UTKU TÜRKÜLERİ (MARAŞ DESTANI) I
Kurtuluş Destanı I Giriş
-'Maraş bize mezar olmadan
Düşmana gülzar olmaz.'
Gebedir geceler ak sabahlara
Sabahlar utkuyu koynunda saklar
Mermiler sürülür gök silahlara
Bir cehennem olur yollar sokaklar
Çöktü karanlık gün ortasında/ Kesti maviliği bir kara çizgi/ Demek bu imiş yazgı/
Çığlık-çığlığa kaldı kuşlar/ Ölüm kapımızı çaldı kuşlar/ Savaşın en çetin bir yerinde/
Yiğitleri yitirdik/ Büyüdü karanlık daha bir büyüdü/ Silahlarla-süngülerle-kanlı çizmelerle/
Yılanlar-çiyanlar kaldırdılar başlarını/ Dilleri yılan dili/ Kan çanağı-baykuş bakışlı gözleri/
Saldırdılar gün ortasında/ Çığlık-çığlığa havalandı kuşlar/ Daha görülmemiş vahşetin böylesi/
Daha görülmez.
Mahmuzlanır aydınlığın atları
Çöker göğse göğün bütün katları
Tanrı'ya açılır ak kanatları
Koçyiğitler ölümleri kucaklar
Bir ışık beklerim-bir haber/ Güvercin kanatlarında umutlarım/ Kanım durmaz damarımda/
Mağma sıcaklığında her yanım/ Volkan-volkan savrulur yanarım/ Bir sevgiliyi bekler gibi beklerim bir haber/
'Haydi yiğitler' densin hele bir/ O zaman görün beni meydanlarda/ Ellerim büyür kocaman olur/
Bükülür yumruk olur/ Birer dağ olur-büyür yumruklarım/ İner yağı üstüne-bütün karanlıkların/
Bütün hainliklerin üstüne yumruklarım.
Şaha kalkar zaptedilmez hıncımız
Topa karşı ellerde kılıncımız
Hiç dinmiyor bağrımızda sancımız
Uçmağa vardılar bütün koçaklar
Şuradaki ağaçlar-taşlar-evler uçmağa vardı/ Şuradaki ağaçlar-taşlar-evler tutsak/ Irmaklar yas tuttu/
Gökyüzünde bulutlar ağladı/ Bir uğursuz gün geldi-dayandı kapımıza/ Yağı içimizdeydi-yanı başımızdaydı/
Bunca yıl tuz-ekmek yedik/ Namusu namusumuzdu öyle belledik/ Yağıydı ama-kolladık gözledik/
Kimseye ezdirmedik/ Sonra hainlikleri çıktı ortaya/ Kalleşlikleri-kancıklıkları çıktı/ Yanyanaydı evlerimiz/
Evleri silah doluydu-cephane doluydu-tuzak doluydu/ Ve yaktık evlerimizi/ Evleri de yansın diye/
Bu acımız dinsin diye/ Yanan vatan sönsün diye.
Dağımız ses vermez küskün ovamız
Yakılmış yıkılmış gökçek yuvamız
Gönüllerden eksilmesin duamız
Yeniden tütecek bütün ocaklar
Gök sustu-dağ-taş-orman-ağaç sustu/ Kuş sustu-böcek sustu/ Susmadı namlular/
Geceler-gündüzler boyu kan kustu namlular/ Kustu bütün iğrençliğini yağı/
Kustu kafatasının içindekini yağı/Yıllarca gizlediği-biriktirdiği kinini-öfkesini/
Salyalı kan köpüklü kuduz ağızlarından/ Ağızlarında utku Türküleri/
Utkuların esrikliğinde başları/ Ve ardından vahşete başladılar/
Ne durdular-ne usandılar-ne yavaşladılar.
