Gönderen Konu: ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ  (Okunma sayısı 17341 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ - Ramazan TOSUN*

*Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

 ÖZET

  Osmanlı   Devleti’ni   parçalama   projeleri   çerçevesinde sunî olarak ortaya çıkarılan  Ermeni  Meselesi  Şark  Meselesi’nin  unsurlarından  bir  tanesidir.  Bu  sunî meselenin  ortaya  çıkmasında  ve  Ermeni  teröründe  Ermeni  Komiteleri kadar İngiltere, Rusya, Fransa ve Amerika gibi devletler birinci derecede rol oynamışlardır. Dolayısıyla Ermeni  teröründen  sorumludurlar.  Ermeni Meselesi’nin  ortaya  çıkmasında Ermeni Kilisesi ve okulları da rol almışlardır.

 Yukarda  sayılan  unsurlar  tarafından  isyana  hazır  hale  getirilen  Ermeniler, devamlı silâhlanarak Devletimizin ve milletimizin zor anlarında  harekete geçmişlerdir. Bir önceki isyan bir sonrakinin şartlarını hazırlamıştır. Bu isyanlarda, masum Türkler Ermeni  komitecileri  tarafından  katledildiği  halde  dünya  kamuoyuna    olaylar  tersyüz edilerek   aktarılmış  ve  böylece  hem  devletimiz,  hem  milletimiz   mahkum  edilmeye çalışılmıştır.

 A. ERMENİ MESELESİNİN SEBEPLERİ

 Ermeniler, Türk devletlerinin idaresinde, bilhassa da Osmanlı döneminde tarihlerinin   hiçbir   döneminde   sahip   olmadıkları   hak ve imkânlara sahip olmuşlardır. Bu kadar geniş hak ve imkânlara sahip olan, millet-i sadıka  olarak bilinen  Ermeniler,  nasıl  oldu  da  devletimiz,  milletimiz  için  bir  tehlike,  bir mesele haline gelmişlerdir ? Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sunî olarak başlatılan, günümüzde hala Türk milletini ve tarihini mahkum etmek için devam ettirilen Ermeni Meselesinin mahiyeti nedir ? Bu sunî meselenin arkasında hangi devletler vardır ?

 Ermeni Meselesi, Avrupalı koloniyalist ve emperyalist devletleri de yakından ilgilendirecek boyutlara erişmesine veya eriştirilmesine rağmen, dünya kamuoyuna kasıtlı olarak daima Türk-Ermeni meselesi olarak yansıtılmıştır.Böylece  Ermeni  meselesinin  ortaya  çıkmasında  birinci  derecede rol oynayan ve makro seviyede ele alınması gereken sebepler gözden kaçırılmak istenmiştir. Nitekim, konu daima tek taraflı ve dar bir açıdan mütalâa edilerek, Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmaları, dünya kamuoyu nazarında tasvip edilebilir bir hareket şekline sokulmuştur1. Oysa,  Ermeni Meselesi’nin bir Türk-Ermeni meselesi  olmadığı, bu hadisenin birçok sebeplerinin  bulunduğu ve bu sebeplerin  arkasında  da  başta  İngiltere, Rusya, Fransa, Amerika gibi devletlerin olduğu tarihî bir hakikattir. Ermeni olaylarının açık  müsebbipleri ve tezgâhlayıcılarının, belgeler ışığında  araştırıldığında, Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan ve olayların patlak verdiği zamanlardan çok daha önceleri onu bölmek, parçalamak için  100’ün  üzerinde  plân,  proje yapan Batılı devletlerin, tabiatıyla onlara alet olan Ermeni ve yabancı teşkilât, komite mensuplarının ve zamanla ruhanî görevlerini terk edip dünyevî işlere ve siyasî meselelere karışmaya hatta teşkilâtları yönlendirip teçhiz etmeğe başlayan Ermeni ve yabancı din adamlarının olduğu görülecektir2.

Osmanlı  Devleti’ni  parçalamak,  onun  toprakları  üzerinde  kendilerine bağımlı,  minnettarlık  hisleriyle  bağlı  devletçikler  kurdurmak  gayesiyle  bizim irademizin  dışında  tezgâhlanan,  sahneye  konulan,  bugün  de  Türk  milletini  ve tarihini mahkûm etmek için gündemde tutulan Ermeni meselesinin sebepleri ve aktörleri şunlardır.

a.Şark Meselesi ve Emperyalizm

 Ermeni  Meselesi,  emperyalist  devletlerin  politikalarının  bir  sonucudur. Emperyalizm, bir devletin diğer bir devlet üzerinde, ister maddî, ister manevî bir kontrol,  nüfûz  kurması  veya  bir  üstünlük  sağlaması  demektir3.  Türkiye’nin jeopolitiğini  iyi  bilen  emperyalist  devletler,  XIX.  yüzyılın   ikinci  yarısından itibaren,  bölgedeki  siyasî  menfaâtları  için  parçala  ve  hükmet  düstûru  ile, genellikle Batı tarafından Doğu’ya empoze edilen bir doktrin olarak târîf edilen Oryantalizm  ve  bu  yoldaki  kuruluşlar  ile  resmî  bilgilerin  çıkar  katmanları sâyesinde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni, Kürt,    Kafkasyalı gibi toplumların koruyucusu olarak ortaya çıkıp, bunlar hakkında plânlar, projeler hazırlıyorlar, Şark politikalarını düzenliyorlardı4.

Şark Meselesi, Türklerin Anadolu coğrafyasını Türkiye haline getirmeye başladıkları tarihlerde ortaya çıkmış, 1815 Viyana Konferansı’nda da yine bizzat Batılılar tarafından ismi konulmuştur. İsminden anlaşıldığı gibi, Şark Meselesi Türk  Milletinin  meselesi  değildir.Türk  Milletine  ve  devletlerine  (Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti) karşı Batılılar ve son yüzyıllarda da Rusya tarafından takip edilen, temelinde Batı   emperyalizminin,Türk düşmanlığının  yattığı  politikasının  ismidir.Söz  konusu  devletler  hedeflerine varabilmek için her türlü metodu ve Türk Devleti ve milletine zarar verebilecek, kendi   çıkarlarına hizmet edebilecek her unsuru kullanmışlardır.Bugün   de kullanmaya  devam  etmektedirler. Bu unsurlardan bir tanesi de Ermenilerdir. Bundan dolayıdır ki Ermeni  Meselesi, Batılı devletler ve Rusya tarafından; Ermeni kilisesi, Ermeni komitaları, Batılı ve Amerikalı misyonerler ve kandırılmış bir kısım Ermeni tebaamız kullanılmak suretiyle çıkarılmıştır.

 Bu politika çerçevesinde Ermeni Meselesinde rol oynayan başlıca devletler ve amaçları üzerinde durmak lâzımdır :


 İngiltere

 Bu manadaki Batılı devletlerin başında İngiltere gelmektedir.

 Batı yayılmacılığının temel araçlarından biri durumunda olan misyoner okulları  Osmanlı Devleti'nde XVI. yüzyıldan itibaren   faaliyet   göstermeye başlamıştır5. Diğer devletler gibi  İngiltere de bu yolla Osmanlı  Devleti'ndeki gayr-i Müslim unsurlara ulaşma ve onları bahane ederek Devletimizin içişlerine karışmaya başlamıştır.

 İngiltere, 1846 yılında İstanbul'da bir Protestan Cemaati İdare Heyeti teşekkül ettirmiştir 6.

 İngiltere,   Ermeni   Meselesi'ne   müdahale   etmek   ve   onu   kendi   lehine yönlendirmekle hem Rusya'nın elinden önemli bir kozu almış, hem de Osmanlı Devleti'nin  içişlerine  karışabilmek  için  yeni  ve  önemli  bir  bahane  bulmuş olacaktı.  Çünkü,  Ermenilerle  ilk  ilgilenen  ve  onları  kendi  çıkarları  için  ilk kullanan   devlet   Çarlık   Rusyası   olmuştur.   Oysa   bu   durum   İngiltere'nin Akdeniz'deki, Ortadoğu'daki ve yolları buralardan geçen diğer sömürgeleri için ilerde tehdit yaratabilecek bir gidişat idi.

 Ayrıca Rusya, Balkanlar'da Sırp ve Slavları kullanarak yaptığı gibi, Doğu Anadolu'da da Ermenileri kullanarak sıcak denizlere inmeye çalışmaktadır.

