Kandaşlarım;
Son zamanlarda Türklerin Ermenilere karşı soykırım uyguladığına ilişkin asılsız propagandalara hız verilmiştir. Amerikan destekli akp hükümetinin bu baskılar karşısında geri adım atacağı, “tarihimizle yüzleşelim” diyeceği ve mütareke basınının da amerikan, arap, İsrail sermayesiyle desteklenen akp’ye alkış tutacağı açıktır.
Şimdiden kendimizi, gelecekte var olacak gelişmelerine karşı hazırlamalıyız.
Kandaşlarım;
Otağımızda bulunan pek çok Andamdan daha düşük bir tarih bilgisine sahip olsam da, tehcir kelimesi üzerine bir yazı kaleme almayı uygun buldum.
Yazıda pek çok eksiğim olabilir. Bunu daha bilgili kandaşlarımızın yazı ve görüşleriyle desteklemesi uygun olacaktır…
Tehcir kelimesi, zorla göç ettirme anlamına gelir. Örneğin Balkan Savaşlarında Türkler, Balkan katilleri tarafından bugünkü Türkiye topraklarına göç ettirilmişlerdir. Balkan Tehciri sırasında tam 400 bin Türk yaşamını yitirmiştir. Tehcir’in başka örnekleri de vardır:
Örneğin tehcirde, mutlaka bir devlet otoritesinin bulunmasına gerek yoktur. Terör ve ekonomik baskılarla da tehcir gerçekleştirilebilir. Bir zamanlar yüzde 80’i Türk olan Girit’te (Bugün aramızdan pek çoğunun soyadı Giritli’dir) Rumlar Türkleri öldürerek, korkutarak ve topraklarını yağmalayıp, evlerini yakarak, kaçırmışlardır. İngiliz ve Fransız uşağı 2. Abdülhamit bu gelişmelere ses çıkartmamış ve sonuçta Girit elden gitmiştir. Gerçekte ise Girit, bir Türk yurdudur. Kurtarılacağı günler gelecektir…
Ayrıca Kıbrıs’ta da Rumlar Türklere aynı tehcir olaylarını oynamışlardır. Her ne kadar, Başbuğ Atatürk Türkiye’si, Ulu Önderin uçmasından sonra, giderek Osmanlılaşsa da, Türkiye Cumhuriyeti, yine de Kıbrıs’a müdahale etmiş, Kıbrıs’ın da Giritleşmesini engellemiştir.
Tehcir için ayrıca Yahudi – Arap savaşlarını da örnek verebiliriz. Yeni kurulan İsrail Devleti, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Yahudi göçmenlere yer açmak için, terörist faaliyetler düzenlemiş, Arapların ülkeden kaçmasına neden olmuştur. İsrail bu teröre dayalı tehcir politikasını, bugün de sürdürmektedir. İsrail tehcir politikasının ayrılmaz bir parçasının da, psikolojik ve ekonomik baskı olduğunu da belirtelim…
Tehcir sadece terör kullanılarak yapılmaz. Bazen devlet eliyle de düzenli ve disiplinli tehcirler yapılmıştır.
Görüldüğü gibi tarihte en çok tehcire uğrayan millet, Türk Milleti’dir.
Ancak bugün tehcir kelimesi, genellikle 1915 Ermeni ayaklanması ile birlikte anılmaktadır. 1915 öncesinde Ermeniler, Rumların Girit tehcirinden ilham alarak, Doğu Anadolu’daki Türklere karşı terör faaliyetlerine giriştikleri bilinmektedir. Ermeniler, bölgeyi Türklerden arındırmak için teröre dayalı tehciri uygulamışlardır.
(Hemen belirteyim; benim ailem de Ermeni zulmünden İstanbul’a kaçan bir Erzincanlı Türkmen aşiretine dayanır. O günlerde 5 yaşında olan babaannemin ağlayarak anlattıkları anıları hatırlarım…)
Ancak 2. Abdülhamit’in aşağılık, işbirlikçi Osmanlısı gitmiş, yerine yeni bir yönetim gelmiştir. İttihatçılar, derhal gerekeni yapmış, Ermenilerin bölgeyi boşaltmasını sağlamıştır.
Türkler Ermenilere soy kırım yapmamıştır. Bunu Ermenilere yönelik bir soykırımı utandırıcı bulduğumdan dolayı söylemiyorum. Çünkü Türkleri öldürmeye kalkan bir milletin cezalandırılması bana kalırsa doğaldır. Ancak Türkler, gerçekten Ermenilere soykırım yapmamışlardır. Göç sırasında ölen Ermenilerin sayısı 10 bini ancak geçmektedir ki, bu rakam Ermenilerin katlettiği Türklerin rakamının altında kalmaktadır.
Her neyse, burada asıl anlatılmak istenen, Ermenilere yönelik asayiş operasyonunun, “tehcir” olarak adlandırılamayacak olmasıdır. Çünkü tehcirde bir ulus, o devletin topraklarının dışına atılır. Hâlbuki Türkler Ermenileri topraklarının dışına atmamış, onları ordumuza zarar veremeyecekleri yerlere sürmüşlerdir.
Tarihte Ermenilere karşı yürütülen Türk Operasyonuna, “Tenkil” denmesi daha uygundur. Tenkil, uzaklaştırma ve herkese örnek olacak bir ceza verme anlamına gelmektedir ki, atalarımızın yaptığı da tam olarak budur.