26 şubat 1992 Azerbaycan, Hocalı
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan
iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce
Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.
Onlardan duymuşlardı.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu.
Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık,
ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus
yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı
çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan m*?)
-Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile
hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü
gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigiğdana... (Ben kazandım ama bu
bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge giğdatsine. (Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya
geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı
hazırlığı vardı. iki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top
arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise
Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem
saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)
Ayn anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere
düşmüştü...Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik
çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. Her
iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü
tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 şubat 1992 günü binlerce Azeri
türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.
Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten
ağır bir vahşet ya*anan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik
içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama
ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları
batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.
26 şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile
Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı
Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından
birini yaptılar.
26 şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket
saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış
dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus
destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok
insanımızı vahşîce katlettiler.
Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı
canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini
ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık
dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri
insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,
sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın
gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere
doldurdular.
Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan
haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında
Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî
Marşı'nda "Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için
ölün, öldürün" denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok
sanırm.
Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet ittifakı Silahlı
Kuvvetleri'ne ait 366. Alay 'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri
tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını
kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok
çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda
bulunmuştur.
Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin
alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu
olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.
şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat
katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının
abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen
Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri,
katliamın boyutunu da anlatıyordu: "Pek çok savaş hikâyesi dinledim.
Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse
tanık olmaz"
Peki 26 şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti;
Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli
katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde
terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart
1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı
milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan
istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı
koltuğuna, 'Hocalı Katliamı' baş sorumlusu olan azılı terörist Robert
Koçaryan oturdu.
" Ben Ermeni değilim" Ne mutlu ki
TÜRK'üm