 İşte   Rusya'nın   bu   amaçları   karşısında   tedirginliğe   düşen   İngiltere, Rusya'nın  elinden  bu  kozu  almak  için  Ermeni  Meselesi'nde  yerini  almıştır. Böylece iki emperyalist devletin nüfuz mücadelesi neticesinde Ermeni Meselesi ortaya çıkmaya  başlamıştır.  İngiltere böylece, batıda Balkanlı  ulusları,  doğuda ise  Ermenileri  kullanarak  Basra  Körfezi  ve  Akdeniz'e  inmek  isteyen  Rusya  ile kendi  nüfuz  bölgesi  arasında  tampon  bir  Ermeni  devleti  kurdurtarak,  Ruslarla Ermenileri çarpıştırmak istiyordu. Aslında her iki devletin de amacı Ermenilerin bağımsız bir devlet olmasını sağlamak değil, onları kendi nüfuzları altına alarak kullanmaktır7.  İngiltere'nin  Ermenilere  ve  Ermeni  Meselesi'ne  bakış  açısını, yukarıdaki ifadeleri de teyit eden şu hadise açıklıkla ortaya koymaktadır:

 İngilizlerin   1918   Eylül'ünde   Bakü'yü   boşalttıkları   haberiyle   beraber, Ermenilerin hıyanetiyle alakalı haberlerin de çıkması üzerine İngiliz propaganda hizmetleri bu haberleri tesirsiz kılabilmek için faaliyete geçmiştir. Bu tarihlerde İngiliz propaganda teşkilatında çalışan A.J. Toynbee şu enteresan memorandumu kaleme almıştır:

 Yukarıdaki  haberleri  kastederek;  Ermenilerin  kredisini  düşürmek,  Türk aleyhtarlığı davasını zayıflatmak demektir.Türk'ün, başı felaketten kurtulmayan, asil bir insan olduğu itikadını öldürmek çok güç olmuştur. Bu durum bu itikadı canlandıracak ve Ermenilerin olduğu kadar Zionistlerle Arapların prestijine de zarar verecektir.

 Türklerin  Ermenilere  yaptığı  muamele,  Türk  meselesinin  radikal  şekilde hallini   ülkede   ve   hariçte   kamuoylarına   kabul ettirmek için Majesteleri Hükümetinin elindeki en büyük sermayedir,8  demektedir.

 Görüldüğü gibi, İngiltere, Ermeni Meselesi ile Türk Meselesini, yani Şark Meselesini de kökünden halletmek; Türk Devleti'nin varlığına son verdiği gibi, onun kurucusu ve esas unsuru olan Türk milletinin o coğrafyadaki hayat hakkını da ortadan kaldırmak için gerekli kamuoyu desteğini sağlama peşindedir. Şayet, İngiltere'nin amacı Ermenilere samimi olarak sahip çıkmak olsaydı, İsveçli Oden Hedin'in  yazdığı  gibi; Şayet  380  milyon  insanı  himaye  altında  tutan,  küçük ülkelerin koruyucusu bir ülke, gerçekten insan haklarını korumayı düşünüyorsa, buna,  Türkiye'den  çok  daha  kötü şartların  hüküm  sürdüğü  müttefiki  Rusya'dan başlaması uygun olurdu9 kanaatindeyiz.

 İngiltere'nin samimiyetsizliği, esas Ermenistan’ı işgali altında tutan, diğer bütün  toplumlara  yaptığı  gibi  Ermenilere  de  zulmeden  Çarlık  Rusyasına  ses çıkarmayıp,   hatta   zaman   zaman   işbirliği   yapıp,   Osmanlı   ülkesinde   huzur içerisinde  yaşayan  Ermeni  azınlığın  güya  haklarını  savunmaya  kalkmasından anlaşılmaktadır.

 Rusya

 Ermeni  Meselesi'nin  ortaya  çıkmasında  rol  oynayan  bir  diğer  devlet  de Rusya'dır.

 Rusya, Çar Deli Petro'dan itibaren, bir dünya devleti olabilmek için sıcak denizlere inmek , İngiltere, Fransa gibi devrin güçlü devletleri ile yarışabilmek için politikalar geliştirmeye ve uygulamaya   başlamıştır.   Ancak, bütün bu politikaların hedefleri  Osmanlı  Devleti'nin,  Türk  dünyasının  aleyhine  olmuştur10.  Rusya,  bir  taraftan  bulunduğu  coğrafyada  topraklarını  genişletirken,  diğer taraftan  Boğazlar,  Doğu  Anadolu  ve  Balkanlar  yoluyla  sıcak  denizlere  inmeye
çalışmıştır. Oysa, bu yolların hepsi Osmanlı Devleti'ni alakadar etmektedir.

 İşte Ermeni Meselesi bu politikanın bir parçasıdır. Daha doğrusu, Rusya, Ermeni Meselesi'ni bu politikasının önemli bir kısmını hayata geçirebilmek için kullanmayı  plânlamıştır. Tabi ki  burada şu soru akla gelmektedir. Rusya, niçin ısrarla  Doğu  Anadolu  ve  dolayısıyla  Ermenileri  kendi  politikasının  tahakkuku için vazgeçilmez olarak görmüştür?

 Çünkü,   Ermeni   Meselesi'nin   ortaya   çıkmasında,   siyasî   konjonktürün Ermenilerden  istifadeyi  gerekli  kılmasının  büyük  payı  olmuştur.  Hakikaten, Berlin  Kongresi'nden  sonra  artık  Balkanların  hemen  hemen  tamamı  Osmanlı Devleti'nden  ayrılacak  ve  bu  topraklar,  Osmanlı  Devleti'ne  savaş  açmak  için bahane  olarak  kullanılabilecek  yerler  olmaktan  çıkacaktır.  Ayrıca  Rusya,  sıcak denizlere inmek için Balkanların kendisine bir geçit olamayacağını, istiklâllerini kazanmalarını   fiilen   temin   ettiği   bu   yeni   devletlerin   kendisine   minnet duygularıyla   bağlı   kalmadıklarını   görmüştür.   Bunun   için   Rusya'nın   sıcak denizlere   inmek   için   yegane   yolu   Boğazlar   ve   Kafkaslar-Doğu   Anadolu kalmıştır. Doğu Anadolu'da da Ermenilerden faydalanmayı düşünmüştür11.

 Rusya'nın Kafkaslar ve Doğu Anadolu'daki Ermenilerle ilgilenmesi Küçük Kaynarca  Antlaşması  ile  Rusya'nın  Türkiye'deki  Hıristiyanların  üzerinde  söz sahibi olması üzerine hız kazanmıştır12.

 Gerek l774 Küçük Kaynarca Antlaşması,gerekse l829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı ülkesindeki Ortodoks Hıristiyanlar   üzerinde söz sahibi olan Rusya hem bu yolla, hem de savaşlarda genellikle Kafkasları ve Doğu Anadolu'nun bir kısmını sık sık   işgal   etmeye   başladığı   için   oralardaki   Ermeniler   üzerinde propaganda uygulayarak bu meselenin çıkmasını sağlamaya çalışmıştır.

 Rusya'nın  Ermeniler  üzerindeki  tesirleri  ve  tahrikleri  93  Harbi  ile  iyice artmıştır.  Ayastafanos  Antlaşması'nın  l6.maddesi,  Rusya  tarafından  Osmanlı Devleti'ne  şu  şekilde  kabul  ettirilmiştir:Osmanlı  Devleti,  Ermenilerin yerleşmiş oldukları eyâletlerde bölge menfaatlerinin gerektirdiği ıslâhat ve tensikatı vakit kaybetmeksizin  icra  edeceğini  ve  Ermenilerin  Kürtlere  ve  Çerkezlere  karşı emniyetlerini koruyacağını taahhüt eder13.Rusların Ermenileri kendi menfaatleri  için  bir  maşa  gibi  kullandığı  ve  bilâhare  de  kullanmaya  devam edeceği  hâdiselerin  dönüm  noktası  bu  devre  kabul  edilir.  Bilhassa  Rusya’da yetişen  Ermeni  gençleri,  Rusların  rehberliğinde  kurdukları  sivil  çeteler  ile, Kafkas ve Doğu Anadolu Türklerinin unutamayacakları korkunç katliamlar icra etmişlerdir14.

 Rusya  başta  olmak  üzere  ,  dış  güçler  bu  ve  benzeri  maddeleri  bahane ederek   Osmanlı   Devleti'nin   içişlerine   daha   sık   ve   daha   şiddetli   olarak müdahalelerini   devam   ettirmişlerdir.   Osmanlı   Devleti,   iyi   niyetle   ıslahat yapmaya  başladığı  zaman  da  yine  bu  devletler  Devletimizin  bu  gayretlerini baltalamak, başarısız kılmak için yerli unsurları da kullanmak suretiyle harekete geçmişlerdir.

