Gönderen Konu: DR. RIZA NUR VE SİNOP KÜTÜPHANESİ Nejdet SANÇAR  (Okunma sayısı 5228 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı YALNIZKURTKARAGÜLLE

  • GÖKBÖRÜ SİNOP
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1345
  • Mekanı Uçmağda!
DR. RIZA NUR VE SİNOP KÜTÜPHANESİ
Nejdet SANÇAR
Dr.Riza Nur, 1879 yılı ağustosunda Sinop'ta doğdu. İki yüz yıldanberi Sinop'ta oturan bir ailenin çocuğudur. Baba tarafından bilinen ilk atası Sinoplu Hacı İbrahim'dir. İbrahim'in oğlu Sinop kalesi dizdarı ve Sinop'un Hisar camiinin imamı Mustafa, Mustafa'nın oğlu da Riza Nur'un babası olan ve Sinop'ta ayakkabıcılık yapan Mahmud'dur. Riza Nur'un ana tarafı da Sinopludur ve Zarfçıoğlu denilen bir aileye mensuptur. Annesi Hâcere Hanım, annesinin babası da yelkenlileri olan ve bir fırtınada bütün gemileriyle birlikte Karadenize gömülen bir denizcidir. Riza Nur, Hâcere - Mahmud çiftinin dört çocuğunun birincisidir. Ailesi kendisine Riza adını koymuştu.İstanbul'da Tıbbiyede okuduğu sıralarda Nur adını mahlâs olarak kullanmaya başladı. Bu mahlâs sonra soyadı oldu.

Riza Nur, dört yaşında iken Sinop'taki Kapan İptidaî Mektebi (=ilkokulu)ne gitmeye başladı. Bu mektebi bitirince Alâeddin Camii avlusundaki mülkiye rüşdiyesine girdi ve 14 yaşında bu mektebi bitirdi. Daha sonra İstanbul'a halasının yanına gelen Riza Nur, önce Kuruçeşme Askerî Rüşdiyesine, oradan da Çengelköyündeki Kuleli Harbiye İdadisi ( = lisesi)ne yazıldı. Maksadı suavri subayı olmaktı. Fakat doktor olmasını istiyen babasının ısrarı ile Tıbbiye İdadisine girdi. Burada Namık Kemal'in eserlerini okumaya başladı. Hürriyet sevgisinin ve istibdat düşmanlığının gönlünde yer etmesi,
işte bu eserleri okumaya başladığı bu yıllara rastlar.

Riza Nur, 1895 te Askerî Tıbbiyeye girdi. 1902 de tıbbiyeyi yüzbaşı olarak bitirdi ve Gülhane'ye asistan alındı. Bir yıl sonra kolağası, 1905 te Gülhane'ye muallim muavini (=doçent), 1907 de Askerî Tıbbiyeye cerrahî profesörü oldu. Bir yıl sonra binbaşılığa yükseldi. 1908 Meşrutiyetinden sonra toplanan ilk Meclis-i Meb'usan'a Sinop mebusu olarak katıldı. Fakat İttihatçılarla arasının bozulması ve muhalefete başlaması üzerine önce dersi kaldırılıp Tıbbiyeden çıkarıldı, bir yıl sonra da rütbesi kolağalına indirildi.

Riza Nur Kütüphanesinin önden görünüşü



Riza Nur Kütüphanesinin 1 numaralı kitap deposu


Dr. Riza Nur, 1910 da askerlikten, istifa etti. Fakat iki yıl sonra Balkan Savaşı başlayınca tekrar vazifeye çağırıldı. Ancak muhalefetteki şiddeti karşısında İttihatçılar kendisini memleket dışına sürdüler. Riza Nur'un bu sürgün hayatı Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar sürdü. Mütarekeden sonra vatana dönerek Anadolu'da başlamış olan İstiklâl Savaşma katıldı. Birinci Büyük Millet Meclisine Sinop mebusu seçildi. Yeni hükümetin ilk maarif vekili olarak hizmet gören Riza Nur, bir ara hariciye vekilliği vekâletinde bulunduktan başka, daha sonra da sıhhiye vekili oldu. Yine bu yıllarda Rusya'ya
gönderilen fevkalâde murahhas heyetine seçildi. Sakarya meydan savaşının buhranlı günlerinde cephe gerisinde kurduğu hastahanede büyük bir feragatla çalıştı ve yaralıları bizzat tedavi etti.

