Börü Kam
The_Turk Alıntı
İngilizler Çanakkale için sömürgeleri altında olan müslüman ülkelerden asker topluyorlardı. Saf müslümanları, “Sizin halifenizi Almanlar kaçırdı. Biz, sizin halifenizi kurtarmak için Almanlarla savaşıyoruz.” diyerek kandıran İngilizler, bu yalana kanmayan müslümanları, ailelerini öldürmekle tehdit ederek zorla cepheye sürdü. Gelmek istemeyenleri ise öldürdüler.
The_Turk Alıntı
İngiliz’in oyununa gelen müslüman askerler Çanakkale’de, Türklerle savaştıklarından habersiz harp ediyorlardı.
Sayın The Turk,
Eklemiş olduğunuz alıntıya Tonyukuk Beğ, gereken, yanıtı vermiş.
Tonyukuk Beğ’ in eline ve yüreğine sağlık.
Ben de, bu konu üzerinde, bir iki şey yazmak istedim. Şöyle ki:
1. Dünya Savaşı öncesi, savaş hazırlıkları yapılırken, bilindiği gibi devlet blokları oluşturulmuş ve Osmanlı Devleti de Almanların yanında yer almıştı. Diğer bloğun öncülüğünü de İngiltere yapmaktaydı.
Osmanlı padişahı aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi konumundaydı, en azından Osmanlı Devleti öyle olduğunu sanıyordu.
Bilindiği üzere Osmanlı hanedanı devletin asıl omurgasını oluşturan ve devletin kurucu iradesi olan Türk varlık ve kimliğini terk edince yerine Osmanlıcılık adı verilen vatandaşlık esası üzerine oturmuş bir anlayış devletin/yönetimin resmi ideolojisi halini aldı.
Fransız İhtilal’ı sonrasında baş gösteren milliyetçilik akımları çok uluslu ve etnik yapılı devletleri ciddi şekilde hırpalamış ve bunun yıkıcı etkisini, en derinden ve toprak kaybedecek şekilde, Osmanlı Devleti görmüştür.
Osmanlıcılık anlayışının iflas etmesi üzerine imparatorluğu meydana getiren Müslüman millet ve toplulukları bir arada tutmak düşüncesiyle İslamcılık/Ümmetçilik anlayışı devletin resmi görüşü olarak hayata geçirilmiştir.
1. Dünya Savaşı sonrasına, ta ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluncaya, kadar da İslamcılık/Ümmetçilik anlayışı yürütülmüştür.
1. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Padişahı, dünya Müslümanlarının halifesi sıfatıyla, bütün Müslüman millet, devlet ve toplulukları haçlı İngiliz bloğuna karşı yanında yer almaya çağırmıştır.
Ne yazık ki bu çağrıya, çağrının muhataplarınca, aldırış edilmemiştir.
Aksine Osmanlının dini ve askeri olarak birliğini yıkıcı nitelikteki Arap ihaneti baş göstermiştir.
Bu konuda Otağımızın
ARAP İHANETİ ve İSRAİL’İN KURULUŞU (
http://www.turania.net/diger-dusunceler-ve-yapilanmalar/3913-turk-oglu-turk-kizi-bunlari-unutma-unutturma-dostunu-ve-dusmanini-iyi-belle-2.html#post15405) (
https://www.hunturk.net/forum/index.php?topic=3866.msg26402#msg26402 ) ilişiminde detaylı bilgi ve belgeler yer almaktadır.
Buna karşın Haçlı önderliğini yapan İngiltere’nin bünyesinde 800.000 (sekiz yüz bin) Müslüman(!) asker bulunmaktadır.
Haydi diyelim ki bunların bir kısmı kandırıldı. Sekiz yüz bin kişinin tamamının kandırıldığını ileri sürmek akla, tarihi gerçeklere ve sosyolojik işleyişe aykırı bir varsayımdır.
Demek ki bu ve benzeri savların hiçbir nesnel ve gerçekçi yanı yoktur.
Bu tarihi ve sosyolojik gerçeğe rağmen hâlâ Çanakkale Savaşı gibi Türk Milletinin en büyük destanlarından birisini bütün Müslümanların ortak başarısı şeklinde göstermek, bize göre; kansızlık, şerefsizlik ve Türk düşmanlığının dışa vurumu, en insaflı tabiriyle de tarihi ve sosyolojik gerçekleri çarpıtma girişimidir.
Yani yalan ve düzmece tarih oluşturma aymazlığıdır ki bunun altında da yine Türklüğün şan ve şerefini yok sayıp, Türklüğün bu destanına; kırık, dökük birkaç etnik döküntüyü ortak etme haysiyetsizliği yatmaktadır.
Çanakkale Büyük Türk Milletinin Batı Türkîli coğrafyasında kalıp-kalmama savaşıdır.
Nitekim Çanakkale’de haçlı batıyla dövüşen; paşasından, subay ve erine kadar, Türk çocuklarının tamamının tek bir amacı vardır: O da kutlu Türk yurdunu korumak ve düşmana çiğnetmemektir.
Nitekim öyle de olmuş, Çanakkale’de yazılan şanlı destan Milli Kurtuluş Savaşıyla perçinlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurularak taçlanmıştır.
The_Turk Alıntı
İngilizler “Türkler yamyamdır. İnsan eti yerler. Dünyayı bu yamyamlardan kurtarmak için savaşıyoruz” şeklinde propagandalar yapmışlardır.