 Bir araştırmacının da ifade ettiği gibi; Ermeniler tarihin hiçbir döneminde gerçek anlamda bağımsız bir siyasî teşkilâtlanmaya sahip olamamışlardır... Bu sebeple  Ermeniler  sürekli  olarak  başka  devletlerin  himayesinde  yaşamış  bir topluluk olarak değerlendirilebilir. Başka toplumlarla olan beraberliklerinde de azınlık  olmaktan  kurtulamamışlardır15. Hal böyle  olduğu  halde,  93  Harbi  ve sonrası  gelişmelerden  iyice cesaretlenen  ve  başta  Rusya  olmak üzere,  Osmanlı Devleti üzerinde birtakım emelleri olan dış güçlerin tahrik ettiği Ermeniler Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da   bağımsız   bir   Ermeni   devleti kurma hayaliyle, kendilerini Bizans'ın   asimilasyonundan kurtarıp, kültürlerini, dinlerini korumalarını,  kısaca,  bugün  Ermeni toplumu ismi altındaki varlıklarını borçlu oldukları Türk Milleti'ne ve Devleti'ne karşı haince  ve  gaddarca  hareketlerini artırmışlardır.

 Bu  tutumlarını,  yine kendilerinin çoğunlukta oldukları  asıl  Ermenistan'ı kendi  işgali altında  tutan Rusya'nın  teşvik ve  kışkırtmaları ile I.Dünya Savaşı yıllarında da devam ettirmişlerdir. Rusya'nın ve diğer Batılı devletlerin kendilerini maşa olarak kullandıklarını anlamamışlardır. Şu ifadeler, hem önemli bir hakikati, hem de Rusya'nın nasıl iki yüzlü bir politika takip ettiğini göstermektedir:

 Erzurum  olayları  sırasında  oradaki  Rusya  konsolosu  Vali  Semih  Bey'i ziyarete gelmiş ve böyle asi bir halkı Rusya'da olsa mutlaka kırarlar16  demiştir. Bu, hakikatin ifadesidir. Ancak, aynı konsolos kendisiyle görüşen Ermeni komitecilerine  de  Türkiye  gibi  vahşi  bir  hükümetin  idaresi  altında  yaşamağa değmez17 demiştir. Bu da Rusya'nın   politikasını, samimiyetini göstermesi açısından önemlidir.

 Ne enteresandır ki, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, I. Dünya Harbi yıllarında da Ermenileri kışkırtıp, onların ihtiraslarını körükleyip işgal ettiği Türk topraklarında  binlerce  Türk'ü  katletmelerine  sebep  olan  Rusya'nın  devamı  olan Sovyet  Rusya,  1970'li  yıllarda  ASALA  gibi  Ermeni  terör  örgütlerini  yetiştirip, onlara siyasî ve malî yardım yaparak Türkiye üzerine saldığı yetmiyormuş gibi, sanki   1915'lerde   kendi   sayesinde   yapılan   Türk   katliamının   faturasını   yine Türklere çıkartmak için gayret sarf etmiştir.


23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ
« Yanıtla #1 : 21 Aralık 2007 »
Fransa

 Ermeni   Meselesi'nin   çıkmasında   ve Ermeni olaylarında Rusya veya İngiltere kadar olmasa da Fransa'nın rolü de vardır. 1853 Kırım Savaşı  ve 1856 Paris Konferansı'nda Rusya'nın emellerine, İngiltere ve Fransa'nın da askerî ve diplomatik baskılarıyla  son  verilmişse  de  bu  defa  da  Ermeniler  üzerindeki tahrikler bu üç Devlet arasında bir rekabete dönüşmüştür 18.

 Fransa, diğer Avrupalı devletler ve Amerika ile beraber misyonerlik faaliyetleriyle Ermeni Meselesi'nde rol oynamıştır19.

 I.Dünya Savaşı sonunda Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmını ve Çukurova'yı işgal eden Fransa, daha önce Türk Milletine ve Devleti'ne karşı suç işleyerek Lübnan taraflarına  kaçan  Ermeni  katillerini  işgal  ettiği  ve  güvenliği kendisinin teminatı altında olması gereken Türk beldelerine getirmiştir. Fransız ordusu  ile  beraber  bölgeye  gelen  Ermeni  çeteleri,  Türklere  karşı  katliam ve soygun  hareketlerine girişmişlerdir 20. l970'li yıllarda tıpkı Rusya'nın yaptığı gibi Ermeni  terörüne  her  türlü  desteği  vermiştir. Aynı Fransa, dedelerini  I.  Dünya Savaşı sonlarında Ermenilere katlettirdiği bölge insanının bugün güya haklarını savunmaya soyunmaktadır.

 Bu bir devlet için, medenî olduğunu iddia eden bir millet için yüz kızartıcı misallere   Fransa'nın   Kuzey   Afrika   ülkelerinde   yaptıklarını   da   ilave   etmek lâzımdır. Kendi anavatanlarında, XX. yüzyılın ortasında bağımsız olmak isteyen yüz binlerce Cezayirli, Tunuslu Fransa tarafından katledilmiştir.

 O  zaman,  Fransa'nın  Ermeni  Meselesi'ndeki  rolünü,  iyi  niyetlerle  bir toplumun  bağımsızlığını  savunmak  gibi  değerlendirmek  mümkün  değildir.  O da,tıpkı   diğerleri   gibi,   Osmanlı   Devleti   üzerindeki   politikalarını   tahakkuk ettirebilmek   için   Ermenileri   vasıta   olarak,   piyon   olarak   kullanma   yoluna gitmiştir.

 Amerika

 Ermeni   Meselesi'nin   çıkartılmasında   Amerika'nın da rolü vardır. 1800'lerden  itibaren  Amerikan  tüccar,  maceracı  ve  misyonerleri  dünyanın  dört bir yanında olduğu gibi Osmanlı topraklarında da önemli rol oynamışlardır21.

 Amerikalı misyonerler Türkiye'deki faaliyet  alanlarını üç bölgeye ayırmışlardır:  Doğu, Batı ve Orta Anadolu.  Her bir misyonda  eğitim,  sağlık, kadınlar  arası  Hıristiyanlaştırma  programı, erkekler arası Hıristiyanlaştırma programı, yayın ve  Ermeni-Müslüman ilişkilerini içeren altı dalda görev yaptıkları22  anlaşılmaktadır.

 Tabi ki bu misyonerlerin ilk ilişkileri Osmanlı Ermenileri ile olmuştur. l830 yılında Osmanlı Devleti ile Amerika arasında imzalanan ticaret anlaşması23 Amerikan misyonerlerinin faaliyetlerini artırmıştır. Misyoner merkezlerinin
Ermenilerin  bulunduğu yerlere yayıldığı görülmektedir.  Şöyle  ki, 1820'de ilk merkez olan İzmir'i, 1831'de İstanbul,  1839'da  Trabzon  ve  Erzurum,  1847'de Kayseri,   Maraş,   Urfa,   1855'te   Harput,  1859'da   Tarsus,   Sivas,  1873'te   Van
merkezleri24  izlemiştir.

 Ermenilerin millî şuurla ve Hıristiyanlık taassubuyla yetiştirilmeleri Amerikan misyonerlerinin ilk amacı olmuştur.  Bu  misyonerlerin en  büyük başarısı Robert Koleji'nin açılmasından sonra görülmüştür.  İstanbul'daki  kolej, Cyrus Hamlin   tarafından kurulmuştur. İlk öğrencileri Ermeni ve Bulgar gençlerinden oluşmuştur. Bu kolejden mezun olanlar,  zamanla  ünlü  komitacı liderler  haline  gelmişlerdir.  Daha  ziyade  Ermenilerin  bulundukları  yerlerde kurulan bu misyonerlik teşkilâtlarındaki öğretmenler bir taraftan Ermeni gençlerini azgın bir Türk düşmanı yetiştirirken,  diğer taraftan da onlara silâh yapmasını öğretmişlerdir25.

 Bu faaliyetler karşısında Osmanlı idaresinin tavrı nasıldı?. Bir araştırmacıya  göre;  Amerikalı  misyonerlerin  faaliyetlerini  kısıtlamak  bir  yana, onlara  türlü  kolaylıklar  bile  sağlıyordu.  Nedeni  de,  öbür  emperyalist  Avrupa ülkelerinin yanında tarafsızlığına inandığı  Amerika'nın güvencesine sığınmakta olmasıydı.  Amerika'nın  kendi  topraklarında  emperyalist  bir  emeli  olmadığına inanıyordu. Bu yakınlık, özellikle l877-l878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra daha da   gelişti...Amerikalı   misyonerlerin   kurmak   istedikleri   eğitim   kurumlarına kolaylıklar  sağlanmış,  arazi  alımı,  bina  vs.  gibi  işlevlerde  bir  engellemeye gidilmemişti. Onlar da Protestan kilisesinden sağladıkları büyük maddî destekle Türkiye'nin en ücra   köşelerinde   bile   ilkin   ilkokul   düzeyinde   başlattıkları okullarını  kuruyorlardı26.  Burada  dikkat  çeken  bir  hususa  işaret  etmekte  fayda vardır:

 Ermeni  Meselesi'nin  çıkmasında  İngiltere  ve  Rusya'dan  sonra  en  büyük paya Amerika sahiptir. Aynı  zamanda, Ermenileri, en az söz konusu iki devlet kadar  kendi  emperyalist  amaçları  için  kullanan  da  Amerika'dır. Oysa, yukarda bir araştırmacının ifade ettiği dönemde de, I. Dünya Harbi sonunda da bir kısım aydınımız, Avrupa ve Rus emperyalizmi   karşısında Amerika'ya umut bağlamışlardır.


