Gönderen Konu: DELİ DUMRUL DESTANI  (Okunma sayısı 19485 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Baybiçe

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 16
DELİ DUMRUL DESTANI
« : 01 Ekim 2006 »
DELİ DUMRUL DESTANI
   
   Oğuz ilinde Duha oğlu Deli Dumrul adında bir er vardı. Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Köprüden her geçenden otuz üç akçe alırdı, geçmeyenden döve döve kırk akçe alırdı. "Benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın" derdi. "Benim erliğim, yiğitliğim, kuvvetim nam olsun, şan olsun, çalkalansın" derdi.
   Birgün köprüsünün yanına bir bölük oba yerleşmişti. O obada çok yakışıklı, güzel huylu bir yiğit hasta düşmüştü. Allah'ın emriyle o yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş diye ağladı. O yiğit için derin bir kara yasa bürünüldü.
   Bu sırada Deli Dumrul atıyla obaya vardı. "Bre korkaklar, ne ağlıyorsunuz, benim köprümün yanında bu patırtı nedir, niye yas içindesiniz? dedi. "Bir güzel yiğidimiz öldü, ona ağlıyoruz" dediler.
   "Yiğidinizi kim öldürdü?"
   "Vallahi bey yiğit, Allah Teala'dan emir oldu, al kanatlı Azrail o yiğidin canını aldı."
   "Azrail dediğiniz kimdir ki adamın canını alıyor? Ey kadir Allah, birliğin, varlığın hakkı için Azrail'i benim gözüme göster, onunla savaşayım, çekişeyim, vuruşayım, güzel yiğidin canını kurtarayım, bir daha kimsenin canını almasın."
   Deli Dumrul döndü, evine geldi.
   Hak Teala'ya Dumrul'un sözleri hoş gelmedi. "Deli sersem, benim birliğimi tanımıyor, birliğime şükretmiyor, üstelik benim yarattığım mekanda gezip büyükleniyor, gururlanıyor." dedi. Allah Teala Azrail'e emretti ve dedi ki: "Ya Azrail, git o deli sersemin gözüne görün, benzini sarart, canını al!"
   Deli Dumrul kırk yiğitle yiyip içip otururken ansızın Azrail çıkageldi. Azrail'i gören Deli Dumrul'un eli ayağı tutmaz oldu, gözü karardı, Azrail'den başka kimseyi göremez oldu. Ancak, Azrail'i Deli Dumrul'dan başka kimse görmüyordu. Azrail, Deli Dumrul'a şöyle dedi: "Ey deli, övünüyordun; güzel yiğidin canını Azrail'in elinden kurtarayım diyordun. İşte şimdi senin canını almaya geldim. Canını vericeksin misin, yoksa benimle savaşıcak mısın?" dedi.
   Deli Dumrul:
   " Al kanatlı Azrail sen misin?" dedi.
   "Evet, benim."
   "Bu güzel yiğitlerin canını sen mi alıyorsun?"
   "Evet, ben alıyorum."
   "Kapıcılar kapıyı kapatın! Ey Azrail, ben seni geniş yerde bekliyordum, dar yerde elime geçtin. Ben seni öldüreyim de yiğitlerin canını kurtarayım." dedi.
   Kara kılıcını çekti, Azrail'e vurmak için savurdu. Azrail bir güvercin oldu, pencereden uçtu, gitti. Deli Dumrul elini eline vurdu, kah kah güldü. "Azrail'in gözünü öyle korkuttum ki geniş kapıyı bıraktı, dar bacadan kaçtı, madem ki benim elimden kuş oldu uçtu, doğanıma kaptırmadan ben onu bırakır mıyım hiç?" dedi.
   Kalktı atına bindi, doğanını eline aldı, Azrail'in ardına düştü. Doğanı bir iki güvercin tuttu, öldürdü. Dönüp evine geliyorken, Azrail Deli Dumrul'un atının gözüne göründü. At ürktü, Deli Dumrul'u üstünden yere attı. Dumrul'un göğsünün üzerine Azrail basıp kondu. Dumrul, Azrail'in verdiği dehşet ve sıkıntıdan hırıldamaya başladı:
   "Aman Azrail, Tanrının birliğine şüphe yok. Ben seni böyle bilmezdim, hırsız gibi can aldığını duymazdım. Sarhoştum duymadım, ne söylediğimi bilemedim. Benden üstün kimse yok sanıp büyüklük tasladım. Sen büyüksün şimdi anladım, ben boş bulundum, cahillik ettim. Canımı bağışla. Beylikten usanmadım, yiğitliğe doymadım, canımı alma Azrail!" dedi.
   Azrail: "Ey Deli budala, bana ne yalvarıyorsun, Allah Teala'ya yalvar, benim de elimden gelen birşey yok, ben de bir emir kuluyum." dedi. Dumrul: "Peki ya can veren, can alan Allah Teala mıdır?" Azrail: "Evet, O'dur." dedi. Dumrul döndü Azrail'e: "Peki ya sen ne biçim belasın, sen aradan çık, ben Allah Teala ile haberleşeyim." dedi. Deli Dumrul Allah'a şöyle yalvardı:
   "Yüceler yücesisin, kimse bilmez nicesin, Güzel Tanrı! Nice cahiller seni gökte arar yerde ister. Sen müminlerin gönlündesin. Daim duran cebbar Tanrı, Baki kalan settar Tanrı. Benim canımı alacaksan sen al, Azrail'e bırakma!"
   Allah Teala'ya Dumrul'un bu sözleri hoş geldi. Azrail'e seslendi ki: "Madem deli budala benim birliğimi bildi, birliğime şükretti, Ey Azrail, Deli Dumrul canı yerine can bulursa onun canını bağışlarım." dedi. Azrail de: "Ey Deli Dumrul, Allah Teala emreyledi, Deli Dumrul canı yerine can bulursa canı azat olsun " dedi. Deli Dumrul: "Ben nasıl can bulayım, yalnız bi kocamış babam, bi kocamış anam var, gel gidelim, ikisinden biri belki canını verir, al, benim canımı bırak" dedi. Deli Dumrul gitti babasının yanına geldi. Babasının elini öptü. Dedi ki:
   "Ak sakallı aziz izzetli canım babam, biliyor musun neler oldu? Küfür söz söyledim, Hak Teala'ya hoş gelmedi. Gök üzerinde al kanatlı Azrail'e emreyledi, uçup geldi. Benim göğsüme bastırıp kondu. Tatlı canımı alır oldu. Baba senden can dilerim verir misin? Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın?"
   Babası şöyle dedi:
   "A oğul, canımın parçası oğul, doğduğunda dokuz deve kurban ettiğim aslan oğul, penceresi altın evimin direği oğul, kızımın gelinimin çiçeği oğul, karşıda duran dağım gerekirse Azrail'in yaylası olsun. Soğuk soğuk pınarlarım gerekirse O'na içme olsun. Tavla tavla koç atlarım gerekirse O'na binek olsun. Katar katar develerim gerekirse O'na kervan olsun. Ağıllarda akça koyunum gerekirse O'na yemek olsun. Altın gümüş para gerekirse O'na harçlık olsun. Benden başka ne istersen iste, gel gelelim canımı isteme. Dünya tatlı, can aziz. Canımı kıyamam, bunu böyle bil. Benden aziz, benden sevgili anandır. Oğul, anana var"
   Deli Dumrul babasından yüz bulamayınca anasının yanına geldi. Dedi ki: "Ana biliyor musun neler oldu? Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi, benim göğsüme bastırıp kondu. Canımı alır oldu. Babamdan can diledim ana, vermedi. Senden can dilerim ana. Canını bana verir misin, yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın?"
   Anası şöyle dedi:
   "Ay oğul, dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul, on ay olunca dünya yüzüne getirdiğim oğul, dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul, dolma beşiklerde belediğim oğul! Hapislere girip çürüseydin, kafire esir düşseydin para verir kurtarırdım, gel gelelim benim de bir canım var, senin için veremem. Yaman yere varmışsın, varamam. Dünya tatlı, can aziz. Canımı kıyamam, bunu böyle bil."