1922 de Ukrayna'ya gönderilen fevkalâde murahhas heyetine katıldı. Oradan döndükten sonra sıhhiye vekilliği vazifesini gördü. Bu vazifesi esnasında birkaç kere hariciye vekilliği vekâletinde bulundu. İstiklâl savaşı kazanıldıktan sonra Lozan konferansına İkinci başkan seçildi. Bu müzakereler sırasında zekâsı ve diplomatlığı ile birinci derecede rol oynadı.

İkinci Millet Meclisine yine Sinop'tan mebus seçildi. 1926 da mebusluktan ayrılarak Avrupa'ya gitti, Ömrünün bundan sonraki yıllarını tamamen ilme veren Riza Nur, önce Fransa'da, sonra Mısır'da türkoloji üzerinde çalıştı. Paris'te iken çıkarmaya başladığı ve Mısır'da devam ettirdiği "Türkbilik Revüsü''' adlı ilim dergisinde, bu çalışmalarının mahsulleri olan eserleri kısmen Fransızca ve daha çoğu Türkçe olarak neşretti. 1938 de Türkiye'ye dönen Riza Nur, ölüm tarihine kadar sakin bir hayat geçirdi. Son zamanlarına ait en mühim faaliyeti, çıkarmaya başladığı haftalık "Tanrıdağ" dergisi oldu. Fakat bu dergi kendisini yordu. 1942 yılı 7 Eylülünü 8 Eylüle bağlıyan gece birden rahatsızlandı ve gece yarısı on ikiyi yirmi geçe son nefesini verdi. Türk millî kütüphanesine bir kısmı tıbba, fakat daha çoğu türkolojiye ait yetmiş kadar eser armağan eden Dr. Riza Nur'un, bu yolda unutulmıyacak hizmetlerinden biri de, aile ocağı ve doğum yeri olan Sinop'ta bir kütüphane kurmasıdır.

Riza Nur'un adı ile anılan bu kütüphane 20 odalı büyük bir binada kurulmuştur. Merhum, kütüphaneyi, içini lüzumlu eşya ile de döşedikten sonra beş bin kitapla faaliyete geçirmiş, sonra yıllarca kütüphaneye yeni eserler göndermek suretiyle kitap sayısını arttırmaya devam etmiş, bu hizmeti yurt dışında bulunduğu sıralarda bile ihmal etmemiştir. Kütüphaneye irat olarak bir çiftlik ile iki arsa ve on odası ile iki salonu bulunan bir ev vakfetmiş, ayrıca kütüphaneci ve hademe için de binada hususî yerler yaptırtmıştır.

Dr. Riza Nur, bu binanın bir odasında Sinop'a ait madenler, hayvanlar, bitkiler ve sınaî mahsullerden mürekkep bir müze; bir başka odasında da fakirler için muayenehane açmak düşüncesinde idi. Hattâ bu düşünce ile hekimlik ve operatörlük âletlerini de vakfetmişti. Fakat bir takım engeller yüzünden bu tasavvurlarını gerçekleştiremedi.

Kütüphane, bugün de kuruluş kadrosu olan bir memur ve bir hademe ile faaliyetine devam etmektedir. Okuma salonlarından birisinde merhumun küçük bir büstü vardır. Diğer bir odanın duvarında da, çerçeveli olarak, bir resmi ve diploması asılı bulunmaktadır.



Riza Nur'un ilk eserleri tıbbî kitaplardır. "Fenn-i Hitan", "Hitan ve Emraz-i Zühreviyye", "Yeni Usul Hitan ve Yeni Kıskaç", "Hitanın Hiss-i Tenasülî Üzerinde Tesiri", "Sünnetçiler ve Doktorlar", "Hitanda İptal-i His", "Hitanda Kan Gelmesi", "Fenn-i Cerrahi-i Ortopedi" bunların belli başlılarıdır. Kendi sahasında değerli eserler olan bu kitaplardan sonra, Riza Nur, yazı faaliyetini türkolojiye hasretmiş ve asıl mühim eserlerini bundan sonra vermiştir. Bu sahada en değerli eserlerinden biri 14 ciltlik "Türk Tarihi' dir. Ancak 12 cildi basılabilmiş olan bu eser, anayurt içinde ve dışında kurulmuş bütün Türk devletlerinin ilk tarihidir. Türkoloji sahasında diğer mühim bir hizmeti, "Türkbilik Revüsü" adı ile 8 cilt olarak neşredebildiği ilim dergisidir. 1700 sayfalık büyük bir eser olan Türkbilik Revüsü'nde, türkoloji sahasındaki tetkikleri, hâtıraları, kalem münakaşaları, kendi edebî eserlerinden parçalar v.s, vardır. Bu dergilerin altı numaralısı, Namık Kemal'e ait 720 sayfalık büyük bir monografidir.