 Amerika'nın, Ermeni Meselesi'nde bırakınız Osmanlı Devleti'nin yanında olmayı,  tarafsız  dahi  olmadığını  yine  kendi  misyonerleri  muhtelif  vesilelerle ifade etmişlerdir:

 Bu misyonerlerden biri   Seymour'dur. Seymour, Amerikalıların bulundukları  ülkelerin  kanunlarına  uymak  zorunda  oldukları  halde  Osmanlı Devleti'ne karşı kendilerinin tavır aldıklarını, Ermenilere açıktan taraf olduklarını itiraf  etmiştir.  Cyrus  Hamlin  de;  Ermeni  sorununu  Avrupa  büyük  devletlerinin yarattığı  yapay  bir  gelişme  olarak  niteleyip  konunun  oluşmasında  dışarıdan yönlendirilen   Ermeni   ihtilâl   komitelerinin   rolüne   işaret   etmiştir.   Yargısını Ermeniler bu meselede oyuna geldiler, diye açıklamıştır27.

 b.Osmanlı Islâhatı

Emperyalist devletler, Osmanlı   ıslahat   çalışmalarını da Ermeni meselesinin çıkarılmasında bir bahane olarak kullanmışlardır.   Söz konusu devletlerin  XIX.  Yüzyıl  sonlarındaki  politikalarının  Anadolu  Islahatından  çok muhtar  veya  bağımsız  bir Ermenistan’ı  kendi  menfaatleri için  gerçekleştirmek olmasına rağmen, aralarındaki rekabet ve Osmanlı Devleti’nin bazen olayların üzerine gitmek, bazen de dalgalanmaya bırakarak Avrupalı devletler arasındaki dengeden  yararlanmak  suretiyle  uyguladığı  siyaset  sayesinde,  25  yıl  boyunca başarıya ulaşamamıştır28.

Osmanlı  Devleti’nin  dağılmasını  önlemek  için  yapılan  ıslahatlar,  zaman zaman   emperyalist   devletlerin   içişlerimize   müdahale   etmelerinin   yolunu açmıştır.  1834-1914  döneminde  yapılan  reformlarla  Avrupa’nın  içişlerimize müdahalesi ve emperyalizmin imparatorluğa nüfuzu arasında sıkı bir münasebet ve  “synchronism”   (zamandaşlık)  görmemek  mümkün  değildir.  Her  müdahale bir reform projesi, her reform uygulaması bir başka müdahale, her ikisi ise Batı emperyalizminin   imparatorluğa   girmesi   neticesini   doğurmuştu29.   Böylece emperyalist  devletler,  diğer  azınlıklar  gibi  Ermenileri  de  kendi  menfaatleri doğrultusunda kullanmışlardır.

Azınlıklar  ise  ıslahatları  kendilerinin  siyasî  bağımsızlıkları  yolunda  bir araç olarak görmüşlerdir30.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayastafanos Antlaşmasının   16.   maddesinde;   Osmanlı   Devleti,   Ermenilerin   yerleşmiş oldukları  eyâlerde  bölge  menfaatlerinin  gerektirdiği  ıslâhat  ve  tensikatı  vakit kaybetmeksizin  icra  edeceğini  ve  Ermenilerin  Kürtlere  ve  Çerkezlere  karşı emniyetlerini  koruyacağını  taahhüt  eder  denilmektedir 31.  Böylece  konu  hem milletlerarası   bir   statü   kazanmış,   hem   de   Ermeniler   lehine   içişlerimize müdahalenin yolu açılmıştır32.

 c.Kilise

 Ermeni  Meselesinin  ortaya  çıkmasında,  isyanlarda  kilise  de  büyük  rol oynamıştır33.Başından   sonuna   kadar   ki   Ermeni   olayları   incelendiği   zaman bunların  plânlayıcısı  ve  idaresinin  Ermeni  din  adamları  olduğu  görülmektedir. İsyanların  merkezi  olarak  daima  karşımıza  Ermeni  Patrikhânesi  ve  kiliseleri çıkacaktır34.Ermeni  din  adamları,  Osmanlı  Devleti’nin  kendilerine  sağladığı imkânlardan faydalanarak  millî  hislerin yayılması için çalışmışlar ve dinî konuları ikinci   plâna bırakarak   faaliyet göstermişlerdir. Manastırlarda, kiliselerde,  okullarda yürüttükleri faaliyetlerle  zamanla  düşmanlık  tohumlarını yeşertmişlerdir35. Ermeni din adamlarının  bu  rolüne  Rus  generali  Mayewski şöyle temas etmektedir:

 Ermeni din adamlarının dinî eğitim   konusundaki çalışmaları ise hemen yok gibiydi. Buna karşılık, Ermeni papazları  milliyetçilik fikirlerini yaymak için çok  çalışmışlardır.  Yüzyıllardan  beri,  ilâhî  hizmetlerin  yerine  Müslümanlara karşı   Hıristiyanların  dinî  düşmanlıklarının  aşılandığı  esrarengiz  kiliselerin duvarları  arasında  bu  tür  fikirler  gelişmiştir.  Okullar  ve  seminerler,  dinî liderlerin bu eserine büyük ölçüde yardım etmişlerdir. Doğu   Hıristiyanları   gibi   kiliseleri   de,   Hıristiyanlığın   kaidelerini   ve ananelerini  bir  tarafa  bırakarak,  millî  propagandayı  başlıca  meşguliyetleri haline getirmişlerdir36.

 Ermeni  kilisesi,  varlığını  devam  ettirebilmek  için  bütün  Ermenileri  bir arada tutacak ve kiliseye bağlayacak ortak bir düşünceye ihtiyaç duymuştur. İşte bunun içindir ki Ermenilere devlet   olmaları   gerektiği   fikrini   aşılamaya başlamıştır.   Bundan   dolayıdır   ki   Ermeni   milletinden,   Ermeni   devletinden, Ermeni   tarihinden   değil   Ermeni   kilisesinden,   Ermeni   Kilisesi   Devletinden bahsetmek lâzımdır. Tarihi boyunca olduğu gibi Ermeni kilisesinin, mevcudiyetini koruyabilmesi için bir kuvvete, bir devlete ihtiyacı vardır. Ermeni Devleti  fikrini  doğuran,  Ermeni  toplumu  değil,  Ermeni  kilisesidir.  Varlığını sürdürmeyi  ve  imtiyazlarını  kaybetmemeyi  bağımsız  bir  Ermeni  devletinin kurulmasında gören Ermeni kilisesi, yukarıda bahsedilen dış güçlerle de işbirliği yaparak, Osmanlı topraklarında isyanları hazırlamıştır37.

 Ermeni    Patrikhanesi    ve   kiliseleri   Millî   Mücadele    döneminde    de ihanetlerine   devam   etmişlerdir.   Ermeni   Patrikhanesinde   Millî   Mücadele aleyhtarı toplantılar tertip edilmiştir38.

 d.Ermeni Komiteleri

 Yukarda   bahsettiğimiz   gelişmeler,   kışkırtmalar,   destekler   neticesinde Ermeni isyanlarını başlatmak ve bu olaylarda rol almak üzere Ermeni komiteleri kurulmuştur, kurdurulmuştur. Bu komiteler, sadece yüz binlerce masum Türk'ü
hunharca  katletmekle  kalmamışlar,  kendi  toplumlarını  da  maceradan  maceraya sürüklemişlerdir.  Bu  durumu,  İngiltere'nin  Erzurum  Konsolosu  Mr.  Graves, New-York  Herald  gazetesi  muhabiri  Sidney  Whitman'ın  bir  sorusu  üzerine  şu şekilde değerlendirmiştir:

- Eğer  bu  memlekete  (Türkiye'ye)  hiçbir  Ermeni  Komitecisi  gelmemiş olsaydı  ve  Ermenileri  isyana  tahrik  ve  teşvik  etmeseydi,  bu  mukatele  olur muydu?