Maalesef savaşın gerçeği budur.
Propaganda en etkili silahtır ve haçlı batı Türk’ü dövüşerek yenmeye muktedir olmamış ama kara propaganda ve diplomasiyle alt etmeye muvaffak olmuştur.
The_Turk Alıntı
İngilizlerin Çanakkale’de yaptıkları âdiliklerden birisi de kimyasal gaz kullanma teşebbüsleridir.
Savaşın kuralı yoktur. Adı üstünde savaş.
Savaş bir milletin, karşısındaki milleti, top yekûn, yok etmek için giriştiği acımasız boğuşmadır.
The_Turk Alıntı
28 Haziran 1915 gecesi direk, Sargı Yeri Hastanesini hedef alarak, çoğu parmağını bile kıpırdatamayacak kadar ağır yaralı olan 18.000 yaralı askerimizi şehit ettiler.
Adı üstünde haçlı!!!
Haçlının Türk’e olan kin ve deruni psikolojik travması bu benzeri canilikleri yapmalarının tetikleyicisidir.
Mehmet Akif’in:
“
Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar” dizelerindeki tanımın işaret ettiği odak vahşi haçlı batıdır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu bir savaştır ve savaş “yok etme” gerçeğinin fiili durumudur.
18.000 şehidimiz de, on sekiz milyonumuz da Türklüğe kurbandır.
Kahramanlar can verir ki Türk Yurdu, Türk Devleti ve Türk Milleti yaşasın diye!
Türk vatanı, Türk Devleti ve Türk Milleti için helal olsun.
Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Yeter ki Türk Irkı Sağolsun!
The_Turk Alıntı
Çanakkale’de İngilizler ve müttefikleri mağlup oldular. Savaş bitti, fakat İngiliz hilesi bitmedi. Savaştan sonra İngilizler Londra’nın iki önemli caddesine, Oxford ve Cambridge caddelerine birer heykel dikmişlerdi. Hâlen mevcut olan bu heykellerde, Osmanlı askerinin süngüsünün ucunda bir İngiliz askeri tasvir edilmekte ve altında şu ifadeler yazmaktadır: “Türkler, Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler”
Gerçi haçlıda insaf, izan ve vicdan aramak beyhudedir ama hiç mi bir kişi çıkıp da sen böyle bir anıt diktin ama “peki senin orada ne işin vardı?” diye sormaz.
The_Turk Alıntı
Irak’ın işgalinde yeniden görüldüğü üzere öncelikle müslümanı müslümana kırdırmayı hedeflemektedirler. Bu yüzden etnik farklılıkları ve mezhep farklılıklarını ön plana çıkarmakta, müslümanların birbirine düşmesine çalışmaktadırlar.
Müslüman Müslüman’ı niye kırar?
Dini, imanı, kıblesi, kitabı, peygamberi, Tanrısı aynı değil mi?Aynı!
Demek ki iş din, iman meselesinden ibaret değil.Hem sonra elin gâvuru, haçlı batının gayr-i meşru çocuğu ABD, ta on bin kilometre öteden gelip Müslümanları birbirine düşürebiliyor.
Düşmesin!
Düştüklerine göre bunun altında başka gerekçeler ve örtülü amaçlar yatmaktadır.
İslam Devletleri içerisinde hem ekonomik, hem kültürel, hem siyasal ve hem de vatandaşlarının kişilikli olması bakımından, dünya normları içerisinde, yer alan tek ülke Türkiye’dir.
Onca petrol zengini, beleşçi, Arap devleti Türkiye’nin ulaştığı çağdaş seviyeye neden ulaşamamıştır?
Bir de bu sorunun cevabını aramak lazımdır.
Türkiye’yi yükseltip, yücelten; şan ve şerefiyle dünya milletler ailesinin en üstlerinde yer almasını sağlayan tek sır: Türklüğün demir bilekli, tunç yürekli, çelik iradeli Bozkurt Oğlu Gazi Başbuğ Atatürk’ün “her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından” felsefesini ana eksen yaparak kurduğu laik Cumhuriyettir.Batılıların dediği gibi:
“
Türkler Atatürk'ü Tanrı'ya geri kalan her şeylerini ise Atatürk'e borçludur.”
The_Turk Alıntı
Gerek İngilizler, gerek Amerika ve gerekse diğer batılı devletler dün ne iseler bugün de aynısıdırlar.
The_Turk Alıntı
Unutmayalım ki, millî şahsiyetini kaybeden milletler millî hakimiyetlerini de kaybetmiş demektir...
Kaynak: Ilkadim dergisi, 04/2005
Alıntı yaptığınız yazının içindeki tek doğru söz bunlardır.
The_Turk Alıntı
Şu gerçeği asla unutmayalım ki İngiliz’in, Amerika’nın veya AB’nin izinden gitmek bize az şey kazandıracak fakat çok şey kaybettirecektir. Kaybedeceğimiz şeylerin en büyüğü ise Müslümanlıkla ve Türklükle yoğrulmuş millî şahsiyetimiz olacaktır.
Türkiye’nin AB ve ABD’ye yaklaşma ve yakınlaşması hiç bir şey kazandırmayacaktır.
Türkiye yönünü batıdan, aslına, ait olduğu coğrafya, kan kardeşlerine, Turan’a çevirecektir.
Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tek gerçekliği Türk Birliğidir.
TTK.