Bir ülkenin sınırları, hukuki temellere dayanarak, ya da ne bileyim; ahlaki değerler göz önünde bulundurularak çizilmez. Sınırlar bir savaş neticesinde, kanla çizilir. Şimdi Ermenistan sınırının yeniden çizilmesi gibi bir iddia, ancak gülünüp geçilecek bir iddiadır.
Ancak Ermeniler'in Türk toprağı olan Karabağ'ı işgal ettiği, yöre halkına sistematik bir şekilde işkence ettiği, katliamlar düzenlediği ve türlü türlü insanlık suçları işlediği bilinmektedir.
Asıl önemli olan da budur. Ermeni devletinin; derhal Karabağ'dan geri çekilmesi, yaptığı insanlık suçlarından ötürü, alenen özür dilemesi ve verdiği zararlardan dolayı - tazminat olarak - Azerbaycan'a toprak ya da para vermesi gerekir. Bizim üzerinde asıl durmamız gereken sorun bu olmalıdır.
Şimdi bakınız atalarımız, "Çamur at! nasıl olsa izi kalır" demişler.
Ermenilerin soy kırım iddiaları, üzerimize atılmış bir iftiradır ve maalesef izi kalmıştır. Bizim yapmamız gereken bu iddiaları sanki yokmuş gibi algılayıp, "Biz müsterihiz, tarihçiler Türkler'in Ermenilere soykırım yapmadığını açıkça belirtmektedir" diyerek, Ermenistan'ı Karabağ meselesi üzerinde sıkıştırmaktır.
Unutmamalıyız; sınır meselesini ya da soykırım meselesini tartıştıkça, bu sorunları ciddiye aldıkça, Ermenilerin ekmeğine yağ süreriz. Bunlar gayrı ciddi iddialardır ve üzerinde durmaya bile gerek yoktur. Bu meseleleri tartışarak, haklılığımızı ispatlamaya çalışarak, aslında savunma pozisyonuna geçiyoruz. Ben derim ki; bu iddialara gülüp geçelim, asıl Ermenilerin suçlarını ortaya koyarak, onları savunma pozisyonuna geçirelim.
Herhangi bir tartışmanın konusunu belirleyenler, insiyatifi eline alanlardır. Biz insiyatifi ele almalı, Ermenilerle yapılan tartışmalarda, "soykırım iddiaları komiktir. Siz asıl daha bir kaç yıl önce işlediğiniz insanlık suçlarından dolayı hesap verin" demeliyiz.