- Elbette ki hayır. Zannetmem ki bir tek Ermeni öldürülmüş olsun39.

 Yine bu durum bir Rus generalin, Mayewski'nin kendi hükümetine verdiği raporda da ifade edilmiştir:

 Türkiye'de,  komitecilerin  girmediği  yerlerde,  Ermeniler  rahattırlar.  Bu komiteler bugün de faaliyete geçseler Ermeniler yeniden eski sefil vaziyetlerine düşerler. l895 senesine kadar Ermenilerin Türkiye'deki ıstırapları, müzayakaları hep  hayalî  ve  mübalağalı  uydurma  masallardır.  Türkiye'deki  Ermeniler,  diğer yerlerdekilerden daha fena durumda değillerdir.

İhtilâlcilerin yağma, katliam dediği şeyler, daha çok Kafkasya'da olmaktadır. Mal ve can emniyetine gelince, Türkiye  hükümetinin nüfuz  ve hâkimiyeti olan yerdeki, Elizabettpol vilâyetimizden daha ziyade emniyettedir40.

 Yine  aynı  general,  Ermeni  komitacılarını,  Balkanlardaki  komitacılarla mukayesesinde şu değerlendirmeyi yapmıştır :

 Balkanlar'da   çalışmalarıyla,   fedakârlıklarıyla   ve   cesaretleriyle   şöhret bulmuş  olanlar  görülür,  ancak  Ermeniler  içinde  tek  bir  benzerini  bulmak mümkün mü? Hayır. Neden? Çünkü bunlar fakir köylülerin sırtından yaşamayı meslek  edinmiş  ve  cellat  rolü  oynayan  başıboş  kimselerdir.  Bunlar  kurtarıcı olarak adlandırılabilirler mi? Hayır, çünkü ellerindeki silahlar sadece zayıflara karşı kullanılmıştır. Silahsız köylü Ermeniler ise, kanları pahasına, silahlı isyancılara yardım etmek zorunda bırakılmışlardır 41.

 Hınçak Komitesi

 İşte   gerçek   yüzleri   bu   olan   komitelerden   birincisi   Hınçak   Ermeni Komitesi'dir.

 Hınçak  Komitesi,  Kafkasyalı  Ermenilerden  olan  Avedis  Nazarbeg  ile hanımı Maro ve bir grup Kafkasyalı Ermeni öğrenci tarafından l887'de İsviçre'de Marksizm esas alınarak kurulmuştur42.

 Komite, fikirlerini yaymak üzere Hınçak isimli bir gazete de neşretmiştir43.

 Bu komitenin amaçlarını anlamak için l887'de Ermenice olarak Londra'da basılan program ve teşkilât nizamnâmesinin bazı maddelerine bakmak lâzımdır : Partinin  ilk  ve  yakın  hedefi  Türkiye  Ermenistan’ının  politik  ve  millî bağımsızlığını sağlamaktır.

 Türkiye'de   ihtilâl   yoluyla   gerçekleştirilecek   hedeflere   varılmak   için kullanılacak  metot,  propaganda,  tahrik,  tedhiş,  teşkilâtlanma  ile  köylü  ve  işçi hareketidir. Propaganda,   Hükümete   karşı   isyanın   temel   sebepleri   ile   münasip zamanını halka anlatmak olacaktır. Tahrik ve tedhiş, halkın cesaretini artırmak için  gereklidir.  Hükümete  karşı  gösteri,  vergileri  ödememek,  ıslahat  istemek, aristokrat  sınıfa  karşı  nefret  yaratmak  tahrikin  başlıca  yollarıdır.  Tedhiş  ise halkı korumak ve Hınçak programına itimatlarını elde etmek için başvurulacak bir   metottur.   Parti,   tedhişi   Osmanlı   Hükümeti’ne   karşı   kullanmayı   hedef tutmaktadır, fakat hedef sadece Hükümet değildir. Hükümet için çalışan tehlikeli Türk ve Ermeni kişilerle, casus ve muhbirler de hedefler arasındadır. İhtilâli  gerçekleştirmek  için  en  müsait  zaman  Türkiye'nin  harbe  girdiği dönem olacaktır. Süryaniler, Kürtler, Türklere karşı mücadelede kazanılacaktır44.

 Görüldüğü gibi, komite; tedhişi, terörü esas almıştır. Hedefine varabilmek için  de  Osmanlı  Devleti'nin  en  zor  anını  beklemeye  başlamıştır.  Bu durum 7.maddede açıkça ifade edilmiştir. O zaman, Ermenilerin, Tehcir Kanunu üzerine isyan  ettiklerini  söylemek  mümkün  değildir. Yıllarca önceden, Devletimizin herhangi bir savaş sırasında en zor günleri beklenmeye başlanmıştır.

 Hınçak Komitesi Hınçak gazetesinde Aralık l9l4 tarihinde yayınladığı şu bildiride savaş sırasında stratejilerinin nasıl olacağını açıkça belirtmiştir:

 Zulüm ve saldırıya uğrayan ve haklarından mahrum edilen Ermeni toplumunun  temsilcisi  ve  Türkiye  Ermenilerinin  kurtuluşu  için çeyrek asırdan fazla  bir  zamandan  beri,  kanlı  yollardan  bu  kurtuluşu  sağlamak  için  yürüyen Sosyal  Demokrat Hınçakyan  Komitesi;  bugünkü  siyasi  durumun  zorlaması  ile savaş ve ihtilâl borusu çalarak, Toros Dağları'ndan ve Ermenistan ufuklarından Osmanlı istibdadını kanlı bir biçimde mahvetmeye yemin ederek savaş alanına iniyor.
Hınçakyan Komitesi de, milletlerin varlığının söz konusu olduğu bu büyük savaşta, kendi maddi ve manevi kuvvetlerini toplayarak, ihtilâl kılıcı ile Dünya Harbi'ne katılacak ve Üçlü İtilâfın özellikle Rus kuvvetlerinin müttefiki sıfatıyla; emrindeki bütün vasıtalar ve ihtilâl güçleri ve siyasi kuvvetlerle, Ermenistan'da, Kilikya’da,   Kafkasya   ve   Azerbaycan'da   Müttefiklerin   zafer   kazanmalarına yardım etmek suretiyle, gerek kendi ve gerek medeniyet namına olan vazifesini, yurtseverliğin gerektirdiği şartları kendine rehber kabul ederek yapacaktır. Ermeniliğin   büyük   kurtuluş   gayesi   uğrunda   hayatlarını   feda   edecek
kahramanlar,  maddi  ve  manevi  kuvvetleriyle  bu  umumi  maksat  için  meydana atılsınlar!   Bu   suretle   Ermenilik   de,   yarın   toplanacak   olan   kongreye,   hem medeniyet ve hem de kendi davası için döktüğü kanla iftihar eder bir vaziyette çıksın.  Siyasi  hürriyetlerini  elde  etmeye  ve  yaşamaya  hakkı  olduğunu  ispata çalışsın   ve   kan   döktüğü   vatanı   ile,   Üçlü   İtilâf'ın   rızası   uyarınca   verilen bağımsızlığını temin etsin. Hürriyet güneşi doğarak, bundan etrafa hak, adalet, hürriyet, kardeşlik nuru saçılsın45.

 Komite,   başta   İstanbul,   İzmir,   Halep   gibi   merkezler   olmak   üzere Türkiye'nin  muhtelif  yerlerinde  şubeler  açmış  ve  buralardaki  isyanlarda  rol oynamıştır46.

 Taşnak Ermeni Komitesi:

 Bir  diğer  Ermeni  komitesi  de Taşnaksutyun'dur.Bu  komite,  l890  yılında, Hınçak içerisindeki bir muhalif grup tarafından oluşturulmuştur47.

 Kafkasya'da  kurulan  bu  komite  de  Troşak  (Bayrak)  isminde  bir  gazete çıkarmıştır.

 Taşnakların  programı  l892  tarihinde  belli  olmuştur.  Programda,  isyan yoluyla  hedefe  varılacağı  belirtilmiştir.  Kullanılacak  metotlar  şu  şekilde  tespit edilmiştir:

1. Çeteler teşkil etmek,
2. Bu çeteleri faaliyete hazırlamak,
3. Her yola başvurarak halkı silâhlandırmak,
4. İhtilâl komiteleri oluşturmak,
5. Kavgayı, anarşiyi teşvik etmek,
6. Hükümet kuruluşlarını yağmalamak, tahrip etmek vs 48.

