıkarma plajına veya üçgen bölgeye yapacakları süratli ve şiddetli bir taarruz harekâtın kaderini değiştirebilirdi. Zaman, mekân ve imkân ilişkileri doğru kurulamadığından Atina'daki karasızlık Rumlar üzerinde ikinci bir baskın tesiri yaratmıştır.

Çevrimdışı ATİLLA-TORUNU

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 133
  • тєηgяi_кυят || α∂šız ||
Ynt: Beş Parmak Dağlarındaki Tank
« Yanıtla #5 : 04 Mart 2008 »
Değerli Yorumlarınız için Çok teşekkürler Urugdaş'larım...Biraz geç farkettim iletilerinizi..Affola...
Esenlikler.TTK.