07.02.2006 Kayseri Güneş Gazetesi
1997’nin Şubat ayı Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’ın İstiklal Mücadelesi tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Doğu Türkistan halkı işgal altında geçirdiği 57 yıl içerisinde işgal altında olmayı hiçbir zaman içine sindirmemiş, Çin işgal idaresinin meşruiyetini de hiçbir şekilde kabul etmemiştir. Bu sebepledir ki; aradan geçen bu yarım asrı geçkin süre içerisinde, her seferinde Çin işgal kuvvetleri tarafından çok kanlı bir şekilde bastırılmalarına rağmen asla pes etmeyerek milli kurtuluş hareketlerini devam ettirmişlerdir.
Bu güne kadar büyük ve küçük çaplı olmak üzere 600’ü aşkın milli ayaklanma hareketine kalkışan Doğu Türkistan halkı milli dinamizmini bu milli direniş hareketleri sayesinde ayakta tutabilmiştir. Bedeli ödenmeyen bir varlığın varlık sayılmayacağı bilinen bir gerçektir. İşte bu bedeli en ağır şekilde ödemeye devam eden Doğu Türkistan halkı ne yazık ki; sözde hür dünyanın gözleri önünde dünyanın en gaddar, en ırkçı ve en zalim devleti olan Çin’e karşı yıllar yılı dişi ile tırnağı ile şanlı bir mücadele vermektedir. Sayısız insan bu milli kurtuluş hareketleri esnasında hunharca, canice şehit edilmektedir.
Bazı zamanlarda Doğu Türkistan halkını kıyıma uğratmak için sudan bahanelerle öldürme ve tutuklama kampanyaları başlatan işgalci Çin hükümeti Doğu Türkistan halkı üzerinde dehşet rüzgârları estirdi, katliamlar yaptı, gece yarısı ev baskınları ile alıp götürdükleri insanların akıbetlerinden bir daha haber alınamadı.
4 Şubat 1997 tarihinde de suçları (!) yalnızca Kadir gecesi münasebetiyle bir evde Kur’ an okumak olan kadınları Çin polislerinin ani bir baskınla evden çıkartarak ve dipçik darbeleri ile polis merkezine götürdükten sonra öldürmeleri sonucu patlak veren olayların sonunda dünya tarihi çok büyük bir Müslüman Türk katliamına şahitlik ediyordu. Evet! Sadece görüyor şahit oluyordu… Seyirci olmakla yetiniyordu… Kısa zamanda merkezi Doğu Türkistan’ın Gulca vilayeti olmak üzere bütün doğu Türkistan’a yayılan bir İstiklal savaşına dönüşen bu milli harekette binlerce Doğu Türkistanlı mücahit son model silahlarla donanımlı Çin asker ve polislerine karşı ellerine geçirebildikleri her türlü silahlarla kahramanca savaştılar.
Oldukça çok sayıda şehit verilmesine rağmen dünya kamuoyunun bigane kalması, Doğu Türkistanlı mücahitlerin hiçbir ülkeden manevi destek bulamaması sonucunda çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Bu savaş belki o tarihte kaybedilmiş gibi görünse de asla kaybedilmemiştir…
Çünkü Bu savaş sırasında Çin işgal güçlerinin yaptıkları katliam belki binlerce Doğu Türkistanlının şahadet şerbetini içmesine sebep oldu. Fakat Doğu Türkistan’da millî kurtuluş fikrinin taze kalmasına, canlı kalmasına ve bu özgür olma düşüncesinin bütün Doğu Türkistanlıların yüreklerinde asla sönmeyecek bir kor olmayı sürdürmesine temel teşkil etmişti…
Değil mi ki; İnsanlar hür olarak doğarlar? Hür olarak yaşamak için mücadele ederler ve hürriyet uğruna canlarını göz kırpmadan vermekten asla çekinmezler… O halde Çin’in her yaptığı katliamlar sonrasında yetim kalan çocuklar, eşsiz kalan dullar ve kuzularını kaybeden Anne-babalar, yakınlarını kurban verdikleri ulvi değerler uğruna, İstiklal uğruna fedayı can etmek için sıranın kendilerine gelmesi için sabırsızlıkla sırada beklerler…
Türk milletinin yüreğindeki ve fıtratındaki özgür yaşama fikrini hiçbir şekilde yok edemeyen Çin, bu yüzden paniklemektedir. Bu yüzden çeşitli yaftalamalarla Doğu Türkistanlıları dünyada terörist olarak ilan ettirme girişimlerini sürdürmektedir…
1997’nin Şubat ayında dünya tarihine “Gulca Katliamı” olarak geçen bu olayın izleri ve anlamı Doğu Türkistanlıların yüreklerinde giderek harlanan bir Milli İstiklal ateşi ve sönmeyen bir milli heyecan olmaya ebediyen devam edecektir…
UCUZ DİYE ;
ÇİN MALI, ALMAYIN ! ALDIRTMAYIN !
ÇÜNKÜ ; VERİLECEK HER PARA,
TÜRKİSTAN’A ZULÜMDÜR…
Bu iletiyi de mümkün olduğu kadar çok kişi ile paylaşalım.
Esenlikler
Afşar Beyi