 Komite,  teşkilâtlarına  verdiği  bir  emirde;  Türk'ü,  Kürdü  her  yerde,  her türlü  şerait  altında  vur.  Mürtecileri  ,  ahdinden  dönenleri,  Ermeni  hafiyelerini, hainleri öldür, intikam al 49  demektedir. Bu eşkıya çetesinin Rusya'dan beklentilerini de kendi üyelerinden birinin ifadelerinden anlamak mümkündür.

 Robert   Kolejin   Müdürü   Cyrus   Hamlin   l893'te, Boston'da çıkan Congregationalist dergisindeki yazısında Ermeni komitelerinin   durumunu değerlendirmiştir :

 Bir  Ermeni  İhtilâl  Partisi,  Türkiye  İmparatorluğu'nun  bazı  taraflarında bütün Hıristiyan halk ve misyonerlerin faaliyetine büyük fenalıklar yapmakta ve ıstıraplara sebep olmaktadır. Çok  zeki  ve  İngilizce'yi  Ermenice  kadar  süratli  ve  doğru  konuşan  bir Ermeni, Rusların Anadolu'ya girerek orayı zaptetmeleri için yol hazırladıklarını söyledi. Bunun için çok kuvvetli ümitleri bulunduğuna beni temin etti. Bunun nasıl olacağını sorduğum zaman bütün Türkiye İmparatorluğu'nda teşkil  edilmiş  çeteler  Türkleri  ve  Kürtleri  öldürmek  için  fırsat  gözetecekler. Bunlar,  köyleri  yakacaklar,  sonra  dağa  çıkacaklar.  O  zaman  Müslümanlar ayaklanacak,  müdafaasız  Ermenilere  hücum  edecekler.  Rusya,  insaniyet  ve
Hıristiyan medeniyeti namına Türkiye'ye gelecek ve Anadolu'yu zaptedecek.....50.

 İşte  Ermeni  komitelerinin gerçek niyetleri, işte başta Rusya  olmak üzere Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan dış güçlerin gerçek niyetleri ve Ermeni Meselesi'ndeki rolleri bunlardır.

23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ
« Yanıtla #2 : 21 Aralık 2007 »
B.TEHCİRE KADAR ERMENİ OLAYLARI

 Ermeni isyanları 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonraki tarihlerde yoğunlaşmıştır. Tehcir Kanunu’nun çıkarılmasına   sebep olan  Ermeni olaylarından öncekilerin başlıcaları şunlardır :

 Erzurum İsyanı :

 Erzurum’daki   isyanın   programı   İstanbul’da   yapılmıştır.   Söz konusu tarihlerde,   Rusya’daki   Ermenilerden   bir   grup   Türkiye’ye   silâh   sokarak bölgedeki komitacılara veriyorlardı. Bunu haber alan güvenlik kuvvetleri gerekli tedbirleri almışlar ve Erzurum piskoposluğunda da arama yapmışlardır. Harekete geçmek için bahane arayan Hınçak ve Taşnak militanları Haziran 1890’da isyanı başlattılar 51. 1890 Erzurum isyanı, ondan sonra muhtelif yerlerde devam eden ve Avrupa’nın   dikkatini   Türkiye   ve   Ermeni   meselesine   çekmeye   çalışan hareketlerin başıdır denilebilir52. Çünkü, olay Avrupa’ya Ermenilerin katliamı şeklinde  intikal  etti.  Avrupa  bunu  katliam  olarak  kabullendi  ve  devam  edecek
olan  Ermeni  ayaklanmalarıyla  ilgili  katliam  ithamlarının  birincisi  literatüre girmiş oldu53.

 Bu  isyanın  tertipçileri  cezalandırılamadığı  için  daha  sonraki  isyancılara ümit vermiştir.

 Kumkapı Gösterisi:

 Hınçak  komitesi 15 Temmuz  1890  tarihinde,  Kumkapı’da  bir  gösteri organize ederek ilk gövde gösterisini  yapmıştır54. Bu olayı idare eden Cangülyan’dır. Bu gösterinin amacı da kamuoyu  oluşturmaktır. Cangülyan gösterinin sebeplerini şöyle ifade etmektedir: Ermeni hâdisesini dünyaya unutturmamak ve Erzurum İsyanı ile Musa Bey hâdisesini genişletmek, Avrupalı elçilerin  gözü  önünde  bir  hareket  yapmak,  İstanbul’un  daha  kalabalık  olan Ermeni  nüfusunu  hâdiselerin  içine  sokmak,  Sarayı  tehdit  etmiş  olmak,  ihtilal fikrini halk arasına yaymak 55.

 Ermeni komitecileri, isyan ettikleri her bölgede yaptıkları gibi burada da kendilerine yardım etmeyen, ya da muhalif olan Ermenileri öldürmüşlerdir.

 Merzifon, Yozgat ve Kayseri Olayları:

 Ermeni   komitecileri,   1892   yılında   Ermenileri isyana teşvik  etmek amacıyla  yurtdışında  bastırdıkları  bildirileri  Samsun  limanından  Merzifon’a, oradan  da  Kayseri  ve  Yozgat’a  asmışlardır.  Bu  gelişmeler  üzerine  Hükümet gerekli tedbirleri almıştır.

 Sason İsyanları :

 Kumkapı gösterilerinde rolü olan Mihran Damadyan 1891 yılında bölgeye gelerek çeteler kurmuş ve Ermenileri isyana teşvik etmeye başlamıştır. Bir süre sonra Damadyan yakalanmıştır. Ancak 1894 yılında Hınçak komitesinin  İstanbul  sorumlusu  olan  Murat  kod  adlı  Hamparsun  Boyacıyan bölgede   isyanı   başlatmıştır. İsyanda birçok Müslüman öldürülmüştür. Boyacıyan’ın  amacı,  Ermeniler  ile  bölgedeki  aşiretler  arasında  bir  çatışma yaratmak   ve   ordu   tedbir   aldığı   zaman   Ermenilerin   katledildiği   iddiasıyla Avrupalı devletlerin müdahalesini sağlamaktır56.

 Ermeni  komiteleri,  bu  isyandan  umduklarını  bulamamışlardır. Olayların araştırılmasına İngiliz, Fransız ve Rus   konsolosları   da iştirak etmişlerdir. Avrupalıların yaptıkları  tahkikata  göre, isyanın  yabancı  devletlerin  teşvikiyle, Ermeniler  tarafından  çıkarıldığı, Müslümanların insafsızca gözleri oyularak, kulakları kesilerek, Hıristiyan olmaları için tazyik edilerek öldürüldükleri, buna mukabil Türklerin silahsız Ermenilere çok iyi muamele ettiği belirtilmiştir 57.

 Bâbıâli Olayı :

 1895 yılında Hınçak komitesi tarafından düzenlenmiştir. Yaklaşık 5.000 Ermeni Bâbıâli’ye yürümüştür. Ermeniler  silâhlı  ve  kararlı  idiler.Bâb-ı  Âlî’yi  basacaklar,  bu  suretle büyük bir hâdise çıkarıp Avrupa’nın dikkatini Ermeni Meselesi üzerine çekerek, müdâhalesini davet edeceklerdi 58.

 Zeytûn İsyanı (1895):

 İstanbul’da 30   Eylül 1895 tarihinde cereyân eden Ermeni ayaklanmasından sonra nümayişçilerin büyük bir kısmı, Beyoğlu,   Galata, Kumkapı kiliselerine sığındılar ve ancak altı büyük devlet elçilerinin aracılıkları sonucunda  ortaya  çıktılar.  Ancak,  Hınçak  Komitesi  üyeleri  ise  sığındıkları yerden  hiç  ayrılmadılar.  Bunlar,  İngiliz  Büyükelçiliği’nin  yakınındaki  kilisede çalışıyorlar ve Zeytûn’daki bütün faâliyetleri buradan yürütüyorlardı 59.

 İsyandan önceki tarihlerde bölgede geniş çaplı   bir propaganda yürütülmüş, bütün Ermeniler isyana teşvik edilmiştir 60. İsyanı başlatmak üzere Zeytûn’a gelen komiteciler, İskenderun limanında emirlerine âmade bir İngiliz zırhlısı  olduğunu  ve  Avrupa’nın  kendilerini,  istiklâl  peşinde  koşan  komita hareketlerini tasvip ettiklerini ileri sürerek dağlı   Ermenileri tekrar isyan ettirdiler 61.

 Ermeniler hem Türk askerine, hem de sivil halka karşı tam anlamı ile bir katliam uygulamışlardır. İsyanın liderlerinden biri   olan komiteci Aghasi günlüğünde buradaki katliamı şöyle anlatmaktadır :

 Kadınlar   balta,   tabanca,  kama   ve  sopalarla  kaçan Türk  esirlerinin arkasından koşup bunların büyük bir kısmını öldürdüler, sadece 56’sı kendisini kurtarabildi… İsyanın  başından  sonuna  kadar  Türkler  13.000’i  asker,  gerisi başıbozuk olmak üzere 20.000 kişi kaybettiler, biz sadece 125 kişiyi kaybettik62.