Kazanında kaynatacak aşı yok
Kimse bilmez mezarı yok taşı yok
Savaşmayı bilir özge işi yok
Gök maviyle bilenir gök bıçaklar
Bir yangını8n ortasında kaldık/ Ne elde kaldı-ne avuçta/ Yer demir oldu-gök bakır/
Seslensek sesimiz ulaşmıyor dağlara/ Kendi yurdumuzda yetim-öksüz-yoksul kaldık/
Yıllarca sömürdüler-kanımızı emdiler/ Yapışkan pis sülükler/ Boşa gitti alın terimiz_göz nurumuz/
Başımıza dikildi-yağının en soysuzu-en haini/ Yeniden hazırlandık bir büyük kutsal savaşa/
Yeniden hiç savaşmamış/ Hiç yorulmamış-hiç vurulmamış gibi/ Sanki ilk savaşın heyecanı var içimizde/
Savaş bize özgü-savaş bizim işimiz.
Şarapneller gökyüzünde savrulsa
Koca dağlar üstümüze devrilse
Tüm namlular göğsümüze çevrilse
Bizi durduramaz gayrı yasaklar
Yoğrulur kanım toprakla/ Binlerce yıldır/ Ben yoğrulurum toprakla/Şu ağaç benim etim-kanımdır/
Şu çiçek sevdiğimdir-canımdır/ Şu ırmak-şu taş-şu toprak vatanımdır/ Bir tek kalsam bile/
Yağı bastırmam üstüne/ Ağaçları-ırmakları-dağları-taşları küstürmem kendime/
Susturmam-dizginlemekm artık yüreğimdeki öfkeyi/ Öfkem yüreğimde çoğalır-katlanır artar/
Gün geçtikçe bilenir büyür/ Sığmaz olur içime deprenir durur/ Sonra bir mermi olur/ Vurur yağıyı can alıcı yerinden.
Saçaklar buz tutmuş ayaz geceler
Çocuklar ki 'Hürriyeti' heceler
Parçalandı beşikteki bebeler
Yakında bitecek kanlı şafaklar
Kan gölleri büyür/ Geceyi böler silah sesleri/ Geceler yıl kadar uzar/ Geceler bitmez/
Kararmaz içimdeki umut-içimdeki ışık/ Bir kıvılcım olur-yüreğimde savrulur/ Yakar bütün
yürekleri-yakar tutuşturur-kavurur/ Bir büyük yangın olur/ Kimse söndüremez/
Döndüremez bizi yolumuzdan/ Ne ölüm ne korku/ Ölüm ey şanlı ölüm/ Bin kere
yeğsin tutsaklıktan/ Ve tutsaklığın utancıyla yaşamaktansa yiğittler/ Ve savaşa
ve ölüme ve bağımsızlığa soyundular/ Perçinlediler gökyüzüne Türkün bağımsızlığını/
Açıldı bağımsızlığın gülleri öbek-öbek.
Savaştan öncede sonrada bir hiç
Serveti madalya evleri kerpiç
Ganimet üleşti üç-beş tane p...
Daha itibarlı şimdi kaçaklar
Bütün ağızlar kilitli-bıçaklar açmaz/ Meydanlar dar gelir yiğitlerime/
Yiğitlerim meydanlardan kaçmaz/ Bir şafak vakti/ Daha gün ağarmamış-
daha gün doğmamıştı/ Daha karanlıktı gece/ Daha ezanlar yeni okunmaya
başlamıştı/ Önce abdest alıp Tanrının huzurunda durdular/ Sonra bir dev
gibi doğruldular/ Ve silahları aldılar ellerine/ O kutlu ellerine/ O kurban olası
ellerine/ Silahları kazmaydı-kürekti/ Ve onlar yağı üstüne yürüyen/ Bir tek el-
bir tek yürekti/ Dayandı yiğitler-daha dayandı/ Karanlığı yırtmak için direndi/
Gönüllerinde kutsal utku/ Dudaklarında mavi Türküler/ Uçmağa vardılar birer-birer/
BİZDEN ŞİMDİ SADECE BİR FATİHA BEKLER/BÜTÜN ŞEHİTLER.
- Utku Türküleri (Maraş Destanı)
K.Maraş, Türk Ocağı Yayınları
Şubat,1998