Riza Nur, batının tanınmış bazı opera ve opera-komiklerini dilimize çevirdiği gibi, bu sahada telif eserler de vermiştir. Bunlardan Samsun ile Dalile operası ile Janetin Düğünü opera-komiği kitap halinde neşrolunmuşlardır. Karmen, özdemir ile Dolun ve Leblebici Horhor opera-komikleri (ilk ikisi tam olarak) Türkbilik Revüsü'nün sekizinci cildinde neşredilmişlerdir. Faust, Minyon, Lakme, Usta Eczacı, Topal Osman, Hekim Mail Efendi opera ve opera-komikleri yayınlanamamışlardır.
Birçok şiirler yazmış olan ve bunların bir kısmını Türkbilik Revüsü'nün yedinci ve sekizinci ciltlerinde neşreden Riza Nur'un
mühim bir eseri de basılmamış olan 6000 küsur mısrahk Uğuz Kağan destanıdır.

Kendisinin bir yazısında kaydettiğine göre, basılmış veya basılmamış bu yetmiş kadar eserin hepsinin birden sayfa sayısı 17147, sayısı 600 kadar olan şiirleri de 11967 mısradır[1.]




[1] Bu bilgi, "Türkbilik Revüsü,, nün yedinci sayısındadır
10 EYLÜL 2022'DE UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!


Dört yanım soru, Tanrı'm
Hepsi en zoru Tanrı'm
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı'm

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar "Türk'üm" diyemesinler
Ve Türk'ün dik başını yere eğemesinler.

Çevrimdışı YALNIZKURTKARAGÜLLE

  • GÖKBÖRÜ SİNOP
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1345
  • Mekanı Uçmağda!
Dr. Rıza Nur 1942 yılında 63 yaşındayken İstanbul'da öldü. Mezarı Merkezefendi Mezarlığı’nda 4. adadadır.

10 EYLÜL 2022'DE UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!


Dört yanım soru, Tanrı'm
Hepsi en zoru Tanrı'm
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı'm

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar "Türk'üm" diyemesinler
Ve Türk'ün dik başını yere eğemesinler.

Çevrimdışı Yüzbaşı Sançar

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 246
Rıza Nur yaşamının son zamanlarında yaşadığı ruhi bunalım nedeniyle iyice zıvanadan çıkıp Atatürk'e karşı ipe sapa gelmez şeyler söylemek densizlik ve edepsizliğini yapamamış olsa şu an Türkçülük Ülküsünün ilk üç sırasında (Atatürk, Atsız Bey, Rıza Nur) yer alacak birisiydi.
Lakin gel görki Türklüğe dair o kadar güzel ve yararlı çalışma ve hizmetleri Atatürk'e karşı olan tutum ve davranışları nedeniyle hiç bir kıymet ifade etmemektedir.
Tabiri yerindeyse Rıza Nur "sütünü deviren inek" konumuna düşmüştür.
Atatürk'e karşı yaptıklarından sonra diğerlerinin hiç bir değeri yoktur

Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun.
Yüzbaşı Sançar Uçmağa varalı on üç yüz yıldan çok oldu. Onun düştüğü meçhul yerde, ay ışıklı yaz gecelerinde hâlâ ıztıraplı kahkahalar ve şeref ilahileri işitilir. Bu ilahiler rüzgârın çıkardığı sestir. Onu herkes işitir. Fakat o ıztıraplı kahkahaları herkes duyamaz. Onun yankılarını uzak, yakın ellerden, ancak içinde Tanrı Dağı’nın odu yanan gönüller sezer. Bu ıztıraplı kahkahalar Yüzbaşı Sançar’ın soyu, onun düştüğü yerde zafer töreni yapıncaya kadar yıllarca, belki yüzyıllarca sürüp gidecek…

Çevrimdışı YALNIZKURTKARAGÜLLE

  • GÖKBÖRÜ SİNOP
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1345
  • Mekanı Uçmağda!
Güzel Sinop'uma böyle değerli bir miras bırakması,Atsız Beğ'in de bu kütüphanenin manevi mirasçısı olması kapsamında konu açılmıştır.

TTK.
10 EYLÜL 2022'DE UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!


Dört yanım soru, Tanrı'm
Hepsi en zoru Tanrı'm
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı'm

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar "Türk'üm" diyemesinler
Ve Türk'ün dik başını yere eğemesinler.