 Diğer   birçok   Ermeni   isyanında   olduğu   gibi,   Zeytûn   isyanında   da Avrupalı devletler olayı kışkırttıkları gibi Hükümet tedbir aldığı zaman hemen devreye girip komiteciler lehine baskı yapmaya başlamışlardır. Osmanlı Devleti, bu  baskılar  sonucunda  Avrupalı  devletler  ve  komitecilerin  isteklerine  dayalı olan bir anlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu   anlaşmaya   göre; Zeytûnlular, buraya gelip isyanı çıkartan komitecileri Hükümete teslim etmeyecekler,  bu  kişiler  Avrupalı  devletlerin  güvencesi  altında  ülkeyi  terk edeceklerdir.  Genel  af  ilân  edilecek,  Avrupalı altı devlet burada garantör olacaklardır.  Osmanlı ordusu Zeytûn’dan   çekilecek,  güvenliği  sağlamak için burada bir tabur kalacak, ancak bu askerî birlik   Zeytûnlular’ın içişlerine karışmayacaktır. Maraş’ta konsolosluklar kuracak olan Avrupalı   devletler, Zeytûn’un yeni yönetimini buradan denetleyeceklerdir 63.

Yapılan   anlaşma   gereği   isyanı   çıkartan   altı   komiteci   İngilizlerin himayesinde  Mersin limanından  Marsilya’ya gitmişlerdir.  Zeytûn  isyanının  bu şekilde  sonuçlanması  ve  komitecilerin  cezalandırılamaması  Ermenilere  cesaret vermiştir.

 Van İsyanı :

 Ermeni komitelerinin teşkilâtlandığı yerlerden biri de Van ve çevresidir. 1 Haziran  1896  tarihinde  başlayan  Van  isyanında,  yine  Ermeni  meselesinin arkasındaki devletler devreye girmiş ve komiteciler cezalandırılamamıştır.

 Osmanlı Bankası Baskını :

 Ağustos 1896’da cereyan etmiştir. Ermeni komitelerinin bankaları hedef seçmelerinin  başlıca  sebebi,  bu  kuruluşların  yabancı  devletlere  ait  olması, böylece daha fazla dikkat çekme düşünceleridir.

 Ermeni  komitelerinin  hedefi  sadece  Osmanlı  Bankası  değildir.  Banka baskınından  sonra,  Bâbıâli,  Patrikhane,  Credit  Lyone,  Rum  kiliseleri  ve  bazı karakolların da hedefleri arasında olduğu anlaşılmaktadır64.

 Sultan II. Abdülhamid’e Suikast :

 Krisdapor  Mikaelyan, Vram Şabuh Kendiryan, Belçikalı Erdar Joris ve eşi, Alman Lipa Rips, Ardaş Haçik, Konstantin Kabulyan, Mari Zayn, Hamparsum   Ağacanyan,   Kris   Fenerciyan,   Karlo   Yuvanoviç   tarafından 21 Temmuz  1905  Cuma  günü  Padişaha  bombalı  suikast  düzenlenmiştir.  Padişah, camiden   geç   çıktığı   için  suikasttan   kurtulmuş,   ancak  birçok  kişi  hayatını kaybetmiştir65.

 Adana Olayları :

 Ermeni  komiteleri  1905  yılında  Paris’te  yaptıkları  toplantıda,  Adana  ve Maraş   çevresinin   bağımsızlığını   sağlayacaklarına   dair   karar   almışlardır.Bu kararda,  söz  konusu  bölgedeki  Ermeniler  üzerinde  nüfuz  sahibi  olup,  buradan Akdeniz’e bir yol açmak isteyen Rusya’nın da rolü olmuştur 66.

 Ermeni komiteleri ve papazları bu kararı hayata geçirmek için Çukurova bölgesinde   yoğun   bir   propagandaya   girişmişlerdir.   1909   senesi   başlarında Adana’da herkesin ağzında dolaşan şayialar, yakında Ermenilerin ayaklanarak Türkleri   mahvedeceklerine   ve   bu   vesile   ile   vilayetin   Avrupa   donanması tarafından  işgaline  ve  sonra  da  Ermenistan’ın  kurulmasını  temin  edecektir şeklindedir67.

 Ermeniler,   yıllarca   hazırlıktan   sonra   nihayet   Mart   1909’da   isyanı başlatmışlardır.  Askerî  yardım  gelip,  isyan  bastırılıncaya  kadar  birçok  kişi ölmüştür.  Her  isyan  ettikleri  zaman  yaptıkları  gibi,  Ermeniler  hem  olayın sebepleri, hem de kayıpları konusunda dünya kamuoyunu yanıltıcı ve Türkleri suçlayıcı iddialar ortaya atmışlardır.

 Sonuç

 Osmanlı  Devleti’ni  parçalamak,  toprakları  üzerinde  kukla  devletçikler kurdurmak isteyen emperyalist devletlerin hedeflerine varmak için kullandıkları toplumlardan biri de Ermeniler olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra bulundukları her bölgede isyan ettirilmeye çalışılan Ermeniler, kendilerine her  türlü  imkânı  sağlayan  Osmanlı  Devleti’nin  zor  anlarından  faydalanma yoluna  gitmişlerdir.  Ermeniler  sadece  I.  Dünya  Savaşı  esnasında  değil,  daha önce muhtelif yerlerde defalarca isyan etmişlerdir.



23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ
« Yanıtla #3 : 21 Aralık 2007 »
 Makale Konya Selçuk Üniversitesi Türkoloji Dergisi'nden alıntıdır.