   Anası da canını vermedi. Böyle deyince Azrail, Deli Dumrul'un canını almaya geldi. Deli Dumrul Azrail'den aman diledi. Azrail dedi ki:    "Daha ne aman diliyorsun, babanın yanına vardın can vermedi, ananın yanına vardın can vermedi, daha kim verecek?" Deli Dumrul:
   "Hasretlim vardır, onunla buluşayım" dedi.
   "Hasretlin kimdir?"
   "El kızı helalim var, ondan benim iki çocuğum var, çocuklarımı ona emanet edeceğim, ondan sonra benim canımı alırsın."
   Deli Dumrul böyle söyledikten sonra helalinin yanına geldi. Dedi ki:
   "Biliyor musun neler oldu? Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi. Benim göğsüme bastırıp kondu, benim tatlı canımı alır oldu. Babama ver dedim, canını vermedi. Anama vardım, can vermedi. Dünya şirin, can tatlı dediler. Şimdi yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun. Soğuk soğuk sularım sana içme olsun. Sürü sürü atlarım sana binek olsun. Penceresi altın evim sana gölge olsun. Katar katar develerim sana katar olsun. Ağıllarda beyaz koyunum sana yemek olsun. Hakkını helal et. Gözün kimi tutarsa sen ona var. İki çocuğumu yetim koyma, el eline baktırma."
   Deli Dumrul'un hatunu şöyle dedi:
   "Ne diyorsun ne söylüyorsun? Göz açıp da gördüğüm, gönül verip sevdiğim, koç yiğidim, şah yiğidim! Tatlı damak verip öpüştüğüm, bir yastıkta baş koyup seviştiğim! Karşıda duran kara dağları senden sonra ben ne yapayım? O dağlarda gezersem benim mezarım olsun, soğuk soğuk sularını içersem benim kanım olsun, altın akçeni harcarsam benim kefenim olsun, tavla tavla koç atlarına binersem benim tabutum olsun. Senden sonra bir yiğidi sevip varsam da yatsam, yılan olup beni soksun. Sensiz dünyayı ne yapayım? Bir can dediğin nedir ki, senin o korkak anan baban senin için bir cana kıyamamışlar. Yer tanık olsun, gök tanık olsun, Kadir Allah tanık olsun, benim canım sana feda olsun, Azrail gelsin benim canımı alsın!" dedi, razı oldu.
   Bunun üzerine Azrail, hatunun canını almaya geldi. Dumrul eşine kıyamadı. Allah Teala'ya yalvardı:
   "Yüceler yücesisin, kimse bilmez nicesin, Güzel Tanrı! Çok cahiller seni gökte arar, yerde ister. Sen müminlerin gönlündesin. Daim duran cebbar Tanrı, ulu yollar üzerine imaretler yapayım senin için, aç görürsem doyurayım senin için. Alırsan ikimizin de canını al, bırakırsan ikimizin de canını bırak. Keremi çok kadir Allah!"
   Hak Teala'ya Deli Dumrul'un sözü hoş geldi. Azrail'e emreyledi: "Deli Dumrul'un babasının anasının canını al, o iki sevgiliye yüz kırk yıl ömür verdim" dedi. Azrail de Dumrul'un babası ile anasının hemen canını aldı. Deli Dumrul yüz kırk yıl daha hatunu ve çocukları ile ömür sürdü.
Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: TURAN!
...................................

Türkler, bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır.

Çevrimdışı irfan

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 266
Ynt: DELİ DUMRUL DESTANI
« Yanıtla #1 : 01 Ekim 2006 »
BİZ TÜRKLERİN GERÇEK DESTANLARIDIR Kİ ;ASIRLARDIR ATALARIMIZ BİZE BİZDE GELECEK NESİLLERİMİZE ANLATACAĞIZ...

   Eline gönlüne sağlık...
EFEDİR ADIMIZ
TÜRK OĞLU TÜRK OLMAKTANDIR ŞANIMIZ
YEDİ DEĞİL YETİMİŞ BİN OLSA DA DÜVEL
YİNE DE ÜSTÜNDÜR TÜRK OLDUĞUNU BİLEN
KANSIZ EFE