Dipnotlar

1 Bayram Kodaman, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamid ‘in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul  1983, s.161
2 Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, (Bundan sonraki atıflarda 1915 Tehcir Olayı şeklinde verilecektir) Ankara 1990, s.24
3 Erdal  İlter,  Ermeni  Meselesi’nin  Perspektifi  ve  Zeytûn  İsyânları  (1780-1915),  (Bundan sonraki atıflarda Zeytûn İsyanları olarak verilecektir) 2.bas. Ankara 1995, s. 23
4 İlter, Zeytûn İsyanları, s. 24
5 Erdal İlter, Ermeni Meselesi'nin Doğuşunda ve Gelişmesinde İngiltere'nin Rolü, OTAM, Sayı:6, Ankara l995, s. 160
6 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ankara l950,s.156
7 Mehmet  Kocaoğlu,  Millet-i  Sadıka'dan  Ermeni  Mezalimine,  Avrasya  Dosyası,  C.  2,  S.  4, Sonbahar  l995-l996 , s.114
8 Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, 3. bas. Ankara l985, s.47.
9 Gürün, age, s. 210
10 Rusya,  hem  Çarlık,  hem  de  Sovyet  dönemlerinde  bu  politikalarını  bir  taraftan  Panslavizm, diğer taraftan Ermeni Meselesi'ni kullanarak tahakkuk ettirmeye çalışmıştır. Bu hususla ilgili
olarak  bakınız  Hans  Kohn,  Panislavizm ve  Rus  Milliyetçiliği,  Tercüme  :  A.  Oktay  Güner,
İstanbul l983
11 Gürün, age, s. 79.
12 Süslü, age, s. 25.
13 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.VII, 2. bas. TTK, Ankara l983, s.129
14 Mehmet Saray, Türk-Rus Münasebetleri’nin Bir Analizi, MEB, İstanbul 1998, s. 166
15 Hayri Mutluçağ, İzmir Ermeni İhtilâl Komitesi ve Terör, İstanbul l986, s.6
16 Altan Deliorman, Türklere Karşı Ermeni Komiteleri, 3. bas. İstanbul 1980, s. 26
17 Deliorman, age, s. 26
18 Süslü, age, s. 25.
19 Mehmet Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi  ve Ermeniler, İstanbul l976, s. 122
20 Yaşar Akbıyık, Millî Mücadelede Güney Cephesi (Maraş), Kültür Bakanlığı, Ankara 1990, s. 228
21 Kocaoğlu, agm, s. 114
22 Seçil  Akgün,  Kendi  Kaynaklarından  Amerikalı  Misyonerlerin  Türk  Sosyal  Yaşamına  Etkisi (1820-1914), Türk Tarih Kongresi, C.V, 22-26 Eylül l986, s. 2127
23 Bakz:  Mine  Erol,  Osmanlı  İmparatorluğu'nun Amerika Birleşik Devletleriyle Yaptığı Ticaret Antlaşmaları, Konya (tarihsiz)
24 Akgün, Kendi Kaynaklarından Amerikalı Misyonerler..., agy, s. 2123; Seçil Akgün, Amerikalı
Misyonerlerin  Ermeni  Meselesinde  Rolü,  Türk  Kültürü  Araştırmaları,  Yıl:XXXVII/1-2, Ankara l989, s. 5
25 Deliorman,   age,   s.   20;   Hocaoğlu,   age,   s.   122;   Süslü,   age,   s.   29;   Akgün,   Amerikalı
Misyonerlerin Ermeni Meselesi'nde Rolü, agy, s.1
26 Akgün, Amerikalı Misyonerlerin  Ermeni Meselesi'nde Rolü, agy, s. 7.
27 Seçil Akgün, Amerikalı Misyonerlerin Anadolu'ya Bakışları, OTAM, Sayı: 3, Ankara l992, s.10
28 Süslü, age, s. 27
29 Kodaman, age, s. 168
30 Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması, 2. bas. Ankara 1986, s. 12
31 Karal, age, s. 129
32 Ali Güler  (ve diğerleri ), Her Yönüyle Ermeni Sorunu, Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara 2001, s. 119
33 Erdal İlter, Ermeni Kilisesi ve Terör, Ankara 1996, s. 56
34  Hidayet Vahapoğlu, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, İstanbul 1992, s. 21
35  Vahapoğlu, age , s. 20
36  Ermenilerin  Yaptıkları  Katliâmlar,  Haz.  Rus  Generali  Mayewski,  Terc.  Azmi  Süslü, Ankara 1986, s. 14
37 Gürün, age, s. 30 ; Kocaoğlu, agm, s. 116 ; Süslü, 1915 Tehcir Olayı, s. 56; İlter, Ermeni Kilisesi ve Terör, s. 14
38 M. Kemal  Atatürk, Nutuk I, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, Ankara 1984, s. 166
39 Sadi Koçaş, Tarihte Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, 4. bas. İstanbul l990, s. 145
40 Koçaş, age,  s. 146.
41 Ermenilerin Yaptıkları Katliâmlar, s. 22.
42 Osmanlı  Arşivi  Yıldız  Tasnifi-Ermeni  Meselesi,  C.  III,  s.  26; Gürün,  age,  s.  130;  Koçaş,
age, s.150; Süslü, l9l5 Tehcir Olayı, s. 73; Abdullah Yaman,  Ermeni Meselesi ve Türkiye, 1973, s. 71
43 Ermeni  Komitalarının  Amâl  ve  Harekât-ı  İhtilâliyesi  :  İlân-ı  Meşrutiyetten  Evvel  ve
Sonra, Yay. Haz. H. Erdoğan Cengiz, Başbakanlık Basımevi, Ankara l983, s.22
44 Gürün, age, s. 130
45 Bakz. Mehmet Ali Birand, Ermeni Terörü, İstanbul l983
46 Ermeni Komitalarının Amâl ve, s. 22.
47 Ermeni Komitalarının  Amâl  ve, s. 23; Koçaş, age, s. 153; Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi- Ermeni Meselesi III, s. 35; Yaman, age, s. 74
48 Gürün, age, s. 134.
49 Koçaş, age, s. 154; Deliorman, age, s. 22.
50 Koçaş, age, s. 160
51 Yaman, age, s. 87
52 Koçaş, age, s. 176
53 Gürün, age, s. 142
54 Gürün, age, s. 142
55 Koçaş, age, s. 176
56 Gürün, age, s. 147 ; Koçaş, age, s. 177
57 Koçaş, age, s. 178
58 İlter, Zeytûn İsyânları , s. 137
59 İlter, Zeytûn İsyânları, s. 138
60 Hüseyin  Nâzım  Paşa, Ermeni Olayları Tarihi I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 1994, s. 157 vd.
61 Yaman, age, s. 80
62  Gürün, age, s. 160
63  İlter, Zeytûn İsyanları, s. 159
64  Koçaş, age, s. 181 ; Gürün, age, s. 164
65  Gürün, age, s. 167 ; Koçaş, age, s. 182
66  Yaman, age, s. 121
67  Gürün, age, s. 174
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı gurturk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 330
Ynt: ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE MAHİYETİ
« Yanıtla #4 : 31 Aralık 2007 »
TÜRK-KAN  andaya bu bilgilendirici açıklamalar için teşekkürler.Ermenilerin ne ....... bir ....... olduğunu biliyoruz ama içmizde yaşayan bazı kripto ermenileri ve yandaşları ne hikmetse bir dizi filmde kuvai milliye yanlısı ,işbirlikçisi gibi gösteriliyor,hatta ellerine silah alıp yardım ettiği temaları işleniyor.Artık yavaş yavaş bir takım yanlış fikirler genç beyinlere empoze edilmeye çalışılıyor.Bir süre sonra tarih kitaplarında ulusal kurtuluş savaşımız küçük bir panagraf olarak yer alırsa kimse şaşırmasın.Tarihi gerçekler birileri tarafıdan bilinçli olarak yok ediliyor,bize birey olarak düşen o kadar çok sorumluluk var ki.

Çevrimdışı Böri

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1084
Şimdiki Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Ermeni asıllıdır!

Wiki'den alıntı:

Sergey Viktorovich Lavrov (real last name - Kalantaryan)

Lavrov was born in Moscow to an Armenian father and Russian mother from Georgia.
______________________________________

"Türk" Basını bu konuya değinmiş midir? S.Lavrov, Ermenistan-Azerbaycan krizinde hangi tarafı tutar?

Rusya Ermenileri incelenmesi gereken bir konudur... (Çarlık Dönemi, SSCB Dönemi, Modern Rusya)
Türkiye'ye ihanet edenler cezalandırılmalıdır!

Çevrimdışı Böri

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1084
Ermeni adları:

Bedros (< Petros)

Boğos / Boghos (< Paulos)

Kevork (< George)

Krikor (< Gregorios)

Levon (Leon)

Hovsep (Yusuf)

Hagop (Yakup)

Toros (< Theodoros)

Arsen (< Arsenios)

Hovhannes (< Iohannes)

Sahak (İshak)

Sarkis ( < Sergius)

Soghomon (Solomon)

Zabel ( < Isabel)

Matevos (Matta)


ayrıca,

http://www.behindthename.com/names/usage/armenian

soyadları:

soyadları genellikle "-yan" ile biter... (= oğlu)

http://surnames.behindthename.com/names/usage/armenian
Türkiye'ye ihanet edenler cezalandırılmalıdır!

Çevrimdışı Böri

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1084
Arşak, Artin, Aram, Sebuh, Rupen, Hamazasp, Manuk, Mikael, Gabriel, Taniyel, Hrant, Vahan, İstepan, Onnik, Kegam, Dikran, Karabet, Minas, Ovakin, Nişan, Sevan, Mıgırdıç, Tomas, Behram, Gaspar, Avedik, Piyer ve Pol gibi Fransızca adlar, Vartan, Haçadur, Osgan, Melkon


___________________________________

Ekmekçiyan, Pastırmacıyan, Deveciyan gibi Türkçe soyadları taşımaları Türk Dostu olduklarını göstermez!
Türkiye'ye ihanet edenler cezalandırılmalıdır!

Çevrimdışı Böri

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1084
Hınçak: 1887 yılında* kurulmuştur.


* not: Ermeniler sürekli "1915 olayları" deseler de, Doğu Anadolu'yu Osmanlı Devleti'nden koparmayı 1887 yılında kafalarına koymuşlardı.


ASALA = Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia = Ermenistan'ın Özgürlüğü için Ermeni Gizli Ordusu

ASALA, Hınçakların uzantısıdır!

______________________________________

Taşnak: 1890 yılında kurulmuştur.


Taşnak = Daşnak, Daşnakzutyun, Taşnaktzutyun, Taşnaksutyun, Ermeni İhtilal Cemiyetleri İttifakı, Ermeni Devrimci Federasyonu


JCAG = Justice Commandos against Armenian Genocide = Ermeni Soykırımına Karşı Adalet Komandoları

JCAG, Taşnakların uzantısıdır.


_______________________________________

Türkiye'de faaliyet gösteren bütün sol örgütlerde, PKK'nın içinde, ve "ulusalcı" geçinen ajan-provokatör takımının içinde Taşnakların ve Hınçakların uzantıları vardır!



Ekranlara sürekli çıkan "Ermeni hayranları" da bunların uzantısıdır! Söylemleri tamamen aynıdır!
Türkiye'ye ihanet edenler cezalandırılmalıdır!

Çevrimdışı Böri

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1084
Ermenilerin, Osmanlılardan istediği 6 vilayet:





(o dönemde Kars, Ardahan ve Batum elimizden çıkmıştı.)
Türkiye'ye ihanet edenler cezalandırılmalıdır!